Siyasetçiler: Aysel’i cezaevinden alacağız

  • 09:02 25 Ağustos 2022
  • Güncel
ANKARA - Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un ağır hasta olmasına rağmen bırakılmamasına tepki gösteren siyasetçiler, mücadelelerinin Aysel’i ve tüm hasta tutsakları cezaevlerinden alıncaya kadar süreceğini söyledi. 
 
Kandıra 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk, bir yılı aşkın süredir demans hastalığı ile mücadele ediyor. Tek başına yaşamını idame edemeyen ve sağlık sorunları giderek derinleşen Aysel, geçtiğimiz hafta ise Covid-19’a yakalandı. Tüm başvuru ve hukuki girişimlere rağmen tahliye edilmeyen Aysel için kadınlar, mücadele etmeye devam ederken, yargı ve Adli Tıp Kurumu (ATK) kararları ülkedeki ikili hukuk sistemini bir kez daha gözler önüne seriyor.  
 
Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP) İstanbul İl Sözcüsü Fatma İnce ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi İdil Uğurlu değerlendirmelerde bulunarak, Aysel’i cezaevinden alıncaya dek mücadelelerinin süreceğini vurguladı. 
 
‘Aysel’in tahliye edilmemesi siyasi bir karar’ 
 
Aysel'in haksız ve hukuksuz kararlar ile yargılamalar sonucunda tahliye edilmediğini ifade eden SODAP İstanbul İl Sözcüsü Fatma İnce, en temel hakkı olan tedavi ihtiyacının karşılanmadığını belirtti. 28 Şubat sanıklarından Çevik Bir’in demans rahatsızlığı gerekçesiyle tahliye edildiğini hatırlatan Fatma, bunun karşısında Aysel’in tahliye edilmemesinin siyasi bir karar olduğunun altını çizdi. Fatma, “Çünkü Aysel Tuğluk Kürt ve kadın siyasetçi. Bu nedenle tahliye edilmiyor. Bu bir yanıyla Türkiye’de demokrasi mücadelesi yürütenler bir yanıyla da Kürt mücadelesi yürütenler açısından haksız bir karar. Hastalığının daha da ilerlediğine yönelik bilgiler alıyoruz ve kendisi şu an Covid geçiriyor. Tahliye edilmesi konusunda mücadelenin bir an önce daha da yükseltilmesi gerekir” diye belirtti. 
 
‘Düşman ve savaş hukukunda olmayan onursuz uygulamalar söz konusu’
 
Aysel Tuğluk şahsında yaşananların, Türkiye’de son yıllarda cenazeler üzerinde uygulanan ve düşman ile savaş hukukunda olmayan uygulamaların bir temsili olduğuna işaret eden Fatma, “Kendisi annesinin cenazesinde yaşananlardan dolayı ağırlaştı. Yılların trajedisidir bu. İnsanların kendi cenazelerini kendi dini inançlarıyla kaldırabilmelerine, gömebilmelerine, yasını tutabilmelerine dahi izin verilmiyor. Son yıllarda düşman ve savaş hukukunda olmayan çok ağır ve onursuz uygulamalar söz konusu. Cenazeler kaçırılmakta, sabah apar topar kimseye haber vermeden gömmeleri istenmekte” ifadelerini kullandı. 
 
‘Ama artık sonuç almamız gerekiyor’
 
Aysel’in son 30 yıldır sosyalist mücadelede çok önemli bir isim olduğunu vurgulayan Fatma, kendisinin insan hakları mücadelesinde 90’lı yıllarda çok aktif mücadele yürüttüğünü ve mücadelesinin herkese değdiğini dile getirdi. Aysel’in hem bir avukat hem de insan hakları aktivisti olarak mücadele yürüttüğünü kaydeden Fatma, “O zamanlar kendisi avukatımız olarak hak mücadelemizi yürütüyordu. Bu anlamda bizler için çok önemli ve değerli bir kadın siyasetçi. Bu anlamda onu sahiplenmemiz gerektiğini vurguluyor ve tedavi edilene kadar da mücadelesini yüksek tutmak gerektiğini düşünüyorum. Aysel için başlatılan kampanyanın da daha çok sahiplenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama artık sonuç almamız gerekiyor. Daha sonuç alıcı, dayanışmayı büyütecek eylem ve etkinliklerde bulunmamız gerekiyor” dedi. 
 
‘İktidar Aysel Tuğluk’u bir sembol olarak görüyor’
 
HDP MYK üyesi İdil Uğurlu ise Aysel’in kadın özgürlük, emek mücadelesi yürüten kadınlar ve toplum için bir sembol olduğunu ifade etti. Aysel’in ilk kadın eşbaşkan olduğunu hatırlatan İdil, Aysel’in yaşamını mücadeleye adadığını belirtti. Aysel’in Kürt, Alevi ve kadın olduğunu vurgulayan İdil, “Aysel, yaşam pratiği bakımından çok sayıda kadın tarafından model alınan bir kadın. İktidar da Aysel Tuğluk’u bir sembol olarak görüyor. Devletli sistemlerin, kurucu aklın dışında tarif ettiği bir kadın. En başta bir kadın. Kadın mücadelesinin öncülerinden olan bir kadın. Bu anlamda tüm egemenlikçi, kadın mücadelesini düşmanlaştıran politikaların karşısında dimdik duran figürlerden bir tanesi. Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine yönelik saldırısı iktidarın cenazelerle de kavga eden veya buna teşvik eden zihniyetini gösterdi. Bu durum Aysel Tuğluk’un hafızasına da bir ekleme yaptı. Aysel Tuğluk ciddi bir hafıza. İktidarın tam da hafızasızlaştırmak istediği bir süreçteyiz. Bu durum cumhuriyetin kuruluşundan bu yana var olan bir şey. Bazı öncülerin mezarlarını gizleme, ölülere ve mezarlıklara yönelik tahribatlar bunların örneklerinden” sözlerine yer verdi.
  
‘Bu işkence ile öldürme yöntemidir’
 
Aysel gibi mücadelenin devamcılarının bir şekilde tecrit edilmek, tekleştirilmek istendiğini kaydeden İdil, cezaevi sisteminde Aysel’in beyin ve bedeninin teslim alınamadığını vurguladı. Ancak Aysel’in demans hastalığına yakalandığını ifade eden İdil, “Bu durumda tahliye edilmesi gerekirdi. Ancak ATK ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verdi. Yine burada ikili bir hukuk sistemini görüyoruz. 28 Şubat sanıklarından Çevik Bir, demans hastalığı nedeniyle tahliye edildi. O bir erkek ve bir Türk. Bırakılmayan kişi ise bir kadın ve bir Kürt. Topluma şu mesaj verilmek isteniyor; Benim karşımda olursan, muhalefet edersen, Aysel Tuğluk’a yaptıklarımın benzerlerini sana da yapabilirim. Hukuk ortadan kaldırılmış ve iktidarın güdümünde olan bir adalet sistemi var. Bu, vicdanı olan her insana ‘yeter’ dedirten bir uygulama. Herkesin kendilerine itaat etmesini istiyorlar. Ayaklarının altındaki halı kaymaya başladıkça uygulama ve politikaları da sertleşmeye devam ediyor. Dışarda baskı, cezaevinde de izolasyona tabii tutma politikası uygulanıyor. Bu işkence ile öldürme yöntemidir” diye belirtti. 
 
‘Aysel Tuğluk’un mücadelesi mücadelemizdir’
 
Aysel’in muazzam bir direniş gösterdiğinin altını çizen İdil, “Aysel ne yaptı da şu an cezaevinde?” diye sordu. Boş iddialarla Kobanê Davası’nda yargılandığını dile getiren İdil, “Aysel Tuğluk topluma karşı suç mu işlemiştir? Meclis’te kürsü kullanmış, halkın vekili olmuştur. Kadınların, gençlerin hakkını savunmuş, savaşa karşı çıkmıştır. Kadınların emeğini, ekolojiyi savunmuştur. Aysel iktidar aklına karşı çıkmıştır. Bu anlamda Aysel Tuğluk’un mücadelesi mücadelemizdir, onurumuzdur, irademizdir. Aysel şahsında tüm hasta tutsakların haklarını savunmak ve bunlara yönelik eylem ve etkinliklerde bulunmak gerekiyor. Her gün cezaevlerinden cenazeler çıkıyor. 30 yıldır cezaevinde kalan ve tüm uygulamaları birebir yaşayan tutsakların cezaevinden sağ çıkmasını istemiyorlar. Cezaevinde işkence ile öldürme yöntemi uygulanıyor. ATK güvenini kaybetmiştir.  Aysel Tuğluk hakkında verilen kararlar ATK için tarihe geçen bir vakadır” şeklinde konuştu. 
 
‘Aysel’i cezaevinden alacağız’
 
Aysel ile bir defa bir sınır köyünde karşılaştıklarını hatırlatan İdil, Aysel’in toplumla iç içe olduğunu, halkla gece-gündüz beklediğini, halktan biri olduğunu belirtti. “Aysel orada halktı” diyen İdil şöyle dedi: “Çok emekçi bir kadın. Güler yüzü hep aklıma gelir. Sıcakkanlı ve samimi biri. Gecesini gündüzüne katarak çalışması, mücadele azmi yanındaki arkadaşlara esin veren bir şey. Aysel ve diğer hasta tutsaklar için çalışmalar yapılıyor ama bunlar yetersiz. Ama biz Aysel’i cezaevinden alacağız. Kadın iradesi, mücadelesi ve kararlılığı Aysel’i alıncaya dek sürecek. Bu mücadele Aysel ve diğer hasta tutsakları alıncaya kadar sürecek.”