'Türkiye çöktürme planı ile KDP de savaş politikasıyla kaybedecek'

  • 09:05 20 Nisan 2022
  • Güncel
Derya Ren
 
DİYARBAKIR - TSK'nin KDP ile beraber Federe Kürdistan Bölgesi'ne yönelik saldırılarını değerlendiren DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, saldırıların Türkiye ile Federe Bölgesi Yönetimi'nin görüşmeleri sonrası yapıldığına dikkat çekerek, " Nasıl ki Türk devleti çöktürme planı ile kaybettiyse, KDP'de kaybedecektir. Bununla beraber Kürt halkı tüm bu saldırılara rağmen kendi birliğini oluşturacaktır" dedi. 
 
 TSK, 23 Nisan 2021 yılında Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) desteğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırı başlatmıştı. Saldırılar esnasında kimi kaynaklara göre, TSK’nin bölgede kimyasal silah kullandığı öne sürülürken, birçok savaş suçu işlediğine dair raporlar hazırlanmıştı. 
 
TSK’nin saldırıları yine KDP’nin desteğiyle 14 Nisan’da Zap, Metîna ve Avaşîn’e yönelik savaş uçakları ve obüslerle bombalanmaya devam ediyor. KDP’nin de fiili olarak yer aldığı saldırılar Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik de devam ediyor. Türkiye’ye bağlı paramiliter gruplarla beraber TSK, Til Temir’e bağlı Til Şinan ve Asûran, Efrîn’in Şera ilçesine bağlı Şêwarxa ve Kela Şêwarxa köyleri ile Şêrawa’nın Bênê köyüne hava saldırısı gerçekleştirdi. Öte yandan Irak ordusu ise Şengal’de Geliyê Şîlo ile Sikêniye köyü alanlarında bulunan YBŞ ve YJŞ noktalarına yönelik saldırı gerçekleştirdi, saldırılarla beraber çatışma yaşandı. 
 
Öte yandan Federe Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani’nin 16 Nisan günü Türkiye’ye gelerek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmesinin ardından Maxmur’un da aralarında bulunduğu Kürdistan bölgesi kentlerine ve Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik saldırıların yeniden başlaması dikkat çekti. 
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, tüm bu gelişmelerle beraber devam eden saldırılara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Saldırılar ile statü yok edilmek isteniyor’
 
Kürtlere yönelik saldırıların sadece AKP-MHP iktidarı döneminde gerçekleşmediğini, bu saldırıların 100 yıldır devam eden savaş politikasının bir parçası olduğunu söyleyen Saliha, “Türkiye’nin son bir yıldır Başûrê Kürdistan’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılar ile beraber oradaki statüyü yok etmek istiyor. Orda bulunan bölgeyi kendine bağlamak istiyor. Yapılan saldırılar ve bölgede yaşanan sessizlik bu durumu gösteriyor. Bunun nedeni ise her iki taraf arasında yapılan antlaşmalar ve görüşmelerden anlaşılıyor. Federe Kürdistan Bölgesi’nin elde ettiği kazanımlar Barzanî ve KDP ile elde edilmedi. Büyük bedeller ile o statü elde edildi” dedi.
 
‘Saldırılara diğer devletler de ortak’ 
 
TSK’nin 23 Nisan 2021 yılından bu yana sürdürdüğü saldırıları hatırlatan Saliha, “Türkiye yaptığı saldırılara PKK’yi bahane gösteriyor. Ancak biz biliyoruz ki 2017 yılında yapılan bağımsızlık referandumu sırasında Türk devletinin yaklaşımını gördük. Bununla beraber AKP’nin küçük ortağının Kerkük başta olmak üzere Başûr kentlerini Türkiye’nin kenti gibi görmesi de bunun bir parçasıdır. Bu durumda Türkiye’nin dört parça Kürdistan’a yönelik olan kolonyalist politikalarının bir göstergesidir. Kürt halkına yönelik olan düşmanlık politikasının da bir parçasıdır. Kürt halkına yönelik olan düşmanlık politikasının zirvesini AKP ve MHP’nin yapığı ortaklık ile gerçekleştiriliyor. Türkiye’nin gerçekleştirdiği saldırıları tek başına yaptığını söyleyemeyiz. Çünkü bölgede bulunan ülkeler başta olmak üzere hegemon devletlerinde içinde yer aldığını ve ortak olduğunu biliyoruz. Başûr’da bulunan hava üsleri ve MİT’in oraya konumlanması bunun bir göstergesidir” diye kaydetti.
 
’80 ve 90’lı yılların politikaları şu an da uygulanıyor’
 
“Önceki dönemlerde de saldırılara destek ve ortak olduğunu biliyorduk. Ancak bu süreçte baktığımızda bu saldırıların alenen ortak yapıldığını görmekteyiz” diyen Saliha, gelinen aşamada AKP-MHP ve KDP’nin ortaklığının açık bir şekilde görüldüğünü belirtti. 2 Şubat’ta Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı görüşmelerin hemen ardından Maxmur, Şengal ve Dêrîk’e yönelik gerçekleştirilen hava saldırısını anımsatan Saliha, “Son günlerde yapılan görüşmelerin ardından saldırıların başlaması da bunun bir parçasıdır. Nasıl ki 80 ve 90’lı yıllarda Bakûrê Kürdistan, kolonyalist politikalar ile boşaltıldıysa, bugün görüyoruz ki aynı politika ile Başûr’un köyleri de boşaltılıyor. Bu süreçte de Başûr ve Bakûr’da aynı politikalar ile ormanlar yakılırken, Şırnak valisi ve Hewler valisinin birlikte görüşme yaptığını biliyoruz. Bu durumu Kürt halkı çok iyi değerlendiriyor ve görüyor” sözleriyle devam etti.   
 
‘KDP’nin Türkiye ile ortaklığı kabul edilemez’
 
Federe Kürdistan Bölgesi’nin kazanımının bölgedeki Kürtlerin elde ettiği kazanım olduğunu vurgulayan Saliha, şu sözleri kullandı: “Herkesin bu bilinçle yaklaşması gerekiyor. Türkiye’nin eliyle Maxmur boşaltılmaya çalışılıyor. Öte yandan 3 yıla yakındır Maxmur ambargo altında. Maxmur’da yaşayan halk 90’lı yıllarda Türkiye’nin zulmüne karşı oraya gitmiş ve kendi halkının yanında olduklarını dile getirmişlerdir. Ancak Maxmur’un kez bombalandığını biliyoruz. Bununla beraber Maxmur Birleşmiş Milletler’in (BM) savunması altındadır. Ama BM’nin saldırlar karşısında sessiz kaldığı görülüyor. 9 Ekim 2021 yılında Bağdat ve Hewler arasında Şengal Antlaşması imzalandı. Bütün bu durumlar bize özgür Kürt istemediklerini gösteriyor. Yüz yıldır Türkiye, Irak, İran ve Suriye’nin Kürtlere yönelik politikalarını biliyoruz. Ancak Kürtlerin kazanımlarını savunduğunu söyleyen bir partinin tüm bu saldırı politikalarına yaptığı ortaklık kabul edilemez.
 
‘Başûr’un her yeri MİT tarafından kontrol ediliyor’
 
Tüm bu saldırı politikalarına karşı birlik olmak ve elde edilen haklara sahip çıkmak gerekiyor. Mesrur Barzani ve AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son yaptığı görüşmede nasıl bir oturma biçiminin olduğunu gördük. Tabi ki de devletler ile görüşmeler yapılır ancak bulunduğun konum gereği oturma biçimi olur. Ama o görüşmede öne çıkan fotoğrafta, Federe Kürdistan Bölgesi’nin bayrağının salonda bulunmadığını gördük. Bu olumlu bir şey değildir, aksine bizi yaralayan bir durumdur. Federe Kürdistan Bölgesi’nin varlığı Kürdistani bir kazanımdır. Ticaret amaçlı bir araya geldikleri söylenmişti; ancak Mesrur Barzani’nin karşısında Hakan Fidan’ın oturduğunu gördük. Ever ortada bir ticaret var ama bu ticaret MİT’in güçlenmesi için yapılıyor. Şu an bakıyoruz Başûr’un her yeri MİT tarafından kontrol ediliyor.”
 
‘Politikalar farklı işleniyor’
 
Saliha, Türkiye’de yaşanan kriz ve kaosların aynı şekilde Federe Kürdistan Bölgesi’nde yaşandığına işaret ederek, “Her iki yerde yönetimde olanların zihniyetleri aynıdır. Barzani ailesinin mal varlığı medyaya yansıdı. Amerika, Arap devletleri ve Türkiye’de servet sahibi olduğu ortaya çıktı ama bunun yanında Başûr halkının nasıl bir durumda olduğunu ve memurların maaşını veremeyecek noktada olduğunu görüyoruz. AKP-MHP iktidarının kendisini ve saray çevresini düşündüğünü söylüyorsak, aynı şekilde KDP’nin de kendi ailesini ve çevresini düşündüğünü görüyoruz. Nasıl ki 100 yıl önce Kürtler Lozan Antlaşması ile yok sayıldıysa bugün de farklı biçimde işleniyor. Ancak bugün Kürtleri parçalayarak saldırılarını devam ettirmek istiyorlar” ifadelerini kullandı.
 
'KDP'nin tutumu birliği savunmak değildir'
 
AKP-MHP iktidarının halka söyleyecek bir şeyinin kalmadığını kaydeden Saliha, Türkiye’de bir seçim sürecinin yaklaştığına değindi. Saliha, “İktidar da biliyor ki kaybetmiştir. Ancak Kürt halkı için hazırlanan çöktürme planının altında kendilerinin kaldığını ve bitme noktasına geldiğini gördük. Kürt halkı tüm bu saldırılara karşı duracaktır ve kınayacaktır. Öte yandan Başûr halkının yaşananlara karşı ses çıkarması gerekiyor. Elde edilen kazanımlar, halkların kazanımlarıdır. Kürt halkı KDP olmadan da kendi ulusal birliğini inşa edebilirler. Newroz bunun en büyük örneğidir. Öte yandan Efrîn, Kobanê'de böyledir. Kürt halkı kazanımları için savaşıyor. Nasıl ki Türk devleti çöktürme planı ile kaybettiyse, KDP'de kaybedecektir. Bununla beraber Kürt halkı tüm bu saldırılara rağmen kendi birliğini oluşturacaktır. KDP'nin tutumu birliği savunmak değildir, kendi çıkarlarını korumaktır" diye konuştu.