İnci Hekimoğlu: Üzerinde ilk baskı kurulan Kürt gazeteciler

  • 09:02 13 Eylül 2022
  • Güncel
 
Melike Aydın 
 
İZMİR - Her zaman üzerinde en çok baskı kurulan gazetecilerin Kürt gazeteciler olduğunu vurgulayan Gazeteci-Yazar İnci Hekimoğlu, kamuoyunun tepkisizliğinin nedeni olan iktidarın ve sendikaların değişmesi gerektiği üzerinde durdu. 
 
İktidarın basına yönelik baskılarına her geçen gün yenileri ekleniyor. Söz konusu baskıların yoğun bir şekilde hissedildiği bölge ise Kürt kentleri. Diyarbakır’da 8 Haziran günü yapılan ev baskınları sonucu gözaltı ve tutuklamalar sonucunda aralarında ajansımızın haber müdürü Safiye Alağaş’ın da olduğu 16 gazeteci 16 Haziran’dan bu yana cezaevinde tutuluyor. Gazeteci-Yazar İnci Hekimoğlu,  Kürt basınına yönelik baskılara ilişkin ajansımıza konuştu. 
 
‘Üzerinde ilk baskı kurulan Kürt gazeteciler’
 
Son dönemde mafya lideri Sedat Peker’in MİT ile çalışan gazetecilerin durumuna dair açıklamalarına dikkat çekerek sözlerine başlayan İnci, yaşadığımız sürecin medya tarihine ve siyasal tarihe geçecek bir süreç olduğunu dile getirdi. Seçim sürecine girilirken, medyanın sorumluluğunun daha da arttığını ifade eden İnci, “Sedat Peker’in açıklamaları, bize geçmişte de gazeteciliğin ne kadar başarılı olduğu sorusunu sorduruyor. Anlattıkları Kürdistan’daki failli meçhullerle çok bağlantılı. Bu anlatılanlarla JİTEM’in varlığı, kurucuları ve orada önemli rol oynayan aktörlerle yeniden karşılaşıyoruz. Biz bunların haberinin büyük çoğunluğunu ilk olarak Kürt medyasında çalışan arkadaşlarımızdan aldık. Her zaman üzerinde en çok baskı kurulan gazeteciler, Kürt gazeteciler oldu. Bugün de bu gerçek hiç değişmedi. Genel olarak ilk önce gazetecileri susturuyorlar ama ondan önce ilk olarak Kürt gazeteciler susturuluyorlar. Çünkü onlar, bu ceberut devletin tüm zorbalıklarının tam merkezindeler ve dolayısıyla ilk haberleri de onlar yapıyor” diye belirtti. 
 
‘Merkez medya geçmişte de suskun kalmıştı’
 
Bölge kentlerinde yaşananlar karşısında geçmişte de merkez medyanın büyük kısmının suskun kaldığını anımsatan İnci, “Geçmişin amiral gemisi Hürriyet’in orada olup bitenleri nasıl çarpıttığını, nasıl aparat gibi anında yayın yaptığını da zaten biliyoruz. Dolayısıyla medya hem darbe öncesi rejimin hem darbe sonrası rejimin hem de bugünkü sivil darbe rejiminin taşıyıcısı, ayakta tutucusu rolünü üstlendi. Bu süreçte artık hiçbir şey gizli kalmıyor ve herkes deşifre oluyor. Biz istihbaratla çalışan gazetecilerin olduğunu geçmişte de biliyorduk. Hatta bir dönem bunların listesi bile yayınlandı. Bugün de bu isimlerin vukuatlarıyla karşı karşıya kalıyoruz” sözlerini kullandı. 
 
‘Muhalefet iktidara gelirse yine ırkçı medyayı başköşeye koyacak’
 
Muhalefetin oluşturduğu ittifakın kazanması halinde şu anki ırkçı, ayrımcı politikalarla yayın yapan medyanın aynı politikaları devam ettireceğini söyleyen İnci, “Şimdiden görüyoruz ki ‘kendisine muhalif’ diyen medya da bu ırkçı, ayrımcı ve devletin kirli yüzünü sansürlemeye çalışan bir yayın yapmaya devam ediyor. Gelecekte de yine aynı ayrımcı ve ırkçı politikaları sürdürecek gazetecilerin baş köşeye konulacağını göreceğiz diye düşünüyorum” dedi. 
 
‘Kamuoyunu harekete geçirecek partiler olmalı’
 
Diyarbakır’da tutuklanan 16 Kürt gazeteci ile ilgili yeterli tepkinin oluşmadığına işaret eden İnci, oysa kitlesel bir sahiplenmenin olması gerektiğini kaydetti. İnci, bunun için kamuoyunu harekete geçirecek, bilgilendirecek ve öncülük edecek sivil toplum örgütleri (STÖ) ve siyasi partilerin olması gerektiğini ifade ederken, “Toplum öyle sindirilmiş ki insanlar evinde bu durumu reddetse de tepkisini açıkça göstermekten çekiniyor. Bunu kırmak için muhalefet partilerinin ve sivil toplum kuruluşlarının öncülük etmesi gerekiyor. Ne yazık ki onlar da aynı atmosferden etkilendiği için rejimin yarattığı çerçeve içinde muhalefet ediyorlar, dışına çıkamıyorlar” değerlendirmelerinde bulundu. 
 
‘Basın özgürlüğü için sendikalar ve iktidarlar değişmeli’
 
Gerçek bir demokratik hukuk devleti ile basın dayanışmasının şart olduğu üzerinde duran İnci, ancak yaşanan ekonomik krizde insanların işini kaybetme kaygısıyla tepki göstermediğini söyledi. İnci, şöyle konuştu: “90’larda ‘3 kupona bir muhabir’ diye dosya yapmıştım. Çanak çömlek dağıtmışlar, yüzlerce muhabiri işten çıkarmışlardı. O dönemde dayanışma örgütleyemedik. Adeta gazeteciler mevsimlik işçi gibi çalışmaya başladı. Sendikalaşmayı yaygınlaştıramadık ve dayanışmayı örgütleyemedik. Sendikalar bile kirlendi. Bütün bu süreç için de demokratik hukuk devletini ve farklılıkları reddetmeyen çoğulcu bir iktidarı ve anayasayı savunan partilerin iktidara gelmesi gerekir. Ama biz görüyoruz ki HDP dışında 6’lı masaya bakınca 90’ların önemli figürlerinden bütün devletin karanlık işlerinin içinde olan Sedat Bucak’ı gidip ziyaret eden bir muhalefet partisi var. Böyle bir muhalefetten çok şey bekleyemiyoruz. Elbette medyada dayanışma şart, sendikalaşmanın yaygınlaşması şart ama bu sendikaların değişmesi gerektiği de şart.”