Cumartesi Annesi’nden yeni yıl mesajı 2023-12-30 09:05:09     Marta Sömek   İSTANBUL - Defalarca gözaltına alınsa, sayısız davalarla yargılansa da torunları ve çocukları ile Galatasaray’a çıkmaya ve 28 yıl önce kaybedilen eşinin kemiklerini büyük bir kararlılıkla aramaya devam eden Cumartesi Annesi Hanım Tosun, “Bir an önce o arşivlerini açıp, bize bir mezar taşı göstersinler. O mezar taşına sahip olduktan sonra da faillerin yargılanmasını istiyoruz. 2024 yılının, bir daha sokak ortasında kimsenin işkence edilmediği bir yıl olmasını ve kimsenin gözaltına alınıp kaybedilmemesini diliyorum” mesajını verdi.   Çeyrek asrı aşkın süredir sesini duyurmaya çalışan kayıp yakınlarından kimisi çocuğunu, kimisi kardeşini, kimisi de hala büyük bir kararlılık ve umutla eşini arıyor. Bu ısrarlı mücadelede yer alan isimlerden Cumartesi Anneleri, bundan tam 28 yıl önce gözaltında, işkencede veya çeşitli devlet yöntemleriyle hak ihlallerine maruz bırakılarak kaybettirilen yakınlarının acılarını paylaşmak ve adalet arayışlarını sürdürmek amacıyla İstanbul İstiklal Caddesi’nde bulunan Galatasaray Meydanı’nda oturmaya başladı. Bu eylemin ilhamı ise Arjantin’de çocukları ve yakınları askeri cunta tarafından kaybedilen Plaza de Mayo Anneleri’nin 1977’de başlattığı eylemdi.   Cumartesi Anneleri’nin mücadele başlangıcı   27 Mayıs 1995 Cumartesi günü saat 12.00’de gerçekleştirilen ilk oturma eylemi, Emine Ocak’ın oğlu Hasan Ocak’ın 21 Mart 1995’te gözaltına alınması ve 58 gün sonra işkence ile katledilen bedeninin Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunmasıyla başlatıldı. Gazeteci Nadire Mater'in de aralarında bulunduğu “Arkadaşıma Dokunma” kampanyasını yürüten bir grup, Hasan Ocak'ın cenazesinin bulunmasıyla “Her Cumartesi aynı saatte Galatasaray Meydanı’nda sessizce oturalım” fikrini ortaya koydu. Oturma eyleminde, “örgüt pankartı olmayacaktı, slogan atılmayacaktı ve her hafta bir gözaltında kaybın öyküsü anlatılacaktı”. Daha sonra medya ise meydanda oturan insanlara, “Cumartesi Anneleri” demeye başladı.   Kayıp yakınlarının adresi Galatasaray Meydanı   İlk eylemlerinden itibaren tüm baskı, işkence politikaları ve gözaltılara rağmen Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyen Cumartesi Anneleri’nin talepleri arasında, “gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması, failler ve sorumluların yargılanması, cezasızlığın son bulması ve Türkiye’nin BM Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme'yi imzalanması” yer alıyor. Uluslararası kamuoyunun da dikkatini çeken Cumartesi Anneleri’nin eylemi, zamanla Kurdistan ve Türkiye’nin dört bir yanından yüzlerce kayıp yakınını ortak talep ve mücadele inancı ile meydana taştı. Yalnızca kayıp yakınları da değil, eylemlere meydandan geçen anneler ve yurttaşlar da her hafta destek vermeye başladı. Haftalar yıllara dönüşürken, Cumartesi Anneleri de hiçbir gelişme yaşanmamasına rağmen yüreklerindeki acı ve dinmeyen gözyaşlarıyla yaz kış demeden meydanı terk etmedi. Cumartesi Anneleri’nin eylemleri, 1995-99 yıllarında her Cumartesi saat 12.00’de Galatasaray Lisesi önünde düzenledikleri eylemlerle devam etti.   ‘Adalet’ isteyen annelere polis saldırsı   15 Ağustos 1998’de başlayan polis saldırısı ise yedi ay sürdü. Yedi ay boyunca anneler ve kayıp yakınları, sayısız hak ihlali, şiddet ve işkenceye maruz bırakıldı. Eylemlerini ve adalet taleplerini aramaktan vazgeçmeyen Cumartesi Anneleri / İnsanları, Galatasaray eylemlerinin 170’inci haftasında saldırılar sebebiyle 13 Mart 1999’da belirsiz bir süre oturmalarına ara verdiklerini açıkladı. 10 yıllık bir aradan sonra 31 Ocak 2009’da Cumartesi oturmaları yeniden başlayarak kesintisiz bir şekilde devam etti.   Son nefesine dek oğlunu arayan Berfo Ana…   Son nefesine kadar oğlunun kemiklerini arayan Cumartesi Anneleri’nden Berfo Ana, 33 yıl boyunca oğlu Cemil’e kavuşmak için sürdürdüğü mücadelesi sonucunda 21 Şubat 2013 tarihinde girdiği ameliyattan sonra meydana gelen komplikasyonlar nedeniyle 105 yaşında yaşamını yitirdi. Çocuklarına “affetmeme” mirasını bırakan Berfo Ana sonsuzluğa uğurlandı. Berfo Ana, hayattayken kabrinin yanına boş bir mezar açtırarak, “Cemil’in mezarını kapatmayın. Kemiklerine ulaşana kadar mezarı açık kalsın. Bir gün Cemil’in kemiklerine ulaşırsanız yanı başıma gömün” vasiyetinde bulunmuştu. Öte yandan Cemil Kırbayır'ın kaybedilmesine ilişkin 2014 yılında yeniden başlatılan soruşturma kararı bozuldu. Yargıtay, Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’nin olaya dair yeniden soruşturma açılmasını sağlayan kararını bozarak, dosyayı zaman aşımından kapattı. Berfo Ana’nın son isteği olan oğlunun kemiklerine kavuşması ve verilen sözler de yok oldu... Berfo Ana, kemiklerine kavuşamadan geride bıraktığı mücadele mirası ile yaşamını yitiren çok sayıda Cumartesi Annesi’nden yalnızca biri.   Ne yasak ne de engel tanıdılar   “Çocuklarımız, yakınlarımız öldüyse kemiklerini verin, yalnızca bir mezarımız olsun. Yaşıyorlarsa da evlatlarımızı bize verin” diyen Cumartesi Anneleri, eylemleri boyunca defalarca polis şiddetine maruz kalsa, gözaltına alınsa da adalet arayışlarından bir gün olsun vazgeçmedi. 2018 yılında 700’üncü haftalarında düzenledikleri eylemleri Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklanan ve “699 haftadır bu meydandayız” diyen Cumartesi Anneleri, 25 Ağustos 2018'de Galatasaray Meydanı’nda eylemlerini gerçekleştirmek istediklerinde darp edilerek gözaltına alındı. Gözaltılardan iki yıl sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianame ile 46 kişiye İstanbul 21’inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Cumartesi Anneleri'nin Galatasaray Meydanı’nda düzenledikleri eylemlerinin polis ablukasına alınması sebebiyle, 700’üncü haftadan itibaren 5 yıl boyunca Galatasaray Meydanı’nda toplanmalarına izin verilmedi. Yasaklamanın ardından mücadelelerinden vazgeçmeyen anneler, her hafta eylemlerini farklı alanlarda sürdürmeye devam etti.   5 yılın ardından yeniden hafıza mekanlarındalar   700’üncü hafta eyleminde polis saldırısında darp edilerek ters kelepçeyle gözaltına alınan Cumartesi İnsanı Maside Ocak Kışlakçı, polis şiddeti ile “toplantı ve gösteri yürüyüşü” hakkının ihlal edilmesine karşı 10 Eylül 2018’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Başsavcılığın suç duyurusuna 2 Mayıs 2019’da takipsizlik kararı vermesi üzerine Haziran 2019’da Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunan Maside için AYM geçtiğimiz aylarda, “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme” hakkının ihlal edildiğine hükmederek, manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Bu kararların ardından takvimler 8 Nisan’ı gösterdiğinde Cumartesi Anneleri / İnsanları, 5 yılın ardından yeniden Galatasaray Meydanı’na çıkma kararı aldı.   AYM’den ikinci ihlal kararı   Ancak anneler ve insan hakları savunucuları, yıllar önce maruz kaldıkları devlet pratiği ile bir kez daha karşı karşıya kaldı. Eylemlerde polisler “yasak” gerekçesiyle anneler ile kayıp yakınlarını, her hafta ters kelepçe ve işkence ile gözaltına aldı. Annelerin Galatasaray Meydanı’ndaki ısrarı sürerken, AYM ise ikinci kez ihlal kararı verdi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin 10 Eylül 2018 yılında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusunun “kovuşturmaya yer olmadığı” gerekçesiyle AYM’ye yaptığı başvuru, 5 Mayıs’ta karara bağlandı. AYM, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiği”ne ilişkin başvuruyu kabul edilebilir bularak, Gülseren’e tazminat ödenmesine hükmetti.   28 yıldır eşini arıyor   Cumartesi Anneleri, 948'inci haftalarında eylemlerini hafıza mekanına dönüştürdükleri Galatasaray Meydanı’nda sürdürmekte ısrarlı. Bedeli ne olursa olsun meydandan ve mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini vurgulayan ve 28 yıldır Galatasaray Meydanı’nda eşi ve oğlunu arayan anneler arasında Hanife Yıldız ile yer alan annelerden biri de Hanım Tosun. Hanım, 9 Ekim 1995’te gözaltında kaybettirilen eşi Fehmi Tosun için yıllardır adalet mücadelesi yürütüyor. Anneler ve hak savunucuları, yeni yıla da kayıplarının faillerinin yargılanması ve kemiklerinin bulunması talebi ile giriyor.   Defalarca gözaltına alınsa, sayısız davalarla yargılansa da torunları ve çocukları ile meydana çıkmaya ve eşinin kemiklerini aramaya devam eden Hanım, 2024’e giderken talepleri ve çağrılarını JINNEWS’e değerlendirdi.   İşkenceyle dolu bir yıl…   Hanım, “Her yeni yıla girerken, daha huzurlu ve demokrasinin, özgürlüğün olduğu bir yıl olsun diyoruz. Ama maalesef her yıl öncekinden daha kötü oluyor. İyi bir yıl istiyoruz ama gerçekten bu yılı çok zor geçirdik” dedi. Cumartesi Anneleri’nin 5 yılın ardından yeniden eyleme başladığı ilk haftalarda hava şartlarının normal olduğunu belirten Hanım, “Galatasaray Meydanı saat 12.00’de çok sıcak oluyor. Çünkü etrafı kapalı ve üzerinde güneş oluyor. 29 hafta boyunca o meydanda her hafta sonumuz gözaltılarla geçti. 96-98 döneminde, Beyoğlu Karakolu’na ya da adliyeye götürülüyorduk. Ama bu yıl bize işkencenin içinde işkence uygulandı. Ben kaç kere gözaltına alındım ve kalp hastası olduğum için daha sonra o sıcakta eyleme katılmama izin verilmedi. O havada saat tam 12.00’de seni gözaltı aracı içerisine koyuyorlar. O aracı görmek gerekiyor” sözlerini kullandı.   İşkence mücadelesini engelleyemedi   Eylemlerinde polislerin uyguladığı işkenceyi anlatan Hanım, “Türkiye diyor ki, biz o kadar ilerlemişiz ki her şeyimiz dört dörtlük. Gözaltı aracının içi leş gibi kokuyor, her tarafı pislik içerisinde. Camları demirlerle kapalı araçlarla bizi gezdirdiler sürekli. Sağlam bir insan kriz geçirir. Ben son hafta arabanın içerisinde kendimi tutmaya çalıştım ama fenalaştım, hastaneye götürdüler. Kalp hastası ve hepimiz yaşlı insanlarız. Kayıp yakınları ve insan hakları savunucularının hepsinin yaşı 50’nin üzerinde. Gözaltına alınırken ters kelepçelerle zorla arabalara bindiriyorlardı. O arabalarla hastaneye götürülüp tekrar emniyete ve hastaneye götürülüyorduk. O arabanın içerisi ayriyeten bir işkenceydi” ifadeleriyle mücadelesinden vazgeçmediğini vurguladı.   ‘Ne hukuk ne de demokrasiden bahsetsinler!’   Kızı Besna ile oğlu Newroz Tosun’un 968’inci hafta eylemlerinde polis şiddetine maruz kalarak, 6 tane ters kelepçe takılıp gözaltına alındığını hatırlatan Hanım, şunları kaydetti: “Türkiye, hukuk devleti ve işkencenin olmadığı bir ülke olduğundan bahsediyor. Çocuklarıma bir annenin gözü önünde yedi tane ters kelepçe takılması ve darp edildi. Benim için ne hukuk devletinden ne de demokrasiden bahsetsinler. Kızımın ters kelepçelendiği, oğlumun boynunu kırmaya çalışan bir emniyetten bahsediyoruz. Özellikle gençlere bu kadar pervasızca davrandığı bir ülkede, demokrasiden asla bahsedilemez. Kimse demesin ki hukuk devletidir. Ben asla kabul etmem. Keşke her hafta ben gitseydim de çocuklarıma yapılan işkenceyi görmeseydim. Bir kayıp yakını için o kadar zor ki. Bir annenin evladının çocuğunun sokak ortasında işkence edilmesinin ne kadar zor olduğunu anlatamam.”   Talepleri faillerin yargılanması ve arşivlerin açılması   Yalnızca kayıplarının kemiklerini aramak istemediklerinin altını çizen Hanım, “Bunu bize yaşatanların yargı önüne çıkartılıp yargılanmasını istiyoruz. Gerçekten hukuk devletiyse, önce o arşivlerini bize açsınlar. Bir kayıp yakınına mezar taşı göstersinler. Yıllardır aynı şeyi söylüyorum, tekrar tekrar söyleyeceğim. Devletin o gizli odalarının, arşivlerinin bize açılma zamanı gelmiş. Bir an önce o arşivlerini açıp bize bir mezar taşı göstersinler. O mezar taşına sahip olduktan sonra faillerin yargılanmasını istiyoruz. 2024 yılının, bir daha sokak ortasında kimsenin işkence edilmediği bir yıl olmasını diliyorum. Kimsenin gözaltına alınıp kaybedilmemesini diliyorum. Hiç kimsenin, hiçbir annenin çocuklarının gözleri önünde zorla gözaltına alınıp yedi tane kelepçeyle, kolları ve boyunlarını kırmaya çalışmasınlar” sözleriyle seslendi.   Yeni yıl mesajı: Bizden sonra hiç kimseye zarar verilmesin   2024 yılında herkesin kendisini özgürce anadilinde ifade edebilmesi ve hasta tutsakların serbest bırakılmasını talep ettiklerini söyleyen Hanım, “Hasta tutsakların bir an önce dışarıda ailelerinin yanında olmasını istiyoruz. Cezaevindeki tüm hasta tutsakların bir an önce serbest bırakılmasını ve özgürce dışarıda hastaneye gidip gelmesini istiyoruz. Kadın cinayetlerinin olmamasını, çocukların taciz ve tecavüze uğramamasını istiyoruz. Yeni yılda herkesin özgürce sokakta, İstiklal Caddesi’nde yürümesini istiyoruz. Bize de 30 hafta boyunca bu şiddetin ve işkence uygulayanların yargılanmasını istiyoruz. Bizden sonra hiç kimseye zarar verilmemesi ve hiç kimsenin böyle bir kin, nefretle gözaltına alınmamasını diliyoruz. Her şey yüreğinizin, dilinizin istediği gibi olsun” mesajı verdi.