Kendini yaktığı iddia edilen tutuklunun beyin ölümü gerçekleşti

  • 11:10 28 Temmuz 2022
  • Güncel
Gülistan Dursun
 
İSTANBUL - Cezaevinde kendini yaktığı iddia edilerek, hastaneye götürülen tutuklu Ali Ataç’ın beyin ölümünün gerçekleştiği ortaya çıktı. Ali, beyin ölümünün gerçekleştiğinin öğrenilmesinin ardından tahliye edildi. Aile ve avukatı ise idarenin iddiasını şaibeli ve şüpheli görerek, karanlık yönlere işaret etti.
 
Metris Kapalı Cezaevi’nde 26 Haziran’da bulunduğu tek kişilik hücrede “ateş çıkarmak suretiyle intihar girişimi” iddiası ile jandarma tarafından Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirilen Ali Ataç’ın (20) 20 Temmuz’da beyin ölümünün gerçekleştiği ortaya çıktı. Ali’nin cezaevinden getirildiği sırada beyin ölümünün gerçekleştiği ihtimali üzerinde duruluyor.
 
Kendini yaktığı iddiası
 
Ali, 24 Haziran’da Avcılar’da adli bir vaka nedeniyle gözaltına alındı. Filizköy Polis Karakolu’nda alınan ifadesi ardından savcılığa çıkarılmak üzere Bakırköy Adliyesi’ne götürülen Ali, sevk edildiği Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ali, burada salgın gerekçesiyle tek kişilik hücrede tutuldu. Cezaevi idaresinin iddiasına göre 26 Haziran gece saat 02.00 sıralarında Ali kendini yaktı. Bunun üzerine Ali, aynı gece jandarma tarafından Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüldü.
 
Entübeden sonra tahliye 
 
Burada saat 03.00 sıralarında Acil Yanık Ünitesi’ne yatırılan Ali, saat 04.49'da Yanık Yoğun Bakım Ünitesi’ne sevk edildi. Burada muayenesi yapılan Ali’nin, “Birden fazla yerinde yanık ve tütün kullanımına bağlı zararlı kullanım” tanısı konuldu. Bunun yanı sıra Ali’nin yüz, boyun, her iki el ve üst ekstremitede yüzde 20 oranında ikinci ve üçüncü derecede yanıklar tespit edildi. Ali’ye dair epikriz raporlarına yansıyan bilgilere göre, 27 Haziran günü entübe edildi. Ali’nin yaşadığı durum ve entübe edilmiş olmasına rağmen ne cezaevi ne de hastane tarafından ailesine haber verilmedi. Ali hakkında 29 Haziran’da tahliye kararı verildi.
 
20 Temmuz’da beyin ölümü onaylandı
 
Öte yandan 20 Temmuz’da yapılan muayenede ise beyin cerrahisi, Ali’nin beyin ölümünün gerçekleştiğini onayladı. Aileye organ bağışı yapıp yapmayacakları yönünde talep iletilirken, aile isteği kabul etmedi. Bunun üzerine Ali’nin tedavisine devam edildi.
 
Beyin ölümü gerçekleşmiş halde mi getirildi?
 
Hastane, 19 gün sonra Ali’nin tutuklanmadan önce polise ve cezaevine numarasını verdiği Ali adındaki arkadaşını arayarak durumu aktardı. Bunun üzerine söz konusu kişi, Ali’nin abisi Mehmet Can Ataç’ı aradı. “Kardeşin hastanede ölmek üzere yetiş” şeklindeki aramanın ardından hastaneye gittiğini paylaşan Mehmet Can, doktorların kendisine, kardeşinin beyin ölümünün gerçekleşmiş bir şekilde hastaneye geldiği yönünde bilgi verdiğini aktardı. Doktorların kardeşinin hayata dönme şansının olmadığını söylediğini belirten Mehmet Can, “Doktorlara, beyin ölümünün nedenini sorduğumda, beynin oksijensiz kalmasını gösterdi. Aynı zamanda yanıkların ateş nedeniyle olma olasılığının yüksek olduğunu aktardılar. Ama Adli Tıp Kurumu’nda (ATK) net sonuçların çıkacağını söylediler” dedi.  
 
‘Yanıkların ateş yanığı olduğuna inanmıyorum’
 
Yanıkların ateşten kaynaklandığına ihtimal vermediğini dile getiren Mehmet Can, kardeşine işkence uygulandığı yönünde düşüncesini paylaştı. Çok sayıda ihmal olduğunu ifade eden Mehmet Can, “Bu devletin sorumluluğunda olan bir şeydir. Hapishanenin verdiği bilgiye göre ‘kendisi yatağını ateşe vermiş, kapıya dayanmış’ böyle kendilerini savunuyorlar. Kapılar normalde dışardan kapanıyor. İstediği kadar ranzayı koysa ufak bir şeyle hemen açar” diye kaydetti.  Her iki elinin de aynı yere kadar yandığını söyleyen Mehmet Can, kardeşinin kendini yaktığına inanmadığını belirtti. Mehmet Can, “Bir insan kendini yakmak istese sadece elleri yanmaz” diyerek şüphelerini belirtti.
 
‘Öldürüp hastaneye atmışlar’
 
“Çocuğu hapishanede öldürüp getirip, hastaneye atıyorlar” diyerek, tepkisini sürdüren Mehmet Can, cezaevi yönetiminin suçtan kurtulmak için kardeşi hakkında birkaç gün sonra tahliye kararı verdiğini kaydetti.  Devlet himayesi altında bulunan birinin bu tarz işkencelere maruz kalmaması gerektiğini aktaran Mehmet Can, “Maalesef yaşanılıyor. İşkence ve vahşet ile insanlar katlediliyor. Bu süreçte kanunen ne yapılması gerekiyorsa onu yapacağız. Ali için de şu anda bekliyoruz. Beyin ölümü gerçekleşmiş. Ölme ihtimali yüzde 99. Doktorların söylediğine göre, geri dönme ihtimali çok zor” diye kaydetti.
 
‘İhmaller çok’
 
Mehmet Can “Normalde bir insanı bulmak beş dakikalarını almıyordur. Kimliğine GBT’sine bakıldığı zaman hemen bulunabilir. Kardeşimizin bir suçu yok. Suçu olsa dahi bu devletin himayesinde bulunan bir insan. Devlet buna her şekilde kol kanat olması lazım. Devlet alabiliyorsa bunu sahip çıkması gerekiyor. Orası işkence yeri değil. Bu konuda ihmalleri çok. Bizim canımız yandı. Kimsenin canı yanmasın. Kardeşimin hakkını sonuna kadar savunacağız. Ve hapishanedeki işkencelere son verilmesini istiyoruz” dedi.
 
Kamu malına zarar vermekten ceza
 
Ali’nin yakın akrabası Nedim Ataç ise gözaltına alınma ve ardından tutuklanmaya giden sürece kadar aileye hiçbir şekilde haber verilmediği ve ölü olarak hastaneye getirildiğini belirterek, tepkisini dile getirdi. Daha sonra ise durumun anlaşılması üzerine tahliye edildiğini dile getiren Nedim, “Cezaevindeki bilgilere göre Ali yatağını ateşe verip kendine zarar vermiş. Ve yatağı yaktığı için 'kamu malına zarar vermekten' 4 bin lira ceza kesilmiş. Devlet bu çocuğu götürdü ve orada işkence yaptı. Doktorların söylediği gibi bu yanıklar ile bu çocuğun beyin ölümü gerçekleşmez. Yani çocuğu öldürmüşler ve götürüp hastaneye bırakmışlar. 20 yaşındaki bir genci götürüp orada işkence ile hastaneye atıyorlar. Böyle bir dünya yok” şeklinde tepkisini dile getirdi. Ali’nin vücudunda yer alan yanıklara da işaret eden Nedim, bu yanıkların yangın ya da ateş yanığına benzemediği ve elektrik çarpmasından şüphelendiklerini ifade etti. Ataç ayrıca doktorun onaylaması durumunda akrabasının hastaneden çıkaracaklarını ve naaşını memleketi olan Muş Varto’da bulunan Karameşe köyüne götüreceklerini belirtti.
 
‘Telaş içindeydiler’
 
Ali’nin durumu ardından cezaevi idaresinin hakkında soruşturma başlattığını ifade eden Avukat Murat Karakaş ise birçok ihmal ve karanlıkta kalan yönlerin olduğuna işaret etti. Kamera kayıtlarının ortaya çıkmasıyla birlikte çıktığı iddia edilen “yangının” çıkış ve müdahale saatinin yanı sıra hastaneye götürülme saatinin de ortaya çıkacağını belirten Murat, savcı ve cezaevi ile yaptığı görüşmelere işaret etti. En son Salı günü cezaevine gittiğini paylaşan Murat, cezaevinden kimsenin kendisi ile görüşmediğini söyledi. Murat, “Telaş içindeydiler. Bu nedenle şüphelerimiz daha da artı. Görüşmemeye gerekçe ise ‘yetkili kişiler yemekte veya falan toplantıda’ şeklinde oldu” şeklinde konuştu.
 
Lavabo ve ampul nasıl zarar gördü?
 
İdare tarafından tutulan tutanak ile açılan soruşturmada ise Ali’nin bulunduğu hücrenin yatağının yandığı, “lavabonun” ve “ampul” un zarar gördüğü iddiasının yer aldığını belirten Murat, idarenin iddia ettiği intihara dair şaibe ve şüphelerinin olduğunu dile getirdi. Murat, “Bunların aydınlatılması için hukuki yolları zorluyoruz. Birçok ihmal olduğu yönünde gözlemlerimiz oldu. Aydınlatılmayan belki de bilinçli olarak aydınlatılmak istenmeyen şeylerin ortaya çıkması için uğraş veriyoruz. Bu nedenle Ali’nin babası 20 Temmuz’da Muş Varto savcısı kanalıyla Bakırköy savcılığına suç duyurusunda bulundu. Soruşturma açıldı ve savcı vakaya dair cezaevinden varsa bilgi ve kamera görüntülerinin dosyaya sunulmasını istedi” dedi.  
 
‘Dosya ihmale açık’
 
Durumu trajedi olarak değerlendiren Murat, “Tecrübelerime dayanak ülkede cezaevi karnesinin iyi olmadığını söyleyebilirim. İşkenceler ve kötü şeyler oluyor. İnsan onuruna yakışmayan şeyler yaşanıyor. Doktor ile oturup sohbet ettim. Doktor, ‘getirildiği gün beyin ölümü gerçekleşmişti’ dedi. Hastanede heyet toplanarak buna karar veriyor. Bu dosyada ihmal çok açık” ifadelerini kullandı.