‘Cezaevlerindeki sorunlara karşı tutum sergilenmeli’

  • 09:05 9 Kasım 2021
  • Güncel
ANKARA - Tutsakların maruz kaldıkları hak ihlallerini aktaran İHD Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Çevirmen, tutsaklara düşüncelerinden dolayı pişmanlık dayatıldığını söyleyerek, “Hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri toplumdan azade değil, toplumun bütün kesimini etkileyen bir durum. Yaşanan tüm sorunların ne şekilde düzeltilebileceği ve hakların talep edilmesi anlamında bir tutum sergilenmesi gerekir” şeklinde duyarlılık çağrısında bulundu.
 
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, kötü muamele ve işkencelere her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi'nde, cezası onanmadığı halde tek başına hücrede tutulan ve siyasi koğuşa geçmek istediği için gardiyanlar tarafından tecavüze ve işkenceye maruz kalan Garibe Gezer’in yaşadıklarının duyulmasıyla cezaevlerindeki işkence yeniden gündeme geldi.
 
Yoğunlaşarak devam eden işkenceye ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) Hapishaneler Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Çevirmen değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Çıplak aramaya ve pek çok hak ihlaline maruz kalıyorlar’
 
Cezaevlerinde 2016 yılı ve sonrasında yaygın olarak güvenlikçi politikaların devreye girdiğini belirten Nuray, tutsakların cezaevi rejimi içinde yeniden üretilen hak ihlalleri çerçevesinde baskıya maruz kaldıklarını ifade etti. Tutsakların bütün haklarından yararlanmak durumunda olduklarını vurgulayan Nuray, cezaevlerinde tutulan kadın tutsaklara yönelik kötü vakaların mevcut olduğuna dikkat çekerek, “Patnos’ta 2 kadın tutsağa karşı işkence ve kötü muamele tarafımıza ulaşmıştı. Yine yapılan görüşmelerde kadınların yüzünde darp izlerinin olduğu ifade edilmişti. Hakaret içeren davranışlara maruz kalıyorlar, çıplak aramaya ve pek çok hak ihlaline maruz kalıyorlar. İşkence insanın vücut bütünlüğüne olduğu kadar, maneviyatına yapılan tüm kötülüğü de ezen bir şeydir. Acı verici her muamele işkence kapsamının içine giriyor” sözlerine yer verdi.  
 
‘Gözlem kurulu değerlendirmesine dönük karara itiraz ettik’
 
Baskılayıcı ve hak ihlallerinin yoğunlaştığı dönemlerde cezaevlerine genelgelerin gittiğinin söylenebileceğini ancak ellerinde genelgelerin hazırlandığına dair bir bilgi olmadığını kaydeden Nuray, “Birçok yeni genelge hak ihlallerini de artıran genelgeler. Mahpusların gözlem kurulu kararıyla salıverilmemesi gibi bir durum var ve çok sayıda mahpus bu durumla karşı karşıya. Gazetelerin alınmaması, ağız içi arama gibi pek çok sıkıntı ve sorunlar cezaevlerinde yoğunlaştırılmış durumda. 7242 sayılı yasa düzenlemesinden bir süre sonra idare ve gözlem kurulu kararıyla ilgili, yönetmelik çıkarıldı. Mahpusların bir gözlem kurulu tarafından değerlendirilmesi sonucunda denetimli serbestlikten veya koşullu salıverilmeden yararlanıp yararlanamayacağına ilişkin verilen karar insani bir durum değil ve biz bu kararın iptali için dava da açtık” diye konuştu.
 
‘Kurum kendini mahkeme yerine koyuyor’
 
İdare ve Gözlem Kurulu’nda yer alan yöneticilerin, hekimin, müdürün, psikologun bir araya gelerek bir tutsağın tahliye edilip edilmeyeceğine karar vermesinin, kurumun kendini mahkeme yerine koyması anlamını taşıdığını ifade eden Nuray, bu kurulun soyut değerlendirmelerle tutsakların tahliye haklarından yararlandırılmasını engellediğini söyledi.  Nuray, “Kurulda, ahlaki eğilimleri ve suça bakış açıları gibi çok soyut kriterler konulmuş. Bu kurul kendisini ne yerine koyarak bu değerlendirmeyi yapabiliyor?” diye sordu.
 
‘Tutsaklara düşüncelerinden dolayı pişmanlık dayatılıyor’
 
Nuray, düşüncelerinden dolayı cezaevinde tutulan tutsaklara pişmanlık dayatıldığının altını çizerek, cezaevlerinde kendilerini “politik tutsak” olarak adlandıran çok sayıda muhalif kesimden insanın, gazetecilerin, avukatların ve siyasetçilerin olduğunu kaydetti. “‘Ben düşüncelerimden vazgeçiyorum’ mu demeli mahpuslar?” sözleri ile pişmanlık dayatmasına tepki gösteren Nuray, “Bu, düşünce özgürlüğünün hapishanede kısıtlanması anlamına gelmeyecek mi? Mahpusların kazanmış oldukları hakları ortadan kaldırılıyor ve çok büyük sorunlara neden oluyor. Psikolojik sorunlara, sağlık sorunlarına neden oluyor. Örneğin Afyon 1’Nolu T tipi hapishanesinde kalan bir mahpus, bir yılı kaldığı bir dönemde ağır hastalıklarından dolayı yaşamını yitirdi. İnfazı tamamlanmasına bir yıl kalıp denetimli serbestlik hakkından faydalanacak mahpuslar ne yazık ki şu anda hapishanelerde tutulmaya devam ediyor. Bu da aslında bir işkencedir. Siz insanların umut etme hakkını elinden almış oluyorsunuz. Kazanılmış olan haklarını elinden almış oluyorsunuz. Bu yönetmeliği mahpusların hakları, yaşam hakları, psikolojik, fiziksel güvenlikleri anlamında insani bulmuyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘İnsanların bilgi alma hakları sınırlandırılamaz’
 
Pandemi koşulları kapsamında cezaevinden tahliye edilmesi gereken tutsakların eşitlik hakları çiğnenerek cezaevinde tutulmaya devam ettiklerini kaydeden Nuray, engelli, ağır hasta ve ileri yaştaki tutsakların Terörle Mücadele Kanunu (TMK) gerekçe gösterilerek haklarından yararlanamadıklarını dile getirdi. Tutsakların maruz kaldıkları hak ihlallerine dair bilgi veren Nuray, “Şu anda en fazla yaşanan hak ihlali gözlem kurulu kararıyla salıverilmeleri gereken mahpusların hala hapishanelerde tutuluyor olması. Bunun yanı sıra sağlığa erişim konusunda çok büyük problemler var. Hastaneye çıkarılmaları, sevkleri,  ağır hasta mahpusların bırakılmamaları ve hapishanelerde tutulmaya devam edilmeleri, kitap ve gazete erişimlerinde yaşanan zorluklar, muhalif gazetelerin tutsaklara verilmemesi gibi sorunlar var. İnsanların bilgi alma hakları böyle bir gerekçeyle sınırlandırılamaz. Kitap okuma ile ilgili belli kotalar konmuş durumda. Kitap okumanın neresi kötü olabilir? Pandemi sürecinde görüş haklarının kısıtlanması, telefon haklarının kısıtlanması gibi sorunlar devam ediyor. Sosyal faaliyetlere çıkarılmama gibi durumlar devam ediyor. Kantinde almak istedikleri ürünlerin çok pahalı olması ve yeterli çeşitliliğe sahip olmaması, yeterli beslenememe, diyet yemeklerinin verilmemesi gibi hak ihlalleri var. Bunların yanı sıra işkence ve kötü muamele var. Çıplak arama uygulamaları devam ediyor. Tüm bunların olageldiği süre zarfında bizim yapmış olduğumuz tüm başvurulara rağmen sorunlar çözülemeden gittikçe artıyor. Sürekli yeni cezaevleri yapılıyor. En son 292 bin civarında mahpus hapishanelerdeydi. Çok büyük bir nüfus oranı” diye konuştu.
 
‘Tutum sergilenmeli’
 
Cezaevlerinde yaşanan sorun ve hak ihlallerinin herkesin sorunu olduğunu aktaran Nuray, yaşanan tüm sorunların ne şekilde düzeltilebileceği ve hakların talep edilmesi anlamında bir tutum sergilenmesi gerektiğini ifade etti. İHD olarak çeşitli zamanlarda Ceza ve Tevkifevleri ve Adalet Bakanlığı ile bu konulara ilişkin görüşmeler yaptıklarını sözlerine ekleyen Nuray değerlendirmesini şöyle sonlandırdı: “Ancak pandemi sürecinde görüşmeler biraz aksadı. Aynı zamanda gelen başvurularla ilgili kurumlarla yazışmaları yapıyoruz. İhlallerin sonlandırılması bağlamında Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na, Kamu Denetçiği Kurumu’na, sağlık kurumlarında yaşanan bir hak ihlali varsa mutlaka Sağlık Bakanlığına, işkence ve kötü muamele varsa ilgili savcılıklara yazıyoruz. Bu tip hak mücadelesi çalışmalarımız devam ediyor. Hem şubelerde hem de merkezi düzeyde periyodik olarak raporlar hazırlıyoruz ve bunu kamuoyuyla paylaşıyoruz. En son KONDA araştırma şirketine yaptırılan bir araştırma raporu vardı. Kamuoyunun hapishanelere karşı ilgisini ve bilgisini ölçen bir araştırmaydı. Tüm ana akım medyanın ve pek çok siyasi figürün ya da partinin bu konuya ilgisinin olmamasına rağmen, toplumda bu konuya büyük bir ilgi olduğunu da keşfetmiş olduk. Hak ihlalleri çerçevesinde ya da adalete güven duyma noktasında çok önemli parametrelere sahipti. Ancak bütün bu bilgi sahibi olma durumunu talep etme haline de çevirmek gerekiyor. Çünkü hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri toplumdan azade değil, toplumun bütün kesimini etkileyen bir durum.”