‘En temel hak ihlali İmralı tecridi!’ 2023-12-17 09:03:02     Rojda Aydın   WAN - Kurdistan ve Türkiye’de yaşanan hak ihlallerine dikkat çeken Avukat Jiyan Özkaplan, en temel sorunun, İmralı’da yaşanan tecrit ve bunun tüm cezaevlerine yansıması olduğunu belirterek, ortadan kalkması için de kurum ve kuruluşlarla birlikte insanların ses çıkarması gerektiğinin altını çizdi.    10-17 Aralık İnsan Hakları Günü/Haftası dolayısı ile birçok yerde yapılan etkinliklerle Türkiye ve Kurdistan’da yaşanan hak ihlallerine dikkat çekildi. Hak ihlallerinin en yoğun olarak yaşandığı yerlerden biri de PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı Adası. Abdullah Öcalan, İmralı’da 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana ağırlaştırılmış tecrit altında tutulurken 33 aydan bu yana da kendisinden hiçbir haber alınamıyor. Bunun yanında İmralı’daki tecrit uygulamaları giderek tüm cezaevlerine yayıldı.    Avukat Jiyan Özkaplan, İnsan Hakları Haftası ve yaşanan ihlallere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne vurgu   Öncelikle İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin birinci maddesini hatırlatan Jiyan, “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit olarak doğarlar birinci maddesi bu şekildedir. İnsanlar akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyetiyle hareket etmediler bu şekilde birinci madde. Bu birinci maddeden de anlaşılacağı üzere insan hakları tüm insanlara hiçbir ayrım gözetmeksizin, insan onuruna yaraşır muamele edilmesini ifade etmektedir. Yaşam hakkından tutun, din ve vicdan özgürlüğü, onurlu bir çalışma hakkı, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı dahil bu haklara varıncaya kadar geniş hakları ifade etmektedir. İnsan hakları bölünemez birbirine bağlı, evrensel hakların bütünüdür. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ne şekilde ortaya çıktı? Buna da biraz değinmek gerekiyor. Çünkü 2’nci Dünya Savaşı'nın ardından bıraktığı yıkıntılar, tahribatlar sonucunda işte 20’nci yüzyıldan bahsediyorum ve o zamanlar daha çok böyle insan haklarından uzaklaşılmaması, uzaklaşılması durumunda yaşanılabilecek hak ihlallerine geçit vermemek adına birçok ülke tarafından ortak oluşturulmuş bir beyannamedir. Ve bu beyannameye 10 Aralık 1948 yılında Türkiye, Birleşmiş Milletler'in düzenlediği bir oturuma katılarak olumlu olacak şekilde taraf olmuştur, imzalamıştır” dedi.    En önemli konu tecrit   “Türkiye'deki insan hakları ihlallerini konuşursak ilk olarak belki de birçok kesimin birçok kuruluşun insanların tüm insanların bakması gereken en önemli konu tecrittir” diye Jiyan, “En büyük hak ihlallerinden bahsedersek ilk olarak tecridi birinci sıraya koyarız. Sizin de bildiğiniz üzere İmralı Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan Sayın Öcalan ile aynı hapishanede kalan Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş'a yönelik uzun zamandır dünyadan izole edilen, avukat ve aile görüş yasağı, mektup ve telefon gibi tüm haberleşme haklarının engellenmesi ile büyük bir tecrit suçu işlenmektedir. Sayın Öcalan ile birlikte Türkiye’deki hapishaneler üzerinde de bu hak ihlalleri devam etmektedir. Diğer hapishanelerde de hem tecrit ve izolasyon bir işkence ve kötü muamele suçu. Bununla beraber sürgünler tedavi hakkı, sağlık hakkına erişimin engellenmesi, şüpheli ölümler 2023 yılı tarihinde yoğunlukla yaşanan hak ihlalleridir. Tüm kesimlerin insanların, kurumların kuruluşların ilk gündemi en önemli tecrit ve hapishaneler üzerindeki baskılar ve hak ihlalleridir” değerlendirmesi yaptı.     Hapishanelerdeki tecrit ve izolasyon öncelikli olarak Sayın Öcalan ve diğer kalan kişiler üzerindeki ağır tecrit suçu ve hapishanelerdeki tecrit ve izolasyon, işlenen işkence ve kötü muamele suçları bunlar açığa çıkarılmadan, durdurulmadan onurlu bir yaşamdan, onurlu bir barıştan bahsedilmesinin mümkün olmayacağını dile getiren Jiyan, şunları belirtti: “Türkiye neticede taraflıdır, imza atmış İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni kabul etmiş, beyannamenin kabul edilmesi sebebiyle ulusal, uluslararası alanda normlara uygun hareket etmesi gerekiyor. Bunlar yerine getirilmediği müddetçe siz istediğiniz kadar imzalamış olun. Başta İnsan Hakları Beyannamesi olmak üzere Türkiye’nin kendi taraf olduğu sözleşmeler, iç hukuk normları anayasa başta olmak üzere birçok hukuk normu ihlal ediliyor. Türkiye'de onurlu bir barış, onurlu bir yaşamın tesisi kesinlikle Sayın Öcalan üzerindeki tecritle beraber hapishaneler üzerindeki tecrit ve izolasyon uygulamasının durdurulması gerekmektedir. Türkiye’deki bütün kesimlerin buna ses çıkarması gerekiyor.”    Yargı iktidarın elinde   Türkiye’de yargının durumuna dikkat çeken Jiyan, yargının iktidarın elinde olduğunu belirtti. Jiyan, “Yargı tarafsız ve bağımsız olmalı. Türkiye Devleti imzaladığı sözleşmeler başta olmak üzere kendi iç hukuk normlarına da riayet etmemektedir bu şekilde.  Sonuçta tecrit bir insanlık suçudur. İnsanlık suçu olduğuna dair hem ulusal hem uluslararası hukuk normları sabitti. CPT’nin başvuruları var, tecridi sonlandırın diye. Hapishanelerde yaşayan insanlar şu an açlık grevindeler. Tecride bir an önce son verilmesi gerektiği çağrısıyla açlık grevine girmiş mahpuslar var. Tüm sivil toplum kuruluşları sokaklarda bu tecride son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklamalarda bulunuyor. Çünkü çok ciddi bir suç, ciddi bir hak ihlalidir Türkiye için” şeklinde konuştu.    Açlık grevleri   Cezaevlerindeki açlık grevleri ve Adalet Nöbetlerine işaret eden Jiyan, “Hapishanelerde açlık grevleri başladı. Dışarıda da dediğiniz gibi adalet nöbetleri devam etmektedir. Bu eylemlerin amacı hukukun uygulanması. Hukuk da yargıdan geçer. Yargı bir elde toplanırsa yani iktidarın eline geçerse bağımsız ve tarafsız, onu geçelim işleyen bir hukuktan bahsetmemiz mümkün olmaz. Anayasa Mahkemesi’nin bir kararı oldu. Yargıtay ‘bu kararı tanımıyoruz’ şeklinde bir varsayımda bulundu. Anayasa Mahkemesi yargı merceğidir. Bu yargı ile alakalı bir durumdur. İşleyen bir hukuk tarafsız ve bağımsız bir yargıyla mümkün olur. Ancak şu an bakıyoruz yargı iktidarın elinde toplanmış bir mekanizmaya dönüşmüş. Şu an karar veren merciler bir yere bakıyorlar, iktidara bakıyorlar.  Bu yüzden bu kararlar siyasi kararlar, politik nedenler. Hukukta vereceğiniz her kararın bir gerekçesi olmak zorundadır ve bu gerekçe kesinlikle kanuna, hukuka uygun bir gerekçe olmalıdır. Şu an baktığımız zaman çıkan yeni bir infaz düzenlemesi vesaire geliyor. Bunlar da tamamen iktidarı daha çok güçlendiren, iktidarın daha çok böyle keyfi uygulamalarına, keyfi davranışlarına yol açabilecek şekilde düzenlemeler oluyor. Böyle olunca siz halkı devlete karşı koruyamaz hale getiriyorsunuz. Çünkü devlet insan haklarını gözetmek, insan hakları ihlalleri konusunda güvenliğini sağlamak ve korumakla yetkilendirilmiş bir aygıt. Ancak bunu daha çok kendini meşrulaştırmak, kendi keyfi uygulamalarına, keyif kararlarına yönelik politika yürütürsen bu şekilde hak ihlallerinden tutun insan onunla yaraşmayacak şekilde muamelelerle karşı karşıya kalırız” sözlerini kullandı.    Kadına yönelik şiddet   Türkiye’de kadına yönelik şiddeti ve kadın katliamlarını da hatırlatan Jiyan, “Türkiye'de kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri artarak devam etmiştir. Hiçbir azalma söz konusu değildir, 2023 yılında. Bunun birçok sebebi vardır açıkçası. İlk olarak toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden tutalım, kadına yönelik ayrımcılıklar ve denetleme mekanizmalarından bahsedebiliriz. Bildiğiniz gibi İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede bir anda geri çelindi. Şu an Türkiye’de 6284 yasa var ve bu yasa kaynağını sözleşmeden alıyordu. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde, can güvenliklerinin sağlanmasında yükümlülük devlettedir. Şiddeti önlemek için çıkartılan mevzuat, verilen tedbir kararlarının etkin olarak uygulanması gerekiyor. 6284 sayılı bir yasa var, ancak bu yasa nasıl uygulanıyor Türkiye'de buna bakmak gerekiyor. Kadına yönelik şiddetin artmasının aslında temel nedeni mevzuatın uygulanmamasıdır. Uzaklaştırma kararı ya kısa veriliyor ya da verilmiyor ya da etkin bir şekilde verilen karar uygulanmıyor. Böyle oldukça da kadına yönelik işte cinayetler artıyor, şiddet artıyor ve şu an artmış, daha da artıyor. 6284 sayılı yasa işte kadınların yaşam hakkını işte güvence altına alan, şiddet mağdurunu koruyan ve şiddetin önlenmesi için gerekli tedbirler taşıyor. Böyle bir yasa var ancak uygulanamama bunların sebepleri de aslında yargı kararıdır. Şiddetin failleri çıkan aflar, infazdaki yapılan yeni değişiklikler, biraz faili koruyacak meşrulaştıracak durumlar. Bunlar ortaya çıktıkça fail bunlardan cesaret alır. Ve bununla beraber kadını katlediyor ya da şiddet uygulayabiliyorlar” dedi.     Hasta tutsakların durumu   Jiyan son olarak şunları dile getirdi: “Sayın Öcalan üzerindeki tecritle beraber hapishaneler üzerindeki tecrit, işkence, kötü muamele suçlarının bir an önce son bulması gerekiyor. Hapishanelerde kalan ağır hasta tutsaklar var. Ağır hasta tutsakların sağlığa erişim hakları, tedavi edilebilmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Bunlar olmadıkça Türkiye’de onurlu bir yaşamdan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bunlara gerçekten derhal son verilmesi gerekiyor. Son verilebilmesi için de tüm kurum ve kuruluşların ve insanların tecrit başta olmak üzere hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine ses çıkarmaları gerekmektedir.”