Hukukçular Delegasyonu ve ÖHD’den tecrit konferansı 2024-03-02 11:14:21   İSTANBUL - “Tecride Karşı Uluslararası Hukukçular Delegasyonu” ve ÖHD’nin Beyoğlu’nda gerçekleştirdiği “Tecrit Siyasetine Karşı Barış ve Özgürlük Mücadelesi” başlıklı konferansın açılış konuşmalarında, “Sayın Öcalan 99’dan bu yana bir tecrit yaşıyor. İmralı tecrit rejimi kapsamında bir halkın hakikati tecrit altındadır. Birlikte mücadele ederek sesimizi yükselteceğiz ve mutlaka tecridi yeneceğiz” vurgusu yapıldı.   İmralı Adası’nda 26 yıldır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan ve 36 aydır da hiçbir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecride ilişkin İsveç, Güney Afrika, İspanya, İtalya ve Norveç’ten 12 avukatın yer aldığı “Tecride Karşı Uluslararası Hukukçular Delegasyonu”, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi ile birlikte Beyoğlu’nda bulunan bir otelde, “Tecrit Siyasetine Karşı Barış ve Özgürlük Mücadelesi” başlıklı konferans gerçekleştiriyor.   Her kesimden yoğun ilgi   Delegasyon ve ÖHD üyesi avukatların yanı sıra konferansa, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) İstanbul Büyükşehir Belediye eşbaşkan adayları Meral Danış Beştaş ile Murat Çepni, DEM Parti milletvekilleri, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, çok sayıda hukukçu, siyasetçi ve insan hakları savunucusu katıldı.   Açılış konuşmaları   Üç oturum şeklinde gerçekleşecek olan konferans, ÖHD Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan ve Türkiye Barış Vakfı adına Hakan Tahmaz’ın açılış konuşması ile başladı.   Ekin Yeter: Kurdistan parça parça bir hale getirildi   ÖHD Eş Genel Başkanı Ekin Yeter, açlık grevi eyleminde olan cezaevindeki tutsaklar ile Adalet Nöbeti tutan anneleri selamlayarak konuşmasına başladı. Kurdistan’ın parça parça bir hale getirildiğini belirten Ekin, “Bu kapsamda Kürt halkı başta olmak üzere ezilen ve Türk halkları imha ve inkar politikalarıyla karşı karşıya getirildi. Bu kapsamda 2015 itibariyle asimilasyon derinleştirildi. Bunlar ulus devletten bağımsız değil. Bu politikaların tamamı ulus devletin inşasından itibaren maruz kaldığımız politikalarından biridir. Özel savaş politikaları kapsamında İmralı tecrit sistemi demokratik taleplerin görmezden gelinmesi ve hatta yargılanmasıyla birlikte işkence kalıcı bir hale getirildi. Tüm çözüm yolları bu süreçte tıkatıldı. Katliamlar ve faili meçhullerle yüzleşilmedi. Sınır ötesi operasyonlarla, Kürt’ün bir dikili ağacı olmasın denilerek saldırıldı, kimyasallarla savaş suçları işlendi. Polis şiddeti vahşi bir hal aldı, düzenlenen eylem etkinliklere en sert bir şekilde müdahalelerde bulunuldu. Onlarca çocuk zırhlı araçlarla katledildi, kayyımlarla belediyeler gasp edildi” sözlerini kullandı.   ‘Halkın hakikati tecrit altında!’   Ekin, “Kadınlara yönelik ayrımcı, ötekileştirici politikalar artırıldı. Yazılı, sözlü bütün iletişim aygıtları kullanılarak sosyo-politik bir yapı inşa edildi. Binlerce kadın cinayeti, cinsel saldırı ve kültürel şiddet işlendi. Mültecilere, ayrımcılık ve nefret dili yaygınlaştırıldı ve saldırılar arttı. Antidemokratik uygulamalar neticesinde ekonomik ve siyasi kaos ortaya çıktı. Tüm bunların tecrit uygulamasından bağımsız olduğunu düşünmüyoruz. Bu tecridi neden ortadan kaldırmak istediğimizi konuşacağız bugün. Sömürülen Kürt halkının seçmeli ders bile olamayan dili tecrit altındadır. Tecrit kelimesi yazan pankartlarımız dahi tecrit altındadır. İmralı tecrit rejimi kapsamında bir halkın hakikati tecrit altındadır” dedi. Ekin konuşmasını, Abdullah Öcalan’ın tecrit ile alakalı Demokratik Modernite kitabında yazdığı kısa bir pasajla sözlerini sonlandırdı.   Ayşegül Doğan: Abdullah Öcalan ateşkes girişimlerinde bulundu   Ardından DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan konuşma yaptı. Ayşegül, “Bugün 2 Mart 1994’ün yıl dönümü. Üzerinden 30 yıl geçti. 90’lar en çok sözcüklerden korkulduğu, cesaretin yalnızlaştırıldığı, düşüncenin hapsedilmeye çalışıldığı, köylerin insansızlaştırıldığı bir dönemdi. 16 Mart 1993 tarihinde ilan edilip 20 Mart itibariyle başlanan Öcalan’ın tek taraflı ilerlettiği ateşkesin evveliyatı da vardı. 93’e varana kadar Sayın Öcalan, verdiği tüm demeçlerde sürekli olarak barış ve diyalog arayışında, Türkiye’de bir arada yaşam projesinden bahsediyordu. Bu çabalar öncesinde de vardı. Devleti sıklıkla diyalog kurmaya çağırıyordu. 93’te Sayın Celal Talabanî ile o dönem DEP Milletvekili olan Orhan Doğan şöyle anlatıyor: ‘O zaman PKK ateşkes ilan etmişti. Özal ile yaptığımız görüşmede, ‘Gidin ona söyleyin ateşkesi uzatsın, uzatsın ki ben ikna edemediğim generalleri ikna edebileyim. Dağda ne yapıyor, gelsin Ankara’da siyaset yapsın. Arkasında bakan varsa bakan da olsun milletvekili de. Türkiye artık bu savaşı kaldıramıyor” diye konuştu.   ‘Sayın Öcalan 99’dan bu yana bir tecrit yaşıyor’   Hemen sonrasında Turgut Özal’ın yaşamını yitirdiğini paylaşan Ayşegül, “93 ateşkesi amacına ulaşsaydı, derinleşmeyecekti bu savaş. Hepimizin belleğine kazınan o köyler yakılmayacak, yargısız infazlar, gözaltında kayıp ve işkenceler yaşanmayacaktı. Gazeteciler bombalanmayacak, öldürülmeyecek, Lîce ve kent merkezleri bombalanmayacaktı. Bir milletvekili sokak ortasında kurşunlanarak katledilmeyecekti. 2 Mart 1994 yaşanmasaydı, Meclis’te sessizlik tahkim etmeyecekti. Provokasyonlar ne yazık ki 93 ateşkesini boşa çıkardı. İkinci ateşkes 15 Aralık 1995, üçüncüsü de 1 Eylül 1998’de yaşandı. 98’de ise Öcalan’ın Suriye’den çıkartılıp Avrupa’ya gitmesine varan bir süreç yaşandı. Uluslararası komplonun sonucunda 15 Şubat 1999’da Sayın Öcalan Kenya’dan Türkiye’ye getirildi. Böylelikle tecrit derinleştirildi. Mutlak iletişimsizlik halinden bahsediyoruz ama Sayın Öcalan 99’dan bu yana bir tecrit yaşıyor. Hiçbir zaman kullanabileceği yasalarca hak olan haklarını kullanamadı” diyerek ateşkes süreçlerini anlattı.   11 yılda toplam 7 ateşkes   PKK Lideri’nin tüm ateşkes girişimlerinin “provoke” edildiğini vurgulayan Ayşegül, “Dolayısıyla diyalog ve barış arayışlarının yeni adresi artık İmralı Ada Hapishanesi oldu. 2006’da Oslo görüşmeleri, 2006 Xabur görüşmeleri ve 11 yılda toplam 7 ateşkes. Ülkeyi karanlıkta bırakmayı tercih ettiler günümüze kadar. Tecrit doğrudan barış girişimini, bir arada yaşam biçimini kuşatmış vaziyette. Artık hepimizin hayatına sirayet eden tecrit o yüzden önemli. 21 Mart 2013’te Öcalan’ın çağrısıyla bir süreç başladı. Bu süreç diğer süreçlerden farklıydı. Kürt sorunu başta olmak üzere eşitlik ve adalet için tarihi bir fırsattı. ‘Ben bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki artık yeni bir dönem başlıyor’ demişti Sayın Öcalan. O gün Öcalan’ın seslendiği, çağırdıkları bugün de aynı görev, misyon ve sorumlulukla karşı karşıya. 2013 sonrasında da bütün ülke adeta ateşe atıldı. Savaş siyaseti temel bir siyaset haline geldi” diye konuştu.   ‘Uluslararası komplo ile tecrit kar topu gibi büyüdü!’   Demokratik siyasetten korkulduğunu söyleyen Ayşegül, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Ne yazık ki en açığı Kürt korkusu. Dayanışma duygumuzu da zayıflatıyor. Bu süreçlerin tamamı İmralı Adası’nda tutulan Sayın Öcalan sayesinde mümkün oldu. Mutlak tecritte tutulan bir insan, bulunduğu ada hapishanesinden demokratik çözüm arayışlarına bu kadar ön ayak olup katkı sağlayabiliyorsa, farklı koşullarda olsa acaba nasıl koşullara sahip olabilirdik, neleri kazanmış olurduk diye düşünmeye davet ediyorum hepinizi.  Sayın Öcalan’ın siyasal pozisyonunun Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöndeki çözülmesinin ne kadar hayati bir önem taşıdığı, apaçık bir hakikat olarak ortaya çıkıyor. O yüzden Öcalan’ın muhataplığının hayati bir önemi var. Israrla sürdürülen tecrit, sadece İmralı’da ya da hapishanelerde değil, 1999’da Sayın Öcalan Türkiye’ye getirildikten sonra cezaevlerindeki uygulamaları bir mahpus yakını olarak bizzat deneyimledim. Bunlar bile tecridin hayatımıza nasıl sirayet ettiği, kar topu gibi büyüdüğü, itirazlarımıza nasıl müdahale ettiğini gösteriyor. Ve bu Milli Güvenlik beka perdesiyle yapılmıştır.   Mutlaka tecridi yeneceğiz!   DEM Parti olarak tecrit her yerde diyoruz. Hepimizi ve Türkiye’yi rehin alıyor. Türkiye yıllardır onurlu barışını arıyor. Bu yolda bedel ödeyen herkesi selamlıyorum. Sadece babam olduğu için değil sahici bir barışın sahibi olduğu için onun sözleriyle söylüyorum, ‘Zamanında elimizi taşın altına koyduk. Altında yılan mı var bilmiyoruz ama elimizin kopmasını bile göze alıyoruz. Sizden elinizi taşın altına koymanızı istiyoruz. Buna rağmen olmadı, gelmediler.’ Bugün bu çağrılar karşılık bulsaydı tecridi değil, barışı anlatıyor olacaktık. Birlikte mücadele ederek sesimizi yükselteceğiz ve mutlaka tecridi yeneceğiz.”   Hakan Tahmaz: Çözüm isteyenler çaba göstermeli   Daha sonra Türkiye Barış Vakfı adına Hakan Tahmaz konuşma gerçekleştirdi. PKK Lideri’nin barış ve çözümdeki rolünün önemine değinen Hakan, iktidar tarafından her defasında Barış Süreci ve girişimlerinin engellendiğine vurgu yaptı. Hakan, “Tecride karşı çıkarsak, barış için masaya oturursak çözüm olur. Öcalan’ın, öncelikle Kürt halkına, mücadelesine, kendi gücüne ve demokrasi gücüne karşı barış istediğini görebiliyoruz. En çok da, ‘biz çözüm istiyoruz’ diyenler çaba göstermeli” çağrısında bulundu.   İlk oturum ‘Hapishane ve Tecrit Mekanları’   Konferans, moderatörlüğünü avukat Sezin Uçar’ın yapacağı “Baskı ve Direniş Alanları Olarak Hapishane ve Tecrit Mekanları / Uluslararası Deneyimler” başlıklı ilk oturumla devam ediyor.