‘Tecrit tüm topluma sirayet etti’

  • 09:01 2 Kasım 2021
  • Güncel
 
DİYARBAKIR - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecridin tüm topluma sirayet ettiğinin altını çizen kadınlar, tecrit politikalarının bir an önce son bulması gerektiğini kaydetti.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, 22 yıldır İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde ağır tecrit altında tutuluyor. Avukatlarının görüş başvuruları her seferinde farklı gerekçelerle reddedilirken, avukatlar, geçtiğimiz Ocak ayında Abdullah Öcalan’a yeni bir disiplin cezası verildiğini öğrendiklerini açıkladılar. Fakat bu yasağın süresi 23 Mart’ta dolmasına rağmen avukatların yaptıkları başvurulara olumlu ya da olumsuz hiçbir yanıt verilmedi. Yine 14 Eylül 2018’de “spor faaliyeti” sırasında “volta attığı” gerekçesiyle 3 ay aile görüşünün engellendiği ortaya çıkmıştı. 
 
Medeniyetler Beşiğinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEBYA-DER) yöneticileri Halime Topuz ve Sema Seydaoğlu, tecridin insanlık suçu olduğuna işaret ederek, hükümetin tecrit yoluyla Kürt halkına diz çöktürmeye çalıştığını kaydetti.
 
‘Diz çöktürmek istiyorlar’
 
Tecridin tüm Kürt halkına sirayet ettiğini ifade eden Halime Topuz, Kürtlere düşmanca yaklaşıldığının altını çizdi. Kürtlere dönük hak ve hukuk ihlallerinin önünün alınmadığını söyleyen Halime, “Bunların tümü tecridin yansımasıdır. Devlet Kürtlere yönelik neden bu kadar düşmanca bir tavır sergiliyor anlamıyoruz. Kürt halkına ve tutsaklara uygulanan tecridin birbirinden hiçbir farkı yok. Uygulanan tecrit ekonomi alanında da etkisini gösteriyor. Artan ekonomik kriz yüzünden insanlar geçinemiyor. Abdullah Öcalan şahsında bir halk terbiye edilmek isteniyor. Her yönüyle halkı baskılıyorlar. Bize diz çöktürmek istiyorlar. Çocuklarımıza zulüm ediyorlar” sözlerini kullandı.
 
‘İletişim kurmamıza izin vermiyorlar’
 
Cezaevlerinde artan hak ihlallerinin de tecrit politikasının bir parçası olduğunun altını çizen Halime, tutsakların işkenceye maruz bırakıldığını dile getirdi. Halime, “Çocuklarımız bizi aradığında büyük bir hak ihlaliyle karşı karşıya olduklarını ve sürekli koğuşlarının değiştirilmek istendiğini dile getiriyor. Saat fark etmeksizin koğuşlara baskın yapılıyor. Koğuşa baskın yapan gardiyanlar hesabına gelen eşyalara el koyuyor. Aynı zamanda uyguladıkları tecritle tutsakların psikolojilerini bozmuş durumlar. Bu politikalara son verilsin” dedi.
 
‘Gençler fuhuş ve uyuşturucuya sürükleniyor’
 
Sema Seydaoğlu ise tecridin çok derin hissedildiğine değinerek, Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüşmesi gerektiğini belirtti. Tecrit yoluyla halka ve tutsaklara geri adım attırılamayacağını kaydeden Seda, cezaevinde tutsaklara tecrit politikalarının dayatıldığını söyledi. Seda, “Tutsaklara verilen yemeklerin hiç biri sağlıklı değil. Tutsaklar çoğu zaman yemekleri yiyemiyor. Bu yüzden de sürekli kantinden bir şeyler almak zorunda kalıyorlar. Fakat kantindeki ürünler de çok pahalı olduğu için tutsaklar çoğu zaman aç kalıyor. Aynı zamanda dışarıda olan çoğu gencimiz ise yoksulluktan dolayı fuhuş ve uyuşturucu işine sürüklenmekte” dedi.
 
Sema, şöyle devam etti: “Neden tecrit uyguluyorlar? Tecrit son bulsun. Cezaevlerinde binlerce tutuklu kadın ve çocuk var. Durumu ağır olan hasta tutsaklar var. Çocuklarının görüşüne giden aileler bile zulüm ve zorbalığa maruz bırakılıyor. Çoğu tutsak suçsuz yere cezaevlerinde tutulmakta. Artık Kürtlere zulüm etmesinler.”