1999’da komploya karşı açlık grevindeydiler: Önderlik özgürlüğün yolunu açtı

  • 09:01 5 Şubat 2022
  • Güncel
Rojda Aydın 
 
ŞIRNAK - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik komploya karşı o dönem açlık grevine giren kadınlar, “Hepimiz yastaydık. Çocuklardan tutun yaşlılara kadar herkes alanlardaydı. Hiç kimse sessiz kalmadı. Açlık grevi yaklaşık bir yıla kadar sürdü. Büyük bir sahiplenme vardı ve bu sahiplenme bugün de devam ediyor” dedi. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim 1998’de başlayan ve 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilmesiyle devam eden uluslararası komplonun üzerinden 23 yıl geçti. Komplonun ardından Türkiye, dünya ve bölge kentlerinde binlerce insan sokağa çıkarak, eylemler gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen eylemlerden biri de açlık greviydi. Birçok kentte yüzlerce kişi komploya karşı girdiği açlık grevi haftalarca sürdürmüştü.
 
O dönem açlık grevlerine giren kadınlar, eylemlerine ve yaşananlara ilişkin konuştu.
 
‘Her şey daha kötü oldu’
 
Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edildiği haberini televizyonlardan öğrendiğini hatırlatan Medine Aksoy, “Diğer devletler tarafından Önderliğin Türkiye’ye teslim edilmesinin ardından bu yana hiçbir görüşme yapılmıyor. Aile ve avukatların görüşme yapmasına izin verilmiyor. Önderliğe yönelik komplo ve geliştirilen tecrit süreci ile birlikte her şey daha da kötü oldu” dedi.
 
‘Cizre’de halk ayaklandı ve alanlara akın etti’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesiyle beraber Türkiye ve dünyanın birçok yerinde insanların ayaklandığını ve eylemler düzenlediğine işaret eden Medine, o dönem yaşananları şu sözlerle anlattı: “Halk her yerde ayaktaydı ve öfkesini dile getiriyordu. Cizre’de de halk ayaklandı ve alanlara akın etti. Botan halkı ihanete karşı sessiz kalmadı ve eylemler düzenledi. O zaman halk öfkeliydi ve her yere saldırıyordu. Bizler de mahallelerde çadırlarımızı kurup, açlık grevine başladık ve çok fazla insan eyleme destek verdi. Açlık grevini sürdürürken, polisler biber gazıyla bize saldırdı ve göz gözü görmüyordu. Biber gazından dolayı boğuluyorduk. Onlar her ne kadar saldırsa da biz bir kez daha bir araya gelip toplanıyorduk ve eylemimizi sürdürüyorduk. Polisler sürekli saldırdığı için eylemimizi bu seferde evlerimizde sürdürdük. Evlerimizde eylemimizi sürdürdüğümüz zaman insanlar ziyaretimize gelip ve destek verirdi. O süreçte herkes Önderliğe sahip çıkıyordu.”
 
‘Çocuklardan yaşlılara kadar herkes yastaydı’
 
Cizre’de her mahalle ve sokakta halkın sokağa çıktığını söyleyen Medine, bu eylemlerin haftalarca sürdüğünü belirtti. Medine, “Önderlik için herkes bedenini açlığa yatırdı. Adaletin yerini bulmasını ve özgürlüğünü istiyorduk. Önderliğin tutuklanmasının ardından her şeyin daha da kötü olacağını tahmin etmiştik. Önderlik özgürlük, barış ve eşitliğin yolunu açıyordu. Bundan kaynaklı da Önderlik Türkiye’ye teslim edildiğinde hepimiz yastaydık. Çocuklardan tutun yaşlılara kadar herkes alanlardaydı. Hiç kimse sessiz kalmadı. Açlık grevi yaklaşık bir yıla kadar sürdü. Büyük bir sahiplenme vardı ve bu sahiplenme bugün de devam ediyor. O süreçte tutuklanan ve gözaltına alınanlar da oldu. O süreçte tutuklanıp hala cezaevinde olanlar var. Ayı zamanda o zaman polisler partiyi de basmıştı. Tüm baskılara karşı eylemlerimiz uzunca bir süre devam etti” sözleriyle anlattı.
 
‘Birliğimizi kurmamız gerek’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecride de dikkat çeken Medine, tecridin bir an önce sonlandırılmasını ve Abdullah Öcalan’ın özgür bırakılmasını isteyerek, son olarak şunları söyledi: “Önderliğin tutuklanmasının ardından hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Savaş giderek derinleşti ve insanlar birbirine ihanet etmeye başladı. Aynı zamanda tecridin ağırlaştırılmasıyla beraber tutuklamalar daha da arttı. Çocuklarımız bugün dört duvar arasında tutuluyor. Biz adalet ve özgürlük istiyoruz. Halkımız ayaklansın ve bu sessizliği bozsun. Birliğimizi kurmamız gerek. Birlik olursak her şey daha da kolay olur. Önderliğe sahip çıkalım ve tecridi kıralım. Biz artık özgür, barış ve eşit bir yaşam istiyoruz. Biz artık ölüm, katliam ve tutuklamalar istemiyoruz.”
 
‘Halk alanlara akın etti’
 
Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edildiği haberini televizyonlardan öğrendiğinin altını çizen Hatice Durmuş ise, 15 Şubat’ın “kara bir gün” olduğunu söyledi. Abdullah Öcalan’ın teslim edilmesinin ardından halkın büyük bir öfke yaşadığını anımsatan Hatice, “Halk Önderlik için ayaklandı ve eylemler düzenledi. O zaman birçok kişi açlık grevi eylemine katıldı. Sadece Türkiye değil, diğer devletler de ona ihanet etti. Kadın, çocuk, genç ve yaşlılar gece gündüz demeden ayakta ve eylemdeydi. Halk o zaman devletin kurumlarına saldırmıştı. Birçok kişi bedenini ateşe vermişti. Bazıları haberi duyunca kalp krizi geçirmişti ve yaşamını yitirmişti” ifadelerini kullandı.
 
‘Kadınlar ve gençler grev boyunca siyah giyindi’
 
Komploya karşı açlık grevine giren grupta kendisinin de yer aldığını aktaran Hatice, çadırlar kurulduğunu ve bu çadırlarda gruplar halinde grevi sürdüklerini kaydetti. Çok sayıda kişinin bu eyleme katıldığına değinen Hatice, “Kadınlar ve gençler grev boyunca siyah giyindi. Açlık grevine girdiğimiz zaman polis sert bir şekilde biber gazıyla saldırdı. Saldırıda göz gözü görmüyordu. Devlet her yerde halka saldırıyordu. Açlık grevi aylarca ve yıllarca sürdü. Aileler açlık grevini evlerinde de sürdürdü. Tüm baskı ve zulme karşı halk hiçbir zaman boyun eğmedik. Ama halk yastaydı. Ne gecemiz geceydi, ne de gündüzümüz gündüzdü. Öfkemiz de acımız da çok büyüktü. O günden bu güne hayatımızda çok değişiklikler oldu. Baskı, saldırı, tutuklama, gözaltı, katliam ve savaş arttı. Önderlik yıllardır dört duvar arasında tecrit altında tutuluyor. Hiçbir yerde bunun bir örneği yok. Hükümet avukat ve ailenin görüşme sağlamasına izin vermiyor. Devletin bu adaletsizliği hiçbir yerde yok.” sözlerine yer verdi.
 
‘Sonuna kadar bu yolda olacağız’
 
Çözüm sürecine dikkat çeken Hatice, o dönem tüm halklar açısında umudun arttığını ifade etti. Hükümetin halkların birliğinden korktuğuna ve bu yüzden savaş politikalarına sarıldığını söyleyen Hatice “Çözüm süreci ilan edildikten sonra devlet o süre zarfında savaş hazırlıkları yaptı. Karakol ve kalekollar inşa etti. Devlet bu süreçte planlarını meriyete koyarak, halkı kandırdı. Devlet savaşın hazırlıklarını yapıyordu. Kürtleri sindirmenin, siyasette bizi bitirmenin planlarını yaptı. Bununla beraber cezaevlerinde yoğun bir saldırı başladı. Önderlik üzerinde tecrit ağırlaştırıldı. Tecridin kırılması ve Önderliğin özgürlüğü için açlık grevleri bugün hala devam ediyor. Özellikle de bu eylem cezaevlerinde sürüyor. Birçok tutsak cezaevinde yaşamına son verdi. Tecridin kırılmasıyla beraber cezaevlerinde baskı giderek arttı. Çocuklarımız da tecrit altında. Önderlik için bugün her yerde eylemler sürüyor. Var olduğumuz sürece bu davadan vazgeçmeyeceğiz. Sonuna kadar bu yolda olacağız. Gelin tecridi kıralım ve birlik olalım” çağrısında bulundu.