Sığınaklar Kurultayı katılımcıları: 25 Kasım’da alanlardayız

  • 09:03 13 Kasım 2022
  • Güncel
 
DİYARBAKIR - Sığınaklar Kurultayı’na katılan kadınlar 25 Kasım’da tüm kadınların alanlarda olması gerektiğini ancak bu şekilde kadın kırımının önüne geçilebileceğine  vurgu yaptı.  
 
Kadın Sığınakları ve Danışma/Dayanışma Merkezleri Kurultayı’nın 25’incisi 12-14 Kasım tarihlerinde Diyarbakır'ın ev sahipliğinde başladı. Rosa Kadın Derneği ve Mor Çatı Vakfı ortaklığıyla yapılan kurultaya, aralarında akademisyen, kadın örgütleri ve aktivistlerin de yer aldığı 300’ü aşkın kadın katıldı. Aile, cinsel şiddet, çocuğa yönelik suçlar, özel savaş politikaları, kadın ve çocukların adalete erişimi gibi pek çok konunun tartışılacağı kurultay, Sur ilçesinde bulunan Green Park Otel’de düzenleniyor.
 
Kurultayın her yıl 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nden önce yapılması kadınlar açısından büyük bir anlam ifade ediyor. Kurultaya katılan kadınlar, 25 Kasım öncesi ülkede yaşanan kadın sorunlarına dikkat çekti.
 
‘2009 yılından sonra rakam verilmedi’
 
İktidarın son yıllarda kadına dönük politikasında çok ciddi bir sorun olduğunu söyleyen Mukaddes Alataş, iktidarın soruna kendi ideolojik perspektifiyle yaklaştığını kaydetti. Mukaddes, “İslamcı, sağcı, ataerkil bir zihniyeti kadınların yaşamına uygulamak istiyorlar. Öncelikle İstanbul Sözleşmesi’nin ortadan kaldırarak yapmaya çalıştılar. 6284 sayılı kanunu devre dışı bırakmaya çalıştılar. Politikalarıyla kadınların yaşamlarına mal olabilecek sonuçlara neden olabiliyorlar. Dolayısıyla kadına yönelik şiddet ve cinayetlerde bir artış yaşanıyor. 2009 yılında kadına yönelik şiddette artış yüzde bin 400’dü. Bu artışı kadın örgütleri dile getirip mücadele ettikleri için sayısal rakam vermemeye başladılar. Rakam vermemek kadına dönük şiddet ve cinayetteki artış artık savaşlarda kaybedilen askerlerin sayısından çok daha fazla olduğu söyleniyor” dedi.
 
‘Alanlara çıkıp haklarını aramalıdır’
 
“Bizler bu durumda ne yapmalıyız” diyen soran Mukaddes, “Hayatın her alanında kadın mücadelesi yürüten feminist, sol sosyalist, İslamcı feminist veya kendisini nasıl ifade ediyorsa bütün kadınların birleşerek bu zihniyete karşı mücadele etmesi gerekiyor. Bu mücadele alanının en iyi yeri de sokaklardır. Kadınların sokaklara çıkıp haklarını araması gerekiyor. 25 Kasım haftası geliyor. Bu hafta da kadınlar sokaklara çıkıp kendi temel insan haklarını, kadın ve can güvenliklerini tehditlere atan söz ve söylemlere karşı mücadele yürütmeleri gerekiyor. Hayatın her alanında, bütün kamuoyunda, basında, medyada her yerde kadına yönelik mücadeleyi güçlendirmek ve bunu toplumun her kesiminin huzur içinde yaşaması anlamına gelecektir. Kadınla ataerkil sistem arasında bin yıllardır süren bir savaş var. Buna karşı mücadele etmek de her kesimin ortak görevidir diye düşünüyorum. Ve kadınları alanlara çağırmamız lazım. Sözleri yüksek sesle söylemeleri gerekir, bunun bedeli muhakkak olacaktır. Bu bedeli biz kadınların göğüslemesi gerekir aksi takdirde kadın cinayetlerinde her gün artış olacaktır. Ki bugün çok ciddi örnekler vardır; Afganistan, Pakistan, İran’da da böyle girmiş ve kadınların hakları gasp edilmiştir, yok edilmiştir. Klasik başörtüsü olarak yansımıştır ama aslında kadınların bütün hakları ihlal edilmiştir. Bütün uluslararası kadın örgütleriyle işbirliğini geliştirmek gerekiyor” şeklinde konuştu.
 
‘Haklarımız için mücadele edelim’
 
Yaşamevi Kadın Derneği Yönetimi Sevinç İzol de 25 Kasım haftasına girildiğine dikkat çekerek, “Kadın sorunları açısından çok ciddi problemler ile karşı karşıyayız. Kadına yönelik şiddet ve katliamla ilgili cezasızlık politikalarının getirdiği sonuçları yaşıyoruz. Her gün kadın katliamları haberi alıyoruz. Bu durum artık kadın katliamını aşıp kadın soykırımına ulaşmış. ‘Kadının yeri evidir, çocuklarına bakmaktır, yeri ailesinin yanıdır’ tarzda konuşmalar bugün yaşadığımız şiddeti çoğaltan hatta meşrulaştıran bir bakış açısı kazandırıyor. Tüm bunlar yaşanırken bizi güçlendirecek tek şey kadın dayanışması ve bu dayanışmayla 25 Kasım’a yansıtabilmektir. Mücadele ile elde ettiğimiz tüm kazanımlarımıza tek tek sahip çıkalım. Haklarımız için mücadele edelim” sözlerine yer verdi.
 
‘Hakim ve savcılar faille empati kuruyor’
 
ÖHD üyesi ve Antep Barosu avukatlarından Dilan Aydın, yaşamın her alanında kadına dönük hak ihlalleri yaşanırken bunun yargı boyutunda daha da fazla olduğuna değindi. Dilan, son zamanlarda yargının gözle görülür ve inkâr etmediği failden yana bir tutum kullandığını ifade etti.  Dilan, “Cezasız kalan erkeklerden yüz bulan erkekler şiddeti artırarak sürdürmeye devam ediyor. Antep bütün devlet uygulamaları açısından pilot bir bölgedir. Bir karar yaygınlaşacaksa bu ilk olarak Antep’ten geçer. Yargı rövanşist duygularla Antep’te kararlar veriyor. Şiddetin failleriyle empati yapan hakimler savcılar oluyor. Mesela kendimden örnek verecek olursam duruşmada mini etek giyip bacak bacak üstüne attığımdan hakimden uyarı aldım. Oysaki önümde masa vardı özellikle bakmasa göremeyecekti. Tabi hemen tepki gösterip itiraz ettik. Yani baskılar her yönden kadına dönük yoğunlaştığı için bizim birbirimize omuz vererek mücadeleyi büyütmemiz lazım. Daha eşitlikçi bir devlette yaşamış olsaydık belki bu kadar feminist olmamız gerekmeyecekti. Son olarak ise 25 Kasım’da fail belli, fail eril şiddet diyerek sloganlarımızla alanlarda olacağız” ifadelerini kullandı.