16 Kürt gazeteci iki aydır tutuklu: Karanlık parçalanmalı

  • 09:14 20 Ağustos 2022
  • Güncel
 
İSTANBUL - 16 Kürt gazetecinin tutuklanmasına sessiz kalınmasını eleştiren meslektaşları, “Yalan makinesine karşı direnen bir Kürt medyası var. Ve giderek de güçleniyor. Beş saat hapishaneye girdi-çıktı yapanlar için ortalık ayağa kaldırılırken Kürt arkadaşlarımıza sessizler” dedi.
 
İktidarının basına yönelik baskıları gün geçtikçe artarken en yakın örneğini 8 Haziran'da Diyarbakır'da Kürt özgür basınına yönelik gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklamalar ile gerçekleştirdi. Aralarında ajansımızın Haber Müdürü Safiye Alağaş’ın da olduğu 16 gazeteci 16 Haziran’dan bu yana tutuklu bulunuyor. Tutuklu gazetecilerin cezaevlerinden göndermek istedikleri mektupları ise “gazetecilik yapmaya devam ettikleri” gerekçesiyle gönderilmedi.
 
Yaptıkları işten kaynaklı hedefteler
 
Dicle Fırat Gazeteciler (DFG) Derneği'nin verilerine göre, Türkiye’de 76 gazeteci şu an tutuklu bulunuyor. Özelde Kürt özgür basın emekçilerine artan saldırıları değerlendiren Bianet editörü Evrim Kepenek, Türkiye’de Kürt basınına yönelik saldırıların yeni olmadığını, artık sistematikleşen bir durum haline geldiğini belirtti. Evrim, “Bu saldırılar bize Kürt medyasının çok güzel işler yaptığını gösteriyor. Devletin üstünü kapatmak, görünmez yapmak istediği meseleleri kamuoyunun gündemine taşınıyor” dedi.
 
16 gazeteciyi tutuklayanlar haberlerini okumuştur
 
Batman'da uzman çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğradıktan sonra intihara sürüklenen ve hayatını kaybeden İpek Er’in mektubuna JINNEWS’in ulaştığını hatırlatan Evrim, böylelikle olayın görünmez kılınmasının engellendiğini paylaştı. Kürt basının bu tarz haberlere çok sayıda imza attığına da işaret eden Evrim, “Bugün 16 gazeteciyi tutuklayanlar dahi gazetecilerin yaptığı haberleri okumuştur, çektikleri fotoğraf ve videoları görerek aslında Türkiye ve dünya ya dahi fikirleri olmuştur” diye belirtti.
 
Kürt basınının odağı değişmedi
 
Kürt basınının bütün baskılara rağmen geri adım atmadığının altını çizen Evrim, “Bunun yanında bir bumerang gibi her saldırıdan, her baskıdan daha güçlü bir şekilde yoluna devam etti. İsim, çalışanları değişse de duruş ve odak aldığı nokta değişmedi. Yani Kürt halkına uzattıkları mikrofon, tuttukları o fotoğraf makinesinin odağı hiçbir zaman değişmiyor. Ve Kürt halkının ne söylediğini ne hissettiğini bize duyuruyorlar. Onlara yaşatılan, dayatılan her türlü baskıyı yine Kürt medyası sayesinde öğreniyoruz. Ve böyle olduğu için de bugün 16 arkadaşımız tutuklandı” dedi. Evrim, gazetecilerin cezaevlerinde de baskıya maruz kaldığını, susturulmak istendiğini ve mektuplarının engellendiğini de sözlerine ekledi.
 
Kürt gazeteciler olunca cılız ses çıkıyor
 
Gazetecilerin daha önce de defalarca tutuklandığını hatırlatan Evrim, 3 kez tutuklanan Ömer Çelik ve daha önce tutuklanan Safiye Alağaş’ı örnek göstererek gazetecilerin mesleklerini yapmaktan vazgeçmediklerine işaret etti. Basına saldırıların sadece Kürt basını ile sınırlı kalmayacağına işaret eden Evrim, dünden bugüne Kürt basınına yönelik saldırılara karşı cılız bir sesin çıktığını belirtti. Evrim, “Evet tabii ki belli kesimlerden ses çıkıyor. Ama maalesef şunu çok iyi biliyoruz ki bugün 16 Diyarbakır’da değil de Hürriyet gazetesinden, Sözcü gazetesinden veya Halk TV’den gazeteciler tutuklansaydı bütün dünya ayağa kalkacaktı. Umarım böyle şeyler yaşanmaz ama gazeteciler bir bütünüyle saldırı altındadır. Ve bugün bunun en büyük göstergesi de Kürt gazetecilere yapılanlardır” ifadelerini kullandı.
 
‘Yalan makinesine karşı direnen bir Kürt medyası var’
 
Devletin kendi gücünü Kürt basını üzerinden sınayarak diğer basın mecralarına gözdağı verdiğini vurgulayan Evrim, şöyle devam etti: “Yani devlet, polis yetkilileri diyor ki; biz Kürt medyasını susturduğumuz zaman Türkiye medyasını da sustururuz. İlk amaç bölgede yaşananların kamuoyuna duyurulmasını, hak ihlallerini, kadınların, çocukların yaşadıklarını yine polis şiddeti ile öldürülen yurttaşların ailelerinin yaşadıklarının duyulmasını engellemek. Hakikatin, gerçeğin duyurulmasını önlemek istiyor. Onun yanında kendi kurduğu ajanslar ile oradaki gerçeği manipüle ve saptırarak aslında kendi istediği şekilde gerçeği yaratıp bunu servis etmek istiyor. Bu noktada Kürt medyası devreye girdiği için maalesef istedikleri, kurdukları düzen de bozulmuş oluyor. Yalan makinesine karşı direnen bir Kürt medyası var. Ve giderek de güçleniyor. Biz Kürt medyasında çalışan 16 arkadaşımızdan öğrendiğimiz gibi hakikati öğreniyoruz. Onlar üzerinden tüm Türkiye'ye ve dünyaya hakikat yayılıyor” diye konuştu.
 
Sessiz kalanları unutmayacağız
 
Kürt gazetecilerin sahada da kriminalize edildiğine dikkat çeken Evrim, "Biraz daha muhalif olan basına, ‘bunlar 'terörist' biz onları tutukluyoruz, sizin de başınıza bu gelebilir’ mesajını veriyorlar. O yüzden bu günler de geçecek ve bu 16 gazeteci arkadaşımız tutuklandığı zaman sessiz kalanları da gülenleri de kendi arkadaşları bir gün tutuklandığı zaman yeri göğü inletip Kürt gazeteciler tutuklandığı zaman sessiz kalanları da hiçbirimiz unutmayacağız" şeklinde konuştu.  
 
‘Saldırıları Kürt sorunundan ayrı düşünmemek gerek’
 
Basına yönelik saldırıların iktidarların dönemsel politikaları ile şekillendiğini söyleyen Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörü Pınar Gayip de, "Her dönemin iktidarı kendi basınını yaratmaya çalışıyor ve buna uygun baskı politikası uyguluyor. Erdoğan da gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemek istiyor" dedi. Yaşanan baskı dozajının Kürt gazetecilere dönük daha şiddetli olduğuna işaret eden Pınar, "Çünkü bu ülkede bir Kürt sorunu var. Tıpkı Kürt halkını ‘terörist’ gördüğü gibi, Kürt basını da iktidar için bir örgütün propaganda aracı. Kürt halkına yönelik zulüm ve işkencenin belgelenmesini istemiyor ısrarla. Belgeleyenleri de gazeteci olarak değil örgüt üyesi olarak görüyor. Amacı halkların gerçeği öğrenmesini engellemek. Biatı kabul eden Kürt’ünü yaratmak. Kürt basınına saldırıları bunlardan ayrı düşünmemek gerek" ifadelerine yer verdi.
 
Batıdaki basın örgütlerinin ikiyüzlülüğü
 
İktidarın Kürt gazetecilere dönük saldırılarının oluşan sessizlikten kaynaklı olduğunun altını çizen Pınar, "Hatırlarsanız 90'larda kaldığını düşündüğümüz helikopter işkencesini duyuran arkadaşlarımız tutuklandı. Onlarla aynı gün gözaltına alındım. Benim için kampanya örgütlendi ama arkadaşlarımız için zar zor bir tweet atıldı. Bakmayın siz basın özgürlüğü demagojisine batıdaki basın meslek örgütleri açısından da Kürt gazeteciler gazeteci olarak görülmüyor. Sonrasında yaşanan gözaltılarda da öyle" dedi. 
 
'Saldırı mesleğe yöneliktir' 
 
16 Kürt gazetecinin tutuklanmasını KCK basın operasyonundan farklı olmadığını ifade eden Pınar, "Bu ülkede dayanışma ne yazık ki ‘popülist’ gazetecilerle sınırlı. Beş saat hapishaneye girdi-çıktı yapanlar için ortalık ayağa kaldırılırken Kürt arkadaşlarımıza sessizler. Sokaklara çıkılmalı her yerde eylem yapılmalıydı. Adını dahi bilmediğimiz tutsak gazeteciler var. Dayanışmayı herkes için sergilemeliyiz. Saldırı mesleğe yönelik. Bu karanlığı parçalamazsak gerçeği haberleştirecek gazeteciler ya tutsak olacak ya da katledilecek. Bu ülkenin yakın tarihi bu örneklerle dolu" diye konuştu.