ÖHD’li avukat: CPT’nin incommunicado tespiti tecridi özetliyor

  • 09:03 5 Mart 2022
  • Hukuk
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - ÖHD, İmralı tecridine karşı Adalet Bakanlığı’na başvurmaya hazırlanıyor. ÖHD üyesi avukat Nagehan Avçil, “Uygulanan tecridin hem ulusal hukukta hem de Türkiye hukukunda bir karşılığı yok. Uluslararası kurumların tecride ilişkin daha etkin adım atması gerekiyor. Toplumsal barış ancak tecrit sonlandırılarak ve İmralı’nın kapısı açılarak gerçekleşir” dedi.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 23 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 11 ayı aşkın bir süredir haber alınamıyor. İmralı’da yaşanan tecridin kaldırılması ve Abdullah Öcalan’dan haber alınması için yapılan başvurular ya cevapsız bırakılıyor ya da reddediliyor. Asrın Hukuk Bürosu, hazırladığı “2021 Yılı İmralı Tespit Raporu”da İmralı Cezaevi’nde yaşanan tecridi gözler önüne sermiş oldu. İmralı’da uygulanan tecrit, tüm cezaevleri ve yaşamın her alanına da yansıyor. Öte yandan ağırlaşan tecrit tüm dünya tarafından görülmesine rağmen Türkiye’ye bir yaptırım uygulanmıyor.
 
İmralı Cezaevi’nde PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit ve Asrın Hukuk Bürosu’nun 23 yıldır süren mutlak tecridi ayrıntılarıyla ele aldığı “2021 Yılı İmralı Tespit Raporu”na ilişkin ajansımıza konuşan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Nagehan Avçil, her geçen gün ağırlaşan tecridin son bulması çağrısında bulundu.
 
‘İmralı’daki tecride karşı hukuk işlemiyor!’
 
Asrın Hukuk Bürosu’nun, “2021 Yılı İmralı Tespit Raporu”nda 23 yıldır süren mutlak tecridin ayrıntılarıyla ele alındığını paylaşan Nagehan, “Asrın Hukuk Bürosu’nun açıkladığı rapor, bütünüyle tecridin her alanda uygulandığını açıkça ifade ediyordu” dedi. Raporun adil yargılanma hakkı ve işkence yasağı ihlaliyle ilgili değerlendirmeler içerdiğine değinen Nagehan, “Uzun süredir ifade etmeye çalışıyoruz, İmralı’da ve özelde Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan mutlak ve inkar edilemez bir tecrit söz konusu. Uygulanan tecridin hem ulusal hukukta hem de Türkiye hukukunda bir karşılığı yok. İmralı’daki tecride karşı hukuk işlemiyor” sözlerini kullandı. Uluslararası kurumların bir yaptırımda bulunmadığını vurgulayan Nagehan, “Sayın Abdullah Öcalan ile son görüşme 25 Mart 2021 tarihinde yapılmıştı. Neredeyse bir yıldır İmralı Hapishanesinden hiçbir şekilde haber alınamıyor. Bu durum avukatlarında, ailesinde ve kamuoyunda ciddi endişelere sebep oluyor. Rapor bu ihlalleri ayrıntılı bir şekilde gözler önüne sermiş oldu” şeklinde konuştu.
 
‘Kanunla tanınmış hak keyfi olarak uygulanmıyor’
 
Raporun esas alınarak mücadelenin büyütülmesi gerektiğinin altını çizen Nagehan, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Raporda daha öncesinde kamuoyuna yansıyan disiplin cezalarından bahsediliyor. Son günlerde hukuki dayanağı olmayan ‘volta atma cezası’ şeklinde disiplin cezası verilmişti. Bu disiplin kararlarına ilişkin avukatların dosyalara erişim hakkı, etkin itiraz hakkı engelleniyor. Ceza ve İnfaz Kanunu uyarınca bir hükümlünün avukatlarının dosyaya erişimi ve disiplin cezalarına karşı itirazda bulunma hakkı var ama bu hak dahi engelleniyor. Türkiye’deki Ceza ve İnfaz Kanunu’na göre hükümlünün avukatıyla hiçbir koşula, disiplin cezasına bağlı olmadan müvekkilleriyle görüşme hakkı söz konusudur. Kanunla tanınmış hak, keyfi olarak İmralı Hapishanesinde uygulanmıyor. Hukukçular olarak, hukuki değerlendirme noktasında zorlanıyoruz çünkü bunun hukukla açıklanacak bir yanı yok. Bu tecrit gerek topluma gerekse diğer hapishanelere sirayet ediyor.”
 
‘Tecrit son bulmazsa genel politika haline gelecek’
 
İmralı’da 23 yıldır uygulanan tecridin bir “proje” olarak zamanla tüm cezaevlerine yansıdığını dile getiren Nagehan, iktidarın pandemi gerekçesiyle var olan tecridi daha da derinleştirdiğini belirtti. Cezaevlerindeki tutsakların ölüme terk edildiğine işaret eden Nagehan, “Pandemi sürecinde mahpusların her türlü sosyal aktiviteleri, aile görüşleri kısıtlandı. Son zamanlarda Adli Tıp Kurumu’nun hapishanelerdeki hasta tutsaklara taraflı bakış açısıyla verdiği raporlar yüzünden tutsakların yaşam hakları ihlal ediliyor. Cezaevlerinde ölüme terk etme politikası izleniyor. Cezaevi idarelerinin ciddi bir baskısı söz konusu. İmralı’da uygulanan tecrit son bulmadığı sürece diğer hapishanelerde de tecridin son bulmayacağını, aksine yayılıp genel politika haline geleceğini açık bir şekilde görüyoruz” diye konuştu.
 
‘Her kesim tecride ses çıkarmalı’
 
Cezaevlerinde yaşanan ağır tecrit ve idarenin keyfi tutumunun nedeninin hesap vermeme konusunda kendilerine sağlanan güvence olduğuna dikkat çeken Nagehan, “Hukuki denetim mekanizması cezaevlerinde olmadığı için tecrit bu kadar derinleşebildi” dedi. Yaşanan tecride her kesimin ses çıkarması gerektiğini vurgulayan Nagehan, “Sadece hukuk kurumlarının, baroların değil duyarlı kamuoyunun da hukukun ve kanunların eşit olarak uygulanması için bir tepkinin geliştirilmesi gerekiyor. Bütün topluma dayatılan tecrit ancak bu şekilde aşılabilir” çağrısını yaptı.
 
İmralı’daki ‘incommunicado’
 
Türkiye açısından da bağlayıcı gücü olan sözleşmelerin uygulanması gerektiğini söyleyen Nagehan, bu sözleşmelerin ihlal kararı sonucunda yaptırım uygulamasının şart olduğunu vurguladı. Nagehan, raporda CPT’nin “İncommunicado” yani alıkoyma halinin mevcut olduğu tespitini şu sözlerle yorumladı: “CPT, hazırladığı raporda İmralı hapishanesinde ‘İncommunicado’ alıkoyma halinin mevcut olduğu tespitini yaptı. Bu tespit tamamen izole edilmiş dayatmanın söz konusu olduğu, herhangi bir şekilde sosyal temasının olmadığı, avukatları ve ailesiyle görüşme noktasında hukuksuz bir tecridin uygulandığı konusunda bir karardı. Bu kadar ağır bir tespitin yer aldığı CPT raporuna daha önce rastlamadım. Özel tecrit politikasının ‘alıkonulma’ olarak adlandırılması İmralı’nın özel bir alanda tutulduğunu göz önüne seriyor. CPT dönem dönem ziyaretlerini gerçekleştirip açıklamada bulunuyor, ‘Türkiye’nin bu hukuksuzluğu giderme noktasında gerekli önlemleri ve tedbirleri alması gerekiyor’ diyor ama tedbir alınmadığı için bugüne kadar buna karşı bir yaptırım söz konusu olmadı. Bu sadece kağıt üzerinde bir rapor olarak kalıyor. Tüm dünyanın kabul ettiği bir tecrit var ancak bunun sonucunda bu ihlallerin ortadan kaldırılmasına dönük fiili bir adım atılmıyor. Çok açık bir şekilde sözleşmelere aykırılık mevcut, uluslararası kurumların tecride ilişkin daha etkin adım atması gerekiyor.”
 
‘Toplumsal barış İmralı kapısının açılmasıyla sağlanır’
 
Toplumsal barışın ancak tecrit sonlandırılarak ve İmralı’nın kapısı açılarak gerçekleşeceğini söyleyen Nagehan, PKK Lideri ile önceki dönemlerde yapılan görüşmelerde barış ortamının oluştuğunu anımsattı. Tecridin herkesin sorunu olduğunu paylaşan Nagehan, “Şu anda toplumda kutuplaşmanın ve kırılmanın söz konusu olduğunu görüyoruz. Toplumsal mutabakat ve barış, ancak tecridin kaldırılması, görüşmelerin sağlanmasıyla mümkün olur. Tecridin kaldırılmasının hukuki boyutun yanı sıra toplumsal anlamda da olumlu etkisi olacaktır. Tüm baroların bu konuda duyarlılık göstermesi gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.
 
‘Tecrit herkesin sorunu!’
 
Tecridin yalnızca Diyarbakır Barosu ya da ÖHD’nin değil, herkesin sorunu olduğunu vurgulayan Nagehan, “Tecrit Meclisin de sorunu, Meclis İnsan Hakları Komisyonu’nun da. Bir başvuru söz konusu ancak cevap olarak Ceza ve Tevkif Evleri’ne soru sorulduğunu ve cevabın beklendiği söyleniyor. En tepeden uygulanan bir politika olduğu için Ceza ve Tevkif Evleri’nin nasıl bir cevap vereceğini, Meclis’e nasıl yansıyacağını merak ediyoruz. Herkesin bu hukuki talebi sahiplenmesi gerekiyor. Türkiye, ‘bir hukuk devletiyim’ diyorsa hukuku amasız fakatsız uygulaması gerekiyor. Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması başta Türkiye olmak üzere uluslararası alanda da olumlu etki sağlayacaktır” sözlerini kullandı. 
 
Adalet Bakanlığı’na başvuru yapılacak
 
ÖHD’nin İmralı’daki tecridin kaldırılması için çeşitli çalışmalar yürüttüğünü paylaşan Nagehan, bu çalışmaların tecrit sona erene kadar devam edeceğinin de bilgisini verdi. 15 Şubat uluslararası komplonun yıldönümünde tecride karşı eş zamanlı açıklamalar gerçekleştirdiklerini belirten Nagehan, ÖHD Hapishane Komisyonu’nun hak ihlallerine ilişkin düzenlediği raporları 3 ve 6 ay olacak şekilde kamuoyu ile paylaştıklarını da sözlerine ekledi. İmralı’da uygulanan mutlak tecridin kaldırılması ve hukukun uygulanması için imza kampanyası gerçekleştirdiklerini dile getiren Nagehan, “Bu kampanyaya 768 avukat imza attı. Önümüzdeki günlerde Adalet Bakanlığı’na İmralı’daki tecridinin kaldırılması noktasında başvurular yapmayı planlıyoruz. Tecridin kaldırılması için önümüze koyduğumuz başka çalışmalarımız da söz konusu olacak. Çünkü İmralı’daki tecrit bitmediği müddetçe diğer hapishanelerde birçok hak ihlali söz konusu olacak” diye konuştu.