‘Gazetecilerin tutuklanmasının sebebi kimyasal silah kullanımını örtbas etmek'

  • 09:02 4 Kasım 2022
  • Güncel
 
 
Dilan Babat
 
ANKARA - Türkiye’nin kimyasal silah kullanımı üzerine yayılan haberleri engellemek amacıyla 9 gazetecinin tutuklandığını söyleyen HDP’li Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Burada temel mesele; kimyasal silah kullanımının üstünü örtmek. Bu tarz yapılan haberlerin yapılmasını ve yayılmasını engellemek” dedi. 
 
Ankara merkezi başlatılan soruşturma kapsamında 25 Ekim’de polis işkencesiyle muhabirlerimiz Habibe Eren, Öznur Değer, Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, muhabirleri Berivan Altan, Ceylan Şahinli, Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Emrullah Acar ve Hakan Yalçın gözaltına alındı. 9 gazeteci çıkarıldıkları mahkemece 29 Ekim’de “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınan MA muhabiri Zemo Ağgöz “ev hapsiyle” bir dönem MA’da stajyerlik yapan Mehmet Günhan ise adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. 
 
Gözaltı sürecinde gazetecilere dönük işkence Ankara Emniyeti’nde de devam etti. 4 günlük gözaltı sürecinin ardından savcılığa çıkarılan gazetecilere, yaptıkları haberler suç olarak yöneltildi. 
 
 Gazetecilerin adliyeye çıkarılma ve tutuklanma sürecini takip eden Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, gazetecilere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
 ‘AKP’nin istemediği haberleri yaptıkları için tutuklandılar’
 
Türkiye’de basın özgürlüğünün olmadığını söyleyen Gülistan, halkın haber alma hakkı için mücadele eden bütün gazetecilerin hedef olduğunu belirtti. Katledilen Metin Göktepe, Musa Anter’i örnek gösteren Gülistan, “AKP döneminde gözaltılar, baskılar, işkenceler arttı. Özgür basına dönük bir işkence, bir korku, bastırma ve sindirmelerin sistematikleştiğini görüyoruz. Daha önce yapılan Diyarbakır’da gazetecilere yönelik operasyon yapıldı ve 16 gazeteci tutuklandı.25 Ekim’de JINNEWS ve MA’ya yapılan operasyon ve gözaltı sırasında yapılan işkencenin ve görüntülerin servis edilmesi, ortada bir kriminal suç varmış gibi yürütülen algı operasyonun kendisi aslında AKP’nin istemediği haberler ilgili olduğunu altını çizmek gerekiyor” dedi.
 
‘Gazeteciler darp edilerek gözaltına alınıyor’
 
AKP iktidarının mevcut medyayı kendine bağladığını kaydeden Gülistan, kısmen muhalif olan televizyonların para cezalarıyla RTÜK sopasıyla terbiye edilmeye çalışıldığını ifade etti. Gülistan, “Özgür basın geleneğinden gelen özellikle Kürt basın emekçilerine genelde tutuklamayla, adli kontrollerle, işkencelerle yıldırmaya, geri attırmaya çalışıyorlar. Berivan Altan ve Deniz Nazlım’a yapılan ‘boyun eğdirme’ görüntülerinin kabul edilebilecek bir yanı yok.  Bu ülkede fikir ve düşünce özgürlüğünün geldiği yeri göstermesi açısından da çok çarpıcı bir görüntü. Gazeteciler, darp edilerek elleri ters kelepçelenerek, başları zorla eğdirilip, üstüne oturularak gözaltına alınıyorlar. Düşünce ve ifade özgürlüğü ile temel insan haklarıyla hiçbir şeyle bağdaşmıyor. Bunun altında yatan temel şey; AKP’nin rahatsız olduğu haberlerin özgür basının yapmış olması” diye belirtti.
 
‘Trajikomik sorular’
 
29 Ekim’de tutuklanan 9 gazetecinin adliye süreçlerini de takip ettiğini dile getiren Gülistan şu sözleri kullandı: “Tutuklanma furyası Türkiye’nin Zap, Avaşin ve Metina’da kimyasal silah kullanmasına dair gündeme gelmesi ve basın tarafından işlenmesi sonucunda başladı. Cadı avı başlatıldı, Şebnem Korur Fincancı ve TTB hedefe konuldu, ardından bu haberi yapan, yayan ajansta çalışan basın emekçileri hedefe konuldu. Burada temel mesele; kimyasal silah kullanımı üstünü örtmek. Bu tarz yapılan haberlerin yapılmasını ve yayılmasını engellemek. Buradan da bir karartma operasyonu başladı. Temel gözaltı ve tutuklanma gerekçesini hafife almamak gerekiyor. Hem savcılık hem de hakimlik aşamasında sorulan soruların hiçbir şekilde, bir ‘örgüt’ ile ilişkilendirilecek bir yanı yok. Bir gazeteciye, ‘apartman aidatını niye yatırdığı’ soruldu. Yine bir gazetecinin babasının gönderdiği parayı, ‘bu kişi sana neden para göndermiş’ diye trajikomik sorular olduğunu gördük.”
 
‘Tek sesli bir kamuoyu yaratılmak isteniliyor’
 
Gazetecilerin ifadeleri sırasında birlikte çalışan gazetecilere, “Birbirinizi nereden tanıyorsunuz” sorularının da sorulduğunu dile getiren Gülistan, dosyada “uyduruk bir gizli tanık” olduğunu ve bu gizli tanık ifadelerine yaslanıldığını aktardı. Gülistan, “Gizli tanık ifadesinde somut herhangi bir şey yok. İllegalize etme, bir ‘örgüt’ ile ilişkilendirme çabası olduğunu gördük. MA Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, hem İstanbul'da hem Ankara’da çalışmış. Gizli tanık beyanında bu yer alıyor, Diren’in her iki şehirde çalıştığı herkes tarafından bilinen bir şey. ‘Size haber yapmak için kim talimat verdi’ sorusu soruldu. Tamamen gazetecilik ilkelerini sorgulatan, ilkeleri çiğnetmeye çalışan, haberin kendisini kriminal hale getiren, gazetecilik faaliyeti bir suçmuş gibi gösterilmeye çalışıldı. Bir yönüyle gazetecilerin mesleklerini icra etmeleri, bağımsız olarak haber yapmalarının önüne geçilmek isteniliyor. Diğer tarafından halkın haber alma hakkının engellemeye tek sesli bir toplum, bir ülke ve bir Türkiye kamuoyu yaratılmaya çalışılıyor” şeklinde konuştu. 
 
‘Dezenformasyonun kendisi saraya bağlı İletişim Bakanlığı’
 
AKP iktidarının hoşuna gitmeyecek haberlerin üstünü örtmeye çalıştığına dikkat çeken Gülistan, Türkiye’nin seçim sürecine gireceği bu dönemde bu tarz operasyonlara hız kesmeden devam edileceğini söyledi. Gülistan, “İki hafta öncesinde bir dezenformasyon yasası çıkarıldı. Temel gerekçesi ise; ‘dijital mecralardaki dezenformasyonu engellemekti.’ Şimdi görüyoruz; Dezenformasyonun kaynağının bizatihi devletin ajanslarının kendisi. Halkın vergileri ile çalışan resmi devlet televizyonu TRT, yalan söyledi. Gerilim müzikleri eşliğinde Şebnem Korur Fincancı’nın evinde bulunan ve şu an Meclis kütüphanesinde bandrolü olan bir kitabı‘ örgüt’ materyali olarak sundu. Antika olan mermileri kalaşnikof mermileri olarak sundu. Dezenformasyonun kendisi bizzat Türkiye'de saraya bağlı İletişim Bakanlığı, Anadolu Ajansı ve TRT. Dezenformasyon yasası ve gazetecileri yan yana koyduğumuzda, aslında seçim sath-ı mahalline girerken, AKP’nin gittikçe şiddeti, baskıyı arttıracağını buradan oluşacak her çatlaktan ışık süzmesini, her çatlaktan çıkacak hakikatin sesine, baş kaldıracak doğruların üzerini betonla kapatmaya çalışıyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Özgür basına borçluyuz’
 
Gülistan son olarak şu çağrıda bulundu: “Hem bizler, hem özgür basın emekçilerinin ve halkın haber alma hakkına, hakikatin sahip çıkması gerekiyor. Toplum ve halkımız buna itiraz etmezse, sadece özgür basın emekçilerinin sırtına yüklersek büyük bir haksızlık etmiş oluruz. Biz bunu biliyoruz ki; bu ülkedeki en büyük adaletsizlik, her gün sahada binbir zorlukla, polisin şiddetine tutuklama tehditlerine, bazen de yaşamına mal olmasına rağmen özgür basın emekçileri sayesinde hakikat bizlere ve evlerimize ulaşıyor. Özgür basına borçluyuz, minnettarız. Onların yaptığı her bir haber bu ülkenin gerçekliğine, anti-demokratik uygulamalara nasıl bir faşizm olduğunu gösteriyor. Bize düşen buna karşı hep beraber mücadele etmek, özgür basın emekçilerinin ve hakikatin yanında durmak.”