'Suriye’de savaş bitsin diyorsanız Türkiye’ye silah satışını durdurun' 2024-12-09 09:03:08   Melek Avcı   ANKARA - AP üyesi milletvekili Özlem Demirel, Orta Doğu’nun yeni dizaynı için Türkiye’nin NATO destekli kışkırttığı cihatçı milislere karşı uluslararası alanı eleştirerek, “ Kürt siyasetinin şu an Suriye’de yürüttüğü çizgi halkların kardeşliğinden yana, demokrasi ve barıştan yana yol gösterebilecek bir siyasettir. Silah satışlarının hemen durdurulması gerekir çünkü savaş bölgelerine silah göndermek bu savaşların demektir” dedi.    Halklar ve PKK Lideri Abdullah Öcalan barış için hazır olduğu mesajlarını ortaya koyarken, Orta Doğu’nun yeni dizaynında NATO liderliğinde savaş ve çatışmalar bölgede tetiklenmeye devam ediliyor. Suriye’nin Haleb kentinde Esad tarafından hiçbir direniş ile karşılaşmadan ilerleyen Türkiye’nin silahlandırdığı Tahrir El Şam (HTŞ) grupları, Şam’ı ele geçirdi. Suriye Demokratik Güçleri bölge halklarını korumak için direniş gösterirken, “barış ve süreç” tartışmalarını ortaya atan fakat somut adım atmayan AKP-MHP iktidarı ise bu grupları “milli güvenlik” gerekçesiyle destekleyeceğinin mesajını gerçekleştirdikleri Milli Güvenlik Konseyi (MGK) bir kez daha ortaya koydu.    Suriye Demokratik Güçleri (QSD) Genel Komutanı Mazlum Abdi, yaşanan krize dair, “Siyasi çözümden yanayız. Sorunların çözümü için hazırız. Kuzey ve Doğu  Suriye çözüm tartışmalarında yer almalı" derken  yeni DAİŞ tehdidine karşı dünyanın her yerinden katliamlara karşı Rojava’nın ve bölgenin savunulması çağrısı yapılıyor.    Avrupa Parlamentosu Sol Grubu Üyesi Milletvekili Özlem Alev Demirel, savaş sürecinden barışın tartışılmasının önemine ve saldırılara karşı değerlendirmelerde bulundu.    Savaş sertleşirken barışı konuşmak    Barış talebiyle kuruluşunu yeniden deklare eden Avrupa Barış Forumu’nun ilk toplantısına katılan Özlem Demirel, savaşların hız kesmeden sürdüğü bir dünya konjonktüründe barış talebinin yükselmesinin önemli olduğunu vurguladı.  Özlem Demirel, “ Bu oluşum Avrupa Parlamentosu’nda olan milletvekillerinden oluşan, bugüne kadar Kürt Dostluk Grubu olarak adlandırılan grubun bu dönem için ve seçimlerden sonraki yeni dönem için çalışmalarını ele aldığı toplantıydı. Bu toplantıda tabi ki özellikle Orta Doğu’nun yeni dizaynı tartışılırken başta Kürt halkının barış talebinin altı çizildi. Bizim açımızdan çok önemliydi. Biliyorsunuz Orta Doğu her zaman savaşların tetikte olduğu bir bölgeydi, özellikle 7 Kasım’dan sonra başlatılan İsrail’in Filistin’e yönelik savaşı, sonrasında bu savaşın Lübnan, İran ekseninde daha da genişlemesiyle birlikte Orta Doğu'nun yeniden düzenlenmesi söz konusu. Bu yeni düzen çerçevesinde son günlerde özellikle Türkiye’nin de desteğiyle cihatçı gruplar Suriye’de silahlara yöneldi. Savaş daha sert biçimde canlandı, zaten 2011’den yana Suriye’de savaş bitmiş değildi ancak yeni bir boyut aldı. Bu düzenin içinde Orta Doğu halklarının barış talebini öne koymak benim açımdan ve dünya halkları açısından çok önemli bir talep. Bu açıdan toplantı çok önemliydi. Bundan 2-3 hafta önce kuruldu ki daha savaşın bu boyuta geldiği bir durumda değildik ancak biliniyordu ve bundan dolayı önümüzdeki dönemde de Orta Doğu üzerindeki tartışmalar çok daha önemli bir boyut alacaktır”sözlerini kullandı.    ‘Manevra alanı değil demokratikleşme süreci gerekiyor’   Dört parçada yaşanan Kürt sorunun bugün Orta Doğu’nun yeni dizaynından ziyade yıllardır barışçıl ve demokratik yolla çözülmeyi beklediğini belirten Özlem Demirel, “Çözüm bugünden bağımsız olarak önemlidir. Ama görünen odur ki özellikle MHP ve Devlet Bahçeli ile birlikte AKP’nin de dahil olarak böyle bir çağrıda bulunma sebebi öngörülen ve görünen Orta Doğu’nun tekrar dizayn sürecinde kendilerine yeni bir manevra alanı yaratmak derdindeler. Ancak şunun altını çizmek gerek, herhangi bir iktidarın manevra alanı olarak değil de gerçekten orada yaşayan Kürt ve bütün Türkiye mozaiğinde yaşayan halkların demokratikleşme talebi olan bu barış sürecinin başlatılması gerekiyor. Bu bütün bölge için geçerlidir; İran, Suriye, Irak ve tüm Orta Doğu halkları için” dedi.    Kürt ve Filistin halkının talepleri hayata geçirilirse barış yolu açılır   Orta Doğu’nun dışardan müdahaleyle çizilen sınırları nedeniyle kangren olmuş sorunlarının atlatılması gerektiğine vurgu yapan Özlem Demirel, halkların kendi kaderini tayin hakkının savunulmasının önemini belirtti. Özlem Demirel, “Bunları atlatabilmek demek Orta Doğu’da yaşayan halklar için çok daha farklı yaşam düzeni kurabilmek anlamına gelir. Birincisi, eğer iktidar bu çağrıyı samimi değil de siyasi bir taktik olarak kullandıysa bu eleştirilmelidir. İkincisi, böyle bir barış ve çözüm sürecine girilmesi önemli bir taleptir. Bu barış süreci Türkiye’de bir kere başlatılmıştı. Neden bölündü, neden oradan daha ileriye gidilmedi bunu da tartışmak gerekir. Bugün için samimi olarak barışçıl bir yolun önünün açılması gerekir. Üçüncü nokta ise, Kürt halkı da Filistin halkı da kendi kaderini tayin etme hakkını uzun yıllardır, tarihsel olarak zedelenmiş olarak gören bir halktır. Bu halkların kendi kaderini tayin edebilme hakkını savunmak çok önemlidir. Hem Kürt halkının hem Filistin halkının bu taleplerinin hayata geçirilmesi demek barışçıl bir sürecin gerçekten bölgeye daha farklı bir gelecek sunabileceği bir yolun önünü açmak demektir” diye konuştu.   Dört ülkedeki Kürtlerin rolü hayati önemde   Kürt hareketinin Suriye’de bu yaşamı ortaya koyduğunu ve dünyaya halkların kardeşliği kavramını tanıttığını söyleyen Özlem Demirel, “Suriye’de var olan Kürt halkının Rojava’yla birlikte verdiği mücadele şunu gösterdi; Kürt halkı bu mücadeleyi tek kendisi için değil de bütün halkların kendi demokratik taleplerini de cevaplayabilecek bir siyasetle ilerlemek istiyor. Bu çok önemlidir. Halkların kardeşliğini ön plana koyan ama bütün halkların da kendi kimliğini yaşayabileceği bir siyaset izlemek çok önemlidir. Bundandır ki önümüzdeki dönem Orta Doğu çok tartışılacak, burada özellikle dört ülkedeki Kürt halkının rolü de çok önemli olduğu açıkça ortadadır” dedi.   Uluslararası alan çıkarları eksenli savaşın sürmesi için elinden geleni yaptı   Son süreçte Suriye’de HTŞ grupların silahlandırılıp tetiklenerek iç savaşı körüklemesine ve buna karşı uluslararası alanın sessizliğine değinen Özlem Demirel, yeni dizaynda jeopolitik çıkarların öne çıktığını vurgulayarak şöyle konuştu: “Avrupa Konseyi’nin asıl görevi insan haklarını savunmak ve buradaki değerlere sahip çıkmaktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de ona bağlıdır. Avrupa Birliği ise 27 ülkeden oluşan bir çıkar birliğidir. Bunun altını özellikle çiziyorum. AB yürüttüğü siyasette son kayyım atamaları veya farklı demokrasi ihlallerini eleştiren bir tavır sergilemedi. Özellikle Ukrayna savaşından sonra, Rusya ve farklı emperyalist ülkelerle çatışan ama kendisi de emperyalist olan AB, jeopolitik çıkarları doğrultusunda siyaset izlemektedir. Bu noktada jeopolitik olarak Türkiye’de biliyorsunuz Orta Doğu’nun kapısıdır, bölgede bulunan en gelişmiş ülkelerden biridir vs. ve AB kendi çıkarı doğrultusunda ilişkilerini geliştirme derdinde. Şu an son gelinen aşamada Türkiye’nin de arkasında bulunduğu bu cihatçı saldırılara bakarsak AB’den bir barışçıl söylemle çıktılar hatta Amerika bile ‘bir siyasi çözüm bulmak gerekir’ dedi buna ama 2011’den bu yana Suriye’ye bakarsak savaş sürüyor. Gerçekten bir barış sürecinin başlatılması ve bölgede bulunan tüm kesimlerin katılması için herhangi bir adım atılmadı. Ne AB attı ne Amerika attı, tam tersine bu savaşın bir biçimde daha duraksayarak bazen de daha sert sürmesi için elinden geleni yaptı.”   ‘Egemen siyasetin savaşı mı halkların barış talebi mi?’   Gelinen son aşamada Türkiye’nin bu hamleyi “objektif” olarak hem Amerika’nın hem İsrail’in bölgedeki yeni dizayn siyasetine uygun bir biçimde yaptığını belirten Özlem Demirel, “Bizimde eleştirdiğimiz nokta kendi çıkar politikalarınız doğrultusunda hareket etmeyin, orada insanlar ölüyor; savaşların tetiklenmesi için değil çözüm süreçleri için gerçekçi samimi adımlar atın diyoruz. Şu an daha AB düzeyinde Suriye’de olup bitenler seyrediliyor, bir açıklama yapılmadı. Samimi, gerçekçi bir inisiyatif de ele alınmadı, bunu eleştirmek lazım. Şu an, büyük ekonomik ve siyasi güçler tarafından dünyanın tekrar düzenlenme ve paylaşım kavgası yürütülmektedir. Bu süreç içinde her bir taraf kendi çıkarı doğrultusunda siyaset yürütüyor, bu çıkar yeri geldiğinde silahlı savaşlara da dönüşüyor bunu eleştirmeliyiz. Bu siyaset karşısında halkların çıkarı var, halkların talebi vardır; o da her şeyden önce barıştır, özgürlüktür, kendi kaderini tayin edebilme hakkıdır ve sosyal güvenlik içinde bir yaşam sürme talebidir. Burada iki değişik çizgi söz konusu, egemen siyaset ve halkların talebi arasında kendini daha da derinden göstermektedir. Bizim de görevimiz Avrupa vekilleri ve ilerici güçler olarak ülkelerin yürüttüğü bu ikiyüzlü siyaseti eleştirmek, gerçekten demokrasi ve barıştan yana ses olabilmektir” ifadelerini kullandı.    ‘Kürt halkının Suriye çizgisi yol göstericidir’   Halkların talebinin her şeyden önce barış olduğunu söyleyen Özlem Demirel, samimi bir dayanışma gerektiğini vurguladı. Özlem Demirel, “Birincisi,  varsa bir derdiniz ve aranızda çözemediğiniz bunu bizim ve kardeşlerimizin kanıyla çözemezsiniz talebidir. Militarizme karşı da Avrupa halkları daha duyarlı ve sesli olmalıdır. Gerçek anlamda samimi olarak uluslararası dayanışma gösterilmelidir. İster Suriyeli olsun, ister İsrailli, Filistinli, ister Kürt olsun bizler masum insanların ölmesini istemiyoruz, bundan ötürü bu savaştan çıkılmasını talep ediyoruz denilmelidir. Bu sebeple ilerici güçlere daha çok destek verilmelidir. Dediğim gibi Kürt halkının ve siyasetinin şu an Suriye’de yürüttüğü çizgi halkların kardeşliğinden yana, demokrasi ve barıştan yana yol gösterebilecek bir siyasettir. Bu desteklemek ve onun için uluslararası düzeyde siyaset izlenmelidir” şeklinde konuştu.    Somut ve samimi adımlar    Son olarak ise Özlem Demirel şu ifadeleri kullandı: “Somut olacak olursak, biliyorsunuz Almanya’dan gelen bir sol partili siyasetçiyim, bir ara Almanya, Amerika ve AB ambargosu olmamasına rağmen Türkiye’ye silah satışlarını durdurmuştu açıkça söylememişseler de. Fakat son dönemde Almanya Türkiye’ye baya baya silah satmaya başladı. Bu silah satışlarının hemen durdurulması gerekir çünkü savaş bölgelerine silah göndermek bu savaşların uzaması anlamına gelir. Eğer siz gerçekten bu savaş bitsin, Suriye’de savaş ve gerilim dursun diyorsanız o zaman silah satışlarınızı durdurun talebiyle öne çıkmak gerekiyor.  Türkiye’deki iktidar son dönemde sözde, retorikte olumlu girişimler yapacağını açıkladı. Özellikle son belediye seçimlerini kaybettikten sonra AKP iktidarı hukuk devleti, demokrasi konusunda adımlar atabileceklerini söyledi. Bu çok olumludur ama bunların sözde kalması yetmez, bunun somut siyasete indirgenmesi lazım. Fakat bakıyoruz kayyıma atamaları çoğalıyor, sendikacılar tutuklanıyor, tek DEM Parti değil CHP belediyelerine karşı da siyaset sertleşiyor. Eğer böyle söylemler varsa bunların lafta kalması kabul edilemez, burada adımlar atılmalıdır. Belki önümüzdeki AB Türkiye raporunda da bunun gerçekten samimi biçimde yansıması için biz burada sol vekiller olarak en azından mücadele edeceğiz.”