Polis tarafından katledilmeye çalışılan avukat yaşadıklarını anlattı

  • 10:28 30 Kasım 2022
  • Güncel
İSTANBUL - Polisin 25 Kasım’da uyguladığı işkence ve ters kelepçe uygulamasını anlatan Avukat Fulya Dağlı, suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti. Fulya, savcıların değil kadınların delil topladığını söyleyerek, erkek-yargı işbirliğine dikkat çekti.
 
Her yıl olduğu gibi bu yıl da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde İstanbul’da 25 Kasım Kadın Platformu öncülüğünde bir araya gelen yüzlerce kadın, “Özgürlüğümüz için susmuyoruz. Hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz. Erkek devlet şiddetine itaat etmiyoruz” sloganıyla alanlara çıktı. Kadınlar, Taksim Tünel Meydanı’na çıkan onlarca sokakta ve Karaköy’de tüm abluka ve polisin işkencesine rağmen eylem ve yürüyüşlerini kararlılıkla gerçekleştirdi, erkek devletin savaş politikalarına karşı bir kez daha sesini yükseltti.
 
Alanda ‘Jin jiyan azadî’ sloganı yükseldi
 
Binlerce polis tarafından engellenen kadınlar, uzun süre ablukada tutuldu, ardından da polis şiddetine maruz kalan 216 kadın, ters kelepçe ve işkence ile gözaltına alındı. Kadınlar gözaltılara, “Jin jiyan azadî” ve “Yaşasın kadın dayanışması” sloganları ile direndi. Gözaltına alınan iki kadın hakkında sınır dışı edilme kararı verilirken, diğer kadınlar ise serbest bırakıldı. Kadınlar, maruz kaldıkları işkence ve şiddete ilişkin ise bir hafta boyunca sürecek olan suç duyurularının ilkini, bugün saat 13.00’te Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’nde gerçekleştirecek.
 
Yürüyüşte, katledilmesine sebebiyet verecek şekilde polis işkencesine ve ters kelepçeye maruz kalan Avukat Fulya Dağlı, yaşadıklarını ajansımıza anlattı.
 
Yürüyüşün ardından jet hızıyla abluka!
 
Şişhane’de bulunan Beyoğlu Evlendirme Dairesi’nden Haliç’teki kadınlarla buluşmak için bir grup kadınla yola çıktıklarını söyleyen Fulya, yürüyüşe başladıktan kısa bir süre sonra bir binanın yakınında polislerce önlerinin kesildiğini ifade etti. Polislere, yürümek istediklerini belirttiklerini dile getiren Fulya, “Saniyeler içerisinde çevik kuvvet ekiplerinin gelmesiyle 30-40 kadın ablukaya alındı. Abluka sırasında kalkanlarla ezilme ve nefessiz kalma durumumuz oldu. O esnada çevik kuvvete asla laf anlatamıyorsun. ‘Tam olarak ne yapmaya çalışıyorsunuz? Bizi dağıtmak istiyorsanız dağılacak yerimiz yok, öldürmek istiyorsanız çok uygun hareketlerle devam ediyorsunuz’ dedik” sözlerini kullandı. Gözaltına alınmadan önce ise tüm polislere, meslektaşı Damla Atalay ile avukat olduklarını paylaştığını belirten Fulya, “Biz hem avukat hem de doğrudan kadınlar olarak kadına yönelik şiddeti protesto etmek üzere orada bulunuyorduk. Fakat polisin hukuksuz muamelesini gördüğümüzde de hukukçu kimliğimizle de bunu ifade ettik” dedi.
 
Yaşadığı işkence
 
Eylemdeki kadınların hem kız kardeşleri hem mücadele arkadaşları hem de müvekkilleri olduğuna değinen Fulya, polislerin hiçbir uyarı yapmadan direk gözaltına alınacaklarını kendilerine söylediğini dile getirdi. Kadınların gözaltına direndiği aktaran Fulya, üçüncü gözaltı aracı için 20 kadının kaldığını belirterek, “Şiddet uygulamak istiyorlardı. Amirleri olduğunu düşündüğüm kişiye, ‘Ben avukatım, kötü muamele ve işkence uygulayamazsınız’ dediğimde yüzüme uyguladığı sert bir darbeyle beni arkadaşlarımdan koparıp dört-beş tane sivilin olduğu yere itti vurarak. Beni ittiği an tekrar kafamı kaldıramadım, hangi polisler tarafından o sistematik şiddet ve işkenceye maruz kaldığımı bilmiyorum. Beni attığı an itibariyle de çeşitli darbeler almaya başladım zaten. Ardı sıra yumruk, tekme ve diz darbeleri geldi. Darbelerden birinden burnumun ciddi hasar aldığını ve kanamaya başladığını da hissettim. Direk o darbelerle ağız üstü yere düşürüldüm” sözleriyle yaşadığı işkenceyi anlattı.
 
İşkence, ters kelepçe!
 
İki elinde bulunan eşyalar nedeniyle aldığı darbelere karşı kendisini koruyamayacak durumda olduğunu paylaşan Fulya, “Yere doğru düşürülürken de montumu yüzüme geçirerek şalımla da yüzümü ve burnumu kapatarak yere düşürdüler. Biri ayağı ya da dizleriyle kafamı sürekli yere bastırdı, hareket dahi edemedim. Yere düşürüldükten sonra da tekme, yumruk ve diz darbeleri devam etti. Bu şekilde dakikalarca yerde tutuldum. Dayak yiyorum ama bari öldürülmeyeyim diye boğulmadan ifade etmek istiyorum. Ne zaman tatmin oldular bilmiyorum ama kaldırdılar beni. Burnumdan kanlar akarken sert bir şekilde ve yukarıya doğru çekiştirerek sıkı bir ters kelepçe yapıldı” ifadelerini kullandı.
 
Araç içinde de işkence sürdü
 
Kendisinin ve arkadaşlarının ters kelepçeli şekilde araca getirildiğini kaydeden Fulya, bir kadın polisin, araç içerisinde kan akan burnunu silmesi için peçete çıkardığını aktarırken, “Burnumu silmeye yeltendi ama ben serzenişte bulununca herhalde zoruna gitti ve ‘Vermiyorum peçeteyi, kendi burnumu sileceğim’ dedi. Bununla beni cezalandırdığını düşünüyordu. Bir arkadaşımız daha fazla dayanamayıp ellerine zarar verme ihtimalini de göze alarak ters kelepçeden elini çıkararak polisin elinden peçeteyi alıp yüzümü sildi. Bunun üzerine biraz nefes alabilir hale geldim” şeklinde konuştu. Bir saat boyunca ters kelepçe ile bekletildiğini paylaşan Fulya, polislerin keskilerinin olmaması nedeniyle bıçaklarıyla kelepçeleri kestiklerine ve bunun da tehlikeli olduğuna değindi.
 
Fail polis kimliğini gizledi
 
Polisin kadınlara “tutumunu” değerlendiren Fulya, şunları söyledi: “Polisin tutumu da muazzam hukuksuzdu. Belli ki son dönemlerde geçtikleri eğitimlerde özellikle bu yönde bilgilendiriliyorlar. ‘Ters kelepçe yapamazsınız. Bu işkence ve kötü muamale’ dediğimizde, ‘Kanunda öyle bir şey yazmıyor, kelepçenin tersi düzü yok’ gibi cevaplar vermeye çalışıyorlar. Emniyete getirildiğimizde işkence eden polis ile karşılaştım. Daha önce gördüğümüz polislere ismini sorduk, suç duyurusunda bulunalım, bu polis işkenceci diye. Kendisini gördüm, ‘İsmin ne’ diye koridorda önümden geçene kadar sordum. İsmini söylemeden çıktı gitti. O yüzden onun yüzünü çok net hatırlıyorum.”
 
Delilleri savcı değil kadınlar topluyor!
 
Ölmesine neden olacak şekilde işkenceye uğradığına dikkat çeken Fulya, “Bunları da şimdi tespit etmeye çalışıyoruz. Ama aslında bu savcılığın, İstanbul Emniyeti’nin sorumluluğu. İşkencecileri, bu fail polisleri tespit etmesini sağlamak onların sorumluluğu. Bu sorumluluğu yerine getirmeleri için de her şeyi yapacağız” bilgisini verdi. Bugün saat 13.00’te gözaltına alınan tüm kadınların suç duyurularının ilkini gerçekleştireceğini aktaran Fulya, bir hafta boyunca da bunun devam edeceğini ekledi. Daha önceki suç duyurularının ağırlıklı olarak “takipsizlik kararı” ile sonuçlandığına değinen Fulya, “Yani delil toplama, araştırma yükümlülüğü olan savcılığın yükümlülüğünü düzgünce yerine getirmediği yönünde. Dolayısıyla biz bu delilleri toplamaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
 
‘Mücadelede ısrarcıyız’
 
Güç aldığı kaynağın kadın dayanışması olduğuna işaret eden Fulya, “Tüm bunlara rağmen en kritik an aslında o işkence anı bittikten sonra dahi polis aracında başlayıp bugün hala devam eden ve devam edecek olan kadın dayanışması bizi birbirimize bağlayan ve bu şiddete karşı hala direngen şekilde durmamızı sağlayan şey” yorumunu yaptı. “Faillerin yargılanmasını, hesap vermesini sağlayana kadar da birbirimize tutunmaktan vazgeçmeyeceğiz” diyen Fulya, “özel bir konsept” haline gelen erkek-devlet-polis şiddetine karşı kadınların mücadelede ısrarcı olduklarına işaret etti. Fulya, “Haklarımıza, özgürlüğümüze kavuşana, eşit olana kadar hizaya gelmeyeceğiz, itaat etmeyeceğiz. Bu mücadeleyi sürdürürken artık devlet-polis ve bu özelleşmiş şiddete karşı da mücadele etmeye devam edeceğiz” sözleriyle seslendi.