Efrînli M.H.’nin savaş, göç ve mültecilik hikayesi

  • 09:01 12 Aralık 2021
  • Güncel
 
Güldem Doğan
 
İSTANBUL - Efrînli M.H., göç etmek zorunda kaldığı İstanbul’da bir taraftan ailesi ile birlikte yaşam mücadelesi veriyor bir taraftan Efrin’de yaşananları büyük bir endişe ile takip ediyor. Saldırı altında olan Efrîn’e şuan için gitmeyi düşünmeyen M.H., memleketinin kirletildiğini belirtiyor.
 
Türkiye destekli silahlı güçler Suriye’ye saldırırken binlerce insan katledildi. Yaşam mücadelesi veren 5,6 milyondan fazla insan ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Kimisi Avrupa’ya kimisi de Türkiye’ye sığındı. Hala ülkelerinde savaş süren Suriyeliler sığındıkları ülkelerde de savaşı aratmayan saldırılara maruz kalıyor. Yaşamak için Türkiye’ye gelen Suriyeliler sık sık saldırı ve nefret söylemlerine maruz bırakılıyor. Özellikle Kuzey ve Doğu Suriye’ye bağlı Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’ye yapılan saldırılar sonrası çoğunluğu Kürtlerden oluşan binlerce kişi savaştan kaçmak için toprağını terk etmek zorunda kaldı. Bu bölgelerde kalanlar ise Türkiye destekli grupların tecavüz, kaçırma ve katletmeleri ile yüz yüze kaldı ve kalmaya devam ediyor. 
 
Efrînli M.H. de savaştan kaçanlardan biri. Suriye’de iç savaşın başladığı ilk yıllarda Halep’ten çıkmak zorunda kalan M.H., ailesi ile birlikte yıllardır Türkiye’de yaşam mücadelesi veriyor. M.H. ile savaştan önceki yaşamı, savaş çıktıktan sonra ki süreçte yaşadıkları, sığınmacı olarak yaşadığı zorlukları ve gelecek planları üzerine konuştuk.
 
*Türkiye’ye göç etmeden önce nerede yaşıyordun? Buraya tam olarak ne zaman geldin?
 
Buraya gelmeden önce Halep’te yaşıyordum. Ama Efrîn’liyim. Halep’te savaş başladıktan sonra kaçıp Efrîn’e gittim. 1-1,5 ay geçtikten sonra Lübnan’a geçtim. 3 yıl 3 ay Lübnan’da kaldım. Sonrasında orda da kimi sıkıntılar çıkınca Efrîn’e geri döndüm fakat Efrîn talan edilmişti, yaşamı yok etmişlerdi o nedenle Efrîn üzerinden Türkiye’ye abimin yanına geçmek için yola çıktım. 7 yıldır Türkiye’deyim.
 
*Halep’teki yaşamından biraz bahseder misin?
 
Halep’te ki yaşamım kötüydü dersem yalan olur. Orda keyfimiz yerindeydi, yaşamımız güzeldi. Hiçbir sıkıntımız yoktu. Orada içinde bulunduğumuz imkânları hiçbir yerde bulamadım. İşimiz vardı, huzurumuz vardı. Ama savaş çıktıktan sonra bütün yaşamımız alt-üst oldu. Çıkış yolumuz kalmadı. Efrîn’de kalsaydık ölecektik. İnsan ülkesini bırakıp gitmek istemiyor ama mecburduk. Çocuklarımız ölmesin diye çıkmak zorunda kaldık.
 
*Göç sürecin nasıl gelişti? Neler yaşadın? Buraya alışabildin mi?
 
Türkiye’ye geçişimiz çok zordu. Ben ve oğlum 2 gün sınırda tutuklu kaldık. Rezalet bir durum içindeydik. Ya geri Efrîn’e dönecektik ya da sınırda baskılara dayanıp Türkiye’ye geçecektim. Oğlum için sabrettim. Sınırda 30-35 kişiydik. Türkiye’ye geçmemize izin vermiyorlardı. Aramızda yaşlılar, kadınlar ve çocukları vardı. Bizi Efrîn’e, savaşın ortasına geri yollamak istediler. İki kere gözaltına alındık. Üçüncüde komutan geldi ‘sizi Türkiye’ye yollayacağım ama herhangi bir sorumluluk almıyorum. Yarım saat sonra başınıza ne gelir bilemem’ dedi. Sınırdan geçtik. Adını şu an hatırlayamadığım bir köye vardık. Oradaki insanlar bize yardımcı oldular. Bizi bir traktöre doldurup askerler ya da polisler yakalamadan bir otobüs terminaline ulaştırdılar.
 
*İlk geldiğin şehir neresiydi? Kürtçe’nin yasaklı olduğu bir yerdesin bu yaşamını nasıl etkiliyor?
 
Sınırı geçtikten sonra ilk geldiğim şehir İstanbul’du. Öncesinde abim ve kız kardeşim buradalardı, onların yanına geldim. İlk geldiğim ev de şu an olduğumuz evdi ve hala aynı yerdeyim. Onlar gitti ben kaldım. Biri şehit düştü. Türkçe bilmediğim için başlarda çok zordu. Hastaneye gidince, pazara çıkınca mutlaka mahalleden Türkçe bilen biri bana eşlik ediyor. Buradaki Kürtler çok yardım ettiler. Gurbetçi duygusu yaşamadım onlarla. Sanki ailemin içindeymişim gibi hissettim. Beni hiç yalnız bırakmadılar. Hayatın her alanında bana destek oldular.
 
*İstanbul’u nasıl buluyorsun? Gezdin mi hiç?
 
Hayır, hiç gezmedim İstanbul’u. Türkiye’de yaşam pahalı. Eşim tek ve sürekli çalışıyor, yalnız da çıkmak istemiyorum. Bu nedenle gezmeye vakit bulamıyoruz.
 
*Yaşadığın mahalledeki insanlarla ilişkilerin nasıl? Dayanışmada bulunuyorlar mı?
 
Mahallenin geneli Kürt. Türkler de var fakat az. Bize sürekli dayanışmada bulunuyorlar. İstanbul’u bilmiyorum ve hastaneye gideceğim zaman benimle geliyorlar, pazara gideceğim zaman birlikte gidiyoruz. Kızım oldu ve doğum sürecinde iki gün hastanede kaldım beni yalnız bırakmadılar. Eve geldikten sonra da ben iyileşip ayağa kalkana kadar nöbetleşe evimde kadınlar bana yardımcı oldular.
 
*Hastaneye gittiğinde kimlik sıkıntısı çekiyor musun? Haklarından yararlanıyor musun?
 
Kimliğim var. Ev sahibim kimlik çıkarmama yardımcı oldu. Türkiye’de mültecilere yönelik özel bir hak yok. Şu hakkım var ve yararlanıyorum dersem yalan olur.
 
*Buradan Efrîn’deki durumu nasıl görüyorsun? Oradaki akrabalarınla iletişimin var mı?
 
Elbette iletişimimiz var ve birçok haber alıyoruz. Oradaki yaşam artık eskisi gibi değil. Efrîn’i kirlettiler. Ekonomisini, doğasını, yaşamını yok ettiler. Efrîn büyüktü, namı vardı. Efrîn denilince dağlar yerinden oynardı. Yine  bizim için ülkemiz yüce ve büyük fakat içindeki insanlar kirli ve kötü. Bunları duyunca elimizden hiçbir şey gelmiyor sadece dert kalıyor bize. Efrîn anavatanımızdı, döneceğiz diyorduk ama duyduklarımdan sonra dönmeyi düşünmüyorum.
 
*Efrîn’de ailenizden kimler kalıyor? Efrîn’de yaşananlar hakkında neler söylüyorlar?
 
Babam, üvey annem, yengem ve çocukları Efrîn’in bir köyünde yaşıyorlar, merkezden uzaklar. O da duyduğu kadarıyla söylüyor. Bazı şeyler var söylenecek ama öyle şeylerde var ki dilim söylemeye varmıyor. İşsizlik var, hayat pahalılaşmış, ahlaksız şeyler gelişmiş.
 
*Şuan Efrîn’de birçok kadın çeteler tarafından kaçırılıyor ve tecavüze maruz kalıyor. Hiç tanıdığınız bir kadın böyle bir durum ile karşılaştı mı?
 
Yengem babasının köyüne başka yerden gelen iki kadın öğretmenin silahlı kişiler tarafından kaçırılıp tecavüz edildikten sonra öldürüldüğünden bahsetti. Babamların olduğu köyde bu tür olaylar yaşanmıyor çünkü köy YPG’nin kontrolünde. Yengem onlarla çalışıyor ve sürekli YPG onların bir ihtiyaçlarının olup olmadığını soruyor ve koruyor o köyü. Köye gelen yabancılar tarafından bir kaç ufak tefek sorunlar çıkıyor fakat köy halkı onları köyde barındırmıyor, çıkarıyorlar. Genelde merkezde yaşanıyor bu tür olaylar.
 
*Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dış siyasette mültecileri Avrupa’ya sürekli bir koz olarak kullanma söylemleri sizi nasıl hissettiriyor?
 
Bizi üzüyor, rahatsız ediyor çünkü bizim durumumuz futbol oyununa döndü. Ayağını topa atan ben kazandım diyor. Türkiye’deyiz ama hiçbir şey yapamıyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse korku var. Attığımız her adımda, evden her çıkışımızda korkuyla çıkıyoruz. Suriyeli insanların kaçırıldığını, dövüldüğünü duyuyoruz. Bu bizi ürkütüyor. Benim olduğum mahallede herkes herkesi tanıyor. İçim rahat, dışarı çıkıp bir çığlık atsam hepsinin yardımıma koşacağını biliyorum. Ama Türkiye’nin her yerinde böyle değil. Haberlerde sürekli Suriyelileri geri göndereceğiz, sınır dışı edeceğiz söylemleri bizi korkutuyor.
 
*Son dönemlerde Ankara başta olmak üzere birçok noktada sığınmacı ve mültecilere yönelik tırmanan bir nefret var. Bu nefret birçok saldırının da önünü açıyor. Siz Kürt, kadın ve mülteci olarak bu gelişmelerden etkilendiniz mi? Size yönelik bu ırkçı saldırılar ile ilgili ne söylemek istersin?
 
Bazen pazarda denk geliyoruz kaba söylemlere fakat yabancıyız o yüzden karşılık vermemeye çalışıyorum. ‘Suriyeliler geldi işimizden olduk, Suriyeliler yüzünden kiralar arttı’ bu tarz psikolojik söylemlere maruz kalıyoruz ama elimizden bir şey gelmiyor. İçime atıyorum. Bizim kimsenin malında gözümüz yok ama başkalarının da bizim malımızda gözü olsun istemeyiz. Buraya sığınmayı biz de istemezdik ama ülkemizi talan ettiler, başka çaremiz yoktu. İnsanın kendi ülkesinde bir çadırı olsun başkalarının ülkesinde ki saraylardan daha iyidir.
 
*Türkiye’nin mültecilere yönelik tutumunda yeteri kadar şeffaf olduğunu düşünüyor musunuz? AB fonlarının mültecilerin sosyal yaşamları için doğru kullanıldığını düşünüyor musunuz?
 
Herkes devletin Suriyelilere yardım ettiğini maddi destek sağladığını söylüyor fakat böyle bir şey yok. Biz kendimiz çalışıyoruz devletin bize bir yardımı desteği yok. Tek yaptığı şey sınırları açtı. Ülkeye kabul etti başka bir yardımı yok. Çocuklarımız okula gidiyor ihtiyaçları oluyor kendimiz alıyoruz, hastaneye gidiyoruz maddi bir şey çıkınca kendimiz karşılıyoruz. Kirada oturuyoruz. Maddi bir destekleri olmadığı gibi mültecileri sürekli hedef gösteren söylemlerde bulunuyorlar.
 
*Çocuklarınız okula gidiyor kendi anadillerinde yani Kürtçe eğitim alabiliyorlar mı?
 
Okullarda Arapça bilen öğretmenler var fakat ben istemedim çünkü ben de çocuklarıma Arapça öğretebilirim. Kürtçe okullarda yasak o nedenle eğitimi Türkçe alıyorlar.
 
*Peki, Kürtçe eğitim almalarını ister miydin?
 
Elbette isterdim. Birçok dil bilsin isterdim. Her dil bir insan demektir. Ama içimizde korku var çünkü Kürtçe yasak. Burada yabancıyız her an bize her şey olabilir o nedenle çocuklarım için endişeleniyorum. Türkiye’de yaşıyoruz ve Kürtçe eğitim istediğimizde başımıza neler gelir bilmiyorum.
 
*Burada kalmak, Suriye’ye dönmek ya da Avrupa’ya geçmek gibi bir planınız var mı? Gelecek için hayallerin neler?
 
1-2 sene sonra Suriye’de savaş bitecek ve ülkeme geri döneceğim umuduyla gelmiştim buraya. Bana Avrupa’ya gitme izni çıktı fakat ben Suriye’ye dönmeyi istiyordum o yüzden Avrupa’ya da gitmedim. Babam Efrin’de kaldı, onun yanına gitmek istiyordum fakat Avrupa’ya gitmediğimi duyunca beni aradı ve ‘’neden Avrupa’ya gitmiyorsun’’ diye sordu. Gitmek istemediğimi Suriye’ye geri döneceğimi söyledim. Ve şu an gitmediğime pişmanım. Türkiye’de her gün Suriyelilere yönelik saldırılar gelişiyor. Ne yapacağımı ben de şaşırdım. Kadere teslim oldum. Tek isteğim Efrin’e dönmekti fakat babam oranında ‘’Türkiye’den bir farkının kalmadı, Efrin’de ki yaşam imkânları çok zorlaştı. Kesinlikle geri dönme. Savaş devam ediyor, çocukların için ya Türkiye’de kal ya da Avrupa’ya git’ dedi. Bunun üzerine hâlihazırda bir düzenim olduğu için vazgeçtim.