Hasta tutsak annesi: Sessizlik ölümdür

  • 09:04 20 Temmuz 2022
  • Güncel
 
Medya Üren
 
DİYARBAKIR - Cezaevlerindeki tecrit ve hasta tutsaklara ilişkin konuşan Behiye Sevim, tutsak oğlunun da hasta  olduğunu belirterek, tüm siyasi tutsakların bırakılmasını istedi. Yaşananları “zulüm” olarak değerlendiren Behiye, sessiz kalmanın ölüm olduğunu söyledi.  
 
Devletin 1990’lı yıllardaki savaş ve baskı politikalarından dolayı birçok aile toprağını terk ederek göç etmek zorunda kaldı. Baskı, göç, gözaltı, tutuklama, cezaevi kıskacında tutulan ailelerden biri de 2 çocuğu PKK’de yaşamını yitiren 2 çocuğu da tutsak olan Behiye Sevim. 
 
1925 yılında Mardin’in Savur ilçesine bağlı Cirnik köyünde dünyaya gelen Behiye, 1993 yılında devletin baskılarından dolayı ailesi ile birlikte Diyarbakır’ın Bismil ilçesine göç etti. Büyük zorluklar içerisinde büyüttüğü 11 çocuğundan 2'si PKK’ye katıldıktan sonra yaşamını  yitiren Behiye’nin 2 çocuğu da tutuklandı. Çocuklarından biri 13 yıl cezaevinde kaldıktan sonra bırakıldı. Behiye'nin müebbet hapis cezası verilen hasta tutsak oğlu Özgür Sevim ise hala Trabzon Beşikdüzü T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuluyor. Devletin baskılarına karşı direnerek yaşamını sürdüren Behiye, yüz yüze kaldıkları saldırı, baskı, cezaevlerini ve tecridi anlattı.
 
'Devletin kirli yüzünü 90'larda gördük'
 
Kimliklerine ve topraklarına yönelik süreklileşen bir saldırı olduğunu dile getiren Behiye, “Devletin baskıcı ve kirli yüzünü 90’lı yıllarda çok açık şekilde gördük. Her güne askerlerin baskın ve hakaretleri ile uyanıyorduk. Bırakalım işlerimizi yapmayı, nefes almamıza, yaşamamıza bile izin vermiyorlardı. Büyük bir baskı ve zulüm vardı. O dönemde bir komşumuz vardı ve evlerinde engelli olanlar vardı. Askerler evlerini ateşe verdi, köylüler zar zor engelli olanları kurtardı. Böyle bir zulüm görülmemişti. Bize karşı o kadar öfkelilerdi ki canlı canlı yakma girişiminde bulunuyorlardı. Mecburen toprağımızı terk ettik. Çocuklarımız bu zulüm altında büyüdü. Ben Kürt’üm, çocuklarımı kendi dil ve kültürümüzle büyüttüm. Onlara asla kin ve nefret aşılamadım. Ancak askerler direkt devletin gerçek yüzünü gösteriyordu. Ben çocuklarıma zulme karşı durmayı öğrettim. 2 çocuğum gördükleri zulümden dolayı dağa gitti. Orada özgürlük için yaşamlarını yitirdiler. Ben 2 şehit annesiyim ve bununla gurur duyuyorum” sözlerine yer verdi.
 
‘Sessizlik ölümdür’
 
Çocukları dağa gittikten sonra baskıların daha da arttığını söyleyen Behiye, 2 çocuğunun ise tutsak olduğunu ekledi. Behiye, “Birisi 13 yıl cezaevinde kaldıktan sonra bırakıldı. Özgür’e de müebbet hapis cezası verildi. Özgür aynı zamanda hasta tutsaklardan birisi. Durumu giderek ağırlaşıyor. Tutuklanmaları, tecrit edilmeleri yetmiyormuş gibi bir de onları sürgün ediyorlar. Ailelerden uzak yerlere gönderiyorlar. Ben kendim de hastayım ve hasta olan oğlumu göremiyorum. Bu da 90’lı yıllarla bugün arasında bir fark olmadığını gösteriyor. Önceleri gizliden katlediyorlardı, bugün ise cezaevlerinde açıkça katlediyorlar. Zulüm ve baskıları bitmiyor ama biz de ne kadar sessiz kalırsak bu zulüm bitmez” ifadelerini kullandı. 
 
Artık yeter!
 
Ermenilere yönelik geçmişte yaşanan katliamları hatırlatan Behiye, “O zamanlar da Ermenilerle ve Kürtler arasında bir fark yok diyorlardı. Ermenileri katliamdan geçirdiler şimdi sıra bizde. Bu bize neyi gösteriyor? Eğer zulme sessiz kalırsak sıra bize de gelir. Artık yeter, sessiz kalmayalım. Uykudan uyanalım” diye konuştu. 
 
‘Tecrit Kürtlere saldırıdır’
 
Kürt olmak dışında “suçları” olmadığını belirten Behiye şöyle dedi: “Toprağımız, dilimiz ve kültürümüz için direnmek onurdur. Bunun için binlerce Kürt cezaevlerinde. Başta da Sayın Abdullah Öcalan ağır bir tecrit altına tutuluyor. Bu tecrit Kürt halkının ve kadınların iradelerini ortadan kaldırmak için bir yöntem olarak uygulanıyor. Bu yüzden sessizlik ölümdür. Herkes bunu iyi bilmeli ve yaşananları iyi anlamalı. Onursuz bir yaşamdansa onurlu bir ölüm daha iyidir.”
 
'Kimliğimizi korumak görevimizdir'
 
“Biz her şeyden önce Kürt’üz” diyen Behiye, “Eğer birileri bizden, dilimizden, kültürümüzden, varlığımızdan rahatsız ise onları Allaha havale ediyorum, hesabı ona sorsunlar. Her ulus gibi bizim de kimliğimizi korumamız kutsal bir şeydir ve görevimizdir. Kimse Kürtleri bu konuda yargılayamaz ve bunun için zulüm edemez. Biz de çocuklarımızla birlikte sanki cezaevindeyiz. Bir annenin çocuğundan uzak yaşaması nasıldır sadece biz biliyoruz. Bize ve çocuklarımıza yaşatılanlar zulümdür ve kabul edilemez. Ne savaşları savaş ne de yaklaşımları. İnsanlığı, İslamiyeti gelsinler biz onlara öğretelim, bizden öğrensinler” şeklinde konuştu.
 
‘Barış istiyoruz’
 
Son olarak tecrit politikalarına vurgu yapan Behiye, “Tecridi kırmamız gerekiyor. Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürleşmesi ile biz de özgürleşebiliriz. Davamıza sahip çıkmalıyız. Cezaevleri ölüm evlerine çevrilmiş durumda.  Başta hasta tutsaklar olmak üzere tüm siyasi tutsaklar bırakılmalı. Bizler var olan zulme rağmen savaş istemiyoruz ve barışı savunuyoruz” dedi.