Emek ve Özgürlük İttifakı yarın Cudi Yürüyüşü için yola çıkıyor

  • 19:03 15 Eylül 2022
  • Güncel
 
 
İSTANBUL - Cudi Yürüyüşü öncesi Kadıköy’de açıklama yapan Emek ve Özgürlük İttifakı, “Her yerde ekolojik talana karşı birlikte mücadele edecek ve birlikte değiştireceğiz. Kürdistan’daki ağaçlar, topraklar, dağlar ve nehirler yalnız değildir demek için yarın yola çıkıyoruz. Herkesi bir kez daha yürüyüşe davet ediyoruz” sözleriyle seslendi.
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Tevgera Jinên Azad (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi öncülüğünde Şırnak’ta bulunan Cudi Dağı’na “Savaş Yıkımına ve Doğa Talanına Karşı Yürüyoruz” şiarıyla yarın İstanbul’dan yola çıkılarak yürüyüş gerçekleştirilecek. Emek ve Özgürlük İttifakı temsilcileri, yürüyüş öncesi Kadıköy'de bulunan İskele Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklama öncesi Kadıköy Rıhtım Caddesi’nde bildiri dağıtılarak yürüyüşe çağrı yapıldı.
 
Yoğun katılım ve ilgi
 
“Şırnak’ta Doğa Talan Ediliyor”, “Mezopotamya Kervanına Katıl Termik Santralleri Kapat” pankartlarının açıldığı açıklamaya, Halkevleri ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ekoloji Meclisi’nin yanı sıra İklim Adaleti Koalisyonu, Kaz Dağları İstanbul Dayanışması, Validebağ Direnişi, Polen Ekoleji, Doğanın Çocukları ile çok sayıda siyasetçi, doğa savunucuları, ekoloji örgütleri ve aktivistleri de dayanışma gösterdi. Açıklamada sık sık, “Ormanlar nehirler sermaye değiller” sloganı atıldı. Öte yandan meydandan geçen yurttaşlar da açıklamaya büyük bir ilgi gösterdi.
 
‘Kürdistan’daki ağaçlar yalnız değildir’
 
Açıklama öncesi ilk olarak söz alan Halkevleri Ekoloji Komisyonu üyesi Nevruz Tuğçe Özçelik, yarın yaşam, ekoloji ve doğa savunucuları, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ile yola çıkacaklarını söyledi. Nevruz, “Şırnak’a, Silvan’a, Diyarbakır’a sahip çıkmak için yola çıkıyoruz. Kürdistan’daki ağaçlar, topraklar, dağlar ve nehirler yalnız değildir demek için yola çıkıyoruz. Herkesi bir kez daha yürüyüşe davet ediyoruz” şeklinde konuştu.
 
Tüm kesimlere duyarlı olma çağrısı
 
Daha sonra söz alan İklim Adaleti Koalisyonu’ndan Muzaffer Asma da, “Şeyh Sait’ten bu yana insansızlaştırma politikaları doğa talanına dönüştü. Güvenlik gerekçesiyle koruculara sermaye sağlamak amacıyla bölgedeki her şey onlar için bir sermaye olarak görülmeye başladı. Yaşam savunucularının çığlığının batıdan da duyulduğunu ve bu bölgeye dikkat çekmek, yağma ve talanı gözler önüne sermek için tespit yapmak, bölgenin rehabilitasyonu temizlenmesi için gidiyoruz. Kamuoyunu da duyarlı olmaya çağırıyoruz” sözleriyle herkesi yürüyüşe katılmaya çağırdı.
 
Bulundukları her yerde destek olacaklar
 
Emek ve Özgürlük İttifakı adına ortak basın metnini ise Utku Şahin okudu. Utku, “Türkiye’nin her bölgesinde beşli çete başta olmak üzere sermaye güçlerinin tamamı, içine girdikleri krizlerden çıkabilmek için parçası olduğumuz doğaya yönelik saldırılarını arttırıyor” dedi. İkizdere'de taş ocağı, ODTÜ'de rant yolu yapıp, Marmaris'te kıyıları, Muğla Akbelen'de ormanları yağmaladıklarına dikkat çeken Utku, “Şırnak başta olmak üzere Kürdistan'ın birçok ilinde ise savaş bahane edilerek yıllardır ormanlar talan ediliyor. Bu nedenle 17 Eylül günü Cudi’de yapılacak olan ‘Talana ve Soykırıma Karşı Özgürlük Yürüyüşü’ne hepimizin bulunduğumuz her yerde destek olduğumuzu bilmenizi isteriz” ifadelerini kullandı.
 
Ormanlık alanların yüzde 8’inden fazlası yok edildi
 
Yürüyüşe katılmak için ekoloji örgütleri ve aktivistler olarak yarın İstanbul’dan yola çıkacaklarını belirten Utku, “Her yerde ekolojik talana karşı birlikte mücadele edecek ve birlikte değiştireceğiz. Türkiye’nin batısında adrese teslim yakılan ormanlarla, asırlardır yaşayan zeytin ağaçlarının enerji şirketleri tarafından kesilmesine izin veren yasalarla, Kürdistan'da ‘terör’ bahane edilerek yapılan doğa talanlarıyla ekosistemimiz ağır tahribata uğramaktadır. Kürdistan’da ilan edilen ‘güvenli bölgeler' tüm yasaların yok sayıldığı ve oradaki yetkili kişilerin istedikleri her şeyi yapabildikleri alanlar haline geldi. Bu yetkili kişiler ve kurumlar, doğal hayatı umursamadan talancı ve rantçı politikaları bu alanlarda rahatlıkla hayata geçiriyorlar. Şırnak’ta bulunan Gabar, Besta ve Cudi’de iki yıldır süren kontrolsüz ağaç kesimleri son yedi ayda hız kazanmış ve bölgedeki ormanlık alanların yüzde 8’inden fazlasının yok edildiği gözükmektedir” diye konuştu.
 
‘Soykırım gibi bir savaş suçu…’
 
Bölge kentlerinde yalnızca ağaç talanı olmadığını ifade eden Utku, “Bölgenin tarihine, geleceğine ve yaşamın her türlü çeşitliliğine de onulmaz zararlar veriyorlar. Bu talan ve savaş siyaseti her yerde olduğu gibi burada da birbirini besliyor. Bizler bu suçları işleyenlerin peşinde olacak ve yargılanmaları için elimizden geleni yapacağız” dedi. Utku, “Dünya ezilenleri, devletlerin ve şirketlerin yol açtığı iklim kriziyle boğuşurken her gün Kürdistan coğrafyasına düşen tonlarca bomba, kimyasal, ağaçların talanı, ormanların imara açılması, yeni termik santral ve petrol, gaz çıkarma çalışmaları sadece Kürdistan halklarını değil, tüm insanlığı ilgilendirmektedir. Soykırım gibi bir savaş suçu olarak kabul edilmesi için mücadele edilen eko-kırım suçunu Türk yetkili makamları tarafından bu bölgede her gün sistematik bir şekilde işleniyor” ifadeleri ile doğa kırımına değindi.
 
‘Birlikte mücadeleyle değiştireceğiz’
 
Şırnak’ta süren orman katliamı ve ülkenin dört bir yanında süren savaş, rant, yağma ve talan politikalarını anımsatan Utku, “Sürdürdüğünüz ekolojik suçlarınıza her yerde bir an önce son verin” sözleriyle çağrı yaptı. Doğal varlıkları ve yaşamı birer rant kapısı olarak gören anlayışlara karşı hep beraber seslerini yükselttiklerini vurgulayan Utku, “Şırnak başta olmak üzere coğrafyanın dört bir yanındaki doğa talanının karşısında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Savaşın kaybedeninin çok olduğunu, bu doğa katliamıyla bir kez daha görmüş olduk. Bunun için geleceğimize, toprağa, suya ve ormanlara sahip çıkmanın insanlık mücadelesinin parçası olduğunu düşünüyoruz. Birlikte mücadele ederek değiştireceğiz” cümlelerini kullandı.
 
Açıklama, “Ormanlar nehirler sermaye değiller” sloganı ve alkışlar eşliğinde son buldu.