Kadına yönelik şiddeti erkeklere sorduk

  • 09:10 19 Kasım 2022
  • Güncel
 
 
İZMİR - Kadına yönelik şiddete ilişkin mikrofon uzattığımız erkekler, erkek aklın iktidarı beslediğini ve kadına yönelik her türlü şiddeti hayata geçirdiği belirterek, kadın mücadelesinin erkek aklını yenebileceğini dile getirdi. 
 
İktidarın politikaları ve erkek egemen toplumsal yapı nedeniyle kadınlar şiddete maruz kalıyor, katlediliyor. Yargının “cezasızlık” politikalarıyla erkekler daha çok cesaretlendiriliyor. Ekim ayında ajansımızın hazırladığı çeteleye göre erkekler en az 36 kadını katletti, 6 kadını katletmeye çalıştı; 21 kadın ve 7 çocuk ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Bilinen rakamlara göre her gün 2 kadın katledilirken, erkeklere “kadına yönelik şiddette erkek zihniyetinin rolünü görüyor musunuz” diye sorduk. 
 
‘Kadına yönelik şiddet bir insan hakkı ihlalidir’
 
Tarihte ortaya çıkan ilk toplumsal bölünmenin cinsiyet ayrımı üzerinden gerçekleşerek tahakküm ilişkisi ürettiğini ifade eden insan hakları aktivisti Coşkun Üsterci, her tahakkümün şiddete neden olduğunu dile getirdi. Kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğunun altını çizen Coşkun “Tahakküm söz konusu olduğu andan itibaren kadının insan olmaktan kaynaklanan onuru ortadan kalkmış oluyor ve dolayısıyla kadın özgürlüklerini yitirmiş oluyor. İnsan onurunun ayaklar altına alındığı her anda her türlü hak ve özgürlük bu şiddet ilişkisi sonucunda ihlal edilmiş oluyor” şeklinde belirtti.  
 
‘Kadınlar özgürlük beklemez, özgürlüğünü alır’
 
Coşkun, insan hakları mücadelesinin şiddet pratiklerine karşı değer üretme mücadelesi olduğunu söyleyerek, “Kadının hak mücadelesi, kadının sahip olduğu doğrudan var olan haklarına yönelik olduğu için kıymetli. Bu şiddetin ortadan kalkmasının tek vazgeçilmez yolu kadının mücadele etmesi. Erkekler hiç sorumluluğa sahip değil mi? Elbette ki sahip. Ancak erkeğin mücadelesiyle kadının özgürleşmesi mümkün değil. Erkekler ‘iktidarın nimetlerinden vazgeçiyorum’ diyemez. İnsan haklarını, feminist düşünceyi savunan ekoloji mücadelesi veren erkekler çok yol kat etse de bu kadının özgün mücadelesi ile olacak. Kadın mücadelesinin bugünkü seviyeye gelmesinde insan hakları mücadelesinin katkısı var. İnceltilmiş bir mücadelenin gerekli olduğu da ortada” diye ifade etti. 
 
‘Erkek aklı iktidarı üretti, iktidar kadınları katletti’
 
Kadının tarihinin bir toplumsallaşma tarihi olduğunu ancak toplum yaşamında Sümer Rahip Devleti’nden itibaren şiddete ve işgalciliğe açık erkek aklının hakim olduğunu ifade eden hak savunucusu Dilaver Keklik de kapitalizmin oluşumuna kadar da kadın köleliğinin şekil değiştirerek derinleştiğini dile getirdi. Roma Hukuku’nun kuruluşundan günümüze hukukun da dinler gibi eril olduğunu ifade eden Dilaver, “Türkiye gibi kendisine dindarım diyen iktidarlar kadın katliamlarına cezasızlıkla yaklaşıyor. 20 yıllık AKP iktidarında Türkiye bu kadar kadın katliamlarına şahit olmamıştır. Örneğin Muğla turizm bölgesi ve ileri gibi düşünülse de Pınar Gültekin yakılarak katledildi ve katili nerdeyse ceza almadı. Ama kendisini pazarlamak isteyen eşine meşru savunmada bulunan eşini öldüren Çilem Doğan daha çok ceza aldı. Aynı kanun kadına verdiği cezayı erkeğe vermedi. Çünkü iktidar erkek içindir ve kadın öldürmeleri meşrudur” diye ifade etti.
 
‘Erkek iktidar evin içindeki temsilcisi’
 
Kadın katliamlarının önlenmesi için ahlaki politik bir topluma ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Dilaver, bunun için de zihniyet devriminin gerektiğini ifade etti. İşyerinde patronlar tarafından sıkıştırılan erkeğin eve döndüğünde hegemonya kurduğunu belirten Dilaver, “Bu objektif olarak iktidarın evlerdeki uzantısıdır. Ağa, aşiret kendisine zulüm ediyor o da evde aynı zulmü eşine çocuklarına uyguluyor. İktidarın eli evin içine girmiş oluyor erkek vasıtasıyla. Bu anlayış demokratik bir dönüşüme uğramazsa evdeki iktidarın ajanı konumunu korur” şeklinde konuştu.
 
‘Kadın erkeği de özgürleştirecek’
 
Erkeklerin iktidarını devam ettirebilmek için kadınlar üzerinde şiddet uyguladığını belirten eğitimci Nazif Çakır ise erkeğin kendini kadından ve doğadan üstün gördüğünü ifade etti. Kadın kimliğinin ev içi ve annelikle sınırlandırıldığını dile getiren Nazif, “Erkekler başka bir kimliği kabul etmiyor. Şimdiye kadar devlet ve eril zihniyetin fikri buydu. Erkekler, eril zihniyet özgür kadını istemiyor. Bu nedenle baskı ve şiddeti katliama kadar vardırıyorlar. Her gün kadınlar bu nedenle ya eşleri ya da kardeşleri tarafından öldürülüyor. Özgür eş yasam toplumda ne kadar gelişir ve yayılırsa yaşam da ona paralel olarak özgürleşecektir. Kadın mücadelesi yaşamı doğayı ve kimliğini kaybeden erkeği de özgürleştirecektir” diye ifade etti.
 
‘Erkeklik kadını yok etme üzerinden tanımlanıyor’
 
Erkeklerin kadınları güçsüz olarak nitelendirerek onlara çeşitli şiddet türlerini gösterdiğini, manipülasyonlar uyguladığını ifade eden üniversite öğrencisi Mehmet Kasar ise, bunun da erkek olma halinin kadını yok etme ve yok sayma üzerinden tanımlanmasından kaynaklandığını dile getirdi. Yüzyıllar boyunca süregelen bu erkekliğin yok edilmesi gerektiğini dile getiren Mehmet, “Erkeklik konfor alanına sahip olmaktır. Evde tüm gereksinimlerini karşılayan bir kadın var ve ben bu konfor alanını terk etmek istemiyorum ve bunu bozan her türlü şeye karşı şiddet kullanabiliyorum. Şiddet en çok bu ikili ilişkilerde ortaya çıkıyor; bir kadının bir erkeği istememesinden ona hayır deme ‘cüreti’ göstermesinden. Bunla mücadele biçimi olarak erkliğimizi öldürmeyi tartışmalıyız. Bunun için sürekli bir bilinç mücadelesi vermemiz gerekiyor. Arkadaşlarımla yaşarken bulaşığı yıkabiliyorken aile evinde annemden su isteyebiliyorum. Asıl mesele bunu her yerde tartışabilmek ve onun için her yerde mücadele etmekte” diye konuştu.
 
Erkeğin kendisiyle mücadelesi: ‘Kadın yapamaz’ algısı kırılmalı
 
Yeni Demokrat Gençlik Hareketi içinde yer alan Mehmet, ilk örgütlendiği süreçte kadın yoldaşlarının  yapmaya çalıştığı her işe engel olmaya çalıştığını belirterek, “Çünkü onun onu yapamayacağını düşünüyordum. Bu da toplumun yarattığı erkek olabilme yapabilme algısından kaynaklanıyor. Oysa arkadaşım ‘bunu yapamıyorum’ dediğimde el atabilmeliyim. Onun kedi olabilmesini engelleyecek durumu yapmamalıyım. Örgütlü olan erkeklerde en çok bu yan ortaya çıkıyor. İçine girdiğimizde yıkamadığımız gerçeği ile karşılaşıyoruz. Kendini tetikte tutma hali gerekiyor. O suyu annenden istememek. Bu bile sürekli erkliğini yok etme mücadelesini tartıştırır bunu yapınca toplumu da değiştirirsin ve cinsiyet eşitliği için toplumu tartıştırabilirsin. Değişim kendinden başlar. Erkekler 365 gün bunu sorgulamalı çünkü çok çabuk konforlu alana sahip olma şansına sahibiz.