Basın Genelgesi’ne tepki: Gereken, birlikte direnmek ve diretmek!

  • 09:01 1 Şubat 2022
  • Güncel
Melike Aydın
 
İZMİR - “Sansür genelgesi” olarak tanımlanan “Basın ve Yayım Genelgesi”ni değerlendiren İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, medyayı baskı altına almaya yönelik uygulamalara karşı “birliktelik” vurgusu yaparken, “sonuna kadar direnmek ve diretmek” mesajı verdi.
 
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) 2021 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre 180 ülke arasında 153’üncü sırada bulunan Türkiye, son genelge ile bu sıralamada daha da geriye düşmeye aday. Basın ve Yayım Faaliyetleri ile İlgili Cumhurbaşkanlığı Genelgesi 28 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayınlandı. Genelgede "Milli ve manevi değerlerimize uymayan yazılı, sözlü ve görsel basın ve yayım faaliyetleri aracılığıyla aile kurumunu, çocukları ve gençliği hedef alan tehdit ve tehlikelerin yayılımının önlenmesi hususunda tüm kurum ve kuruluşlar tarafından gerekli hassasiyetin gösterilmesi, yöneticiler tarafından sürecin titizlikle takibinin ve gereğinin yapılması” ifadeleri yer aldı. Basın yayın kuruluşlarından, meslek ve hukuk örgütlerinden “sansür genelgesi” olarak tanımlanan genelgeye karşı tepkiler yükselirken, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, genelgeyi değerlendirdi.
 
‘Amaç kendi algıları üzerine sistemi oturtmak’
 
Genelgenin basına ayar verme çabasını yansıttığını söyleyen Dilek, kurulmak ve uygulanmak istenen sistemin tanımlanmadığını dile getirdi. “Dert kendi algıları üzerine sistemi oturtmak. Yeni bir sistem kurmak ya da sistemin eksiklerini tamamlamak değil” değerlendirmesinde bulunan Dilek, “Özellikle sosyal medya açısından getirilen bütün kriterler sübjektif. Yoruma açık, başı ve sonu belli değil, kimin neye ne kadar müdahale edeceği belli değil. Bir tanımlama yapmıyor” dedi.
 
‘Korkmuyorsanız gerçek haberciliğin önünü açarsınız’
 
Özellikle son yıllarda baskılara maruz kalan medya açısından yeni bir formatın getirilme süreci içinde olunduğunu kaydeden Dilek, iktidar tahakkümünün ötesinde basının “var olma mücadelesine itildiğini” vurguladı. Dilek “Çağı da doğru okumak lazım. Yabancı dizilerdeki gibi sizin gençliğiniz de vatandaşlarınız da bu dizileri izlemiyorlar. Her yeden girip izleme kanalları var. Tahakkümlerle bir toplum yaratamazsınız. Hele bir basın süreci hiç yaratamazsınız. Yaratabilseniz yaratırdınız ama yaratılan her şey onu yaratanlara da yaramıyor. Çünkü ne güven unsuru taşıyor ne normlar var. O nedenle sübjektif kriterlerden uzak durmak gerekir. Eğer yanlışlarınız yoksa korkmuyorsanız gerçek haberciliğin önünü açarsınız” ifadelerini kullandı.
 
‘Objektif olmayan düzenlemeler kimseyi hedefine götürmez’
 
Dilek, basın kuruluşlarına getirilen erişim engeli gibi yasakların güç gösterme amacı taşıdığına dikkat çekerken, şunları söyledi: “Geçmişteki kriterler onların istediği sonucu getirmeyecek ama gittikçe doz artıyor. Çünkü ‘güç, kamu kaynağı bizim elimizde ise her şeyi dizayn etme yetkisi de bizde’ diye düşünülüyor. Ne çağ, insan onuru ne de basın meslek etiği bu algılara uygun değil. Siz istediğiniz kadar baskı rejimini sertleştirin, dünyanın geldiği konjonktürde hiçbir şekilde hedefinize ulaşamazsınız. Olayları ne kadar tek başınalıkla ele alır, ne kadar yukardan çözerlerse o kadar sonuca ulaşacaklarını sanıyorlar ama bunun dünyada çok örneği var. Hiçbir ülke buna ulaşamadı. Keyfiliğe zemin yaratan bilimsel objektif kriterlerden uzak düzenlemeler basını da medyayı da siyasi iktidarı da hedefine götürmez. Kamu kurumlarının başındakilerin basınla çok daha doğru ilişkiler içinde olmasını arzu ederdim ama böyle işlemiyor. Her tarafta tek bir zihniyetin yansımalarını görüyoruz.”
 
‘Ülke demokrasiden uzaklaşır’
 
“Eğer ki hiçbir şeye güvenmiyor ve her şeyi ben çözeceğim diyorsanız o ben maalesef istenen sonuçları yaratmaz, ülkeyi demokrasiden uzaklaştırır” diyen Dilek, bu nedenle baskı rejimiyle algı yaratma çabalarının geçmişte olduğu gibi bugün de işe yaramayacağını söyledi. Dilek, genelgede vurgulanan “aile yapısı”na dikkat çekerken, “Hepsi sübjektif. Ülkeyi böyle koruyamazsınız. Önemli olan topluma doğru rol modeller vererek bir şeyler yapmak ama toplumdan, aileden, ahlak inşasından geçirmek bu çağa yakışmıyor” dedi.
 
Direnmek ve diretmek
 
Dilek, yapılan düzenlemelerin İstanbul Sözleşmesi’nin feshi, kadının çalışma yaşamından uzaklaştırılmasına yönelik uygulamalarla birlikte düşünülmesi gerektiğine işaret etti. Mesleği yapabiliyor olmanın bile başarı haline geldiğini dile getiren Dilek, “Bir yandan var olmak zorundayken -mali, siyasi koşullar temelinde söylüyorum- öte yandan daha idealini nasıl yapabileceğiniz sorunu var. Öncelik birliktelikten geçiyor. Artık birçok şeyin birbirine karıştığı bir ülkeyiz. Belki biraz kristalleşmek gerekiyor. Bizlerin bakması gereken mesleğin sorunlarının çözümü. Bunun için sonuna kadar direnmek ve diretmek. Bunun için meslek hakları ve meslek örgütleriyle birlikte aşabiliriz” şeklinde konuştu.
 
Yukarıdan yapılan baskılar sonuç vermedi
 
Gazeteciliğe yukarıdan yapılan baskıların hiçbir zaman sonuç vermediğinin altını çizen Dilek, şunları söyledi: “Kendi içimizde mücadele gücümüzü artıracağız, mesleğin önünü açacak sorunlarla ilgileneceğiz. Hem yerel hem ulusal basın ciddi anlamda zor durumda ama bunların yolu hep birlikteliklerden geçiyor. İkinci olmazsa olmaz basın kuruluşlarının sahibi gazeteci olmalı. Öyle olmayınca onların dertleri özgürlük olmuyor. Basın özgürlüğü, insan hakları, basın ahlak-etik ilkeleri olmuyor. Biraz da bir araya gelerek kendimize özgün kuruluşlar oluşturarak çıkışlar yaratabiliriz. Benim geleceğe ve gençlere olan güvenim var.”