Fatma Bostan Ünsal: Taliban’ın eşit şartlarda karşılanması şüphe doğuruyor

  • 09:05 21 Ekim 2021
  • Güncel
 
Melike Aydın 
 
İZMİR - Taliban üyelerinin, Türkiye’ye ziyaretine ilişkin değerlendirmelerde bulunan siyasetçi Fatma Bostan Ünsal, “Türkiye’de Taliban’ın bu kadar eşit şartlarda karşılanması şüpheleri doğurmuş oluyor. Taliban bize benzeyeceğine, kadınlara hak vereceğine dair acaba Türkiye mi öyle bir anlayışa yol açacak diye şüphe duyuluyor. Bu şüpheleri de duyurmak lazım” dedi. 
 
ABD’nin askerlerini çekmesiyle beraber Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban’ın kadın kazanımlarını hedef alarak birçok alanda yasaklamaları sürüyor. Hem ülkedeki kadınlar hem de dünya genelinde birçok ülkeden kadınların tepkiyle karşıladığı Taliban’ın uygulamaları karşısında uluslararası güçlerin sessizliği ise devam ediyor.  Ülkede oluşturulan yeni yönetimin Dışişleri Bakan vekili ile 31 Taliban üyesi, 14 Ekim’de Türkiye’ye geldi. Kadınlar tarafından tepkiyle karşılanan Taliban’ın ziyareti, iktidar tarafından kabul edildi. 
 
Siyasetçi ve insan hakları aktivisti Fatma Bostan Ünsal, Taliban’ın Türkiye’ye gelişine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Kadınların kazanımlarını bütün Müslüman ülkeler tanımalı’
 
Taliban’ın Afganistan yönetimini ele geçirmesini tepkiyle karşılayan Fatma, DAİŞ’in Êzidî kadınların köle pazarlarında satılması, Bosna savaşında kadınların tecavüze uğramasını örnek göstererek,  tüm bu yaşananların İslam adına yapılmasına Müslümanların tepki göstermesi gerektiğini vurguladı. Fatma, “O dönem ses getiremedik, şimdi Taliban, yaptıkları nedeniyle şüphe uyandırdı. Konuyla ilgili olarak bütün Müslümanlar yeniden bir çağrı yapmalılardı, fazla bir şey olamayabilir. Taliban’ı tanımıyoruz gibi değilse de olması gerekenin ne olduğunu belirtmesi gerekiyordu. Bir tek Bosna eski müftüsünün, ‘Siz İslam’a göre kadınları özgür bırakacağız diyemezsiniz. İslam, günümüzün kazanımlarını göz ardı edecekse İslam sizin İslam’ını olur. Evrensel İslam bu değil’ dediği doğru bir uyarısı vardı. Benzer bir şekilde kadınlarla ilgili evrensel kazanımları, Taliban’ın ve bütün Müslüman ülkelerin tanıması gerekir” diye belirtti. 
 
‘Buna ancak ‘IŞİD’in İslam’ı deriz’
 
Taliban’ın 31 üyesinden 11’inin Birleşmiş Milletler’in (BM) “terörist” listesinde olduğunu hatırlatan Fatma, “Sadece söz de değil. Orada doğrudan müdahale edecek, kolonyal tahakküm anlamında değil ama orada uygun olmayan davranışlara müdahale edebilecek sözlerin tutulduğunu kontrol edilebilecek mekanizmaların olmasına gerek var. Türkiye de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yetkisini kabul ediyor. İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalamış zaten. İslam dünyasında bu tür benzer hukuki sözleşmeler ve kurumlara ihtiyaç var. Daha önce İslam Konferansı Örgütü olan şimdi ise adı İslam İşbirliği Teşkilatı’nın bu alanlarda da çalışması gerekiyor. Hem evrensel insan hakları hem de kadın hakları konusunda çalışması gerekiyor. Aksi takdirde İslamofobiden şikayet etmenin mantığı yok. Böyle bir İslam’dan herkes korkar. Buna ancak IŞİD’in İslam’ı deriz. Bunları tek tek Müslümanların da dile getirmesi gerekir”  ifadelerini kullandı. 
 
‘Kadına nasıl davranılması gerektiğini her insan bilir’
 
AİHM, AİHS gibi sözleşmelerin İslam dünyası için de oluşturulması gerektiğinin altını çizen Fatma, Türkiye’nin ancak bu şekilde Taliban’ı tanıyabileceğini ifade etti. Fatma şöyle devam etti: “Nihayet savaşın bitiyor olması iyi ama savaştan da daha kötü bir durumla karşılaşılacaksa kadınların da halkın da rahatsız olacağı bir durumdur. Belki bu tür bir olumlu tarafa dönebilir. Taliban, ‘bizim askerlerimiz kadına nasıl davranacağını bilmiyor’ diyor. Kendisinde kusur buluyorsa eğitsin kendini, kadına nasıl davranılmasını neden bilmesin Taliban? Biz kadına nasıl davranılması gerektiğini Hz. Yusuf’tan biliyoruz. Nasıl davranılması gerektiğini her insanın bilmesi gerekiyor zaten. Kur’an’da da böyledir. Bakışlarla bile kadını rahatsız etmeyecek bir durumda olması gerektiğini öğrenmesi gerekiyor. Buradan başlayabilir. Sonrasında da en azından Türkiye’deki başörtülü ve diğer kadınların da sahip olduğu haklardan Afganistan’daki kadınların da sahip olması gerekiyor. Aksi takdirde ikiyüzlülük olur.  Bu da bir Müslüman’ın çekinmesi gereken en önemli bir tutumdur.” 
 
‘Nasıl bir İslam vadediyoruz’
 
İstanbul Sözleşmesi’nin Meclis’te tek bir ret oyu bile verilmeden onaylandığını ancak sadece Cumhurbaşkanı kararnamesiyle, sözleşmenin feshedilmesinin, yaklaşım farkından ziyade konjonktürel bir tutum olduğunu ifade eden Fatma, “Mevkidaşlık tartışmaları bir yana daha önce bir toplantı yapılmış olsaydı, sözleşmeler, kurumlar kurulmuş olsaydı daha meşru bir durumda olabilirdi. Daha bir gelişme yokken sadece sözler varken olumsuz bazı hareketleri de biliyoruz. Bazı kadınlar ülkeyi terk etti, uçaktan düşerek ölen insanlar oldu. Taliban için de utanç verici bir durum olmalı. Bu bütün Müslümanların düşünmesi gereken bir durum. Nasıl bir İslam vadediyoruz? Aslında dinimize büyük bir haksızlık yapıyoruz. Sessiz kalarak onaylamış oluyoruz. Taliban ile görüşmelerde bazı garantilerin verilmesi üzerine olsaydı daha ileriye giden bir ilişki olarak görülmüş olacaktı” dedi. 
 
‘Türkiye de barış için kapılarını açık tutmalı’
 
“Terörist” olarak isimlendirilen kişilerle barış süreci inşa edilmesinin bütün ülkeler için de önerildiğini vurgulayan Fatma, “Türkiye için de barış için de kapıları açık tutmak ve müzakere ile sorunları çözmek esas olarak görülen bir fotoğraf olarak algılıyorum. Bu açıdan olumlu. Ama diğer hususlarla ilgili itirazi durumlarım mevcut” ifadelerini kullandı. 
 
‘Diyanet Başkanı’nı siyaset tayin ediyor’
 
AKP’nin birlikte yola çıktığı müttefikleriyle şimdi yollarını ayırdığını ifade eden Fatma, Gezi direnişinden sonra liberallerin desteğini yitirince, tabanını birleştirmek için ülkenin yüzde 65’lik kesimine hitap edecek söylemler geliştirmek ve bazı kurumlarla da ortak çalışma yaptıklarını belirtti. Son zamanlarda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın öne çıkmasının da konjonktürel olduğunu kaydeden Fatma, “Diyanet Başkanı’nı hep siyaset tayin ediyor. Çalışanlar da memur. Siyasi iktidarın etkisine çok açık pozisyonda. Pratikte de biliyoruz. 28 Şubat’ta başörtüsü yasaktı. Diyanet’in de bu şekilde beyanda bulunmaması gerekiyordu. Yoksulluktan şikayet ediliyor. Diyanet bize ‘cennette yoksullara gıpta ile bakacağız’ diyor. Var olan durumu meşrulaştırmak üzere pek çok şeyi söyleyebildiklerinizi görüyoruz. Haklı olarak Türkiye’de sürekli dini söylemle yüz yüze gelmiş olmaları ve Taliban’ın eski politikalarını da bilmeleri nedeniyle Taliban’ın bu kadar eşit karşılanması şüpheleri doğurmuş oluyor. Taliban bize benzeyeceğine, kadınlara hak vereceğine acaba Türkiye mi öyle bir anlayışa yol açacak diye şüphe duyuluyor. Bu şüpheleri de duyurmak lazım. Resmi kanalda bir din büyüğü ‘kadınların ekonomik özgürlüğe sahip olması uygun değildir’ dedi. Bu lafın hangi tarafını tutacaksınız” sözlerini kullandı. 
 
‘İktidarın kadın erkek eşitliğini tanımayan bir dili var’
 
İktidarın dillinin kadın erkek eşitliğini tanımayan bir dil olduğunu kaydeden Fatma, “Muhafazakar dindar kesimde kabul edilmiş olsa böyle bir diskuru kullanmazlardı ama böyle kadını ikinci plana atan bir diskur kabulde olduğu için bu şekilde bir kullanım söz konusudur. Bunu politik zorunluluk olarak görüyorum. Başka ittifaklar siyasi atmosferde kadınlarla ilgili durumda geri gitmeyecektir. İstanbul Sözleşmesi kalmış değil. Çünkü Meclis onayladı ama Meclis kaldırmadı. O nedenle kadınlarla ilgili geri gidiş olmayacak” diye konuştu.