‘Fatma ve hasta tutsaklar için toplumsal mücadele verilmeli'

  • 09:04 22 Eylül 2022
  • Hukuk
 
Melike Aydın 
 
İZMİR - Şakran Cezaevi’nde tutulan kanser hastası Fatma Özbay, ayağında çıkan yaralara rağmen uzman doktora götürülmedi. Avukatı Erdoğan Akdoğan, Fatma’nın ve tüm hasta tutsakların eşit tedavi hakkını hatırlattı. Erdoğan, asıl mücadelenin hukukla değil toplumsal mücadele ile verilmesi gerektiğini vurguladı. 
 
Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan 3’üncü evre kanser hastası Fatma Özbay’ın (57) durumu her geçen gün ağırlaşıyor. Daha önce kaldığı Erzurum Kapalı Cezaevi’nde Fatma’nın bakımını üstlenen kardeşi Gülser Özbay Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’ne sürgün edilmesinin ardından yapılan başvurular sonucunda,  Fatma da, Şakran Cezaevi’ne sürgün edilmişti. Erzurum Cezaevi’nde ertelenen disiplin cezasının mahsup edilmesi gerekçesiyle 13 gün hücre cezası verilen Fatma, burada da 9 gün hücre cezası aldı. 
 
Geçtiğimiz hafta ayaklarında morluklar ve su kabarcıklarının oluşması nedeniyle kanserin farklı organlara sıçrama riski nedeniyle uzman bir hekime sevk yerine revir doktoruna götürülen Fatma sonrasında ise daha önce infaz edilmemiş hücre cezası nedeniyle tek kişilik hücreye konuldu. 
 
Avukatı Erdoğan Akdoğan, Fatma’nın durumuna ilişkin ajansımıza konuştu. 
 
‘Şakran’ın hak ihlalleri konusunda karnesi kötü’
 
Şakran Cezaevi’nin hak ihlalleri konusunda karnesinin kötü olduğunu söyleyen Erdoğan, hasta tutsakların pandemi sürecinde hem karantina uygulaması hem de tedavi süreçlerinin zamana yayılması açısından yaratılan zorluklara dikkat çekti. Erdoğan, “Son dönemde cezaevinden hastaneye sevklerde dış güvenlikten sorumlu jandarmanın tutumu, kelepçeli muayeneden doktorlara mahpusların özelinde bilgi verip ‘bunlar terörist’ diyerek tedavide tarafsız olması gerekirken bir tür doktorların etkilenmesiyle sonuçlanacak bir süreç yaşadık. Fatma hanım bu süreçten azade değildi. Belli sağlık çalışanlarıyla belli kolluk görevlileriyle sorunlar yaşadı. En son sevk esnasında darp edilen mahpuslar oldu. Disiplin soruşturması başlatıldı” diye belirtti. 
 
‘Tedavi sürecinde özel bir ciddiyetsizlik’
 
Fatma’nın en son 2 ay önce kontrole götürüldüğünü söyleyen Erdoğan, ancak ayaklarındaki morluğun da iki ay önce oluştuğunu ve “sedef doku iltihabi” denebilecek bir durumun geliştiğini dile getirdi. Revir doktorunun tanı koymadan Fatma’ya ilaç verdiğini, uzman bir doktora ise özellikle götürülmediği bilgisini paylaşan Erdoğan, “Ne olduğunu bilmeden bir tür iltihap sökücü vermesi, kan tahlili yapılmadan ilaç verilmesi tamamen bu sürecin özel bir ciddiyetsizlik ve yönelimle yapıldığını gösteriyor. Sadece Fatma Özbay şahsında değil tüm hasta tutsaklar, adli veya siyasi tüm mahpuslar babında” sözlerini kullandı. 
 
‘Adı konmamış idam cezası uygulanıyor’
 
Devlete bağlı adli mekanizmaların kendi koydukları yasalara uyması gerektiği üzerinde duran Erdoğan, özellikle eşit ve onurlu sağlık hakkına uyulmasının önemini vurguladı. Ancak Adli Tıp Kurumu’nun (ATK)  ve cezaevi idarelerinin infaz kurumlarına dönüşmüş durumda olduğunu ifade eden Erdoğan, “Yaşanan ölümleri gördüğümüz zaman hasta tutsakları infaz kurumları, bir tür idam yerlerine dönüştürülmüş durumda. Özellikle hasta tutsaklar üzerinde adı konmamış bir idam uygulanıyor” şeklinde konuştu. 
 
‘Fatma ve tüm hasta tutsaklar tahliye edilmeli’
 
Hasta tutsaklar için yapılması gerekenin infazların ertelenmesi ve sağlığa erişim hakkının tam olarak dışarda görülmesi olduğuna işaret eden Erdoğan, “Fatma’da kemik erimesi, boğaz nodülü, baş dönmesi var. Kemoterapi, radyoterapi süreci, kullandığı ağır ilaçlar var. Biyolojik dengesi bozulmuş durumda. Uzun yıllardır siyasi mahpus. Cezaevinde günlük hayatını idame etmenin zorluğu düşünüldüğünde hasta mahpusun o koşullarda kalması mümkün değil. ‘İnsan bunu düşmanına yapmaz’ denecek bir durumla karşılaşıyoruz. Bütün hasta mahpusların infazının durdurulup adli koşullar nasıl olacaksa dışarıda ailelerinin yanında veya hastanelerde hızlıca etkili bir sağlık sistemine ulaşmalarının önü açılması gerekiyor” ifadelerine yer verdi. 
 
‘Cezaevleri modern zindanlar’
 
CPT ve Af Örgütü gibi kurumların yanı sıra avukat örgütleri ile hak örgütlerinin cezaevi komisyonlarının çalışmaları olsa da bir sonuca ulaşılmadığına değinen Erdoğan, “Duvara konuşuyormuşuz gibi bir durum var. Bunun temel sebebi bütün ülkede yaşadığımız politik atmosferdir. Bu faşizm koşulları, bütün topumun yaşadığı bunalım ve kuşatma. 12 Eylül zindanlarının modern haliyle devam ettiğini biliyoruz. Hak ihlalleri, sosyal alana çıkışlar, dergi, kitap ve sağlık hakkına ulaşmaya kadar her hak engelleniyor. Pandemiden sonra bu süreç, tecrit dediğimiz şey cezaevlerinde hat safhaya çıkmış durumda” diye konuştu. 
 
‘Her politik etkinliğin parçası olunmalı’
 
Türkiye tarihinde özel bir konumda olan cezaevlerinin, günümüzde ise geri planda tutulduğunu vurgulayan Erdoğan, “Esasında özellikle siyasi mahpusların tutulduğu yerler, toplumun politik öncülerinin kapatıldığı yerler. Oraya uygulanan şiddet, topluma yayılan şiddetin göstergesidir. Bizler de yaşıyoruz. Bu mücadelenin parçası olmalıyız. Onlara yaşatılan, bize yaşatılan şiddet, kolektif şiddetten bağımsız değil. Her politik etkinliğin parçası olunmalı” dedi. 
 
‘Asıl mücadele alanı hukuk değil’
 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), kendi içinde tutarlı bir ikiyüzlülüğü bulunduğunu söyleyen Erdoğan, 1990’lı yıllardan günümüze, Türkiye’de iktidarlara göre şekil alabildiğini ifade etti. Erdoğan, şöyle devam etti: “Hapishaneler, AİHM gündeminde değil. Bu biraz dünyadaki burjuva demokrasisinin bozulmasıyla alakalı şeyler. Aslında onların maskesi de düşmüş durumda. Tabi ki bu davaları oraya taşıyacağız. Ama esas sorunu çözecek olan en önemli nokta politik bir arenaya ve gündeme taşımak. Hukuk alanında ya dövüyorlar ya da yeniyorlar. Bu hukuk alanından vazgeçelim demek değil. AİHM’de Türkiye devletinin davranışından payı olanlardandır. Özellikle darbe süreçlerinde yaşananları özellikle cemaatçi askerlerin maruz kaldığı işkenceler düşünüldüğünde ‘AİHM’e gidin, OHAL komisyonu kurun, davalar orada beklesin’ fikrini bile verdi. Bu anlamda AİHM’e güvenimiz yok.” 
 
Son olarak kamuoyuna seslenen Erdoğan, “Hapishaneler gündemimizde olsun ve sesleri olalım” diye ekledi.