Ebru Günay: Tecride karşı mücadele demokrasi mücadelesidir

  • 11:05 7 Nisan 2022
  • Güncel
ANKARA - HDP Sözcüsü Ebru Günay, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecride işaret ederek, “Sayın Öcalan’ın devreye girmesiyle sadece Kürt sorununun çözüm ihtimali büyümeyecek aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşme ihtimali de büyüyecek. Bu nedenle tecrit karşıtı mücadele aynı zamanda Türkiye’nin demokratik geleceği için de mücadeledir” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin Genel Merkez binasında düzenlediği haftalık basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. 
AKP’nin İmralı politikası
 
Toplumsal sorunların ve ekonomik krizin giderek derinleştiğini söyleyen Ebru, sorunların derinleştikçe iktidarın topluma karşı saldırılarını arttırdığına vurgu yaptı. Ebru, “Nerede bir çözüm önerisi, iradesi varsa oraya saldırıyor orayı bastırıyor ve çözüm imkanını ortadan kaldırmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Bunun en bariz örneğini bizler AKP’nin İmralı politikalarında yıllardır görüyoruz. Sayın Öcalan devreye girdiğinde çözümünün, barış ihtimalinin güçlendiğini herkes çok iyi biliyor. AKP-MHP iktidarı da barış ihtimalini, çözümü kendi iktidarları için tehdit olarak görüyorlar. Bu çözüm iradesine ise tecrit ve savaş politikalarında ısrar ederek cevap veriyorlar. Tek dertleri iktidarlarını korumak. Bunun için de ülke batarsa batsın havasındalar. Savaş politikalarını derinleştirerek çözümsüzlüğü kalıcı hale getirmeye çalışıyorlar” dedi. 
 
‘Milyonlar adresin İmralı olduğunu yineledi’
 
Ancak halkların İktidarın bütün çözümsüzlük politikalarına karşı her yerde ve fırsatta çözüm ve barış sesini Newroz alanlarında yükselttiğine dikkat çeken Ebru, “Halk İmralı kapılarının açılmasını istedi. Kürt sorunun çözümünde de tek adresin Sayın Öcalan olduğunu milyonlar Newroz alanda dile getirdi. İktidar ne yaptı milyonların taleplerin duymak ve buna cevap vermek yerine tecrit ve savaş politikalarında ısrar ediyor” dedi. 
 
‘İmralı kapıları açılıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz’
 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmek amacıyla yapılan başvuruların “disiplin cezası” gerekçesiyle reddedildiğini anımsatan Ebru, 4 Nisan’da Abdullah Öcalan’ın 73’ncü yaş günü için Amara’ya gitmek isteyen yüzlerce kişinin engellediğini de sözlerine ekledi.  Derinleşen tecrit politikalarının Türkiye’yi çözümden uzaklaştırdığı gibi yaşanan krizleri de derinleştirdiğini belirten Ebru, “ Yoksulluğu, emek sömürü başta olmak bütün sorunları derinleştiriyor. Sayın Öcalan’ın devreye girmesiyle sadece Kürt sorunun çözüm ihtimali büyümeyecek aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşme ihtimali de büyüyecek. Bu nedenle tecrit karşıtı mücadele Türkiye’nin demokratik geleceği için de mücadeledir. Kürt halkı her koşulda çözüm ve barış politikaları için mücadele ediyor, barış gelinceye ve İmralı kapıları açılıncaya kadar mücadele etmeye elbette devam edecektir. Bu aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesi için önemli bir süreçtir ve bunun için mücadele edecektir. Bizler de onlarla birlikte Türkiye'nin demokratikleşmesi barış ve çözüm için mücadeleye devam edeceğiz” diye belirtti.
 
Kobanê Davası: Kumpas çeteleye ihale edilmiş
 
Kobanî Kumpas Davası’nın devam ettiğini anımsatan Ebru, her duruşmada onlarca oturum gerçekleştirildiğini ve her oturumda yeni kumpas ve hukuksuzlukların ortaya çıktığını vurguladı. Ebru, “Büyük bir kısmı da Atadededeler çetesi operasyonunda gözaltına alınan ve şimdi ev hapsinde olan Bahtiyar Çolak başkanlığında yürütülen oturumlardı. Çete üyesi olmakla suçlanan Bahtiyar Çolak rehin arkadaşlarımız hakkında onlarca kez tutuk devam kararı verdi. Duruşmaları yönetirken asıp kesiyordu, arkadaşlarımıza parmak sallıyordu işte gücünü hangi çeteden ve karanlık güçten aldığı ortaya çıktı. Duruşma salonlarındaki pervasızlığını ve kendini bilmezliğin sebebi çetelerle kurduğu bağlarmış. Şimdi anlıyoruz ki kumpasın sürdürülmesi bir çeteye ihale edilmiş şimdi de mahkeme heyeti aynı yöntemlerle duruşmayı yönetmeye çalışıyor. Çünkü Bahtiyar Çolak’la çalıştılar diğer üyeler aynı yöntemlerle ve kumpaslarla devam ettirmeye çalışıyorlar” ifadelerini kullandı. 
 
Kumpasın emniyet koridorlarında organize edildiği belgelendi 
 
Ebru’nun konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Duruşmalar esnasında sevgili Figen Yüksekdağ’ın da dediği gibi ‘sizin karşınızda siyasi iktidarın alt etmeye çalıştığı siyasi rakipler var, biz sadece mahkeme salonlarında değiliz milyonların içerisindeyiz. Bir siyasi rant meyvesine dönüştüremezsiniz bu davayı’ Bizlerde arkadaşlarımız gibi bu davanın bir siyasi rant meyvesine dönüştürülmesine müsaade etmeyeceğiz kumpaslarını her koşullarda ifade etmeye ve yargılamaya devam edeceğiz. Günlerde davayı dayandıkları tanıklar arkadaşlarımızın savunmaları alınmadan dinlenmeye devam ediliyor olmayan deliller üretilmeye çalışılıyor. Yalanlarla oluşturulmaya çalışılıyor. Kumpasın dayanağı haline getirilen ifadelerden biri Antalya Emniyet Müdürlüğü’nde nasıl kumpaslarla belge oluşturulduğunu anlattı. Bir kez daha kumpasın emniyet koridorlarında organize edildiği belgelendi. Heyet kumpası araştırmak yerine kumpas belgelerinin altında imzası olan memurlar hakkında suç duyurusunda bulunmak yerine tanıkları yönlendirmeye çalışarak kumpaslara ortak olmaya devam ediyor ve kumpaslarla yargılama yapmaya çalışıyor. Sevgili Gültan Kışanak’ın söylediği gibi ‘bu dosyada tamamen belli odakların talimatlarıyla yalan beyanlar üzerine kurulu bir kumpas davasıdır. Emniyet teşkilatının hasta ve yaşlı bir insanı kullandığı trajedilerine ve o insanın söylemediği şeylerin dosyaya konulduğuna şahit olunmuştur bu salonda.’
 
Arkadaşlarımızın tavrı direniş tarihi olarak yazılmaya devam ediyor
 
Her duruşmada demokratik yollarla baş edemedikleri partimize emniyet ve yargı yoluyla nasıl kumpas kurduklarının acziyetinin belgesine dönüştürüldü. Öyle bir çaresizlik ki Gültan Kışanak için Figen Yüksekdağ için Selahattin Demirtaş için tutuklama gerekçesi yapılan tuzak kurularak alınan ifadeleri sormaya dahi utandılar duruşma salonunda. İşte, böyle bir ortamda adil yargılama ilkesinden bahsetmek mümkün değil böyle bir ortamda ancak ve ancak kumpastan, tuzaktan, çetevari yöntemlerle yürütülen duruşmalardan söz edilebilir. Bu koşullarda yapılan yargılamadan, çete üyeleriyle ilişkileri olan mahkeme heyetinden adil bir yargılama beklemiyoruz. Bu yargılama sisteminden elbetteki güvenmiyoruz. Dava tarihi bir hukuk lekesi ve kara leke olarak geçti. Ama arkadaşlarımızın duruşma salonlarındaki tavrı da bir direniş tarihi olarak yazılmaya devam ediliyor. 
 
AKP vatandaşın aşına göz koyuyor 
 
Bu sistem devletin yönetimi değil toplumun akli melekelerini artık hedef alıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen gün yaptığı açıklamada ‘fahiş kazanç peşinde koşanlarla mücadelemizi sürdürüyoruz fiyatlar konusunda vatandaşımızın aşına, ekmeğine göz dikenlere acımayacağız’ dedi. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz sebeptir enflasyon neticedir söylemiyle girdiği ekonomiyi çökertme yolundaki AKP Genel Başkanına acımayacağını söylüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan faizi düşürdükçe hem reel faizi hem de enflasyonu artıran AKP Genel Başkanına kızıyor. Çünkü bu ülkede fahiş kazanç sağlayan AKP’lilerdir. Vatandaşın aşına göz koyan ise AKP yandaşlarıdır. 
 
10 yılda Ramazan pidesi 70 gram küçüldü fiyatı 5 kat arttı
 
AKP Genel Başkanına soruyoruz. Erdoğan’a soruyoruz. İstanbul’da 2012’de 400 gramı 1,5 liradan satılan ramazan pidesi bugün 330 gram ve 6 lira oldu. Yani sadece 10 yılda ramazan pidesi 70 gram küçüldü fiyatı 5 kat arttı. Bunun sorumlusu buğday temin edemeyen uncu mu, un temin edemeyen fırıncı mı, yoksa ben ekonomistim diyen AKP Genel başkanı Erdoğan mı? Asgari ücret 2825 TL iken 535 kilo toz şeker alabiliyorduk şimdi asgari 4253 TL oldu ama sadece 235 kilo toz şeker alınabiliyor. Yani asgari ücretteki yüzde 60’a yakın kaybın sorumlusu asgari ücretli emekçi mi yoksa şahlanıyoruz diyen AKP mi? AKP Genel Başkanı yeni ekonomik modeli ile dünyaya örnek olacağız dedi bunun temelinde daha çok ihracat vardı. Aradan çok değil 3-4 ay geçti, bir baktık ki Ocak ve Şubat ayları için 2021 yılında 6,4 milyar dolar olan dış ticaret açığa 2022 yılının ilk 2 ayında 18,1 milyar dolara çıkmış. Yani, model çöktü açık 3 kat arttı. Buradan Türkiye’ye soruyoruz modeli üreten mi suçlu, üretici mi suçlu. Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin atanmasının üzerinden 4 ay geçmesine rağmen hissedarı olduğu şirkette görev almaya devam ediyor. Ticari sicil gazetesine göre nebatinin hali hazırda İstanbul’da kurulu olan BM mağazacılık şirketinde hisseleri var. Şimdi soruyoruz kim çalıp çırpıyor kim haksız kazanç sağlıyor. 
 
Saray’da mesai yürüttüğü kişilere sorsun
 
Geçtiğimiz gün 77 yaşında çalışmak zorunda olan ve inşaat bekçiliği yapan Hikmet Sungur Kayseri Melikgazi’de inşaatın asansör boşluğuna düşerek hayatını kaybetti. OHAL’i bile sermaye için ilan ettik diyen AKP Genel Başkanı Erdoğan mı suçlu, işçi cinayetlerine son verelim diyen milyonlar mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan eğer birilerine acımayacak ise ona adres gösterelim. Saray’da mesai yürüttüğü kişilere sorsun, kaç maaş alıyorsunuz diye. O zaman acımaması gereken insanlar ortaya çıkar. Birden fazla maaş alana yetim hakkı için acımasın. Cumhurbaşkanı Erdoğan önce AKP Genel Başkanı Erdoğan’a acımasın çünkü onun politikası neticesinde çünkü bugün Türkiye’de işçiler Avrupa’nın en ucuz alın terini döküyor. Avrupa'da emeği saat ücreti 28,6 euro iken Türkiye’de 3,7 euro oldu.
 
Suçluyu ve sorumluyu uzakta aramayın
 
Bin bir masraf ve emekle yetişen gençler adalet  bir sistemde okuyor emek harcıyor ve üniversite kazanıyor üniversiteleri bittiğinde eğer şanslı iseler iş bulabiliyor ve sonra da Avrupa'nın en ucuz iş gücü oluyorlar. Erdoğan diyor ki gençlere fırsat buldukça yurtdışına gidip gezin. Zannediyor ki herkes kendi çocukları gibi Amerika'da özel okul okudu, yatlar katlar alabildi. Bırakın gezme hayalini ülke içerisinde bile gezme hayali kuramıyorken açlığa, yoksulluğa ve sefalete alışmamızı bekliyor iktidar. Bu da yetmiyor bu kötü durumdan utanmadan, sıkılmadan, herkesi sorumlu tutmaya hayali suçlular bulmaya çalışıyorlar. Suçluyu ve sorumluyu uzakta aramayın Erdoğan ve ekibinin aynaya bakması yeterlidir. Siz suçluyu uzakta aramaya devam etseniz de bizler de size ayna tutmaya ve her fırsatta suçlu ve sorumlu olduğunuzu söylemekten geri durmayacağız. 
 
KDV’yi kaldırın ÖTV’yi hayatımızdan çıkarın
 
Bu hayat pahalılığı devam ederken bunun her alanda yansıması var. Son olarak Eczacılar Odası çağrı yaptı ilaçlar üzerindeki KDV’nin kaldırılması için. Ben de buradan bir kez daha çağrılarını tekrar ediyorum. Meclis bir an önce toplanarak ilaç gibi temel ihtiyaçlarda KDV’yi kaldırmalı ve ÖTV’yi hayatımızdan çıkarmak için çalışmaya başlamalıdır. Herkes yakından takip etti enflasyon sonuçları da açıklandı. TÜİK verilerine göre 2022 Mart ayında bir önceki aya göre yüzde 5,46 b.ir önceki yılın aynı ayına göre ise yüzde 61,14 olarak hesapladı. Ama bağımsız kuruluş olan ENAG’a göre ise tüketici fiyat endeksinin son 12 aylık artışı ise yüzde 142,60 olarak gerçekleşti. Bugüne kadar enflasyonun en yüksek olduğu dönem yüzde 65 ile Mart 2002 idi bu rakamlara göre yıllık enflasyon son 20 yılın en yüksek noktasına ulaştı. AKP’nin vesayeti ile halkın gerçekleri arasındaki bu fark yüzde 85. Yani domatesin patatesin tane ile çift haneli rakamlarla satıldığı bir çöküş ve kriz halini yaşayan iktidar miadını doldurmuştur. İktidar istihdam yerine işsizlik, büyüme yerine ekonomide daralma yaratıyor. Refah yerine geçim derdi, maaş zamları yerine bütün tüketim mallarına sürekli neredeyse saatlik zamlarla işçi ve emekçinin boğazına göz dikmeye devam ediyor.”