Dilara’nın katledilmesine avukatlardan tepki: Asla susmayacağız!

  • 09:07 13 Ocak 2022
  • Güncel
Marta Sömek
 
İSTANBUL - Tuzla'da avukat Dilara Yıldız’ın uzman çavuş olduğu belirtilen Oktay Dönmez tarafından katledilmesine tepki gösteren avukatlar,  ülkede bir cins kırımı yaşandığını belirtti. Avukatlar, “Asla ve asla bize geri adım attıramayacaklar, susmayacağız, durmayacağız, biat etmeyeceğiz, failin en ağır cezayı alması için sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” diye seslendi.
 
Avukat Dilara Yıldız, 10 Ocak tarihinde, İstanbul Tuzla’da daha önce  nişanlı olduğu ve uzman çavuş olduğu belirtilen Oktay Dönmez tarafından katledildi. Fail Oktay Dönmez, "Tasarlayarak öldürme", "Silahla yağmaya teşebbüs" ve "Silahla cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlarından tutuklama talebiyle hakimliğe sevk edildikten sonra, 3 ayrı suç maddesinden de tutuklanarak cezaevine gönderildi.
 
Türkiye’nin birçok yerinde ise Dilara için anma törenleri düzenlendi, çok sayıda avukat, ailesi ve dostları da davanın takipçisi olacaklarının sözünü verdi. Dilara’nın katledilmesine ilişkin JINNEWS’e konuşan avukatlar, yalnızca fail Oktay Dönmez’in değil, kadınları koruyan uluslararası yasalara ve sözleşmelere bir gecede tek bir kararname ve imzayla çekilme kararı verenlerin de bu katliamın failleri arasında yer aldığını vurguladı.
 
‘Çok öfkeliyiz!’
 
2021’de 287 kadının katledildiğini, bunun da bir “cins kırımı” olduğunu söyleyen İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı avukat Şükran Eroğlu, Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve katliamların git gide arttığının altını çizdi. Şükran, “Hani siyasiler demişti ya ‘bu ülkede İstanbul Sözleşmesi cinayetleri arttırıyor’ diye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi bu ülke ama hiçbir azalma olmadı. Demek ki bu söylemler doğru değil” şeklinde konuştu. Dilara’nın “sorumsuzluklar” nedeniyle katledildiğine ışık tutan Şükran şu değerlendirmelerde bulundu: “Bir canımızı, meslektaşımızı, bir kardeşimizi yitirdik, tamamen yapılan sorumsuzluklar uğruna. Bağıra bağıra gelen cinayeti önlememek adına biz çok öfkeliyiz ve isyan ediyoruz. Çünkü polisin gözü önünde, polisin intikal ettiği, kamuya açık alanda böyle bir cinayetin işlenmesi gerçekten çok dehşet verici.” 
 
‘Hiçbirimizin can güvenliği yok!’
 
Şükran Dilara’nın katledilmesiyle ilgili ihmalleri şöyle sıraladı: “Polisin oraya başka yöntemlerle girmesi mümkünken, elini kolunu sallayarak içeri girmesi, orada çalışanların kızı alıp oradan götürmemeleri, aynı şekilde adamın kızın evinin olduğu sitede yatıp kalkarken Dilara’nın ortada olmadığını kimsenin sorgulamaması gibi çok ciddi ihmaller var.” Toplum olarak duyarlı davranılmadığına vurgu yapan Şükran, özellikle kadınlar söz konusu olduğunda duyarlılık gösterilmediğini dile getirdi. Kadınlar lehine davranmak, korumak, katliamlar ve şiddetin önüne geçmek gerekirken aksine faillerin cesaretlendirildiği bir ortamda yaşandığını sözlerine ekleyen Şükran, bu ülkede hiçbiri kadının can güvenliğinin olmadığının da altını çizdi.
 
‘Yaşam alanımızın gasp edilmesine izin verilmemeli!’
 
Şükran, “Bu anlayış devam ettiği sürece, Yargıtay başkanı çıkıp da ‘Her ülkede kadın cinayeti işleniyor’ gibi talihsiz bir beyanda bulunduğu, bir takım çağ dışı düşünce ve eylemlere yol açıldığı sürece bu işin sonunun getirilmesi mümkün değil” cümlelerini kullandı. Ülkede ciddi bir anlayış değişikliği, farkındalık, duyarlılık, anlayış ve algı değişikliği gerektiğine değinen Şükran, “Kadını ikincil vatandaş olmaya doğru itmekten vazgeçilmesi gerekiyor bir kere, bizler de bu ülkede yaşıyoruz, nüfusun yarısıyız ve bizim de insan olmaktan dolayı vazgeçilmez ve devredilmez hakkımız var, ki yaşam hakkı bunların en başında geliyor. Dolayısıyla bizim yaşam alanımızı bir başkasının gasp etmesine izin verilmemesi gerekiyor” dedi. Yine ülkede erkek katliamının olmadığını kaydeden Şükran, “Bu ülkede erkeklere karşı sistemli olarak yürütülen bir şiddet yok. O zaman demek ki bu ülkede özellikle kadınların sindirilmesi, korkutulması ve kadınların maalesef ki evlerine hapsedilmesi yönünde bir politika oluşturulmaya çalışılıyor” değerlendirmesini yaptı.
 
‘Asla ve asla geri adım attıramayacaklar!’ 
 
Tüm bunlara karşı sonuna kadar mücadele edeceklerinin mesajını veren Şükran, eşit ve özgür olarak yaşayacaklarını ifade etti. Dilara’nın ailesi ile de görüştüklerini söyleyen Şükran, tüm kadın avukatlar ve İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak davanın sonuna kadar takipçisi olacaklarını, diğer barolar ile de birlikte hareket edeceklerini paylaştı. Failin en ağır cezayı alması için sonuna kadar mücadelelerini sürdüreceklerinin altını çizen Şükran, “Bu tabii ki Dilara’yı, ölen kadınlarımızı geri getirmeyecek ama bu ülkede de artık cezaların var olduğunu ve yasaların uygulandığını belki göstererek, faillerin cesaretlerinin kırılmasına yol açabileceğimizi, ön ayak olabileceğimizi düşünüyorum” şeklinde konuştu. Bir kez olsun susmayacaklarını vurgulayan Şükran, “Asla ve asla bize geri adım attıramayacaklar, susmayacağız, durmayacağız, biat etmeyeceğiz” diye konuştu. 
 
‘Cezasızlık yoluna giden kararlar kadın katliamlarına sebep!’
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Eşbaşkanı Arzu Kayaoğlu ise, Dilara’nın ailesi, yakınları ve dostlarına baş sağlığı dileyerek konuşmasına başladı. Dilara’yı tek bir failin katletmediğine işaret eden Arzu, “Şu anda bir kişinin yargılanması, bir kişinin Dilara’yı katletmesi üzerinden konuşuyoruz ancak bunun asıl sebebi İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine karar verenler, kadınları koruyan uluslararası yasaları, sözleşmeleri bir gecede tek bir kararnameyle, imzayla çekilme kararı verenlerdir” sözlerini kullandı. Arzu ayrıca, “Pişmanım, kendimi kaybettim” şeklindeki fail ifadeleriyle iyi hal uygulaması yapan mahkemelerin de cezasızlık yoluna giden kararlarla kadın katliamlarına sebep olduğunu vurguladı.
 
‘Cezasızlık politikasıyla birlikte mücadele etmeliyiz’
 
Dilara’nın katledilmesinden ötürü çok üzgün olduklarını sözlerine ekleyen Arzu, “Sonrasında kimler olacak onu da bilemiyoruz artık. Olabildiğince birbirimizin yanında olmaya, destek görmeye ihtiyacımız var, çok acılıyız. Aslında feshedilen İstanbul Sözleşmesi de, 6284 sayılı kanun da kadınların mücadelesiyle elde edilmiş olan kazanımlar, ne devlet, ne de başka bir kurum kadınlara ya da korunması gereken çocuklara oturdukları yerden bu kazanımları vermedi, bunlar kesinlikle kadın mücadelesinin sonucu” diye konuştu. Arzu, kadınların ve toplumun birlikte, bir bütün olarak cezasızlık politikasıyla mücadele etmesi halinde kazanımları elde edebileceklerini ve bu şekilde koruyabileceklerini paylaştı.
 
‘Sözleşmeden çekilmek bu cinayetlerin nedenidir’
 
Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) İstanbul İl Başkanı ve Kadın ve Çocuk Komitesi üyesi Avukat Pınar Akbina da, “Yine çok acı bir cinayetle karşı karşıyayız. Hem meslektaşımız hem de genç bir kadın ne yazık ki bir cinayete kurban gitti” sözlerini kullandı. Kadın katliamlarının nedeninin çok açık olduğunu belirten Pınar, “Şu an ülkemizdeki orta çağcı, gerici iktidar, onun uygulamaları, nefret dolu söylemleri ve İstanbul Sözleşmesi’nden tamamen hukuksuz bir şekilde çekilmesi bu cinayetlerin nedenidir” dedi. AKP iktidarı döneminde kadın katliamlarının çok ciddi bir oranda arttığını vurgulayan Pınar, “Yüzde bin 400’ün üzerindeydi ama bu oranın üzerine çok daha fazla çıkılmış durumda” şeklinde konuştu.
 
‘Göz yummayacağız!’
 
AKP iktidarının yalnızca İstanbul Sözleşmesi ile yetinmeyeceğini paylaşan Pınar, her gün yeni açıklamalar yapıldığını da sözlerine ekledi. 6284 sayılı yasanın da etkin bir şekilde uygulanmadığının altını çizen Pınar, “İstanbul Sözleşmesi bir çerçeve sözleşmesidir, asıl olan sözleşmeye bağlı olarak çıkartılan yasalardır, bunlardan en önemlisi 6284 sayılı ailenin korunması kanunudur. Şu anda bu kanunu da kaldırmak istiyorlar, daha geçen gün Abdurrahman Dilipak bununla ilgili açıklama yaptı, şimdi de oraya göz diktiler ancak biz kadınlar, hukukçular, bu ülkenin vatandaşları olarak tüm bu haksızlıklara karşı mücadele etmeye devam ediyoruz” dedi. Bu duruma göz yummayacaklarını dile getiren Pınar, “Kahrolsun orta çağcı gericilik, İstanbul Sözleşmesi uygulanmalıdır. Halkız haklıyız, kadınız haklıyız, yeneceğiz” sözleriyle seslendi.
 
‘Yasalar tam uygulanmıyor!’
 
Var olan yasaların da yetersiz olduğunun altını çizen Pınar, “Tam uygulandığını söyleyemeyiz biz bu yasaların. Ne yazık ki defalarca başvuru yapmamıza rağmen koruma kararları geç çıkabiliyor, hakimlerden bazen emsal karar çıkarmalarını istiyoruz, ne yazık ki bu konuda çekingen davranıyorlar” diye konuştu. Hakların daha da geliştiği, mücadeleyi güçlendiren bir yol izlenmesi gerektiğini söyleyen Pınar, “Bir avukata bile bu yapılıyorsa varın görün sıradan vatandaşımıza neler yapılıyor, bunun göstergesi” dedi.