'Gazetecilere dönük tutuklamalara son verin'

  • 15:18 29 Ekim 2022
  • Güncel
 
ANKARA - Tutuklanan 9 gazeteci için açıklama yapan DFG ve MKGP, halkın haber alma hakkının engellendiğini dile getirerek, gazetecilere dönük tutuklamalara bir an önce son verilmesi çağrısında bulunuldu.
 
Ankara’da 25 Ekim’de gözaltın alınan dün gece saatlerinde tutuklanan 9 gazeteciyle ilişkin  Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ile Mezoptamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) basın toplantısı düzenledi. Mezopotamya Ajansı’nın (MA) Ankara bürosunda düzenlenen toplantıda “Özgür Basın Susturulamayacak” pankartı asılırken, emek ve meslek örgütlerinden Türkiye Devrimciler Sendikası Konfederasyonu (DİSK) Basın İş, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İHD Genel Merkez yöneticileri ve şube yöneticileri Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi (SYKP), Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, HDP PM üyesi Doğan Erbaş, HDP il ve ilçe yöneticileri, Alınteri, Türkiye Devrimciler Sendikası Konfederasyonu (DSİK) Bölge Temsilcisi, Tayfun Güngördü, Kamu Emekçiler Sendikası Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, Devrimci 78’liler Derneği, Mustafa Suphi Kültür Merkezi, Devrimci Parti, Karala Dergisi, Kızılbayrak, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP), İşçi Meclisleri, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Ankara Tabip Odası (ATO), Batıkent Yeni Yaşam Derneği, İlmek Kadın Dayanışması, Ankara Düşünce Özgürlük Girişimi, Emekçiler Partisi, Türkiye Gazeteciler Derneği (TGS) ve çok sayıda kişi katıldı.
 
‘Arkadaşlarımız gazetecilik yaptı’
 
Toplantıda ilk olarak MA editörü Özgür Paksoy konuştu. 9 gazetecinin gazetecilik faaliyetlerinden kaynaklı tutuklandığını söyleyen Özgür, gözaltıların işkenceyle ve Ankara Emniyeti’nde de devam ettiğini belirtti. Özgür, “Ankara Emniyeti 4 gün boyunca mizansen yaptı. Arkadaşlarımız gözaltına alınırken çektikleri mizansen görüntülerin beraberinde Adliye’de işkence uygulamaları ve hukuksuzlar silsilesi devam etti.  Arkadaşlarımız gazetecilik faaliyetleri, yaptıkları seyahatler ve haberleri suçlama olarak yöneltildi. Birbirlerini tanıyıp tanımadıkları soruldu. Yaptığımız te şey gazeteciliktir hakikati topluma yansıtmaktır. Arkadaşlarımız gazetecilik yaptı, her haberlerinin altına imzamızı atıyoruz. Gazetecilliği savunmaya devam edeceğiz” dedi. 
 
‘Arkadaşlarımız ‘militan’ olarak lanse edildi’
 
Ardından Gazeteci- Yazar Hüseyin Aykol sözü aldı. Dayanışma için herkese teşekkür eden Hüseyin, özgür basının 33 yıldır faaliyette bulunduğunu hatırlatarak, “Gerçekleri yazdığımız için sürekli olarak hükümetlerin zulmüne uğradık. Haziran ayında 16 arkadaşımız tutuklandı, hala iddianameleri yazılmadı. 25 Ekim’de de arkadaşlarımızın evleri ve büromuz basıldı. Mesele şuydu; en başta kimyasalla ilgili haberlerdi. Ama esasen arkadaşlarımızın gazeteciliğine operasyon yapıldı. O gün de böyle bir basın toplantısı yapıp bunları anlatmıştık. O gün de bunu demiştim. Biz bu haberleri yapıyoruz siz bunlara dava açabilirsiniz. Çağırsanız ifade vermeye geliriz. Şimdi de bu kimyasal haberini kim yaptı? Nasıl yaptı? Yazan arkadaş da yazı işleri müdürümüz de gelir ifadesini verirdi. Ancak bir terör operasyonu yapıldı, çelik yelekler uzun namlulu tüfekler. Arkadaşlarımız ‘terörist militan’ olarak gösterildi” diye belirtti. 
 
’40 gazetecinin tutuklanması dünyada olay olurdu’
 
9 gazetecinin tutuklanmasına dair senaryonun önceden hazırlandığına dikkat çeken Hüseyin şöyle devam etti: “’Bu haberi neden yaptın’dan ziyade ‘sen şundan para almışsın’ şeklinde sorular soruldu. Ajansımız yasal bir ajans, çalışanı var, vergi levhası var, çalışanlarımızın maaşları var. Bu para alışverişini örgütsel işleyiş olarak göstermeye çalıştılar. Bahsi geçen paralar da çok büyük paralar değil maalesef. Buradan bir örgüt çıkarmaya çalıştılar. Yarın dava açıldığında serbest bırakılacaklar ama insanlar aylarca yatmış olacaklar. Benim anladığım şu, arkadaşlarımız seçime kadar içeride tutulacak haber yapmamızı engellemek ya da azaltmak istiyorlar. Bir ülkede 40 gazeteci tutuklansa dünya çapında olay olur. Şu an bizim 40 arkadaşımız cezaevinde, tutuksuz yargılanan 160’a yakın insanımız var. Neredeyse 200 arkadaşımızın üzerinde devletin kılıcı sallanıyor. Bu koşullarda çalışıyoruz ancak halkımız bizden haber almak istediği sürece haber yapmaya devam edeceğiz. 33 yıldır bunu yapıyoruz. Arkadaşlarımızı şehit ettiler arkadaşlarımızı hapse attılar. Biz hep devam ettik yine devam edeceğiz. Onlar hep aynı şeyi yapıp değişik sonuç almayı bekliyorlar ama bu olmadı, olmayacak. Dayanışmaya gelen kurumlara çok teşekkür ediyoruz. Onlar için varız onların haberlerini yapıyoruz.”
 
‘90’lardan bu yana özgür basın susmadı’
 
Herkesin üzerinde bir yargı baskısının olduğunu belirten İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, iktidar baskılarıyla tüm sosyal olayları kontrol altına almak istediğini ve halkın haber alma hakkını engellemek istediğini kaydetti. Öztürk, “Gazeteciler, halka haberleri ulaştırıyor ve biz de bu şekilde gerçekleri öğreniyoruz. Tüm medyayı kontrol altında tutan hükümet geriye kalan yüzde 5 özgür basını da kontrol altına almaya çalışıyor. Sorulan sorulara bakınca tutuklamanın son derece keyfi yapıldığını görüyoruz. Suçlamalar bırakın tutuklamayı soruşturmayı bile gerektirmiyor. Sorulan sorular abesle iştigaldir. Terörle mücadele kanunlarının uygulanmasının hiç bir ölçüsü kalmadı. Geriye kalan insan hakları mücadelesini birlikte sürdürmektir. Biz tutuklanan arkadaşların haberlerinden çok sayıda hak ihlalini öğrendik. Bunların öğrenilmesini istemiyorlar. 90’larda çok sayıda gazeteci katledildi ama özgür basın susmadı. Umarım en kısa zamanda arkadaşlarımızı özgürlüğüne kavuşur” ifadelerini kullandı.
 
‘Özgür basınla dayanışma içerisinde olacağız’
 
Karanlık bir döneme geçildiğine vurgu yapan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, seçim sürecine doğru giderken, gazetecilere dönük tutuklama furyasının endişe verici olduğunu kaydetti. Mehmet, “AK’nin raporları düşünce ve ifade özgürlüğünün yoğun bir şekilde engellendiği görülüyor. Diyarbakır ve Ankara’daki gerçekleşen tutuklamalarla görüyoruz ki hak savunuculuğundan geri geliyor. Bu baskı sürecini otoriterleşmeye karşı hep birlikte dayanışma içinde olmamız gerekiyor. Bir gün önce TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, tutuklandı. Arkasından 9 gazeteci arkadaşın tutuklanması emek meslek örgütlerini kriminalize edici açıklamalar bir bütün. Bu saldırıların bir nedeni de muhalefeti susturmaktır dayanışma içerisinde olamayışımızı kullanıyor hükümet. Bu saldırıların ortadan kaldırılması için sıranın bize gelmesini beklemeden ortak bir mücadele yürütmemiz gerekiyor yoksa haziran seçimine kadar çok daha baskıcı uygulamalara maruz kalacağız. Özgür basın çalışanlarıyla dayanışma içinde olacağımızı ifade ediyoruz. Bu gazetecileri tutuklayarak özgür basını susturacaklarını sanmasınlar. Hepimiz çektiğimiz fotoğrafları aldığımız haberleri ajansa yollayarak dayanışma içinde olacağız” şeklinde konuştu.
 
‘Cadı avı başlatıldı’
 
Cumhuriyetin 100’üncü yılın girerken, 9 gazetecinin tutuklanmasını kınamak için toplandıklarını söyleyen Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu Cumhuriyet kimler için? Bu Cumhuriyetin neresindeyiz?” diye sordu. Gülistan, “Gelen sorulara baktığımız zaman arkadaşların halkın haber alma hakkını savundukları için tutuklandıklarını görüyoruz. Kimyasal silah haberini neden yaptınız diye delil olarak gösterildi. Ama asıl sormamız gereken; ‘Kimyasal gaz kullandı mı?’ Bu sorunun muhatabı da Türkiye Cumhuriyeti devleti hükümet ve savunma bakanıdır. Sorduğumuz soru sormaya devam edeceğimiz soru şudur, ‘siz bu gazları kulandınız mı? kullanmaya devam edecek misiniz kullanmadıysanız da bağımsız heyetleri bölgede araştırma yapsın bu konu netleşsin.’ Hem Fincancı hem arkadaşlarımıza karşı bir cadı avı başlatılmış durumda. Bu av saraydan yürütülüyor. Bunu kabul etmiyoruz. Bizler özgür basın emekçilerine borçlu ve minnettarız” sözlerini kaydetti.
 
‘Ape Musa’nın generalleri susmaz’
 
Gülistan şöyle devam etti: “Özgür basın olmasaydı, Osman Şiban’ı, Roboski’yi, Ceylan Önkol’u, Aysel Tuğluk sürecini ve binlerce hukuksuzluğu öğrendik onların kaleminden onların gözünden öğrendik. Bu geleneği bilenler olarak şunu biliyoruz ki Ape Musa’nın generalleri susmaz. Bu nedenle her birimiz bu süreçte basın emekçilerinin yanında olduğumuzu ifade ediyoruz. Önümüzde çok zorlu bir bir 8 ay var. 7 Haziran sürecine benzer. Bu süreci algı operasyonları ve dezenformasyonlara hedef göstermelere karşı yan yana dayanışma içinde çıkacağımıza inanıyorum. Her iki ajansa da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Anayasa mahkemesinin AİHM ile yazdığı ifade özgürlüğü kitabı Berivan Altan’ın evinden alındı. Kolluk neyin yasaklı kitap olduğunu dahi bilmiyor. Buna teslim olmuyoruz.”
 
Tayfun Güngör: Cevabımız dayanışma olacak
 
Türkiye’de gazetecilerin tutuklanmasının yeni bir şey olmadığını kaydeden DİSK Ankara Temsilcisi Tayfun Güngör, Yargıyla beraber tüm toplumun çürütülmek istendiğini ifade etti. Tayfun, “Biz bu ülkedeki tüm ihlalleri bu arkadaşlarımızdan öğrendik onlara teşekkür borcumuz var onları sahiplenmek durumundayız. Eğer Türkiye’de ekmeğin hakça bölüşülmesini istiyorsak daha güzel günler istiyorsak tüm toplumun basınımıza yapılan bu incitici onur kırıcı adliye süreçlerine karşı çıkması gerekiyor. Türkiye’de 12 Eylül’de dahil olmak üzere adalet bu kadar yargının sopası olmadı. Arkadaşlarımızı incittiler onlara haksızlık ettiler bunları gözlüyoruz. Buna karşı cevabımız dayanışma olacaktır. Gazeteciliğin suç olmadığını buradan bir kez daha ifade ediyoruz” sözlerini kullandı.
 
‘Halkın haber alma hakkı ihlal edildi’
 
Son olarak söz alan TGS Ankara Şube Başkanı Sibel Hürtaş, Ankara Emniyeti’nin gazeteciler için “halkı kin ve düşmanlığa sevk eden” haberlerden kaynaklı gözaltı yaptığını lanse ettiğini anımsattı. Sibel, “Ortaya çıkanlar bize gösterdi ki bir suç yaratılmaya çalışılıyor. Bu çaba sonuca ulaşamıyor, 16 Haziran’da 16 arkadaşımız tutuklandı hala bir iddianame yok. Hala suç üretemediler. Arkadaşlarımıza sorulan sorular haberleri, evden elde ettikleri deliller de kitap ancak ortada bir gerçek var bu arkadaşlarımız işkence ve kötü muameleye uğradı ve bizim de halkında haber alma hakkı ihlal edildi. Bir kez daha söyleyelim buradan suç çıkaramayacaksınız çünkü gazetecilik suç değildir” diye belirtti. 
 
Açıklama, alkışlarla sona erdi.