'Taziyemize de mezarlarımıza da tahammülleri yok!'

  • 09:03 8 Ağustos 2022
  • Güncel
Rojda Aydın
 
DİYARBAKIR - Avaşîn’de 2016 yılında yaşamını yitiren HPG'li Veysel Bağır’ın annesi Havva Bağır, Lice Kaymakamlığı'nın taziyelerini engellemesine tepki göstererek, "Taziyemize de tahammülleri yok" dedi.
 
Türkiye’nin KDP işbirliği ile 17 Temmuz’dan beri Avaşîn, Metîna ve Zap bölgelerinde başlattığı savaş devam ederken can kayıpları da artıyor. Savaşın sonucunda birçok sivil ve HPG'li de yaşamını kaybetti. Yıllardır süren savaşta hayatını kaybedenlerden biri de Veysel Bağır (Kajiyan Lice). 2016 yılında Avaşîn’de yaşamını yitiren Veysel Bağır’ın kimlik bilgileri 28 Temmuz 2022'de netleşti. Veysel’in yaşamını yitirdiğini 28 Temmuz’da öğrenen ailesi, Lice’de bulunan Karahasan Yas Evi’nde taziye kurdu. Taziye kurulduktan 2 gün sonra Lice Kaymakamlığı “Şikayet var” gerekçesiyle taziyenin kaldırılmasını istedi. Yas evinde taziyelerine devam etmelerine izin verilmeyen aile, taziye ziyaretlerini evinde kabul etti.
 
Veysel Bağır kimdir?
 
7 çocuklu bir ailenin 4’üncü çocuğu olan Veysel, baskıların ve aynı zamanda mücadelenin de yoğun olduğu Lice’de 1992 yılında dünyaya geldi. Yurtsever bir ailede doğan Veysel, bu ruh ve bilinçle büyüdü. İçerisinde bulunduğu ortam daha küçük yaşlarda Kürt özgürlük mücadelesiyle tanışmasını sağladı. Çocuk denilebilecek yaşlarda ailesinden habersiz parti çalışmalarına katılan Veysel, 20 Temmuz 2015 tarihinde Urfa’nın Suruç ilçesinde DAİŞ’in bombalı saldırısı sonucu 33 gencin katledilmesinden etkilenerek, o gece PKK’ye katıldı. Veysel, 2016’da ise Avaşîn’de yaşanan çatışmada hayatını kaybetti.
 
‘Lice halkı oğlumu çok severdi'
 
Oğlunun hep çalışkan ve güler yüzlü olduğunu belirten Havva Bağır, “Veysel çok güzel bir bebekti. Çocukluğundan gençliğine kadar da hep güler yüzlüydü. Bebekken sara hastalığına yakalandı. Daha sonra iyileşti.  Çocukken hiç üzmedi beni. Sürekli güler yüzlü olduğu için yanlış anlayanlar da oluyordu. Oğlum her işte çalışırdı. Arkadaşlarıyla arası çok iyiydi. Çocuklarla çocuk, büyüklerle büyük olabiliyordu. Hiçbir zaman arkadaşlarının kalbini kırmazdı. ‘Anne ne senin, ne bir başkasının, hatta bir kuşun bile bende gönlü kalsın istemiyorum’ derdi. Topraklarına sadık bir insandı. Birinin kalbini kırsaydı gözyaşı dökerdi. Lice’de kimsenin kalbini kırmamıştır. Lice halkı oğlumu çok severdi. Arkadaşlarıyla hiç ters düşmezdi” dedi.
 
‘O benim yoldaşımdı’
 
Havva, oğlunun hiçbir zaman toplumu ve arkadaşları hakkında olumsuz bir şey söylemediğini ifade ederek, “O sadece oğlum değil, aynı zamanda yol arkadaşımdı. Ben bir şeye kızdığım zaman hemen gelip boynuma sarılıp öpüyordu. Arkadaş gibiydik. Oturup sohbet ederdik, bana meseleler anlatırdı. Zulmü ve haksızlığı asla kabul etmezdi. Parti çalışmalarına katıldığı zaman da hiç haberimiz olmazdı. Çünkü bize hiçbir şey anlatmazdı. Oğlum katılım yaptıktan sonra onu hiç görmedim. Onun hasreti yüreğimde bir yara gibi” sözlerine yer verdi.
 
Suruç Katliamından sonra PKK’ye katıldı
 
Oğlunun katılımına dikkat çeken Havva, Veysel’in özellikle Suruç Katliamı’nda öfkelendiğini ve büyük bir tepki gösterdiği belirterek, şunları söyledi: “Oğlum televizyonda 33 kişinin katledildiğini gördü. Onu hiç o halde görmemiştim. Böyle bir olayın olduğunu görünce oldukça öfkelendi. Yaşadığı duyguları bana ve kardeşine de yansıttı. O gece saat 12 gibi evden çıkıp gitti, bir daha geri gelmedi. Uzun süre ondan haber alamadık. Sonra katıldığını öğrendik. Emniyet birçok kere bizi çağırıp oğlumu sordu. Geçen yıl gene beni çağırıp sordular. Bir fotoğraf gösterdiler ve ‘Bu senin oğlun, diğer adı da Kajiyan’ dediler. Uzun yıllar sonra oğlumun şehit düştüğünü öğrendim. Sadece bir gün sesini duymayı o kadar çok istedim ki…”
 
‘Oğlumla gurur duyuyorum’
 
“Oğlum halkı için katılım yaptı” diyen Havva, Suruç Katliamı’nın Veysel’in yüreğinde derin bir yara açtığını söyledi. Havva, “Suruç için yüzünü dağlara döndü. Oğlum, annesi, babası ya da kardeşi için gitmedi. Halkı için Kürdistan dağlarında mücadele etmeye gitti. Oğlumla gurur duyuyorum, başım dik. Onun yolu şeref ve namus yoludur. Oğlum hırsızlık yapmadı, kötü bir şey yapmadı. Halkı için canını feda etti” dedi.
 
İlçe Kaymakamı engelledi
 
Havva, taziyeye yönelik engellemeye de dikkat çekerek, “Yas evinde taziyemizi kurduk. İlk 2 gün bir sorun yoktu. 3’üncü gün İlçe Kaymakamlığı ‘Şikayet var’ gerekçesiyle taziyemizi kaldırmamızı istedi. Tartışmalar ve sorunlar yaşanmasın diye taziyemize evimizde devam etmeye karar verdik. Biz bu hukuksuzluğu kabul etmiyoruz. Taziyemize bile tahammülleri yok. Keyfi bir şekilde engellendik. Hem çocuklarımızı öldürüyorlar hem de yasımızı yasaklıyorlar. Bu bize yapılanlar haksızlıktır. Kürt olduğumuz için bunları bize yapıyorlar. Tek suçumuz Kürt olmak! Ezilmişliği farz kılmak istiyorlar” ifadelerini kullandı.
 
‘Mezarlarımıza da tahammülleri yok’
 
Özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenlerin cenazelerine ve mezarlarına karşı yapılan saldırılara işaret eden Havva, “Mezarlıklarımıza saldırdıklarını görüyoruz. Bütün mezar taşlarını kırıyorlar. Bu zulüm yıllardan beridir böyle sürüyor. Çocuklarımızın mezarlarından ne istiyorlar. Biz onlara ne yaptık? Zaten çocuklarımız şehit düştü. Mezarlarına bile tahammülleri yok. Ben bir anne olarak sonuna kadar çocuklarımın yolundan gideceğim. Asla bu yoldan dönmeyeceğim. Mezarlıklara karşı saldırılara kimse sessiz kalmamalı” diye seslendi.
 
‘Bir çözüm bulunmalı’
 
“Bugün Türkiye,  KDP’nin işbirliği ile dağlarımızı bombalıyor” diyen Havva, son olarak şunları söyledi: “Dağlarımızdan ne istiyorlar. Barzani bu ihaneti nasıl Kürt halkına yapıyor. O kendisi de Kürt’tür. Uçaklarla kimyasal silahlarla dağlarımızı bombalıyorlar. Barzani bu yoldan geri dönsün. Bu katliamdan ve savaştan vazgeçsin. Oğlum Avaşîn’de şehit düştü. Benim yüreğim yandı, başka annelerin yüreği yanmasın. Erdoğan ve Barzani bu savaşa son versinler. Biz savaş istemiyoruz. Bir çözüm bulsunlar. Yeter artık anaların acı çektiği.”