'Gazetecileri tutuklama kararı önceden verilmişti'

  • 09:14 31 Ekim 2022
  • Hukuk
 
 
Dilan Babat
 
ANKARA - Avukat Nuray Özdoğan, gazetecilerin, ev baskınlarından tutuklanmaları sürecine kadar yaşanan hak ihlallerine dikkat çekerek, gazetecilerin yasa dışı bir şekilde tutuklandığını söyledi. Nuray, “Biz, mahkemenin önüne gittiğimizde tutuklanma kararı verilmişti. Bilgiler daha da çarpıtılarak, her aşamada başka bir yalan eklenerek tutuklanma süreci gerçekleşti" dedi.  
 
Ankara merkezli yürütülen soruşturma kapsamında 25 Ekim’de işkenceyle gözaltına alınan muhabirlerimiz Habibe Eren ve Öznur Değer, Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Berivan Altan, Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Ceylan Şahinli ve Emrullah Acar 29 Ekim’de gece yarısı çıkarıldıkları mahkemece “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Aynı soruşturma kapsamında gözaltına alınan MA muhabiri Zemo Ağgöz ile MA’nın Ankara bürosunda bir süre stajyer olarak çalışan Mehmet Günhan, ev hapsi ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
 
Ev baskınları, emniyette 4 günlük gözaltı süreleri, adliyeye getirilişlerine kadar işkence, tehdit ve hakarete maruz kalan gazetecilere dönük uygulamaları ne savcılık ne de hakimlik görmedi. 
 
Avukat Nuray Özdoğan, 9 gazetecinin tutuklanma süreçlerini değerlendirdi. 
 
‘Soruşturma evrakları verilmedi’
 
Nuray, 9 gazetecinin tutuklanmasına dair açılan soruşturmanın, 2022’ye dair açılan bir soruşturma olduğunu söyledi. Tutuklanan gazetecilerin tamamının kamusal alanda haber yaptığının bilinmesine rağmen ifadeye çağırmak yerine evlerine baskın düzenlendiğini kaydeden Nuray, “Evlere ve büroya yapılan baskınlar gözaltıları öğrendik. Bir haber ajansının araması gerekçesiz yapılamaz. Arama kararını görebildim ama soruşturma evrakının bir nüshasını alamadık, çünkü dosyada kısıtlılık kararı vardı. Terörle Mücadele Kanunu (TMK) gereği evrakların tamamının özellikle hakimlik kararının bize verilmesi gerekirken, ihlaller burada başladı. Gerekçesi olmayan bir arama kararı gösterdiler. Bir basın kuruluşunda arama yapılması ki bu istisnai bir şey ve hak ihlalidir. Arama sırasında yapılan şey bilgisayarlara el konulması. Ajansın habercilik faaliyetini yaptığı bilgisayarlar, haber aracına el konulduğu zaman bir suç tespitinin yapılmış olması gerekiyor. Kamu yayıncılığı yapan bir ajansa yapılamaz. Buna itiraz ettik ama itirazımız tutanağa geçmedi” dedi. 
 
‘Arama işlemleri kapalı yapıldı’
 
Ajansta yapılan aramada, polisin kitaplara ve dergilere el koyduğunu belirten Nuray, polisin kendi kişisel görüşü olarak beğenmediği ya da yasal mı değil mi bakmadan yayınları suç unsuru olarak aldığını kaydetti. Nuray, “Oradaki kolluğun kişisel fikirlerinin yönlendirdiği bir soruşturmada el koyma hukuka aykırı. Beğendiği kitapları bıraktılar, beğenmediği kitapları suç unsuru olarak torbalar koydular. Ajansın haberlerinin yer aldığı gazeteleri aldılar, onlar hepsi ajansın basın aracı. Hiçbiri el konmaması gerekiyor ki suç unsuru bulunmadığı sürece. ‘Ben acaba burada bir suç unsuru bulabilir miyim’ diye el koyulmaz. Çok düşmanca bir hukuk uygulandı, tüm itirazlarımıza rağmen kolluk itirazlarımızı tutanağa geçmedi. Bizler de zaten tutanağı görmedik. O zaman imzadan imtina halinde bile bir hukukçu oradaysa o tutanağı okutmalısınız, okuma hakkımız ve imzadan imtina hakkımız var. Tüm işlemler kapalı yürütüldü, ajansta bulunan gazete arşivleri dahi, haberin yer aldığı ne kadar kağıt varsa suç unsuru olarak görüldü. Oradaki tablo zaten basın ve basının haber yapmasına yönelik bir soruşturmaydı” ifadelerini kullandı.
 
‘Polis işkencesi kameralar önünde yapıldı’
 
Baskın sırasında gazetecilere dönük polis işkencesine dikkat çeken Nuray şöyle devam etti: “Bütün müvekkillerimiz aynı şeyleri söyledi. Korkunç bir tacize ve bir işkenceye maruz kalmışlar. Türk Ceza Kanunu’na göre de uluslararası mevzuat gereği işkence. Hepsi darp edildiklerini, yere yatırıldıklarını, malzemelerini sağa sola attıklarını söyledi. Amaç burada mümkünce hasar vermek ve bir daha yayın yapamaz hale getirme. Şehir dışında getirilen müvekkillerimiz yolda tehdit edildiklerini söyledi. Kollukta gözaltında tutulma koşulları şu an kötü muamele kapsamında. Bir kadın gazetecinin bir arkadaşına gülümsemesi üzerine açıktan bir darp var. Hepsi kameralar önünde oluyor, emniyet bunu bize verecek mi vermeyecek mi bilmiyoruz. Delil karartmamışlarsa birçok kötü muamele kameralar önünde yapılmıştır. Bir talimatla yapılan, hem MA ve JINNEWS’in haber yapma hakkı hem de ajansların yaptığı haberlere engellemeye dönük bir operasyon. Bu operasyon sırasında yapılan işkence ve kötü muamele de, nasıl bir düşmanlık güdüldüğünü gösteriyor.”
 
‘Tutuklanma evrakı avukatlara verilmedi’
 
Gazetecilerin adliyeye getirildikten sonraki süreci değerlendiren Nuray, soruşturma sırasında hiçbir evrakı göremediklerini yineledi. Nuray sözlerine şu şekilde devam etti:  “Bize soruşturma evrakı gösterilmediği için bizler müvekkillere sorulan sorulardan anlamaya çalıştık. Evlerine yapılan baskınla bu şekilde gözaltına alınmalarını gerektirecek ne delil var? Anladığımız şey; gazetecilerin doğrudan haber yapmaları. Haberler ile ilgili sorular yasak sorular, bu konuda AİHM, AYM kararları var. Mevzuat bu konuda basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkında özgür alanı tanır. Yargı mensupları hiç çekinmeden ‘sen neden bu haberi yaptın’ diye soru sordu. Biz ‘haber bu’ dediğimizde yargı mensupları ‘evet onu soruyorum’ diyor. Bir yargı mensubu bunu yapabiliyor, bu artık bir hukuk tanımamazlıktır. Hemen hemen tüm basın mensupları için ‘Neden MA’da çalışıyorsun, neden gazetecilik derneğine üyesin’ soruları soruldu. Bu derneklerle ilgili herhangi bir soruşturma yok, yasa dışı bağlantısı olduğuna dair bir soruşturma yok buna rağmen bunlar soruldu. Röportaj yapmışlar, tape kaydı almışlar, yaptığı haberi soruyor. Bu yasak sorgu gibi yasak sorudur. Tutuk sevk sırasında, ne savcılık makamı ne de hakimlik makamı tutuklanma evrakını bize vermedi.”
 
Tutuklama kararını kim yazdı?
 
Tutuklama evrakının kendilerine verilmemesinden dolayı hakimlik sorgusuna, “konuya dair bir şey bilmeden” girdiklerini ifade eden Nuray, savcılık sorularının çarpıtılarak, mahkemeye sunulduğunu dile getirdi. Nuray şöyle devam etti:  “Bir basın mensubunun orman yangınlarıyla ilgili söylediği beyanın çarpıtılarak tekrar yazılı evrak içerisinde hakime sunulduğunu fark ettik. Bizler, ‘böyle bir kayıt dosyada yoktur, savcılık makamının sorduğu soru bu değil müvekkilimizin verdiği cevapta bu değildir’ diye itiraz ettik.  Neden sevk tutanağına gerçek dışı bilgiyi savcılık makamı yazar? O tutuklanma sevkini savcılık mı yazmış hala ondan da emin değilim. Biz hala tutuklanma sevkini göremedik, hakimin söylediği her şey yapılan haberler. Biz mahkemenin önüne gittiğimizde tutuklanma kararı verilmişti.  Bilgiler daha da çarpıtılarak, her aşamada başka bir yalan eklenerek tutuklanma süreci gerçekleşti. Hepsini tutuklamak istiyorlardı. Zaten tutuklanan basın mensupları bu ajanslarda aktif çalışan, işlerini iyi yapan gazetecilerdi. Kişisel olarak da şunu söyledik; ‘Yargı alanında haber yaptıkları için bizler kişisel olarak tanıdığımızı söyledik. Habere nasıl yaklaştıklarını, habere ne kadar etik yaklaştıklarını’ söyledik. Sorun basın mensubunun işlerini iyi yapmasıymış. Her dönem hukukla karşı karşıyayız” şeklinde konuştu.
 
‘Talimatla yürütüldü’
 
Gazetecilere dair hazırlanan dosyaların, adliyede hazırlanan dosyalar olmadığına işaret eden Nuray, baskınların, kötü muamele, işkencenin hangi gerekçe ile görüntülendiğine anlam veremediklerini söyledi. Nuray, Bu operasyonlar, algı yürütülerek yapılan operasyonlar. Kamuoyuna bakın, ‘biz gazeteci almıyoruz, nasıl tehlikeli suçlar alıyoruz’ görüntüsü vermek için alınan görüntüler. Hepsi yüzlerini asla kapatmayan insanlar. Göz önünde olan insanlar neden yüzlerini kapatsınlar. Bunun, İçişleri Bakanı ve emniyetin kurgusu olduğunu düşünüyoruz. Talimatla yürütülen işler, hem kamuoyuna dönük bir algı yürütme var hem de hesap vermeleri gerektiğini düşünüyorlar. Müvekkillerimiz söyledi yaşadıkları ihlalleri. Bir takım görüntüleri basına servis ettiler, biz dosyası basından öğrenmeye çalışıyoruz. Hukuki olmayın, faşizan düzene uygun yürüyen bir süreç var. Yıllardır savunma işini yapıyoruz, adliyenin içerisinde bir kısım kolluğun çok dehşet verici tavırları ile karşı karşıya kaldık. Bizim güvenliğimize dahil endişe edici davranışlar var. Adliyeye getirildiğinde gözaltı işlemi biter ama müvekkillerimiz çoğu zaman kelepçeliydi. Gözaltından sonra tutuklanma kararı çıktıktan sonra bir kısım polis, çığlık çığlığa sevinç gösterisi yaptı. Bizler akli dengesinde sorun olduğunu düşündük ki öyleyse nasıl bir silah taşıyor. Emniyetin devamı olarak yapıyorsa o zaman bambaşka bir şey var. Kolluğun başka bir seviyeye geldiğini gösteriyor, o da hiçbirimizin güvende olmadığı. Mesleki olarak orada o tablodan endişe ettiysek, kolluk işini yapar ama kolluğun bir düşman gibi sevinmek, tepki göstermek, eziyete devam etmek bambaşka bir tablodur. Bu sadece MA ve JINNEWS’e yönelik bir saldırı değildir. Tüm basına dönük bir saldırıdır” ifadelerini kullandı.
 
‘Bu bir Türkiye gerçekliği’
 
Bunların birer seçim operasyonu olduğuna değinen Nuray şunları söyledi: “Muhalif kamuoyunun bu algı operasyonuna katılmaması. Açık bir şekilde habercilik yapan basın mensubu olduğu beli olan kişilere dair hukuk dışı uygulamalara tepki göstermesi. Bunun yapılmaması noktasında, bugün MA ve JINNEWS’e dönük yarın da diğer ajanslara da bu sirayet edecektir. Bu bir Türkiye gerçekliğidir. Basın mensuplarının daha önce habercilik faaliyetinden yargılanmalar var. Bunları savcılık UYAP sisteminde görebilir. Savcılık makamının UYAP sisteminde zaten mükerrerlik arz eden kişilerin daha önce yargılanmalarını görebileceği konumda iken neden ısrarlar bunu sorguya işletmiş. Kolluk soruları savcılık bilgisi dahilinde oluşturulması gerekir. Sormaya devam ettiler, sorgu aşamasına geldiğinde söyledik. ‘Daha önce yargılaması olmuş bir konuyu yeniden bir yargılama konusu yapamazsınz.’ Ama gördüğünüz anda çıkarırsınız, bilgi verdik hakimliğe tamam dedi. Dolayısıyla artık soruşturma konusu olmuş vakalar artık sorulamaz. Aynı soruyu tekrar sorduğunda bunu soramazsınız, ancak bu soruşturmadan sonra vaka varsa sorabilirsiniz. Ama dosyada geriye kalan kişinin yaptığı haber ve ajansta çalışması sorgu konusu oluyor.”
 
‘Gazeteciler yasa dışı bir şekilde tutuklandı’
 
Gazetecilerin evinden çıkan kitapların sorgu konusu olmaması gerekirken, sorgu konusu yapıldığını dile getiren Nuray son olarak şöyle konuştu: “Bir vatandaştan daha fazla kitap tutabilir. Yasak kitap da tutabilir, basın mensubuna, yazara, araştırmacıya, öğretim görevlisine ‘siz evinizde yasak yayın bulundurdunuz’ diye suçlama konusu yapamazsınız. Görevi gereği bulundurabilir. Savcılık da, hakimlik de daha önceki mükerrer olan daha önce yapılan yargılamayı soru konusu yaptı. Tutuklama kararı verdi. Bu basın mensupları kendilerini yasa dışı bir şekilde tutuklanmış buldu. Müebbet ve ağır müebbetlerin tutulduğu yere götürdüler. Neden bu uygulamayı yaptılar, kollukta adliyede devam eden bir düşmanlık değil cezaevinde devam eden bir düşmanlık. Kamuoyunun bu süreci çok iyi görmesi lazım. MA’ya yapılan operasyon seçimin en büyük startı. Yeni yüzyıl dedikleri şeyde ne yapacaklarsa herhangi diktatöryal rejimi kuracaklarsa bunun en büyük adımıdır. Müvekkillerimiz çıkacak, işkence ve kötü muamele için suç duyurularını yapacağız. Müvekkillerimize kasti olarak işkence eden, tehdit eden kim olursa olsun talimat aldığı amirleri olsun göz yuman, yargı mensupları olsun, nitekim hepsi biz işkenceye maruz kaldık dediklerinde savcılık hakimlik bir işlem yapmadı. İhbar olarak kabul ettiğiniz anda işlem yapmak zorundasınız. İşkence ve kötü muamele iddiası olduğu anda sesiz kalan kolluk ve yargı da suçludur. Soruşturma açılmak zorunda tepkisiz kalma bu yargı mensubu açısından bir suç tablosudur. Kendiniz gidin suç duyurusu yapın diyemezsiniz. Şikayet geldiği anda işlem yapmak zorunda.”