‘Kimyasala sessiz kalmak ortak olmaktır’

  • 09:01 25 Ekim 2022
  • Güncel
 
Hêlîn Asmîn 
 
QAMIŞLO - PYD Dış İlişkiler Komisyonu Eşbaşkanı Arife Bekir, Türkiye’nin Güney Kürdistan’da kimyasal silah kullanmasına tepki göstererek, sessiz kalan devlet ve kurumların da suça ortak olduğunu söyledi. 
 
Türkiye’nin Güney Kürdistan’daki Zap, Avaşîn ve Metîna alanlarına yönelik saldırılarında kimyasal silah kullandığına dair basına birçok haber ve belge yansıdı. KDP’nin işbirliği ile gerçekleşen saldırılarda en son 17 YJA STAR ve HPG’linin katledildiği basına yansıdı. 
 
Türkiye’nin kimyasal gaz kullanmasına ilişkin tepkiler devam ederken, Demokratik Birlik Partisi (PYD) Dış İlişkiler Komisyonu Eşbaşkanı Arife Bekir konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Türkiye’nin hedefi Kürdistan’ı işgal etmek’
 
Türkiye’nin saldırılarında baş vurduğu yöntemleri  vicdanının kabul etmeyeceğini söyleyen Arife, “Türk devletinin saldırılarına karşı özgürlük savaşçıları kendi halkının haklarını  koruyor, bunun için savaşıyor. Türk devletinin kimyasal silahlarına karşı kendilerini koruyorlar. Onların tüm çabası kendi topraklarında özgürce yaşamak için. Ancak Türk devleti her seferinde farklı bir yöntemle saldırıyor. Türk devleti, Kürt halkına ve özgürlük savaşçılarına karşı ilk kez kimyasal silah kullanmıyor. Bu saldırılarda onlarca arkadaşımız ve özgürlük savaşçıları şehit edildi. Bütün dünya bu saldırıların yasa dışı olduğunu bilmesine rağmen seslerini çıkarmıyorlar.  Kendilerine insan hakları savunucusuyum diyenler bu saldırılar karşısında neredeler? Türk devletinin hedefi sadece Kürdistan dağları değil, Türk devletinin amacı tüm Kürdistan’ı işgal etmek. Şimdi Güney’de, Rojava’da ve Kuzey’de saldırılar var. Örneğin Rojava’da Efrîn’den Dêrik’e kadar saldırılar var” dedi. 
 
‘Türkiye’nin Rojava’da ne işi var?’
 
Türkiye’nin günlük olarak Kürdistan’ın her yerine saldırdığını söyleyen Arife, Kürtlere ve Kürdistan’a yönelik özel savaş politikaları yürüttüğünü belirtti. “Her gün Şengal, Şehba, Tiltemir ve Güney Kürdistan’a saldırıyorlar” diyen Arife, şöyle devam etti: “Bu saldırılarda birçok katliam gerçekleştirildi. Türk devleti ve Tayyip Erdoğan, yargılanmalı. Kürdistan kentlerinde bir çok olay yaşandı ve Türk devleti tüm bunlardan sorumlu. Şengal ve Erfîn’den kaçırılan kadınlar, pazarlarda satıldı bunlar ispatlandı da bu yüzden yargılanmalı. Savaşta bu kadar kadın ve çocuk katledildi. Türk devleti sadece Kürt halkını hedef almıyor, diğer halkları da hedef alıyor. Çünkü bu topraklarda sadece kadınlar yaşamıyor.  Rojava Devrimi’nden bu yana, Türk devleti Rojava’ya saldırıyor. Ancak Rojava’da sadece Kürtler yaşamıyor. Arap, Çerkes, Keldani, Asuriler Türkiye'nin saldırıları ile yüz yüze kalıyorlar. Diyebilirim ki, özgürlük isteyen halkların tümü Erdoğan ve arkadaşlarının hedefinde. Türkiye’ye Rojava’da ne işin var diyoruz. Rojava’ya girme hakkın yok senin.”
 
‘Her halkın kendi toprağında kültürü ile yaşama hakkı var’
 
Türkiye’nin Efrîn’e tank, top ve uçaklarla saldırısı sonucu bir milyon insanın göç ettiğini anımsatan Arife, “Endarê köyüne yönelik saldırıda kimyasal silah kullanıldı. Ancak dünya gözünü kapattı buna. Efrîn’den göç etmek zorunda kalan halk şu an Şehba’da yaşamını sürdürüyor. Ancak yine her gün Türk devletinin tank, top saldırısı ile karşı karşıya. Türk devleti bu saldırılarla ne yapmak istiyor? Efrîn halkını oradan da çıkarmak istiyor. İnsanların kendi topraklarında kültürleri ile yaşama hakkı var. Türk devleti bu saldırılarını ne zamana kadar sürdürecek ve uluslararası kurumlar sessiz kalacak? Türk devleti bu kadar vahşice saldırılarını sürdürüyor ama kendi içinde de büyük bir kriz yaşıyor. Türk devleti bu saldırılarla kendi iç krizini gizlemek istiyor. Ama her türlü saldırıya rağmen de amacına ulaşamıyor. Türk devletinin Kürdistan’a bu şekilde saldırmaya hakkı yok. Kürt halkı bugünlere kendi direnişi ile geldi” ifadelerini kullandı. 
 
‘Sessizlik onaylamaktır’
 
Devletlerin saldırılarında kimyasal silah kullandığını söyleyen Arife, Suriye krizinin başladığı süreçte BAAS rejiminin Halep’te kullandığı kimyasal silahları hatırlattı. “Çünkü tüm devletlerin zihniyeti aynı” diyen Arife, “”Birçok kez bu silahlar kullanıldı. Türk devleti de bunu ilk kez kullanmıyor. Egemen güçler her zaman aynı yönteme başvuruyor. Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de yaşananlar göz önünde. Serêkaniyê’de Muhammed isimli çocuk vardı. Tüm vücudu yanmıştı. Ancak bu silahları araştırmakla sorumlu olan örgütler sessiz hala.  Sessiz kalan kurumlar da Türk devletinin suç ortağı. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) eğer Türkiye’nin ortağı değilse sessiz kalmaz.  Bu saldırılara sessiz kalan devletler de Türk devletinin ortağı.  Sessizlik onaylamaktır” şeklinde konuştu. 
 
‘Özgür kadın özgür toplumdur’
 
Kadınlara yönelik saldırılara da dikkat çeken Arife,  kadına yönelik olan saldırıların aynı zamanda topluma yönelik olduğunun altını çizdi. Arife, “Devletçi zihniyet kadının özgürleşmesini istemiyor. Tüm toplumlara bakalım kadınların özgür ve bağımsız olmasını istemiyorlar. Ancak buna karşı da kadınlar mücadele ediyor ve bu mücadele yıllardır da sürüyor. Bugün bakıyorum kadınlar her yerde alanlarda. İran rejiminin katlettiği Jîna Emînî kadın direnişinin sembolü oldu. Kadınlar erkek egemen zihniyetin hedefi olsa da Zeynep Saruhan ve Hevrîn Xelef gibi kadınlar da buna karşı mücade etti ve bu devam ediyor. Son süreçlerde baktığımızda Türk devleti en çok kadınlara saldırıyor. Çünkü kadınların örgütlenmesini istemiyor. Ancak buna karşı biz de ‘jin jiyan azadî’  slogani ile kadınların birliğini geliştireceğiz. Kadınlar nerede olursa olsun, hep birlikte ‘jin jiyan azadî’ demeli. Kadınlar özgür olmadan toplum özgür olmaz” ifadelerini kullandı.