Jineolojî Atölyeleri'nde hakikati keşfediyorlar

  • 09:03 4 Ağustos 2022
  • Güncel
Gülistan Dursun
 
İSTANBUL - Jineolojî  Atölyeleri’nin yaşamlarına yeni bir soluk kattığını aktaran “Yaz Kadın Buluşması” katılımcıları, “Atölyelerde hafızamız tazeleniyor, nefes alıyoruz. Erkek ve eril bir sistemde dayanışma; çoğalmayı, çoğalma sahiplenmeyi, sahiplenme de kadın devrimini getirecektir” dedi.
 
Kadın bilimi olarak adlandırılan Jineolojî kavramı hayatımıza ilk kez 2008 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Özgürlük Sosyolojisi” kitabında kullanmasıyla girdi. PKK Lideri, kadının özgürleşmeden toplumun özgürleşemeyeceğini, kadının özgürlük düzeyinin de toplumun özgürlük düzeyini belirlediğini belirtirken jineolojiyi “Hazineyi kaybettiği yerde aramaya çıkmıştır” sözleriyle tarifliyor.  Bu perspektifle dünyanın birçok yerinde düzenlenen atölyelerle kadın perspektifi jineoloji ile harmanlanarak örülüyor. Bu kapsamda çalışma yürüten İstanbul Jineolojî Atölyeleri de “Yaz Kadın Buluşması’nın” ilkini 4 Temmuz’da büyük bir coşku ve katılım ile Kadıköy’de bulunan Yoğurtçu Parkı’nda gerçekleştirdi.
 
 İstanbul Jineolojî  Atölyeleri'nin “Yaz Kadın Buluşması’na” katılan ve her aşamasını büyük bir emekle işleyen kadınlar ile konuştuk.
 
Jineolojî’nin temel konularından ‘Mitoloji’
İstanbul Jineolojî Atölyeleri’nde çalışma yürüten Ceylan Çağır, jineolojî ile kadınların yan yana gelerek ortak değerler ürettiğini ve üretilen değerleri de kadın bakış açısı ile şekillendirmeyi amaçladığını aktardı. Atölyelerin çeşitli bölgelerde ihtiyaçlara göre şekillendiğini aktaran Ceylan “Kadının ya da insanın dünyayı anlamlandırma serüvenindeki en önemli başlık 'mitoloji' başlığıdır. Mitoloji aslında bize insanın yaşama dair bakış açısında, yaşamı örgütlemesinde, düşünce sisteminde, inanç biçiminde çok önemli şeyler anlatıyor.Toplumu, yaşamı anlamlandırmada ilk düşünce yöntemlerinden biri olan ‘mitolojiye’ bakarak; kadının, toplumun hakikati neydi diye özellikle mitolojinin erkekleştirilmesi ile neye çevrildiği, hakikatin ne ile çarptırıldığı ya da içinin nasıl boşaltıldığını ele alarak başlıyoruz” diye konuştu. 
 
Kadınlar başlıkları ihtiyaca göre seçiyor
 
Jineolojî’nin ele aldığı çok sayıda konu olduğunu dile getiren Ceylan, bu konuların başında “Özgür-eş-yaşam”ın, daha sonra da “Feminist epistemoloji ve Jineolojî yaklaşımı”nın geldiğini belirtti. Bunların yanı sıra “Ontolojik yaklaşım” , “cinsiyette bakış ontoloji nasıl ele alınmalı” ve  “varlık meselesi” başlıklarının da dikkat çekici olduğunu aktaran Ceylan, “Cinsel politika’ yine çok önemli bir başlık. Cinsel politikanın dünden bugüne nasıl örgütlendiği, erkeğin lehine - kadının aleyhine nasıl kurgulandığı, kadın bedeni üzerinde düşününce anlamı ile nasıl şekillendiği, bu yönüyle de önemli bir başlık. Bu konular atölyenin ihtiyacına göre kadınların karar verdiği şekilde işliyor” şeklinde konuştu.
 
Kadının kendini bulma serüveni…
 
Jineolojî Atölyeleri’nin her yaştan ve her kesimden, farklı toplumsal statüden kadınların dikkatini çektiğini vurgulayan Ceylan, “Atölyeye bir kere katılan birinin atölye içerisindeki kurduğu bağ ile kadınlar arasındaki dayanışma ilişkisinde kendini bulduğunu ve hakikaten orada kendini hissettiğini görebiliyoruz. Temel tartışma başlıklarıyla da kurulan ilişki ile kendini bulma serüvenine başladığı bir yolculuk aynı zamanda” dedi. 
 
‘Her kadına hitap ediyor’
 
Ceylan ayrıca atölyelerin kadının kendi hakikatini keşfetmeye, toplumla arasında görünmezleşen bağı onarmaya, düşmanlaşan, ikili ilişki bağını onarma halinin de geliştiğini sözlerine ekledi. Ceylan, her kadına hitap eden mahalle ve üniversitelerde, farklı yaş grubu kadınlarla ortak atölyelerde yan yana gelerek çeşitli biçimlerde birçok çalışma yürüttüklerinin bilgisini de verdi. 
 
‘Günümüz ile tarih, mekânda örülüyor’
 
Atölye içeriğinin yalnızca teorik tartışma ile sınırlı kalmadığının altını çizen Ceylan, günümüz ile tarih arasında bağlar kurulduğunu ve mekânsal çalışmalar yapıldığını belirtti. Tarih bağlamında bir konu tartışırken konunun tarihi bir mekânda işlemenin daha etkileyici olabildiğini paylaşan Ceylan, “Her kadının kendi ile olan bağı, yolculuğu, kendini anlama, keşfetme sürecine dönük en büyük adımlardan biri oluyor” dedi.
 
‘Atölyeler her bir kadın için zihin açıyor’
 
Kadın perspektifinden bakan yaklaşım ile bütünleşerek, atölyelere katılımın nefes aldırıcı bir boyutta olduğuna dikkat çeken Ceylan, “Bize öğretilmeyen, üstü kapatılan, kaybedilen çokça bilgi var. En başından beri kadının kendi kimliğine sahip çıkması gerekiyor. Bu anlamı ile Jineolojî Atölyeleri her bir kadın için zihin açıyor. Çünkü her şeyin temelinde zihinsel değişim ve dönüşümü sağlama meselesi geçiyor. Yani bir şeylerin yaşamda değişmesini, farklılaşmasını istiyorsak, istemediğimiz gibi bir şeyler ilerliyorsa, bunun çok somut örnekleri kadının yaşamında zaten mevcut. Katledilmek, zulme maruz kalmak gibi örnekler çoğaltılabilir. Bunun bir inşa süreci olduğunu anlamak gerekiyor. Ve jineolojî bunu yaratan, söyleyen bir yerde duruyor” ifadelerini kullandı. 
 
İstanbul'un üç bölgesinde çeşitli ilçe, mahalle ve sokaklarda düzenlenen atölyelere emek veren Ceylan, tüm kadınlarını atölyelerine davet etti. 
 
Kadın hafızasına yoğun ilgi
 
Atölyelerin kendisine çok şey kattığını dile getiren katılımcılardan Güler Yılmaz da, kadınların maddi, manevi ve psikolojik açıdan baskı altında olduğunu ifade etti. Atölyelerin bu bakımdan oldukça önemli bir role sahip olduğunu kaydeden Güler, Jineolojî Atölyeleri'nin daima sürdürülmesi gerektiğini vurguladı. Atölyelerin kendileri açısından moral ve motivasyon kaynağı olduğunu da sözlerine ekleyen Güler, "Bizler, atölyelerin çeşitli etkinliklerle devam etmesini istiyoruz. Bu atölyelerde hafızamız tazeleniyor, geçmişe gidiyoruz. Bir araya gelip moral veriyoruz birbirimize de" sözleriyle hislerini paylaştı.
 
Atölyeler yaşamı sorgulatıyor
 
Bir diğer katılımcı Sinem Yıldırım da, atölyelerin kadınlara nefes aldırdığını ifade etti. Baskılanan kadınların atölye ile güçlendiğine dikkat çeken Sinem, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Atölyelerde bir araya gelmek bize mutluluk veriyor, tarihimizi unutmuyoruz. Geçmiş günleri hatırlıyoruz. Kadın, yaşamı boyunca erkek zihniyetine maruz kalıyor. Bu tarz atölyelerde kadınlarla bir araya geldiğimizde kendi yaşamımızı sorguluyoruz. Kadınlar sadece ev yaşamında hapis hayatı yaşamıyor, kadınlar her alanda gözaltında. Böyle atölyeler ile biraz da olsa nefes alabiliyoruz. Ve bazı olumsuzlukları unutabiliyoruz. Atölyelerde kendimizi tanıyoruz ve devam etmesini de istiyoruz. Çünkü kadının, annelerin metropol kentlerde yaşamı zor. Bir saat dahi olsa kendi yaşamımız için yaşıyoruz atölyelerde" ifadelerine yer verdi.
 
Kadın bilincini açığa çıkarıyor
 
Atölye katılımcılarından Eylem Çelik ise jineolojînin kadının öz ve cins bilincini açığa çıkarmasında önemli bir rol oynadığını vurguladı. Eylem jineolojîyi şu sözlerle anlattı: “Kadınlara ekoloji, doğa, cinsellik, sanat ve inanç gibi konularla bir bütünen yaşamın her alanında kadın bakış açısını ortaya koyan ve kadının kendi öz kimliğine sahip çıkması adına güç katan, destekleyen ve yol açan bir kurum. Kadın, doğanın ve toprağın bir özü, parçası olduğunu, bir mendil parçası ile dayanışma içerisinde olmayı, beş taş ile üretip eğlenme ve komünal yaşamı kapitalizmin dayattığı tüketme ve eğlence mantığının dışına çıktığının en büyük göstergesi. Bu da tabii ki Jineolojî Atölyeleri ve kadın bilinci ile açığa çıkan somut gerçekliğimizdir.”
 
‘Dayanışma kadın devrimini getirecektir!’
 
Günümüz itibariyle yalnızlaştırılan ve bireyselleştirilen kadınların bir arada olmasının kadınlara güç kattığına vurgu yapan Eylem, “Erkek ve eril bir sistemde, ötekileştirilen bir dünyada tüm kadınlarımızla bir araya gelip dayanışmayı, dayanışma çoğalmayı, çoğalma sahiplenmeyi, sahiplenme de kadın devrimini getirecektir” cümlelerini kullandı.