Uluslararası komplo kadın özgürlük mücadelesini hedefledi

  • 09:01 3 Şubat 2022
  • Güncel
DİYARBAKIR - Uluslararası komploya dair konuşan kadınlar, “Kadınların özgürleşmesine karşı bir komploydu” diyerek, 7’den 70’e herkesin komploya karşı direndiğini hatırlattı.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim 1998’de başlayan ve 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye teslim edilmesiyle devam eden uluslararası komplonun üzerinden 23 yıl geçti. Komplonun ardından Türkiye, dünya ve bölge kentlerinde binlerce insan sokağa çıkarak, eylemleri gerçekleştirdi. 
 
Abdullah Öcalan’a ilişkin yapılan komploya dönük Gazeteci Heval Nesrin Arslan ve Kürt sanatçı Deniz Deman komplonun ilk sürecinde tanıklıklarını ve komplonun etkilerini anlattı.
 
‘Kürtler günlerce, haftalarca alanlardaydı’
 
15 Şubat komplosu gerçekleştiğinde Fransa’da üniversite okuduğunu söyleyen Gazeteci Heval Nesrin Arslan, komployu basından duyduklarını belirtti. Heval, “Komplo duyulur duyulmaz çok spontane eylemler gelişti. Tüm Kürtler eylemdeydi. Kürt Halk Önderinin Roma’ya geldiği duyulur duyulmaz insanlar akın akın Roma’ya gidiyordu. Otobüslerle, arabalarla herkes kendi imkânlarıyla gidiyordu. Bizim aileden de çok giden oldu fakat ben gidemedim ve oturup ağladım ‘neden gidemedim’ diye. Günlerce, haftalarca Kürdistan ismi verilen meydanda bir dakika dahi olsa Kürt halkı, Önderini görebilmek ve İtalya Devleti’nin iltica talebini kabul etmesi için baskı yapıyordular. Yani oradaki eylem çok büyüktü bu da ne kadar sahiplenildiğinin göstergesiydi.  Biz de Strasburg’da yapılan eylemlere katıldık. Strasburg normalde çok küçük bir yer ve Kürtlerin çok olmadığı bir kentti. Fakat aniden on binin üzerinde insan eylemlere katıldı. İnsanlar darp edildi, yerlerde sürüklendi, eylemlere saldırıldı, çok sayıda kişi gözaltına alındı ama kimse geri adım atmadı. Berlin’de İsrail Konsolosluğu önünde Kürdistanlılar eylem yaptı ve İsrail askerleri üç Kürt yurttaşı katletti, onlarca kişi yaralandı” diyerek o dönem yaşananları anlattı.
 
Komployu gerçekleştiren güçlerin Abdullah Öcalan için bu denli bir sahiplenmeyi göz önünde bulundurmadığını ifade ederek, Kürt halkının direnişi ve isyanının bu güçlere geri adım attırdığını kaydetti. Heval, “Sahiplenme, eylemler, direniş olmasaydı Abdullah Öcalan ile ilgili çok daha farklı durumlar da yaşanabilirdi. Ancak halkın sahiplenmesi onları korkuttu” diye ifade etti.
 
‘Komplocu güçler başarılı olamadı’
 
15 Şubat komplosunun özellikle kadınları çok etkilediğine değinen Heval, “İlk olarak şunu söylemeliyiz. Kürdistan özgürlük mücadelesi bir kadın mücadelesidir. Kadınlar aslında komplo sürecinde yeni yeni partileşen ve özgücünü gören ve inanan bir noktadaydı. Yani komplo ile birlikte en büyük saldırı kadınlara oldu. Komplocu güçler yapılanın Kürt halkı ve Kürt kadınının yeni çıkışı olduğunu tahmin edemediler. Sonrasında İmralı’dan haberler gelince kadınlar bu perspektif temelinde kendilerini yeniden örgütledi. Bugüne bakınca da Kürt kadın hareketi tüm dünya kadın hareketlerine öncülük eden bir güçtedir. Mesela bugün Rojava’da kadın özgürlükçü bir sistem oluşturulmaya çalışılıyor. Komplocu güçler kadınların mücadelesini ve özgürlük arayışını da yok etmek istedi ama başarılı olmadı” şeklinde konuştu.
 
‘Sanatçılar Önderliksiz bir yaşamı kabul etmedi’
Kürt sanatçı Deniz Deman ise, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik yapılan komployu kınamak adına dünyanın her yerinde gerçekleşen “Güneşimizi karartamazsınız” eylemini hatırlattı. Kürt halkının bu eylemiyle “Güneşsiz kalmayacağız” mesajını çok net verdiğini söyleyen Deniz, bu eylemlerin tüm dünyanın gündemine girdiğini belirtti. Deniz, “Bu süreci kınamak adına özellikle sanatçılar eylem zincirleri oluşturarak birçok yerde uzun yürüyüşler gerçekleştirdi. CPT ve İnsan Hakları Komisyonu önünde insanlar nöbet eylemleri tutarak, Önderliksiz bir yaşamı kabul etmediklerini belirtti” diye konuştu.
 
‘Sanat devrimin önemli mevziisidir’
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı açısından “özgürlüğün ve var olmanın” ifadesi olduğunu belirten Deniz, komplonun Kürt sanatçılarına ve sanatına etkisini şu sözlerle ifade etti: “Özgürlük arayışı içerisinde olan bir halkın sanatçılarının sanat konusu daha çok özgürlük, mücadele ve direnişti. Önderliğin ‘Sanatçı toplumun vicdanıdır’ tespitinden yola çıkarak sanatın, bir eğlence biçiminden daha çok devrimin en önemli mevzilerinden biri olduğunu düşünüyorum. Bu süreçte sanatıyla kitleleri ayağa kaldıran ve devrime yürüten Sefkanlar, Hogirlar ve Delilalar sanatın gücünün ne kadar etkili olduğunu kanıtladılar. Bugün de sanatçıların halkıyla birlikte devrime yürüyebilen sanatlar yapmasına etkisi oldu” diye ifade etti.
 
‘Kadınların özgürleşmesine karşı bir komploydu’
 
15 Şubat komplosunun kadınlar açısından daha derin bir anlam yarattığını vurgulayan Deniz, “Önderliğin 5 bin yıllık ataerkil devlet sistemine karşı geliştirdiği eşit, demokratik, özgürlükçü, ekolojik ve kadın eksenli bir sistem bütün kadınlar açısından büyük bir umuttur. Bunun için kadınlar açısından komplo derin ve bir o kadar anlamlıdır. Aynı zamanda kadının ‘xwebûn’ olmayı gerçekleştirmesi ve bunun için mücadele etmesi devrimci bir çıkıştır. Bu açıdan baktığımızda Önderliğe yönelik gerçekleştirilmiş bu komplo aynı zamanda kadınların özgürleşme tarihine karşın yapılmış bir komploydu” diye belirtti.