Söz konusu Kürtler olunca… 2024-06-23 12:06:51       Öznur Değer   MÊRDÎN – Söz konusu Kürtler olunca… İnsanlığın yandığı noktada insanlık dışı tutumlara tanık olmak, insanlığı sorgulatan bir noktada dursa da toplumsal dayanışma ile toplumsal vicdanın diri kaldığını görmek yangına su serpmektir. Toplum vicdanını yitirmediği sürece örgütlü kötülük de kaybetmeye mahkumdur.   Bir yanı katliam, bir yanı ise direniş yüklüdür Kürtlerin tarihi. Ezelden beri her şeyin reva görüldüğü Kürtler bir de söndürül(e)meyen yangında ihmaller silsilesi sonucunda yanarak can verdi. 20 Haziran gecesi Mêrdîn’in Şemrex (Mazıdağı) ilçesine bağlı Kelekê (Yücebağ) köyü ile Amed’in Xana Axpar (Çınar) ilçesine bağlı Tobînî (Köksalan) ve Herberê (Yazçiçeği) mahallelerinde çıkan yangında yaşamını yitirenlerin sayısı dün itibariyle 15’e yükseldi. 600’ü aşkın hayvanın can verdiği yangında binlerce dönüm arazi ise kül oldu.   İnsanlık değerleri ve toplumsal vicdan sorgulanmalı   İnsanlık değerlerinin ve toplumsal vicdanın yeniden sorgulanmaya başladığı yangının ardından söz konusu Kürtler olunca devlet mekanizmalarının nasıl işlevsiz ve yetkililerin nasıl sessiz ve müdahalesiz kaldığına bir kez daha tanık olduk. Bu durum bizleri şaşırtmasa da iktidar kanadından yaratılan çeşitli manipülasyonlar ve dezenformasyon, acısı yüreğinden gözyaşları eşliğinde toprağa akan yurttaşların acısını katlamış oldu.   Helikopterle imtihan   Gece saatlerinde yanarak can veren insanların çığlığını, haykırışlarını duymayan iktidar, tüm taleplere rağmen yangının söndürülmesi için “gece görüş kamerası yok” gerekçesiyle helikopter göndermezken, bu durum akıllara savaş helikopterlerinin istenen her saatte uçurulduğu gerçeğini getiriyor. Söz konusu Kürtler olunca, Kürt’ün yaşama ihtimali olunca gönderilmeyerek Kürt’ü ölüme terk eden zihniyetin, yine söz konusu Kürt’ü öldürmek oldu mu nasıl ivedi bir şekilde harekete geçtiğine de tanık olduk. Güney Kurdistan ve Rojava semalarında uçurulan sayısız helikopter yerine yanan Kurdistan toprağı ve Kürt için bir yangın söndürme helikopteri üretemeyen sistemin çöktüğünü gördük. Gece gönderilmeyen helikopterin sabahın erken saatlerinde yangının söndürülmesinin ve cenaze ile yaralıların köylüler tarafından hastanelere taşınmasının ardından köyde keşfe çıktığını da gördük. Dronelar eşliğinde acının yaşandığı topraklarda uçarak boy göstermenin amacı elbette ki tartışma konusu.   Tarifsiz acı, yürek yakan ağıtlar…   Toplam 15 kişinin yaşamını yitirdiği yangında 10 kişi Kelekê köyünde toprağa verildi. Kadınların mezar başında yaktığı ağıtlar yürekleri parçalarken, birçok kişinin gömme merasiminde fenalık geçirmesi acının derinliğini gösteriyor. Mazıdağı Kaymakamı Mustafa Görmüş, Mardin Valisi Tuncay Akkoyun ile AKP Mardin Milletvekilleri Faruk Kılıç ile Muhammed Adak’ın, cenaze törenine çok sayıda koruma ve polis eşliğinde katılması dikkat çekerken, yangına müdahale etmeyen devlet yetkililerin taziyeye katılması yurttaşlar tarafından tepki ile karşılandı.   ‘Siz dün neredeydiniz’   3 günlük taziye boyunca koşulsuz en çok duyduğum cümle şu oldu Kelekê’de: “Siz dün neredeydiniz.” Önce kaymakama, valiye, devlete ardından ise yangına müdahale etmeyen, köy halkını kaderine terk eden herkeseydi bu söz. Önce devlete sonra da toplum vicdanına idi. Yangına müdahale etmek için helikopter göndermediği gibi, müdahaleye giden ambulansın da yolu kapatan jandarma tarafından köye girişinin engellenmesine neden olan devlet mekanizmasınaydı ama en çok.     Devletin işlevsiz mekanizması toplum vicdanında gömüldü   Toplumsal vicdanın ve dayanışmanın yani insan olmanın, insani değerler taşımanın öneminin bir kez daha farkına vardığımız bu felakette, vicdanın karşısında ahlaksızlığın, faşizmin ve ırkçılığın da örgütlü bir kötülük halinde yayılışına da tanıklık ettik. Başta Mardin Valiliği olmak üzere gerek kimi kurumların hiçbir delile ve bulguya dayandırmadan “anız yangını” diye halkı itham ettiği ve hedef gösterdiği, DEDAŞ gibi sorumlu kurumları ise korumaya aldığı yangın sonrasında, gerekse de dijital medyada yazılan ırkçı söylemler ülkenin giderek vicdan yoksunu bir hale geldiğinin en somut örneği. Yangının ardından söz konusu Kürt olunca ölümün nasıl reva görüldüğünü, kimi örgütlü kötü çeteler tarafından adeta Kürt’ün ölümüne sevinildiğini görmek ülke açısından utanç tablosu olsa da utancın büyük payı, ülkeyi kutuplaştırmaya sürükleyen devlet politikaları ile ölüm güzellemesi yapanları cezasız bırakan yargı mekanizmasıdır. Bununla devlet mekanizmasının toplum vicdanında bir kez daha sınıfta kaldığını görmüş olduk.   Topluma düşman, Kürt’e düşman   Yangın gecesi köyü girişe kapatarak gelen yardımları engelleyen, ambulans geçişine izin vermeyen jandarmanın taziyesi olan köy halkına “Kaçak elektrik kullanırsanız böyle olur” sözünü söyleme cesareti ve haddi devlet kurumlarının çürümüşlüğünü yansıtırken, toplum ve Kürt düşmanı bir hal aldığının da göstergesi.     ‘Kürt olduğumuzu biliyorlar’   Sonuç olarak bu kadar kötülüğün, örgütlü bir kötülüğün hedef aldığı köyde üç gündür yas devam ediyor. Acı ise üçüncü gününde de ilk günkü kadar taze. Yaralıları ve cenazeleri kendi elleriyle yangından çıkarıp yine kendi imkanlarıyla hastaneye yetiştirenlerin yürek yakan feryatları dinmedi. Mezar başında cenaze törenine katılan devlet yetkililerine ve AKP’lilere “Siz dün neredeydiniz? Bugün niye geldiniz? ‘Biz geldik, size yardım ediyoruz’ görüntüsü vermek için mi geldiniz” diyen genç kadının ağıdı, “Kürt olduğumuzu biliyorlar. Kürt olduğumuz için öyle yapıyorlar” diyen teyzenin yakarışı, taziye evinde “Müge Anlı ekibini göndermiş (Müge Anlı ve Dostları Aşevi), Vali çadırını göndermiş. Bunlar ‘bir şey yapıyoruz, yardım ediyoruz’ görüntüsü vermek için buradalar. Neden utanmadan buradalar” diyen kadının tepkisi köyde hakim olan atmosferi yansıtıyor. Söz konusu Kürt olunca, devlet Kürt’ün mezarı başında adeta poz veriyor.   15 yaşam, 15 hikaye…   Resul Yılmaz, Şeyhmus Demir, Mezher Demir, Remzi Yılmaz, İsmail Yardımcı, Abdurrahman Buğdaycı, Sinan Deviren, Rezan Yılmaz, Azad Yılmaz, Taliha Demir, Nuri Demir, Fadıl Demir, Kerime Erdenli, Ubeydellah Buğdaycı, Halime Erdem. İsim olarak kalmasın, bunlar yarım kalmış 15 öykü… Şeyhmus Demir ile Resul Yılmaz henüz 17 yaşındalardı. Mezher ile Nuri Demir kardeşlerdi. Rezan ile Azad Yılmaz kardeşlerdi. Taliha ile Fadıl Demir evlilerdi. Ve tamamı akraba olan 15 kişi… Kimisi annesini gömdü toprağa, kimi babasını. Kimi kardeşinin mezarı başında yaktı feryadını, kimi gömdüğü hikayelere yaktı ağıdını. Çoğu kaderine ağladı, kimi de kaderine terk edilişine…   Kayyım belediyeciliğine karşı seferber olan halk belediyeciliği   Ancak şunu söylemek mümkün ki, örgütlü kötülüğe ve körüklenen Kürt düşmanlığına rağmen vicdanıyla hareket eden binlerce insan, yalnızca bedeni değil yüreği de yangın yerine dönüşen insanların elini tutarak acılarına ortak oldu. Toplumsal dayanışmanın en güzel örneği ise yangın gecesi 408 kilometrelik yolu aşarak tüm imkanlarını seferber eden Wan Büyükşehir Belediyesi oldu. Amed, Mêrdîn ve Wan Büyükşehir Belediyeleri ilk günden bu yana köylüleri yalnız bırakmayarak tüm ihtiyaçları karşılamak için taziyenin üçüncü gününde de hizmet vermeyi sürdürüyor. Kurulan çadırlar, aş evleri ve gerekli tüm ihtiyaçların sağlandığı mekanizmaların devreye konulmasıyla, bir cenaze aracı vermekten imtina eden kayyım belediyeciliğine karşı halk belediyeciliğinin önemini de bir kez daha görmüş olduk. İnsanlığın yandığı noktada insanlık dışı tutumlara tanık olmak insanlığı sorgulatan bir noktada dursa da toplumsal dayanışma ile toplumsal vicdanın diri kaldığını görmek yangına su serpmektir. Toplum vicdanını yitirmediği sürece örgütlü kötülük de kaybetmeye mahkumdur.