Avukatlardan 'Sansür Yasası' yorumu

  • 09:03 26 Ekim 2022
  • Hukuk
Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR - “Sansür Yasası” ile iktidarın topluma korku salma ve oto sansür ile toplumu kontrol altına almaya çalıştığını söyleyen Diyarbakır Barosu avukatları, “Bu yasa, demokratik toplum düzeninin gerekliliğine aykırıdır” dedi. 
 
Kamuoyunun “Sansür Yasası” olarak bildiği ve AKP-MHP’nin “Dezenoformasyonla Mücadele Yasası” adı atlında Meclis Genel Kurulu’na getirdiği yasa, 11 Ekim günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Basını, dijital medya, muhalif ve özgür basın ile ifade özgürlüğünü kullanan tüm bireyleri denetlemeyi hedefleyen yasanın en çok eleştirilen 29. Madde’de Türk Ceza Kanunu’na eklenen “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu kapsamında halkı bilgilendirici herhangi bir paylaşımda 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörüyor. Yürürlüğe giren yasanın bazı hükümleri 1 Ocak ve 1 Nisan 2023 tarihlerinden itibaren uygulanacak. 
 
Sansür yasasına tepki gösteren kesimlerden biri de hukukçular oldu. Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi avukat Cemile Turhallı ve Diyarbakır Barosu avukatlarından Gazal Bayram Koluman sansür yasasını değerlendirdi. 
 
‘Sansür yasası kendileri için teminat’
 
Bir hukukçu olarak kesinleşen bu yasanın çıkarılma motivasyonlarını anlamanın çok zor olmadığını söyleyen Cemile, iktidarın temel hak ve özgürlüklerin kullanımını devletin pozitif yükümlülüğünü istediği oranda kullandırmak istediğini belirtti. Cemile, “İfade özgürlüğü, çoğulcu bir sistemde dezavantajlı durumda olan tarafların kendilerini var etmesi için bir teminattır. İktidar İçin amaç yükümlülüklerini yerine getirmek değil, amaç iktidar zehrinin verdiği etki ile yanındakine saldırmaktır. Bireyin kendi düşüncelerini açıklaması, yayması ve siyasal otoriteleri eleştirmesi de ifade özgürlüğünün en önemli içeriğini oluşturmaktadır. Yine demokratik toplum düzenlerinde medya, iktidarları toplum adına denetleme görevi görmekte bir nevi toplum adına şeffaflık ve hesap verilebilirlik üzerinden kamu otoritelerini denetleyerek onları hukuk sınırları içerisinde kalmaya zorlamaktadır” dedi.
 
‘Temel haklar kararlılıkla korunmalı’
 
İktidarın, sansür yasasıyla kendi politikalarının eleştirilmesinin önüne geçmeyi amaçladığını kaydeden Cemile, şu ifadeleri kullandı: “Aynı zamanda basının da toplum adına yaptığı denetlemenin dışında kalmak istemektedir. Bunun temel nedeni de iktidarın içine bulaştığı yolsuzluklar ve hukuksuzlukların deşifre olmasının önüne geçmektir. İktidar bu yasalarla topluma korku salmayı ve uzun vadede oto sansür ile toplumu kontrol altına almaya çalışmaktadır. Ancak toplum iktidarların bu tür uygulamaları her ne kadar yasa adı altında olsa da bu yasalar demokratik toplum düzeninin gerekliliğine aykırıdır. Gerek AİHS gerekse Anayasa’da yasal düzenlemelerin de sınırlarını belirtilmiş ve bu sınır da demokratik toplum düzeninin gerekliliği ölçüsüdür. Sayısal çoğunluğu sağlayarak parmak demokrasisi örneği sergileyerek iktidarın çıkardığı bu yasa demokratik toplum düzenine açıkça aykırıdır. Toplum bunun bilincinde olarak temel hakların kullanımının bu şekilde sınırlanamayacağını bilmesi ve ifade hakkının en meşru hak olduğunun kabulüyle ifade ve düşüncelerini açıklamaktan vazgeçmemeli temel haklarını kararlılıkla korumalıdırlar.”
 
‘Yolsuzluklar paylaşılamayacak’
 
AKP ve MHP’nin ortaklaşarak gündeme getirdiği ve Meclis’e taşıdığı 40 maddelik bir sansür yasası olduğunu ifade eden Gazal Bayram Koluman ise, şunları söyledi: “Kendilerinin deyimiyle dezenformasyon yasası dedikleri ancak tüm ülke genelinde artık sansür yasası olarak tanımlanırken, hayatımıza birçok değişiklik ve sıkıntılar yaratacak noktadadır. Tabi ki bu maddenin en can alıcı noktası sıkça da tartışıldığı üzere 29’uncu madde. Bu maddenin içeriğine bakıldığında yalan haberin yayılması, paylaşılması, retweet edilmesi vs. cezai bir yaptırım uygulaması olacak. Yine bunun örgütsel bir çatı altında yapılmış olduğu tespiti halinde bu ceza yarı oranda artırılacak. Belki birçoğumuzu ilgilendirecek kısım burasıdır. Tabi ki bu öncelikli yasa maddesi genel noktada değerlendirilmesi gerekir. Ülkede sık sık yaşanan yolsuzluk, şirketlerin usulsüzü işlemleri, iktidar ve cephesinin yandaşlarını zenginleştirme politikaları, rant kavgaları, enflasyondaki artışlar bunların tümü rahatlıkla paylaşılamayacaktır.”
 
‘Basının çok etkin bir gücü var’
 
Seçime bu kadar yakın olunan bir süreçte Twitter paylaşımlarının tümden yasaklanması ve kapatılmasının birçok sorunsal alanın yaratılmış olduğunu dile getiren Gazal, herkesin susturularak kendilerine aksi yönde görüş belirten kesimin yok sayıldığına işaret etti.  Gazal, “Ayrıca bir diğer nokta kadına yönelen şiddet. Kadın cinayetleri, kadın bedeni üzerinden eril zihniyetin yarattığı tüm alana ilişkin haberler, yine çocuğa ilişkin cinsel istismar, çocuk işçiliği gibi birçok suç vasfıyla ilgili yapılan ve bununla mücadele etme noktasında; halkı bilinçlendirici yazıların da artık sansürleneceğini düşünüyorum. Hukukçu olarak bu davaları takip ederken tıkandığımız yerde en etkin yerlerde en güçlü mekanizmanın basın olduğunu söyleriz. Basında bununla ilgili haberlerle hem akli mercilerin daha etkin ve adil bir yargılamaya yönelmeleri hem de failler noktasında caydırıcı rol oynaması, etkin adil işletilmeyen adli mercileri hareketi geçirme noktasında çok etkin gücü vardır. Bu yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte basının gücünü alamayacağımızı ve etkin yol alamayacağımızı düşünmek oldukça olağan bir noktadadır” sözlerine yer verdi. 
 
‘Torba yasa hukukçular tarafından kabul görmüyor’
 
“Basın Yayın Kurulu Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nda bazı değişiklikler içeren bir torba yasa” diyen Gazal devamında şöyle konuştu: “Torba yasa olması sebebiyle öncelikle şunu ifade etmek gerekir; Torba yasa hukukçular tarafından her daim eleştirilmiş bir yasalaşma çalışmasıdır. Neden Anayasa’nın 2’nci maddesindeki hukuk devletinin unsurlarından olan hukuka güven ve hukuk kurallarının belirli ilkesine aykırılık. Belirlilik ilkesi dediğimiz şeyi tam da bu 29’uncu maddede saymış olduğumuz hususlar. Belirlenen suç ve bunu öngörülecek ceza noktaları açık değil. Açık olmadığı belirsiz olması Anayasa’nın 2’nci maddesine aykırılık teşkil ettiği oldukça açıktır.”
 
‘60 gün sonra iptal davası açılmalı’
 
Gazal sözlerini şu şekilde tamamladı: “Yine Anayasa çerçevesinde bununla ilgili olarak TBMM’de en yüksek üyeye sahip olan siyasi parti ve yine üye tam sayısının beşte birinin çoğunluğunun Anayasa Mahkemesi’nin iptal yoluna gitmek gibi bir durumun denenmesi gerekiyor. Çünkü hukuk güvenliği ilkesinin belirlilik ilkesine oldukça açık bir şekilde aykırı bir yasalaşma diyebilirim. Bunun da ivedi bir şekilde yapılması önem arz ediyor. Ancak bu hususta yürürlüğe girdikten 60 gün sonra iptal davasının açılması gerekiyor. AYM’nin bununla yürütmeyi durdurma kararı verme aşaması beklediğimiz seçimlere yakın bir tarih olacak mı olmayacak mı kaygısı da maalesef ki ciddi bir tartışma konusu olduğunu biliyoruz.”