Ayşe Acar Başaran’dan ‘kadın ittifakı’ çağrısı

  • 11:09 1 Nisan 2022
  • Güncel
ANKARA - Kadınlara barış ve kadın ittifakını hep beraber ortak zeminde konuşma çağrısında bulunan HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, “Kadınların kurduğu ittifak, bu savaş ve erkek ittifaklarının karşısında kazanacak” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, partisinin Genel Merkez binasında kadın gündeminde dair gelişmeleri değerlendirdi.
 
‘Barikatlar tek tek aşıldı’
 
Coşkulu geçen 8 Mart ve Newroz kutlamalarına değinerek sözlerine başlayan Ayşe, “Bence hala Türkiye toplumu da, iktidar da muhalefet de hem 8 Mart hem de Newroz’da çıkan mesajları değerlendirmeye devam ediyor. 8 Mart’ta Erkek egemen iktidarın uygulamış olduğu politikalar nedeniyle kadınların her gün şiddete uğradığı, kırım boyutuna gelen bu saldırılara karşı kadınların geleceklerini, yaşamlarını, bedenlerini savunmak için mücadeleden vazgeçmeyeceklerini; farklılıklarıyla, dilleriyle, duruşlarıyla bütün engellere rağmen barikatları tek tek aşarak 8 Mart meydanlarını doldurarak ortaya koydular” dedi. 
 
‘En net mesaj sayın Öcalan’a yönelik mesajdı’
 
8 Mart’ta iktidarın bütün engelleme çabaları ve zayıflatma eğilimlerine rağmen Diyarbakır, İstanbul, Şırnak, Van, Adana, Mersin, Türkiye ve Kürt illerinin dört bir yanında genç ,kadın, yaşlı, çocuk milyonların alanları doldurduğuna dikkat çeken Ayşe, “Bizce çok net mesajlar verdiler. Alanları dolduranlar, Kürt sorunun çözüm yönetimi ve adresi, uygulanan baskı politikalarına karşın geri adım atmayacaklarını bir kez daha duruşlarıyla attıkları sloganlar ve renkleriyle ifade etmiş oldular. Bu ortaya çıkan tablodan sonra herkesin bir kez daha durup düşünmesi ve değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Newroz alanlarında ortaya çıkan en net mesaj, tecride karşı mücadele bir an için durmayacak, Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yollarla çözümünün adresi İmralı ve Sayın Öcalan’dır, mesajıydı” diye belirtti. 
 
Aysel Tuğluk’un serbest bırakılması çağrısı 
 
Cezaevlerindeki uygulamalara karşı da net mesajlar verildiğini vurgulayan Ayşe, “Bugün Türkiye cezaevlerinde her gün Adli Tıp Kurumu’nun düşmanca politikaları nedeniyle politik bir tavır takınması nedeniyle cenazeler çıkmaya devam ediyor. Halen Aysel Tuğluk hastalığı devam etmesine rağmen bu düşman politikalarının bir sonucu olarak cezaevinde tutulmaya devam ediyor ve hastalığının ilerlemesine sebep olunuyor. Bunun nedeni iktidarın politikalarıdır. Cezaevlerinde yürütülen tecrit politikalarına, hasta tutsaklar üzerindeki düşmanca politikalara derhal son verilmesi gerekiyor” diye konuştu. 
 
2022 yılının ilk 2 ayında 49 kadın katledildi
 
2022 yılının ilk 2 ayında 49 kadının erkek şiddeti sonucunda katledildiğini anımsatan Ayşe, yine 49 kadının şüpheli şekilde yaşamını yitirdiğini hatırlattı. Son üç ayda 8 kadının balkonlardan düşerek yaşamını yitirdiğini söyleyen Ayşe, “ İstanbul Kağıthane'de 4 gündür kayıp olan ve aranan, bizim de bulunması için çok çaba sarf ettiğimiz 26 yaşındaki Seher Akkoyun, şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Van Muradiye’de intihar ettiği öne sürülen ağır yaralı olarak yoğun bakımda tedavisi devam eden Sinem Dinçer maalesef bu süreçte yaşamını yitirdi. Yine sistematik işkence gören ve yaşamını yitiren Melek Karaaslan’ın davasının gerekçeli kararı açıklandı. Ve yine ATK, tıpkı hasta tutsaklarda olduğu gibi kadınlara yönelik de düşmanca bir tutum almaya devam etti” diye konuştu. 
 
Faillere yönelik cezasızlık politikaları 
 
Duygu Delen davasında iktidar yargısının yine kadınları şaşırtmadığını ifade eden Ayşe, “Erkeğe beraat vererek yine aklamış oldu. Şırnak Uludere’de 15 yaşındaki S.A adlı çocuğun cinsel saldırıya maruz kaldığı ortaya çıktı. Cinsel saldırıda bulunan kişinin AKP Uzungeçit Belediye Başkanı olan Cemil Yıldız’ın yakın koruması olduğu, istismarın da uzun süredir devam ettiği kamuoyuna yansıdı. Yine Van Gürpınar ilçesinde bir çocuk 2021 yılının Kasım ayında korucu Faik Dural ve Mahmut Hangül tarafından cinsel istismara uğradı ve yine iktidarın yargısı bizi şaşırtmadı. Korucu Faik Dural bir süre sonra tutuklandı. İtiraf etmişti zaten suçunu. Tutuklandıktan bir süre sonra sadece 2 ay sonra tahliye edildi” dedi. 
 
İyi hal indirimine kılıf bulundu 
 
Meclise getirilen kadına yönelik şiddeti önlenmesi öngörülen yasa teklifine ilişkin konuşan Ayşe, “Hem Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nda hem de Adalet Komisyonu’nda kadın arkadaşlarımız bu konuya dair düşüncelerimizi ifade etti. Maalesef yasa bu haliyle Adalet Komisyonu’ndan geçmiş oldu. Bu yasada neyin olduğu çok tartışılıyor. Bu yasayla beraber, erkeklik indirimi olarak adlandırdığımız iyi hal indirimine başka bir kılıf bulunmuş durumda. Bunun adına pişmanlık indirimi, esasında yine fail olan erkeklere erkeklik indirimi getirmek için yapılan bir düzenleme” diye konuştu. 
 
Erkeklik indirimi
 
Erkeklerin daha önce mahkeme salonlarında kravat takarak ya da “el pençe divan durarak” indirim aldığına dikkat çeken Ayşe, şimdi iktidarın erkeklere başka bir yol ve yöntem gösterdiğine dikkat çekti. Ayşe, “Pişman olduğunu gösteren erkekler kravat indiriminde olduğu gibi erkeklik indirimi almış olacaklar. Daha önce de aslında bunun örneklerini görmüş olduk. Yine bu yasayla beraber birtakım suçlarla cezanın yükseltilmesi esas alınıyor. Ama biz biliyoruz ki cezalar ne kadar yükseltilirse yükseltilsin, infaz düzenlemesi yasaları gibi yasalar olduğu sürece ön kapıdan girdikleri cezaevlerinden arka kapıdan ellerini kollarını sallayarak aklanmış bir biçimde çıkacaklar” diye belirtti. 
 
Israrlı takipte kriter ‘ciddi huzursuzluk’
 
Yasa ısrarlı takibini yer almasının kadınların mücadelesi ile gerçekleştiğine dikkat çeken Ayşe, sözlerine şöyle devam etti: “Bu düzenlemede de yine erkekler düşünülmüş. Erkeklerin nasıl aklanacağı, nasıl cezasız bırakılacağı düzenlemeleri yapılmış. Kanun gerekçesinde ısrarlı takip suçunun işlendiğini kabul edilmesi için buna bir kriter olarak ciddi huzursuzluk oluşturulması esası aranıyor. Kim değerlendirecek? Hakim. Bu hakimler zaten erkek yargının eğitim sisteminden geçen, erkek egemen sistemin eğitiminden geçen, erkekleri anlamak için her türlü çabayı göstermek isteyenler. Kadınlar bir de huzursuz olduklarını anlatmak zorunda kalacaklar. Bu huzursuzluk yetmeyecek, bunun ciddi olması gerekecek. İşte yine aslında burada ortaya çıkan yaklaşımın kendisi. 
 
Erkek egemen cinsiyetçi politikalara son verilmeli 
 
Kadına yönelik suçlar, ya da ortaya çıkan bu kırım boyutuna gelmiş cinayetler, sadece bazı yasalarla göstermelik birtakım değişiklikler, göstermelik ceza arttırımlarıyla düzenlenecek ya da ortadan kaldırılacak katliamlar saldırılar değil. Bir defa kanunun kendisinde net bir biçimde kadına yönelik suç tanımının yapılması gerekiyor. Bu tanımda bir cinse, kadınlara yönelik bir şiddetin olduğu, kadın oldukları için bu şiddete uğradıkları net bir biçimde ifade edilmeli. Bununla beraber kadına yönelik katliamların ortadan kaldırılması için öncelikli olarak erkek egemen cinsiyetçi politikalarına iktidarın son vermesi gerekiyor. Bu göstermelik kanunlar maalesef meseleleri münferitmiş gibi gösteren yaklaşımın bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. 
 
Sadece erkekler değil devlet de sorumlu
 
Bu mesele münferit ve olağan cinayetler gibi ele alınmamalı. Kadınlar bu ülkede kadın oldukları için şiddete uğruyor. Kadın oldukları için tacize ve tecavüze uğruyor. Kadın oldukları için istihdam alanlarından uzaklaştırılıyor ve tam da bunun karşısında İstanbul Sözleşmesi bir cinse yönelik her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak için birçok düzenleme içeriyordu. Bu göstermelik kanunları yapmak yerine iktidarın İstanbul Sözleşmesi’ni derhal uygulamaya devam etmesi gerekiyor. Çünkü biz İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte olduğunu ısrarla ifade ediyoruz. Bu suçlardan sadece erkeklerin değil devletin de sorumlu olduğunu ve devletin de kendi üzerine düşen bütün görevleri yerine getirmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. 
 
Ön kapıdan çıkarılan müdür bir gün sonra tekrar görevine iade edildi
 
Kadına yönelik bu suçları engellemeye çalıştığını iddia eden, göstermelik olarak kanunu getirmeye çalışan bu iktidarın pratiklerinin geçtiğimiz günlerde hep beraber şahitliğini yaptık. Bursa’da bir okul müdürü kız ve erkek çocuklarının bir arada oturmasının rahatsızlık oluşturacağını, tedirginlik oluşturacağını iddia eden bir yazı gönderdi sınıflara. Kamuoyuna yansıdığında ve kadın örgütleri buna tepki gösterdiğinde müdür görevden alındı. Tıpkı cezaevlerinde olduğu gibi burada da ön kapıdan çıkarılan bu müdür sadece bir süre sonra tekrar görevine iade edildi. Kamuoyu refleksi ortadan kalktıktan sonra. 
 
15 yaşındaki çocuklar istismar uğradığında neredeydiniz?
 
Kız ve erkek çocuklarının yan yana oturmasından tedirgin olan iktidar yetkililerine ve  müdürlere sesleniyoruz: 15 yaşında Şırnak’ta istismara uğrarken çocuklar neredeydiniz? Çocukların istismarından neden bu kadar rahatsız olmuyorsunuz? Erkeklerin cezasızlığından neden rahatsız olmuyorsunuz? Van’da suçunu itiraf ettiği halde korucunun serbest bırakılmasından neden hiçbir rahatsızlık duymuyorsunuz? Neden bu konuyla ilgili herhangi bir adım atmıyorsunuz? Bu da yetmiyor, az önce söylediğimiz gibi bir kanun getiriyorlar ve fail erkeklere yol gösteriyorlar. Suç işleyin, biz kılıf buluruz diyorlar. Minareyi çalın, biz buradayız; devlet olarak, yargı olarak, kolluk olarak, iktidar olarak işlediğiniz suçları biz aklamaya devam ederiz yaklaşımını sergiliyorlar. Bundan da kadınların memnun olmasını bekliyorlar. 
 
Erkekler kadına karşı kışkırtılıyor 
 
Bir kez daha çağrı yapıyoruz. Erkek egemen politikalarınıza karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Asıl biz sizden rahatsızız. Sizin yarattığınız ortamdan rahatsızız. Bu ortama karşı 8 Mart’ta alanlara doldurduğumuz gibi yaşamın bütün alanlarında mücadele etmeye devam edeceğiz. Yargının gerçekleştirdiği bu yaklaşım, bir cezasızlık değil teşvik politikasıdır. Yargı erkekleri teşvik ediyor, iktidar erkekleri teşvik ediyor ve toplum içerisindeki erkekler kışkırtılarak kadına karşı bir güç olarak kullanılıyor. Kadınlar buna karşı sessiz kalmaya, makul ve makbul davranmaya ya da yaşamaya zorluyorlar. Biz bu yaşamı kabul etmeyeceğimizi daha önce de defalarca söyledik.  Nafaka hakkı ve bütün kazanımlarımızı korumaya devam edeceğiz.
 
Kadınlar yoksullukla yüz yüze 
 
Bu şiddet her gün artarken kadınlar bir de Türkiye toplumu içinde olduğu ekonomik krizin en derinden yaşamaya devam ediyorlar. Kadınlara yoksullukla yüz yüze. Maalesef, bu gerçeklik ortadayken TCK’daki yasa değişikliği gibi şu anda nafaka tartışmaları da devam ediyor. Bizler İstanbul Sözleşmesi’ni korumaya ve uygulamak için mücadeleye etmeye devam edeceğiz. Nafaka hakkı ve bütün kazanımlarımızı korumaya devam edeceğiz. Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve saldırı politikaları devam ederken bir de Kürdistan, Türkiye ve dünyanın bir savaş gündemi olduğunun farkındayız. Erkekler savaş politikalarıyla ayakta durmaya çalışırken, uluslararası emperyal güçler kendi iktidarlarını, güç ve geleceklerini korumaya ve geliştirmeye çalışırken bu süreçten yine en fazla etkilenenler kadınlar oluyor. 
 
Kadınlar bu süreçte ganimet olarak görülüyor
 
Biz çok iyi biliyoruz ki bu sürecin en büyük yansıması ve etkisi kadınlara oluyor. Çünkü savaş ataerkil toplumsal cinsiyet ilişkilerini yeniden üretiyor. Savaş kadınlar için göç, taciz, tecavüz, cinsel şiddet, ağır yoksulluk demek oluyor. Savaş kadın bedeninin sömürülmesi anlamına geliyor. Savaş kadın bedeninin savaş alanı haline getirilmesi anlamına geliyor. Savaş, tıpkı Kürdistan’da dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi tecavüzün bir savaş aracı haline getirilmesi anlamına geliyor. Erkeklerin oluşturduğu bu hegemonyada, ülkeler de tıpkı kadın bedeni gibi işgal ediliyor. Kadınlar bu süreçte ganimet olarak görülüyor. Savaş maalesef şiddetin pornografikleştirilmiş hali olarak karşımızda duruyor. Bugün Ukrayna-Rusya savaşı tartışılıyor ama uzun süredir Türkiye’de, Kürdistan’da, Ortadoğu'da bir savaş sürecini yaşıyoruz. 
 
Ukrayna’dan Şengal’e, Rojava’ya kadar savaşın kadınları nasıl etkilediğine hep beraber şahitlik ettik. Şengal'de kadın bedeninin DAİŞ tarafından köle pazarlarında satıldığının, kadınların nasıl saldırıya ve tecavüze uğradıklarının hep beraber şahitliğini yaptık. Bugün de Ukrayna savaşı sonrasında kadınlar ganimet olarak görülüyor. Erkeklerin şakalarının bir malzemesi haline getiriliyor. Kadınlar bu savaşların hiçbir zaman tarafı olmadı ve olmayacaklar. O yüzden kadınlar olarak bu militarist ve erkek egemen politikalara karşı hep beraber onurlu ve tutarlı bir barış mücadelesi yürütelim. 
 
Kadın ittifakını konuşmamız gereken günlerden geçiyoruz
 
Şu anda iktidarın Rusya ve Ukrayna arasında arabulucu olduğunu iddia ederken, bir taraftan güneye yönelik saldırı ve işgal girişimleri, diğer yandan Rojava'da ortaya çıkardığı tablo ortada. Kadınlar üzerindeki etki ortada. Biz kadınlar hem Türkiye’de hem de çözümsüz kalan bu savaş siyasetine karşı hem Kürdistan’da, Ortadoğu'da ve dünyada yürütülen savaş politikalarına karşı barışı konuşmayı kendimize esas olarak almalıyız. Oluşan bu erkek egemen ittifaklara, savaş ittifaklarına karşı hep beraber kadın ittifakını ve kadın dayanışmasını konuşmamız gereken günlerden geçiyoruz. Biz HDP Kadın Meclisi olarak üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız. Bugün Türkiye'de ittifak tartışmaları yürütülüyor. Ama bu tartışmaları yine kadınların olmadığı masaların etrafında erkeklerin bir araya geldiği, Türkiye’nin geleceğini konuştukları ittifaklar olarak karşımızda duruyor. Biz kadınlar bu erkek egemen ittifaklara da bu yürütülen savaş politikalarına karşı da alternatifsiz değiliz. Rojava, Kuzeydoğu Suriye bugün aslında bunun en önemli örneği ve ortaya çıkan en önemli modellerinden biridir. Kadın özgürlükçü, halkların eşit bir biçimde yaşayacağı, savaşların ve krizlerin olmadığı, doğanın talan edilmediği bir yaşamı hep beraber kurabileceğimize inanıyoruz.”
 
Kadınlara çağrı: Kadınların ortak mücadelesi yeni yaşamı kuracaktır
 
Kadınlara barış ve kadın ittifakını ve dayanışmasını hep beraber konuşma çağrısında bulunan Ayşe, “Bunu 8 Martlarda alanlarda sloganlarımızı birleştirerek, zılgıtlarımızı birleştirerek, sesimizi birleştirerek başardık. Önümüzdeki günlerde de daha geniş zeminlerde bir araya geleceğimize inanıyoruz. HDP Kadın Meclisi olarak üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız. Bu konuda kadın mücadelesini büyütme ve bu rejimleri alaşağı etmek için her türlü sorumluluğu alacağız. İnanıyoruz ki kadınların ortak mücadelesi, kadınların kurduğu ittifak, bu savaş ve erkek ittifaklarının karşısında kazanacak. Kadınların ortak mücadeleyi büyüteceği ve yeni yaşamı kuracağına da inanıyorum” dedi.