‘Kadını, çocuğu korumakla yükümlü kurumlar çamura batmış durumda’

  • 09:03 1 Kasım 2021
  • Güncel
 
Hikmet Tunç 
 
VAN - Bölgede kadına ve çocuğa yönelik artan suçlarda iktidar ve yargının rolüne ilişkin konuşan feminist aktivist Zozan Özgökçe, bu tabloyu şöyle özetledi: “Sadece yargı sistemi değil, kadını-çocuğu korumakla yükümlü her kurum; şu an çamura batmış durumda.”
 
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2018 raporuna göre, Türkiye çocuk istismarında dünyada 3’üncü sırada yer alıyor.  İktidarın söylemleri, yargının cezasızlık politikaları nedeniyle artarak devam eden çocuğa yönelik istismar suçlarına her gün bir yenisi ekleniyor. Bölgedeki taciz tecavüz olaylarında ise faillerin uzman çavuş, asker, polis ve korucu olması, yaşanan vakaların tesadüf olmadığını da gözler önüne seriyor. 
 
Kamuoyu baskısıyla tutuklanan failler serbest kaldı
 
Ağrı’da 2018 yılında 4 yaşındaki Leyla Aydemir’e tecavüz edilmesi ve katledilmesi davasında yargılanan 7 sanığa beraat kararı hala gündemdeyken, Van’ın Başkale ilçesinde okul personeli Y.K., bir çocuğa istismarda bulunmasının ardından yalnızca 29 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildi. Yine Van’da uzman çavuş Talip K. iki çocuğu alıkoyduktan sonra tecavüz etti. 
 
Çocuk istismarlarındaki artışın yanı sıra iktidar ve yargının rolüne ilişkin konuşan feminist aktivist Zozan Özgökçe, Leyla Aydemir dosyasına değindi. Faillerin beraat etmesine tepki gösteren Zozan, dosyanın başından bu yana büyük bir ihmalin olduğunu vurguladı.  Zozan, “Arama yapan ekipler arasında kızın sesini duyan bir AFAD görevlisine, dayı ‘Bunu kimseye söylemeyin yoksa beni öldürürler’ diyor. Bu ciddi bir kayıt ve eğer o dönemde AFAD görevlileri bu konunun üzerine gitseydi şimdi belki de Leyla ailesinin yanında ve güvende olacaktı” dedi. 
 
‘Başvurucunun söylemi değil, görevlinin yorumu kayda alınıyor’
 
Kadınların ve çocukların yaşadıkları sonrası başvurdukları adli makamlarda başvurucunun değil, görevlinin kendi düşüncelerinin kayda alındığını söyleyen Zozan, “Senin söylediğin tutanaklara yansımıyor. İlgili kişilerin kendi yorumlarıyla, kendi düşündükleri kayıt altına alınıyor. Bu ciddi bir sorun. Dolayısıyla sorunları algılamak, çözmek ve gerçekten suçluyu bulmak yerine o kişi öldüğü halde, herkes geriye kalanların peşine düşüyor” ifadelerini kullandı.
 
Pandemi bahane edilerek duruşmalara kimse alınmıyor
 
Olağanüstü halin (OHAL) ilanından bu yana kadın aktivistlerin, derneklerin, davalara müdahillik taleplerinin reddedildiğini söyleyen Zozan, yine pandemi bahane edilerek basın mensuplarının söz konusu davaları takip etmesinin engellendiğine dikkat çekti. Zozan, “Yargı sistemi zaten çökmüş durumda. Kadına yönelik şiddet, çocuğa yönelik istismar konusunda da maalesef çok kötü sonuçlar alınıyor. Basının bunu duyurmasında da birçok engel var. Bu sebeple her geçen gün daha kötüye giden bir durum var. Sadece yargı sistemi değil, kadını-çocuğu korumakla yükümlü her kurum; şu an çamura batmış durumda” dedi.
 
‘İktidar, yargı ve tarikatların olduğu bir sistem var’
 
Kadına ve çocuğa yönelik şiddet vakalarındaki artışın en önemli nedenlerinden birinin hükümetin politikaları olduğunun altını çizen Zozan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ülkede bir Ensar Vakfı olayında ‘Bir kereden bir şey çıkmaz’ denildi. Kadın öldürüldüğünde ‘O saatte ne işi vardı’ diyen bir yargı sistemi var. İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinden sonra erkekler çok ciddi bir lobi oluşturdu. ‘Biz kadınlara tacizde de bulunuruz, tecavüzde de bulunuruz, kadına nafaka vermeyiz, boşanırız da, öldürürüz de’… İktidar, yargı ve tarikatların da dâhil olduğu bir sistem var. En son bir tarikat şeyhi istismar suçundan tutuklandığında herkes söylemlerini gördü. İşte bu söylemler ülkede bir karşılık buluyor.”
 
‘Değişen rejim kadınların aleyhine politikalar uyguluyor’
 
İktidarın baskı ve saldırı politikaları sonucu süren şiddete karşı yeterince ses çıkarılmadığına dikkat çeken Zozan, “Kuran kursuna giden bir çocuğun hocası tarafından tecavüze uğramasına karşı çıkılması suç sayılıyor. Buna karşı açıklama yaptığımızda, sokağa çıktığımızda gözaltına alınıyor, darp ediliyoruz ya da cezalar kesiliyor. Buna karşı çıkanlara soruşturmalar açılıyor. Ülkede rejim değişti. Bu rejim kadınların ve çocukların aleyhine politikalar uyguluyor” diye konuştu. 
 
‘İktidar aile bütünlüğünü erkeği koruyarak sağlamaya çalışıyor’
 
Bu noktada en önemli mekanizmalardan biri olan yargının rolüne işaret eden Zozan, “Yargı sisteminde de kadına yönelik şiddet ve çocuk istismarlarında aynı kararlar alınıyor. Bir ihbar geldiğinde ağırdan alınabiliyor. Fakat siyasi ya da herhangi bir dernek, kurumun yaptığı etkinliğe onlarca polis yığdırıyorlar. Örneğin; şiddet faili bir erkek yargılandığında kendisini ‘Erdoğan’a hakaret etti’ şeklinde savunmuştu. Arkasına aldığı güçten de gördüğümüz gibi, başka bir suç işlerken de iktidarı arkasına almaya çalışan bir çaba var. İktidar aile bütünlüğünü, erkeği koruyarak sağlamaya çalışıyor” şeklinde konuştu. 
 
‘Çoğalmamız gerekiyor’
 
 “Her ne kadar eril zihniyetli bir sistem tarafından yönetiliyor olsak da ülkede eşdeğer olarak bir kadın örgütlülüğü de büyüyor” diyen Zozan, Türkiye’de hem zihinsel, hem bedensel, hem fiziksel olarak barikatları yıkan bir kadın örgütlülüğü olduğuna dikkat çekti. Ortak bir mücadele ile var olan sorunlara karşı ses çıkarılabileceğini söyleyen Zozan, “İnsanların buna karşı tepki göstermeleri, davaları takip etmeleri, hatta failler cezaevine girdikten sonra da olayı takip etmek çok önemli. Sadece Van’da bununla uğraşan en az 10 kadın örgütünün olması gerekiyor. Çoğalmamız ve aktivizm alanının çok geniş olması gerekiyor” diye ekledi.