Sivil toplum örgütlerinden hasta tutsaklar çağrısı

  • 12:32 16 Eylül 2022
  • Güncel
 
DİYARBAKIR - Sivil toplum örgütleri hasta tutsakların durumuna ilişkin yaptığı açıklamada 2022 yılında 42 tutsağın yaşamını yitirdiği ve cezaevlerinden her geçen gün şikayetlerin artmaya başladığını kaydederek duyarlılık çağrısı yaptı. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve sivil toplum örgütleri, "Hasta mahpuslar serbest bırakılsın" talebiyle Diyarbakır Adliyesi önünde ortak basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamada, “Yaşamı savunuyoruz hasta tutsaklar serbest bırakılsın” pankartı taşındı. Açıklamaya İHD, Özgürlük İçin Hukukçular (ÖHD) Derneği Diyarbakır Şubesi, Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tutuklu ve Hükümlü Aileleri İle Yardımlaşma Derneği (TUAY-DER), Diyarbakır Tabip Odası (DTO), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri (SES) Diyarbakır Şubesi ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay katıldı. 
 
‘Hastane sevkleri 2 ile 6 ay sürüyor’
 
Açıklama Diyarbakır Tabip Odası üyesi Mustafa Yaşa tarafından okundu. Türkiye’de cezaevlerinin insan hakları ihlaline en açık ve bu ihlallerin en sık yaşandığı mekânlardan biri olduğuna değinen Mustafa, Türkiye cezaevlerinde sağlığa erişim hakkının engellendiği, revire geç çıkarıldığı, hastane sevklerinin geç yapılması ya da yapılmaması gibi sorunların hat safhada olduğunu belirtti. Mustafa, “Hapishanede çalışan sağlık personel sayılarının yetersiz olması sağlık problemi olan mahpusların durumunu kötüleştirebilmekte ve yaşam hakkı ihlaline yol açabilmektedir. Hapishanelerde koruyucu sağlık hizmetlerinin aktif olarak yürütülmemesi; hastalıkların önlenmesi ve erken tanısında yetersizliklere neden olmaktadır. Mahpusların yakalandıkları hastalıklar ile ilgili hapishanelerden sağlık tesislerine sevk edilmeleri 2-6 ay sürebilmektedir” sözlerine yer verdi.
 
‘İşkence yöntemi olarak sağlık hizmetlerine erişim engelleniyor’
 
Birçok tutsağın sağlık hakkına erişemediği için hastalıklarının ağırlaştığına dikkati çeken Mustafa, “Kapasitenin üstünde mahpusun kaldığı Türkiye hapishanelerinde; üç öğün için yetersiz iaşe, sağlıklı gıdaya ulaşamama, birkaç saat ile sınırlandırılmış havalandırma imkânları ve sağlıklı yaşama uygun olmayan hapishane mimarisi çeşitli hastalıkların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Kelepçeli muayene dayatmaları ise bir işkence yöntemi olarak mahpusların sağlık hizmetine erişimini kısıtlamaktadır. Kolluk güçlerinin baskısı, hastanelerde muhafazalı muayene odalarının olmaması sağlığa erişimi engellemektedir” dedi. 
 
‘Bin 517 hasta mahpus var’
 
2022 yılı içerisinde, aralarında hasta tutsakların bulunduğu 42 kişinin cezaevlerinde yaşamını yitirdiğini dile getiren Mustafa, bir hasta mahpus tahliye edilmesinden kısa bir süre sonra hayatını kaybettiğini anımsattı.  Türkiye hapishanelerinde halen 651’i ağır olmak üzere toplam bin 517 hasta tutsağın bulunduğunu aktaran Mustafa, şöyle devam etti: “Hapishanelerde yaşlı mahpuslar, ağır kalp ve kanser hastaları, çoklu kronik rahatsızlıkları bulunanlar, ağır psikolojik rahatsızlıkları olanlar ve yaşamını tek başına devam ettiremeyen yüzlerce ağır hasta mahpusun sağlığa erişim hakları ihlal edilmekte, tedavileri engellenmekte ve infaz erteleme talepleri reddedilmektedir. Hapishanede yaşamını tek başına idame ettiremeyecek derecede ağır hasta olan mahpuslar hakkında Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan taraflı ve bilimsel gerçeklikten uzak raporlar nedeniyle hasta mahpusların hapishanede geçirdikleri süreler uzamakta ve hastalıkları ilerlemektedir.”
 
‘Şikâyetler artmaya başladı’
 
Cezaevlerinde şikâyetlerin artış gösterdiğini ifade eden Mustafa, “Belirttiğimiz üzere hapishanelerde sağlığa erişim hakkının sağlanmaması ile diğer hak ihlalleri ile ilgili şikâyetler artış göstermektedir. Sivil toplum örgütlerinin ihlallerin önlenmesine dair başvuruları cevapsız kalmakta; mahpuslar ise yaşadıkları hak ihlallerinin ortadan kaldırılmaması nedeniyle açlık grevi dâhil birçok eylem gerçekleştirmektedirler” diye konuştu. 
 
 Açıklamanın devamında Mustafa şu ifadelere yer verdi:“12 Eylül 2022 tarihinde Diyarbakır Kadın Kapalı Hapishanesi’nde tutulan siyasi mahpuslar; ağır hasta mahpusların infaz erteleme taleplerinin reddedilmesi, koşullu salıverilme tarihi gelen mahpusların infazının yakılması, hapishanede bulunan revir hekimlerinin sıklıkla değişmesi sebebiyle etkili tedavi sağlanamaması, hastaneye götürülürken tek kişilik ring araçlarının kullanılması, ‘çift kelepçe uygulaması’ tedavi sırasında kelepçe uygulamasının dayatılması gibi hak ihlallerini gerekçe göstererek 5 günlük açlık grevi eylemine başladıklarını duyurmuşlardır. Söz konusu eylemi uyarı eylemi olarak nitelendiren mahpuslarla sivil toplum örgütleri görüşme sağlamış gerekli girişimlerde bulunulmuştur. Ancak yine belirtmek isteriz ki; hapishanede tutulan mahpusların haklarının güvence altına alınması ile talep ve şikâyetlerin kamu otoritesi tarafından dikkate alınarak, hapishanede tutulan mahpuslara insan onuruna yaraşır bir ortam sağlanması gerekmektedir. 
 
Mehmet Emin  Özkan en çarpıcı örnek 
 
Hasta mahpusların yaşamış oldukları temel insan hakkı ihlallerinin hangi boyutta olduğunun en çarpıcı örneklerinden birinin Mehmet Emin Özkan olduğunu belirtmek isteriz. 25 yılı aşkın bir süredir hapishanede tutulan Emin Özkan kalp rahatsızlığı, hipertansiyon, toksik guatr, kemik erimesi, böbrek ve bağırsak bozuklukları, aşırı derecede kilo kaybı, duyma ve görme eksikliği, hafıza kaybı gibi birçok kronik rahatsızlığı olan, hapishanede tutulduğu süre zarfında birçok defa kalp krizi geçiren ağır hasta bir mahpustur. Kendisinin hapishanede yaşamını tek başına idame edemeyeceği yönünde birden fazla sağlık kurulu raporu bulunmasına rağmen Adli Tıp Kurumu tarafından dosya üzerinden yapılan incelemelerle hakkında tanzim edilen olumsuz.Uluslararası mevzuat, özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin yaşam hakkı konusunda devletlere pozitif yükümlülükler yüklüyor.
 
 Açıklamanın devamında sivil toplum kuruluşları adına talepler şöyle sıralandı:
 
* “Mahpusların sağlık hakkına erişim hakkının tam ve eksiksiz uygulanabilmesi için hapishanelerdeki kronik hale gelensorunlar giderilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır.
 
*Halen hapishanelerde tutulan ‘ölümcül risk altında’ veya ‘sürekli rahatsızlığı ve hastalığı’ bulunan ağır hasta mahpuslar, tam teşekkülü herhangi bir hastane raporunaistinaden derhâl salıverilmelidir.
 
*Adli Tıp Kurumu sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalıdır.
 
*Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında Cumhuriyet Savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmelidir.
*Hasta mahpusların infazlarının ertelenmesi önündeki toplum güvenliği bakımından tehlike kriteri kanundan çıkarılmalıdır.
 
*Cumhurbaşkanının sağlık sebebi ile mahpusları af yetkisini düzenleyen genelgesi değiştirilmeli, Adli Tıp Kurumu tek belirleyici olmaktan çıkarılmalı, Cumhurbaşkanı ağır hasta mahpuslar ile ilgili yetkisini ayrım gözetmeksizin kullanmalıdır.”
 
‘Cezaevindeki her ölümden devlet sorumludur’
 
Ardından söz alan HDP Sözcüsü Ebru Günay, konuşmasına Türkiye’nin birçok yerinde cezaevlerindeki haksız uygulamalara karşı eylem başlatan tutsak yakınlarının eylemlerinden bahsederek başladı. Tutsak yakınlarının haykırışlarını AKP ve Adalet Bakanlığı’nın görmediğini söyleyen Ebru, “ Adli Tıp Kurumları hasta tutsaklara karşı ayrımcılık yapıyor, hasta tutsakları cezaevlerinde ölüme terk ediyor. Cezaevlerindeki her mahpusun yaşam hakkı ve sağlık hakkı devletin güvenliğindedir. Eğer orada bir ölüm gerçekleşiyorsa, hak ihlali gerçekleşiyorsa bu durum şüphelidir. Cezaevlerindeki şüpheli hiçbir ölümü araştırmayan AKP-MHP ittifakı, cezaevlerini ölüm yerlerine çevirmeye devam ediyor” dedi.
 
‘Tutsak aileleriyle dayanışmaya devam edeceğiz’ 
 
 Cezaevlerinde yaşanan şüpheli ölümlere ilişkin Garibe Gezer örneğini veren Ebru, “Failleri hala hesap vermedi. Yine 90’lı yıllarda ki failli meçhul cinayetlerin yerini bugün hasta mahpusların hayatını kaybetmesi şekliyle gerçekleşiyor. Halil Güneş bunun en açık örneğidir. Bizler bir kez daha diyoruz ki, ırkçı ve ayrımcı politikalara bir an önce son verin. Tüm hasta mahpuslar özgür kalıncaya kadar tutsak aileleriyle dayanışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.