Jin jiyan azadî: Ortadoğu'yu kadınlar özgürleştirecek

  • 09:08 15 Ekim 2022
  • Güncel
Öznur Değer
 
MUŞ - Katledilen Nagihan Akarsel ve Jîna Emînî şahsında kadın özgürlükçü paradigmadan duyulan korkuya dikkat çeken HDP Halklar ve İnançlar Komisyonu Muş temsilcisi Hatice Şeker, “Kürt kadınları olarak Kürdistan, Ortadoğu ve Türkiye coğrafyasına özgürlüğü getireceğiz. Mücadelemiz dünya tarihine örnek oldu” dedi. 
 
İran’da Jîna Emînî’nin “ahlak polisleri” tarafından katledilmesi sonrası kadınlar öncülüğünde gelişen isyan bir ayı geride bıraktı. Jîna’nın direnişinin dünya kadınları tarafından sahiplenilmesi ise kadın özgürlük talebinin evrenselliğini gözler önüne serdi.16 Eylül’de Jîna’nın katledilişinin ardından adeta ittifak halinde olan Ortadoğu iktidarları kadınları hedef almaya başladı. Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi Nagihan Akarsel’in 4 Ekim’de Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde suikast sonucu katledilmesi, kadın düşmanlığının son örneği oldu. Kürt kadını şahsında kadın özgürlükçü paradigmanın hedef alınması sonrasında kadınlar evrenselleşen “Jin, jiyan, azadî” sloganıyla sokakları mücadele alanına çevirmeye devam ediyor.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Halklar ve İnançlar Komisyonu Muş temsilcisi Hatice Şeker, kadın özgürlükçü paradigmanın hedef alınmasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Kadın özgürlükçü paradigma Ortadoğu’nun karanlığına ışık olacak’
 
“Kadın Özgürlükçü Paradigma”nın ne olduğunu belirtmeden önce Kürdistan ve Ortadoğu coğrafyasını ele almakta fayda olduğunu söyleyen Hatice, Rojava’da DAİŞ zihniyetine karşı savaşan kadınları hatırlattı. Kadını köle ve cinsel bir obje olarak gören DAİŞ zihniyetine karşı kadınların Rojava’da savaştığını hatırlatan Hatice, “Rojava’daki kadın direnişi, kadın özgürlükçü paradigmanın somut bulmuş halidir. Bizi ötekileştiren, satılık bir nesne olarak gören zihniyete karşı mücadelemizi sürdürüyoruz. Yeri geldiğinde bu mücadele, Rojava ve Kobanê’de İŞİD zihniyetine karşı silahlı bir direnişle yapıldı, yeri geldiğinde ise Türkiye’de en yüksek perdeden ses çıkarmakla yapıldı. Sokaklarda, bulunduğumuz her alanda, her yerde ve herkese karşı irade olduğumuzun kabul edilmesi yönünde mücadelemizi yürütüyoruz. Kadın özgürlükçü mücadelemiz, kadının renginin, sesinin, doğasında barındırdığı hakikatlerin yaşam bulduğu bir Türkiye, bir Ortadoğu ve bir dünya inşa etmektir. Çünkü kadın özgürleşirse, dünya toplumlarındaki tüm otoriter güçler alt üst olacak. Kadın özgürlükçü paradigmamız yaşam vadediyor. Ortadoğu’nun karanlığına ışık olabilecek bir paradigmadır” şeklinde konuştu.  
 
‘Jina, Kürt bir kadın olarak muhalif duruş sergilediği için katledildi’
 
Afganistan’ın Taliban tarafından 20 yılın ardından yeniden işgal edilmesi üzerine, ölüm tehdidi ve tehlikesine rağmen özgürlükleri için sokağa dökülen kadınları anımsatan Hatice, Afganistan’da olduğu gibi tüm Ortadoğu’da kadınların bir kalıba sokulmak istendiğini vurguladı. İran’da da Jîna’nın katledilmesinin ardından kadınların sokağa çıktığını ve hala eylemlerini sürdürdüklerini dile getiren Hatice, sözlerine şöyle devam etti: “Sarayların, saltanatların İslam’ı olmayan İslam’ın özünde ahlaki değerler vardır. Kişinin gönüllülüğü esas alınır. Açık veya örtülü olduğuna bakılmaz. Gerçek İslami değerlerde bir kişinin saçının açık veya kapalı olduğu baz alınmaz. Yüreği, ahlakı ve bizim şu an mücadelesini yürüttüğümüz tüm insani değerleri esas alınır. Tüm inançların özü budur. Ama kapitalist sistem, inanç sistemlerini kendi tekeline alarak iktidarların saltanatlarını sürdürebilmeleri için bir araç olarak kullanıyor. İnanç adı altında toplumu sömürmeye çalışıyorlar ve bunu da özelde kadın üzerinden yapmaya çalışıyor. Çünkü kadının direnmesi ve özgürleşmesini engelleyebilecek temel zafiyetlerden biri de inanç sistemidir. Sarayların, otoriter güçlerin elindeki din anlayışı, kadını köle gören, kadına ‘biat’ etmeyi reva gören bir felsefeyle yaklaşıyor. Ama biz bunu kabul etmiyoruz. Jina Mahsa Amini, bir tel veya bir tutam saçı görünüyor diye İran’da ahlak polisleri tarafından katledildi. İran’da yaşanan onca katliam var, din adı altında gerçekleşen tecavüzler var, ahlak polisi tüm bunları görmezden gelip de bir kadının saçının çıkmasını mı kendine gerekçe kıldı? Jina, İran rejimine karşı Kürt bir kadın olarak muhalif duruş sergilediği için katledildi.”
 
‘Kadının bilinçlendireceği her birey karanlığa ışık olacaktır’
 
Süleymaniye’de katledilen gazeteci ve Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi Nagihan Akarsel’e de dikkat çeken Hatice, jineolojinin kadın bilimi olarak ele alındığını kaydederek, “Bir toplumun özgürleşmesinin temeli kadının özgürleşmesidir. Çünkü kadın bilinçlenirse toplum bilinçlenecek. Kadının bilinçlendireceği her birey karanlığa ışık olacaktır. Nagihan heval de bu anlamda kalemiyle, felsefesiyle, duruşuyla kendini donatan bir kadındı. Bu anlamda sayısız kitap ve yazı kaleme aldı. Biz jineoloji kitaplarından beslenerek bugün burada konuşabiliyoruz. Bize farklı bir kıyafet giydirildi. Bizim bilinçlenmemize katkı sunan kadınlardan biri de Nagihan hevaldir. Düşüncesinden korkulduğu için katledildi. Nagihan hevalin katledilmesini Kürt kadın kimliğine yapılan bir saldırı olarak görüyoruz. Dünyada erkek egemen zihniyete karşı gerçek anlamda mücadele yürüten en önemli kimliklerden biri Kürt kadın kimliğidir. Biz kazanımlarımızı kolay elde etmedik. İşkencelere maruz kaldık, tecavüz tehditlerine maruz kaldık, öldürüldük. Ekin Wan olduk Varto’da bedenimiz teşhir edildi, Gülistan Doku olduk Dersim’de kaybedildik, Musa Orhan’ın tecavüzüne uğrayan İpek Er olduk Batman’da katledildik. Ama bunların yaşandığı ülkedeki yargı sistemi hepsine kör, sağır, dilsiz kaldı” sözleriyle iktidar bağlantılı yargı politikalarını eleştirdi.
 
‘Faşizm ölü bir toplum ister’
 
“Faşizm ölü bir toplum ister” diyen Hatice, kadının buna karşı en büyük savaşı veren cins olduğunu belirtti. Faşizmin kendini yaşatmak adına ona karşı savaşan kadına yönelik baskı gerçekleştirdiğini sözlerine ekleyen Hatice, “Özel savaş politikası adı altında kadınlara yönelik saldırılar artıyor. Biz bunun örneğini Hakkari’de gördük. Aynı zamanda Hakkari’de Kürt kadınının neler yapabileceğini de gördük. Kadın özgürlükçü paradigmamızın esas alınması tüm dünya halklarına umut ve özgürlük vadedecektir” diye belirtti.
 
‘İktidarın korkulu rüyası kadındır’
 
Kürt kadının mücadelesi sayesinde “Jin, jiyan, azadî” sloganının dünyada politik bir söylem haline geldiğini ifade eden Hatice, kadının tüm baskı ve şiddete rağmen sokakları kendilerine mesken ettiklerini dile getirdi. Hatice, “Kadın mücadelesi arttıkça kadına yönelik yönelim de artacaktır. Bedel verdik ve vereceğiz de ama vazgeçmeyeceğiz. Çünkü biz kadın özgürlükçü paradigmayı kendimize esas alanlardanız. Kadın özgürlüğünü ardıllarımız için esas alıyoruz. Onlara yaşanabilir bir dünya, Türkiye ve Ortadoğu yaratabilmek için mücadele ediyoruz. Bunun için bedel ödemeye de hazırız. İktidarın korkulu rüyası kadındır” dedi.
 
‘Kürdistan, Ortadoğu ve Türkiye coğrafyasına özgürlüğü getireceğiz’
 
Öncü Kürt kadınların mücadelesini kendilerine örnek aldıklarını belirten Hatice, Sakine Cansız, Arin Mirxan gibi Kürt kadın mücadelesine miras bırakan ve saymakla bitmeyecek çok sayıda isim olduğunu ifade etti. Hatice sözlerini şöyle sonlandırdı: “Dünya tarihinde en çetin mücadele veren Kürt kadını oldu. Bunu her birimiz durduğumuz noktada yaşadık. Maruz kaldığımız baskılar ise haklılığımızın bir göstergesi. Biz Kürt kadınlar olarak Kürdistan, Ortadoğu ve Türkiye coğrafyasına özgürlüğü getireceğiz. Mücadelemiz dünya tarihine örnek oldu. Kürt kadın mücadelesi şahsında tüm dünya özgürleşecek ve güzelleşecek. Herkes ‘jin, jiyan, azadî’ söylemiyle dünyayı daha yaşanılır hale getirecektir.”