KJAR üyesi Aso Kamalî: Rojhilat ve İran’daki direniş örgütlenmeli

  • 10:35 23 Eylül 2022
  • Güncel
 
Derya Ren - Medya Üren
 
DİYARBAKIR - Mahsa Jîna Amini’nin İran rejimine bağlı “ahlak polisi” tarafından katledilmesini değerlendiren KJAR üyesi Aso Kamalî, İran rejiminin DAİŞ’ten bir farkının olmadığını söyleyerek, “Rojhilat halkı başkaldırdı ve alanlara indi. Bu durum sadece bir süreçle sınırlı kalmamalı. Her zaman direnmemiz, baş eğmememiz gerekiyor” dedi. 
 
İran’ın başkenti Tahran’da “başörtüsünü doğru takmadığı” gerekçesiyle 14 Eylül’de İran rejiminin “ahlak polisi” tarafından gözaltına alınan Mahsa Jîna Amini, daha sonra işkence edilerek katledildi. Mahsa’nın katledilmesinin arından İran ve Rojhilat’ta kadınların öncülüğünde büyük bir direniş başladı. Başlatılan direniş 7’nci gününde devam ederken, halk çöp konteynerleri, polis araçlarını ve devlete ait kurumları ateşe verdi. Polisin ateşli silah kullandığı eylemlerde 500’den fazla kişi yaralanırken, 7 kişi ise yaşamını yitirdi.
 
Rojhilat ve İran’da eylemler sürerken, Jîna başta olmak üzere katledilen tüm kadınlar için neredeyse dünyanın her yerinde kadınlar, alanlara inerek tepkilerini farklı eylem ve etkinliklerle yansıtmaya çalışıyor.
 
İran ve Rohilat’ta başlayan direnişi Doğu Kürdistan Özgür Kadın Topluluğu (KJAR) üyesi Aso Kamalî değerlendirdi.
 
‘Kadınları tek tipleştirmek istediler’
 
İran’da Kürtlere yönelik baskıları 1970’li yıllardan itibaren anlatmak gerektiğini söyleyen Aso, “İslami rejim iktidar olduktan sonra başta kadınlar olmak üzere tüm topluma istediği her şeyi zorla yapmaya ve yaptırmaya çalıştı. Kadınlar bu yüzden başlarını örtmek zorunda kaldı. Kılık-kıyafet konusunda en çok kadınlara yöneldiler ve kadınları tek tipleştirmek istediler. Bununla beraber teninin en küçük bir yerinin görünmemesi için karar alındı. Buna benzer birçok kararı sıralayabiliriz. Tüm bu uygulamaları kabul etmeyenlere karşı çok farklı kanunlar ve yasalar çıkarıldı. Ya zindana atıldılar ya da işkenceye maruz kaldılar” dedi.
 
Jîna’nın gözaltına alınma süreci
 
Aso, Jîna’nın İslam rejiminin şiddetine ve baskısına maruz kaldığına dikkat çekerek, yaşananları şöyle anlattı: “Jîna, kardeşini görmek için Tahran’a gidiyor. Jîna’yı gören biri başörtüsünü doğru örtmediği için gidip ahlak polisine şikayet ediyor. Bununla birlikte ahlak polisi geliyor ve ailenin önünü kesiyorlar. Daha sonra Jîna’yı gözaltına alıyorlar. Görüntülerde de görüldüğü gibi Jîna, işkenceye maruz kalıyor. Gözaltına alınmasından bir süre sonra Jîna’yı hastaneye götürmüşler. Daha sonra Jîna yaşamını yitirdi” diye ekledi.
 
‘Haklarımıza sahip çıktığımız için katlediliyoruz’
 
Halk olarak bir kadının gözaltına alınma nedenini sormaya haklarının olduğunun altını çizen Aso, “Jîna sizin elinizdeyken öldü. Bunun nedenini sormaya hakkımız var. Öte yandan bir kadının başörtüsüne karışma hakkını nereden buluyorsunuz? diye sormalıyız. Bizler kadın örgütleri olarak sadece Jîna’nın hesabını sormayacağız. Bizim istediğimiz bu hükümetin gitmesidir. Sadece Jîna katledilmedi bu güne kadar yüzlerce kadın bu tür gerekçelerle katledildi. Başörtüsü ve kıyafetlerimizden kaynaklı tutuklanıp, işkenceye maruz kalıyoruz ve katlediliyoruz. Haklarımıza sahip çıktığımız için her gün katlediliyoruz, işkenceye ve baskıya maruz kalıyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘İran rejiminin DAİŞ’ten ne farkı var?’
 
Kürt aktivist Zeynep Celaliyan’ın hala İran rejimi tarafından rehin tutulduğunu kaydeden Aso, şunları söyledi: “Zeynep Celaliyan hasta olmasına rağmen çok kötü koşullarda tutuluyor. Ailesi ile görüştürülmüyor. Öte yandan Kürtçe eğitim verdiği için hala tutsak bulunan Zehra Mihemed var. Rojhilat’ta halk bu tür baskılar altında yaşamaya çalışıyor. Evet bugün Rojhilat halkı başkaldırdı ve alanlara indi bu durum sadece bir süreçle sınırlı kalmamalıdır. Her zaman direnmemiz, eylem yapmamız, baş eğmememiz gerekiyor. Bu hükümet gidene kadar. İran’da şu an var olan rejimin DAİŞ’ten ne farkı var? Bizler yıllardan beridir bu zihniyet ile savaşıyoruz. Sadece kadın haklarını değil toplumun hakkını savunuyoruz.”
 
‘Bugün ses çıkarmamız gerekiyor’
 
Aso, hala Rojhilat’ın Saqiz, Kamîran, Bane, Bûkan, Kirmanşah ve daha birçok kentinde eylemlerin devam ettiğini hatırlatarak, “Yapılan eylemlerin örgütlenmesi gerekiyor. Şu an orada yaşayan herkes kendi iradesiyle alanlara inmiş. Özellikle kadınların alanlara inerek özgürlük istemesi çok önemli bir yerde duruyor. Bu da halka çok büyük bir moral oluyor. Rejimin gideceğine dair çok büyük bir umut oldu. Ancak bu eylemler sadece Rojhilat ile sınırlı kalmamalıdır. Verdiğimiz mücadele tüm Ortadoğu halkları içindir. Bunun için hepimizin haklarını koruması gerekiyor. Eğer bugün ses çıkarmazsak yarın geç olabilir” diye konuştu.
 
‘Dünya kadınlarına öncü olmalıyız’
 
Tunus’ta gerçekleşen 3’üncü Dünya Kadın Konferansı’nın geçtiğimiz günlerde yapıldığını anımsatan Aso, konferansın verimli geçtiğini dile getirdi. Aso, “Ben de konferansa katıldım. İranlı kadınların sesi olmak için orada olmak benim için çok büyük bir onurdu. Ancak Ortadoğu’da kadınların yaşadıklarına karşı herkesin ses olması gerekiyor. Konferanstan sonra Rojhilat, Afkanistan ve İran’lı kadınların ortaklığıyla bir seminer düzenledik ve bu seminer çok önemliydi bizim için. Seminerde tartıştığımız sorunların temel sebebinin iktidar olduğuna ikna olduk. Filistin, Lübnan, Suriye, Kurdîstan, Türkiye, İran ve Afganistan’dan kadınlar Ortadoğu’nun kadın grubunda yer alıyor. Bizler Ortadoğu kadın grubu olarak her zaman dünya kadınlarına öncü olmalıyız. Bu yönlü çalışmalarımız her zaman devam edecektir” dedi.