‘Basın Özgürlüğü’ toplantısında 'dayanışma vurgusu

  • 12:08 14 Ekim 2022
  • Güncel
DİYARBAKIR - IPI öncülüğünde uluslararası basın örgütlerinin DFG binasında düzenledikleri “Basın Özgürlüğü” toplantısında, Türkiye’de gazetecilerin yaşadığı hak ihlallerine dair değerlendirmelerde bulunarak, gazeteciler ile dayanışma içerisinde olacakları belirtildi.
 
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) öncülüğünde Uluslararası Af Örgütü, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF), Osservatorio Balcani Caucaso Transeuropa (OBCT), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Article 19, Güneydoğu Avrupa Medya Kurumu (SEEMO) katılımıyla Dicle Fırat Gazeteciler Derneği'nde (DFG) “Basın Özgürlüğü” toplantısı düzenlendi. Toplantı sonrası heyet basın açıklaması yaptı.
 
IPI’den Scott Griffen ile Dimitri Bettoni, OBCT ve RSF’den Paul Pouchoux konuşmacı olarak açıklamaya katılırken, IPI Türkiye Program Koordinatörü Renan Akyavaş, açıklamanın Türkçe çevirisini yaptı.
 
‘Otosansürün artmasında büyük rol oynayacaktır’
 
12-14 Ekim’de Türkiye’yi ziyaret eden Uluslararası Basın Özgürlüğü Misyonu’nun ilk izlenimlerini paylaşan Renan, Türkiye’de gazetecilerin toplumsal tartışma ve eleştiri alanının engellenmesi için tasarlanan deformasyon yasasının meclisten geçtiğinin altını çizdi. Renan, “Bu hafta mecliste kabul edilen dezenformasyon yasasını takiben 2023 seçim döneminde haber özgürlüğü ve güvenliklerine yönelik yenilenecek bir saldırının gardını almaya hazırlanıyor. Misyonun Ankara’daki toplantıları sürerken, dezenformasyon yasasının 29. Maddesi’nde ‘halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayanlar’ için öngörülen bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası 13 Ekim Perşembe günkü Meclis toplantılarında kabul edildi. Yasanın belirsiz tanımlar ve sorunlu ifadeler içeren diğer maddeleri ve siyasallaşan Türkiye yargısı tarafından uygulanacak olması, gazetecilerin yanı sıra milyonlarca internet kullanıcısını cezai yaptırım riski ile yüzleştirerek, ülkenin halihazırda hasar almış medya ortamında sansür ve otosansürün artmasında büyük rol oynayacaktır” dedi.
 
Heyet’in gerçekleştirdiği görüşmeler
 
Gerçekleştirdikleri bir haftalık ziyaret kapsamında, basın, ifade özgürlüğü ve insan hakları örgütü, gazeteciler, sivil toplum grupları, siyasi partiler ve Anayasa Mahkemesi gibi pek çok paydaş ile toplantılar gerçekleştirdiklerini belirten Renan, devamında şunları söyledi: “AKP Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu’nun yanı sıra, CHP, HDP, İyi, Gelecek, Demokrat, Saadet Partisi, EMEP, TİP ve TÖP temsilcileri ile olmak üzere toplam on partiyle bir araya geldi. Heyetin, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, AKP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Leyla Şahin Usta ve RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ile toplantı talepleri geri çevrilirken, Milliyetçi Hareket Partisi, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), TBMM Dijital Platformlar Komisyonu ve AKP Milletvekili Hüseyin Yayman ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile toplantı talepleri yanıtsız kaldı. Viyana merkezli IPI ve IPI Türkiye Ulusal Komitesi öncülüğündeki misyonda Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, ARTICLE 19, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Basın ve Medya Özgürlüğü için Avrupa Merkezi (ECPMF), OBCT ve RSF temsilcileri yer aldı. Misyon ayrıca SEEMO tarafından da desteklendi. Bir sonraki genel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Haziran 2023’te yapılması planlanıyor.
 
Gazeteciler için önlem alma çağrısı
 
Bağımsız haber ve bilginin serbest dolaşımı tüm demokratik seçimler için hayati bir koşul. Yıllarca gerileyen koşulların ardından, misyon siyasi yelpazeden tüm politikacılardan gazeteciliğin yüzleştiği krizi sonlandırmak için çalışacağına ve basın özgürlüğünü garantileyen kapsamlı reformlar yapılacağına dair bağlılık talebinde bulundu. Aynı zamanda, görüşülen paydaşlar seçim öncesi gazetecilere yönelik baskı ve fiziki saldırıların artabileceği yönünde endişelerini dile getirdi. Misyon olarak, hükümete, özellikle seçim döneminde gazetecilerin korku ve tacizden uzak işlerini yapabilmeleri için gerekli önlemlerin alınması yönünde çağrı yapıyoruz.”
 
Uluslararası heyet derhal harekete geçilmesi için gereken konuları şu şekilde sıraladı:
 
"* Dezenformasyon yasası ve çevrimiçi sansür: Hükümet dezenformasyon yasasını geri çekmeli ve çevrimiçi sansür için oluşturulan bu kısıtlayıcı yapılaşmayı sonlandırmalıdır. Özellikle, Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklikle dezenformasyonu suçlaştıran yasa, aynı Türkiye’nin terörle mücadele kanunu gibi yetkililere eleştirel gazeteciliği hedef alacak yeni bir araç sağlayacaktır.
 
*Misyon heyeti ile görüşen paydaşlar aynı zamanda, İletişim Başkanlığı altında kurulan Dezenformasyon ile Mücadele Merkezi’nin çevrimiçi baskı ortamına yeni bir katman ekleyerek gazetecilerin çevrimiçi tacizinde ve gözetlenmesinde artışa sebep olacağına dair korku taşıdıklarını iletti.
 
* Türkiye’de basın özgürlüğünde sürdürülebilir bir ilerleme, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmadan gerçekleşemez. Türkiye’deki ele geçirilmiş savcılık ve mahkeme birimleri, uluslararası standartları karşılamayan ve hayli kötü yazılmış yasalarla birleştiğinde son on yılda habercilikleri yüzünden yüzlerce gazetecinin yargılanması, hüküm giymesi ve tutuklanmasına yol açtı. Cezaevinde tutuklu gazeteci sayısının geçtiğimiz senelere kıyasla düşmesine rağmen, 2019 yılında ‘hakların korunması çabasında’ sunulan Yargı Reform Paketi, gazetecilerin yargılanmasını ve uğradıkları yargı tacizini durdurmada başarısız olmuştur.
 
* T.C. Anayasa Mahkemesi (AYM) ifade özgürlüğü kapsamında bazı pilot (öncü) kararlar vererek yapısal sorunlara işaret etmişse de,- kurumun da kabul ederek adreslemeye çalıştığı-  AYM kararlarının derece mahkemeleri ve kanun koyucularca uygulanmaması yönünde zorluklar mevcut. İfade özgürlüğünü ilgilendiren önemli davalar hakkında AYM’den bir karar çıkması için uzun yıllar beklenmesi ‘geç kalmış adaletin adalet olmadığı’ yönünde bir göstergedir.
 
*Ayrıca, toplantı yapılan taraflar AYM üyelerinin ezici çoğunluğunun direkt veya dolaylı olarak cumhurbaşkanı tarafından atandığına dikkat çekti. Son dönemde AYM üye atamaları, siyasi etkinin altında kalındığı yönünde ciddi endişeler doğururken, heyet bu gibi bir siyasallaşmış atama sürecini siyasi etkiden arındırma gerekliliğinin altını çiziyor. Benzer şekilde, Türkiye’deki medya düzenleyici kurumlar siyasetten arındırılmalı ve reforma tabi tutulmalıdır. Bu kurumların tamamı bağımsız medya kuruluşlarını hedef almak ve cezalandırmak için güçlerini kötüye kullanmıştır.
 
* Basın İlan Kurumu’nun (BİK), bağımsız gazetelere, resmi ilan ve reklam yayınlamaktan men ederek sürekli keyfi cezalar uygulaması onları önemli gelir kaynaklarından mahrum bırakıyor. Geçtiğimiz Ağustos ayında AYM, BİK'in keyfi yaptırımlarının yapısal bir sorundan kaynaklanan bir hak ihlali oluşturduğuna karar verdi. Daha sonra BİK, karara rağmen bu gazetelerden Evrensel'in kamu ilanlarını alma hakkını kalıcı olarak iptal etti.
 
* Türkiye'nin yayın düzenleyicisi Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), düzenli olarak bağımsız medyayı hedef aldı. Milletvekili Utku Çakırözer'in raporlarına göre, RTÜK son dokuz ayda 42 para cezası verdi. Bu cezalar neredeyse sadece bağımsız yayıncıları hedef aldı.
 
* Geçtiğimiz yaz, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), milyonlarca internet kullanıcısının verilerini mahkeme kararı olmadan topladığının ortaya çıkması üzerine ‘BTK Gate’ olarak bilinen bir skandala karıştı. Aralık 2020'den bu yana, internet servis sağlayıcılarının, ziyaret edilen web siteleri, konum verileri, kullanılan uygulamalar ve kullanıcıların adları hakkında BTK’ya saatlik raporları göndermeleri istenmiştir. Bu türden bir kitlesel gözetim, gazetecilerin ve kaynaklarının hakları için açık etkilere sahiptir.”
 
‘Şiddeti körükleme riski taşıyor’
 
Renan, açıklamanın devamında şu sözlere yer verdi: "Çevrimiçi tehditler ve gazetecilerin politikacılar tarafından sözlü olarak hedef alınması sokaklarda şiddete dönüştüğü için gazetecilerin güvenliği giderek artan bir baskı altında. Mapping Media Freedom platformu, yalnızca geçtiğimiz yıl Türkiye'de gazetecilere yönelik 26 saldırı vakası kaydetti. Bu şiddet, eleştirel gazeteciliğin gayri meşru ve ulusal güvenliğe tehdit olarak gösterilerek şeytanlaştırılmasının bir sonucu olarak artmıştır. Ayrıca, bu davaların bazılarında ortaya çıkan cezasızlık, daha fazla şiddeti körükleme riski taşıyor. Misyon, tüm siyasi partileri gazetecilere yönelik her türlü saldırıyı kınamaya ve gazetecilerin özellikle 2023 seçim kampanyalarını özgürce ve güvenli bir şekilde haber yapma haklarını garanti altına almaya çağırdı. Geçtiğimiz yıl boyunca, eleştirel ve bağımsız medyaya yönelik yargılamalar ve tutuklamalar devam etti.
 
Rapor yayınlanacak
 
Bu yılki misyon, resmi suçlamalar olmamasına rağmen Haziran ayından bu yana tutuklu bulunan 15 gazeteci ve bir medya çalışanı ile dayanışma göstermek için Diyarbakır'ı ziyaret etti. Misyon heyeti olarak, Türkiye'deki tüm tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması çağrısını ve meslektaşlarına ve ailelerine verdiğimiz desteği yineliyoruz. Son olarak, basın akreditasyon süreci reforma tabi tutulmalı ve tüm gazetecilerin işlerini yapabilmelerini sağlayacak şekilde siyasetten arındırılmalıdır. Yüzlerce eleştirel gazetecinin basın kartlarını iptal ederek konumunu kötüye kullanan İletişim Başkanlığı'nın akreditasyon yetkisi elinden alınmalı, yerine gazeteciler ve medya kuruluşlarının özdenetiminde bir sistem getirilmelidir. Delegasyon bu yıl içinde, misyon ziyareti sırasında görüşülen paydaşlar ve yetkililer tarafından ifade edilen görüşler hakkında daha ayrıntılı bilgi sunacağı tam bir rapor yayınlayacak.”
 
Mücadele etme vurgusu
 
Daha sonra söz alan DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, uzun bir süreden sonra uluslararası basın örgütleri ile bir araya geldiklerini ifade etti. Dicle, Kürt ve gazeteci kimliklerinden kaynaklı yargılandıklarını belirterek, “Uluslararası basın örgütlerinin böylesi bir durumdan haberdar olması ve bunun için ziyaret gerçekleştirmeleri önemlidir. Haziran ayında 16 arkadaşımızın durumunu bilmeleri ve bunu için adım atmaları büyük bir adımdır” diye konuştu. 
 
Dicle, Meclis’ten dezenformasyon yasasına değinerek, gazeteciler olarak mücadelelerini sürdüreceklerini söyledi.