4 Kasım siyasi soykırım: Yargılanması gereken AKP-MHP iktidarıdır

  • 09:05 4 Kasım 2021
  • Güncel
 
Derya Ren
 
DİYARBAKIR - HDP’ye yönelik başlatılan siyasi soykırımın yıldönümü olan 4 Kasım’da yaşananları değerlendiren HDP Dış İlişkiler Komisyonu Sözcüsü Feleknas Uca, 4 Kasım’da HDP şahsında Kürt halkının ve demokratik siyasetin önünün kesilmek istendiğini belirterek, “Yargılanması gereken AKP-MHP iktidarıdır” dedi.
 
Türkiye tarihinde önemli bir yer tutan 7 Haziran 2015 seçimlerinde Hakların Demokratik Partisi (HDP) 80 vekil ile Meclis’te yerini aldı. İktidara tek başına gelemeyen AKP seçimleri iptal ettirerek, 1 Kasım 2015’te tekrar sandığa gitme kararı aldı. 1 Kasım seçimlerinde de HDP, 59 milletvekili ile Meclis’e girdi.
 
2016’ın Mayıs ayında dokunulmazlıkların kaldırılması yasası Meclis gündemine getirildi. AKP, CHP ve MHP’nin oylarıyla yasa Meclis’ten geçti. Yasanın Meclis’ten geçirilmesiyle beraber milletvekillerine yönelik soruşturmalar hızlandırıldı. Soruşturmalar devam ederken, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Olağan Üstü Hal (OHAL) ilan edildi.
 
4 Kasım 2016 yılında Diyarbakır, Şırnak, Hakkari, Van ve Bingöl Cumhuriyet Başsavcılıkları’nca yürütülen, HDP ve Kürt siyasetçilere yönelik siyasi soykırım operasyonunda dönemin HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu birçok kişi gözaltına alındı. Ardından ise eşbaşkanlar ile beraber 10 milletvekili tutuklandı.
 
HDP Dış İlişkiler Komisyonu Sözcüsü ve Batman Milletvekili Feleknas Uca, 4 Kasım 2016 yılında yaşanan siyasi soykırım operasyonunu ajansımıza değerlendirdi.
 
‘Diyarbakır’da olağanüstü bir durum vardı’
 
HDP’nin elinde olan belediyelere kayyımların atanmasına karşılık halkın o süreçte sokakta olduğunu söyleyen Feleknas, eylemlerin devam ettiği günlerde yani 4 Kasım’da HDP’ye yönelik soykırım operasyonlarının başlatıldığını hatırlattı. Kayyımların atandığı tarih de Diyarbakır’da olağanüstü bir durumun olduğunu belirten Feleknas, “Her yerde polisler vardı. Polis sevkiyatları yapılıyordu. Helikopterler dolaştırılıyordu. 1 Kasım’da dönemin Diyarbakır Belediye Eşbaşkanı Gülten Kışanak Meclis’e gitmişti, Askeri Cezaevi’nde yaşananlara dair tanık olarak konuşmak için. Gülten Kışanak, o zaman Meclis’te ‘belki buradan gittiğim gibi tutuklanırım’ demişti ve söyledikleri gerçekleşti. O gece havaalanında gözaltına alındı. Daha sonra haber geldi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanmış diye. Bizler direk belediyenin önüne gittik. Ancak bizi içeriye almadılar” dedi.
 
‘Halka saldırdılar’
 
Kayyımların atandığı tarihte yaşananlara dair hatırlatmalarda bulunan Feleknas, “Halk kayyım atanmasına tepki gösterdi. Halka saldırılar oldu, ancak direnmeler devam etti. Vekillerimiz oturma eylemine başladı. Bizler o süreçte halk ve polisler arasında kalkan olduk. Ancak polisler bize de saldırmaya başladı. Kalkan ve coplarla bizi darp ettiler. Birçok kadını darp ettiler. Bir kadın vardı onu gözaltına almaya çalışıyorlardı. O zaman şunu fark ettim. Yıllardır Kürt halkına yönelik besledikleri kin ve nefrete karşı duruşu göstermişti. Daha sonra onu polislerin elinden almaya çalıştım. Onlar silahları ile biz ise duruşumuz ile onların karşısındaydık. Başka bir yerde polisler Ceylan Bağrıyanık’ın saçlarından tutarak onu yerde sürüklüyorlardı. O zaman kadın dayanışmasının ne kadar önemli olduğunun bir kez daha farkına vardım. Ceylan Bağrıyanık, çözüm sürecinde İmralı Heyeti’nde yer alan biri. Ve polislerin ona bu şekilde yaklaşmasının farklı bir anlamı vardı. O zaman polislerden gördüğümüz şiddetten kaynaklı kolumda damarlarım yırtıldı” ifadelerini kullandı.
 
‘Siyasi soykırım operasyonuydu’
 
Feleknas, o dönem vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılacağının gündemde olduğunu belirterek, “O tarihlerde vekillere karşı operasyonların olacağını kestirebiliyorduk. 3 Kasım’ı 4 Kasım’a bağlayan gece whatsaap grubuna bir vekil arkadaş, ‘polisler kapımda beni gözaltına alacaklar’ diye yazdı. Ben inanmak istemedim. Ancak daha sonra Selahattin Demirtaş da aynı şeyi yazdı. Sonra İdris Baluken, Semra Irmak, Gülser Yıldırım ve diğer arkadaşlar da yazmaya başladı. O zaman siyasi soykırım operasyonunun başladığını anladım. Halk o gece parti binasına geldi, eylemlere başladı. Adliye binasına gittik polisler orada bizi ablukaya aldı. Diyarbakır’da bulunan Polis Okulu’nda patlama meydana geldi. Herhangi bir bilgiye de ulaşamıyorduk. Eşbaşkanlarımız ve arkadaşlarımız orada gözaltında ama onlardan haber alamıyorduk. Arkadaşlarımız da o karakolda yer aldıkları için onlarda da yaralananlar olmuştu. Yapılan operasyon salt siyasi bir operasyon değildi. Siyasi soykırım operasyonuydu” diye kaydetti.
 
‘AKP-MHP siyasetinin rehineleridir’
 
HDP eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş ve siyasetçilerin de aralarında bulunduğu 10 kişinin aynı gün içerisinde tutuklandığının altını çizen Feleknas, sonrasında ikinci bir siyasi soykırım operasyonu beklediklerini sözlerine ekledi. Feleknas, “Bu operasyonların talimatı bizzat saraydan verilmişti. CHP, o zaman dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik, ‘hukuk dışı olduğunu biliyoruz, ancak evet diyeceğiz’ demişlerdi. Bizler herhangi bir suç işlemedik. Açıklamalarda yaptığımız konuşmalar vardı. Bizler halkın vekiliydik ve konuşmak da en doğal hakkımızdır. Arkadaşlarımız 5 yıldır AKP-MHP siyasetinin rehineleridir. AHİM’de Selahattin Demirtaş’ın bırakılması için karar verdi. Bu karar sadece Selahattin için değil, diğer rehine olan arkadaşlarımız için geçerlidir. Erdoğan şunu çok iyi biliyor hukuksuzluk yapıldı. Tutuklamadıkları vekillerin ise dokunulmazlıklarını kaldırdılar. O günden bu yana siyasi soykırım devam etmekte” şeklinde konuştu.
 
‘Kürtlere yönelik uygulanan hukuk farklı’
 
Feleknas, şuan en fazla fezlekenin HDP vekillerine hazırlandığının altını çizerek, konuşmasına şu şekilde devam etti: “Bin 300’den fazla fezleke HDP milletvekillerine hazırlamışlar. Arkadaşlarımızın suçu ne? Hepsi de bu halkın vekili ve eylemlerde konuşmaları en büyük hakları. Örneğin bana hazırlanan bir fezlekede parti binası önünde yaptığımız oturma eylemi, savcılığın izni ile olmuş ancak yine de bunun için fezleke hazırlanmış. Öte yandan başka bir fezleke de milletvekillerimize, ‘neden Eş Genel Başkanınız Pervin Buldan konuşma yaparken engel olmadınız’ diye hazırlanmış. Böylesi gülünç şeyler de fezleke konusu olmuş. Şu ana kadar bütün vekillerimize fezleke ya da soruşturma açılmış. Bu da elbette ki siyasi soykırım operasyonunun devamıdır. HDP siyasetçilerine istenen ceza Türkiye’nin sahip olduğu nüfustan daha fazla. Kürtlere yönelik uygulanan hukuk farklı, diğerlerine uygulanan farklı.”
 
‘Ben kadınım, Kürt’üm, buradayım’
 
Feleknas, arkadaşlarının, vekillerin ve partilerinin Kobanê davasında yargılandığını ifade ederek, gizli tanıklar ve açık tanıklar ile HDP’nin illegalize edilmeye çalışıldığının altını çizdi. HDP’ye yönelik gerçekleştirilen siyasi soykırımda da kadının iradesinin başta olmak üzere HDP’nin kazanımlarının hedef alındığını söyleyen Feleknas, “2016 yılında siyasi soykırımda kadınlar iradesini çok net bir şekilde ortaya koydu. Neden her zaman kadınlar hedef alındı? Çünkü kadının iradesinden korkuyorlar. Şuan görülüyor örgütlemede her zaman kadınlar öncülük ediyor. Çünkü kadınlar özgür yaşamı savunuyorlar. Bundan kaynaklıdır ki Tevgera Jinên Azad (TJA) Dönem Sözcümüz Ayşe Gökkan’a 30 yıl hapis cezası verdiler. Bu ceza Ayşe’ye, ‘Ben kadınım, Kürt’üm, buradayım’ demesinden kaynaklı verildi. Şuan cezaevleri başta olmak üzere diğer her yerde baskılar kadın şahsında yapılıyor. Meclis’te en fazla kadın vekillere fezleke hazırlanıyor. HDP’yi kapatma davasında en çok kadın isimleri yer alıyor. Çünkü biliyorlar kadınlar mücadele ederse, kimse önünü alamaz” sözlerine yer verdi.
 
‘Zindanları özgürlük alanına çevirdiler’
 
Siyasi soykırımın devamı olarak Kobanê Davası’nın açıldığını kaydeden Feleknas, kadınların orada yaptığı savunmaların manifesto niteliğinde olduğuna işaret ederek, “Özür yaşamın manifestosudur” dedi. Sistemin köle kadını yaratmaya çalıştığını aktaran Feleknas, her geçen gün kadın mücadelesinin arttığını belirtti. Feleknas, “Şunu iyi bilmek gerekiyor. Kayyımlar, Kürt siyasetçilerin tutuklanması, Kobanê Davası, HDP’yi kapatma davası birbirinden farksız değil. Kürt halkını iradesini yok ederek, siyasetten uzaklaştırmak istiyorlar. 2016 yılından bu yana binlerce arkadaşımız gözaltına alındı. Örgütlenmenin olmaması için her gün gençlerimiz kaçırılarak gözaltına alınıyor. Çünkü devlet toplumun özgürleşmesini istemiyor. Ancak bizim buna karşılık daha çok örgütlenmemiz gerekiyor. Siyasetçilerimiz tutuklandı. Ancak fikirlerini aktarmayı durdurmadılar, zindanları özgürlük alanına çevirdiler. Bu mücadele bize daha çok güç verdi” ifadelerini kullandı.
 
‘Demokratik siyasette önü kapatılmaya çalışıldı’
 
“HDP siyasi soykırım ile geri adım atmadı. TJA da geri adım atmadı” diyen Feleknas, “İktidarın siyaseti iflas etmiş durumda. Bunun karşısında gözlerini kapatmak istiyorlar. Ancak er ya da geç arkadaşlarımızı bırakmak zorunda kalacaklar. Çünkü Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde imzası bulunuyor. Türkiye imzaladığı sözleşmelerin gereğini pratikte de uygulamak zorunda. Eğer karar vermez ise Türkiye hakkında karar alınacak. Avrupa Konseyi, 30 Kasım ve 2 Aralık tarihleri arasında Strasbourg’da yeni kararlar alacak biri Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecrit diğeri ise Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkında. Türkiye ile ekonomik ilişkiler askıya alınabilir diğeri ise Türkiye Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkarılabilir. 4 Kasım’da Kürt siyasetçilerin demokratik siyasette önü kapatılmaya çalışıldı. Ancak arkadaşlarımız geri adım atmadı. Oyunları boşa çıkarıldı. Daha çok güçlenmemize neden oldu. 4 Kasım komplosunu kınıyoruz. Yargılanması gereken AKP-MHP iktidarıdır. Nerede olursak olalım mücadelemizi güçlendireceğiz. Tekrardan söylüyoruz, biz HDP’yiz ve her yerdeyiz” diye konuştu.