Tülay Hatimoğulları Samandağ'da: Mutlaka başaracağız 2023-11-23 13:44:16   HATAY - Samandağ'da depremzede kadınlarla bir araya gelen HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Biz şu an hep birlikte tarih yazıyoruz, yüz yıl sonra insanlar sizin burada kalışınızı, evinizi, bahçenizi ,ağacınızı sahiplenişinizi görecek. Hep birlikte bu hayatı yeniden yeşerteceğiz. Mutlaka başaracağız" dedi.    Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Hatay'da depremzede kadınlarla bir araya gelmeye devam ediyor. Tülay'a Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sultan Özcan, HEDEP milletvekilleri Sevilay Çelenk ve Perihan Koca ile HEDEP'li kadınlar eşlik etti. Tülay ve beraberindeki heyet Defne sonrası Hatay'ın Samandağ ilçesine geçti. Tülay, Samandağ Mühendis Suphi Güzey Taziye Salonu'nda kadınlarla bir araya geldi.    'Seferberlik değil OHAL ilan ettiler'   Çok sayıda depremzede kadının katıldığı buluşmada Tülay, kadınlara hitap etti. Depremin ilk gününden beri Hatay'da olup, hep birlikte enkazları kaldırmaya çalıştıklarını söyleyen Tülay, "Hep birlikte enkaz altında kalan insanların çığlıklarını duyduk. Geceleri sürekli rüyalarımızda o insanların çığlıkları vardı. Bizleri kurtarın diye insanların çığlıkları vardı kulaklarımızda  ve sanırım hala öyle. Biz hala bu travmayı atlatamadık, atlatmamız da çok zor. Ama o depremin yıkıntıları arasında birbirimize ellerimizi çok güzel uzattık. Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında toplumsal dayanışma ağlarıyla birbirimize çok güzel sahip çıktık. Devlet burada yoktu ama biz buradaydık. Almanya'dan, İsviçre'den, Avrupa'dan, Arabistan'dan, Katar'dan yardımlar aktı buraya. Buradaki insanlar bizi unutmadı. Yurt dışındaki birçok dernek ve kurum desteğini bizden esirgemedi. Türkiye’de vicdan sahibi herkes Türkiye’nin solcuları, devrimcileri, yurtseverleri, sosyalistleri, Kürt halkı bize elini uzattı. Biz ilk suyu ilk bisküvi paketlerini bu gelen yardım ağlarından toplumsal ağlarından paylaştık. İlk suyu onlardan içtik, ilk ekmeği onlardan yedik. Gerçekten o zaman devlet yoktu. Hiç unutmuyorum, Kız Meslek Lisesi’nin karşısında çöken binayı. Sabahın 04.00’ünde bu binadan yükselen seslerden belki bir canı kurtarırız diye oradaydık ama biz bir tane kepçe bulamadık o akşam. Ama şimdi enkaz kaldırmak için AKP’nin yandaş holdingleri var ya o Türkiye’yi soyup soğana çevirenler bütün kaynaklarımızın peşkeş çekildiği o holdingler ihale açıldığı zaman Antakya ve Samandağ'da dört bir yanında ne kadar iş makinası olduğunu görmedik mi? Bu ülke büyük bir yıkım yaşadı, kentlerimiz tarihin belki son 600 senesinde yaşanmış en büyük yıkımı ve en büyük can kaybını yaşadı bu depremde. Böyle bir zamanda 11 ilimizi etkisine almış olan bu depremde hükümete düşen en temel görev neydi? Seferberlik ilan etmekti. Ama seferberlik ilan etmediler, OHAL ilan ettiler. Bizi daha sıkı bir şekilde faşistçe, otoriterce yönetmek için mallarımızı, mülklerimize, evlerimize, küçücük bahçelerimize, gecekondularımıza el koymak için, kamulaştırmak için OHAL ilan ettiler. Ama seferberlik ilan etmiş olsalardı bir toplumsal seferberliktir bunun adı demiş olsaydı o iş makinaları bugün burada olurlardı, Maraş’ta, Adıyaman’da olurlardı ve biz bu kadar canımızı kaybetmemiş olacaktık" dedi.   'Deprem vergileri nerede?'   "Evet deprem bir doğal afet, bunu biliyoruz. ama bu doğal afetin yarattığı sonuçları ne yazık ki bu sistem derinleştirdi. AKP iktidarı daha çok derinleştirdi" diyen Tülay konuşmasını şöyle sürdürdü:"Gölcük depreminden sonra deprem vergisi uygulamasıyla çok büyük paralar toplandı. Arkadaşlarımız hesap yaptılar, o toplanmış paralarla kaç deprem konutu yapılabilir. Bir milyon depreme dayanıklı konut yapılabilirmiş. Ama ilgili bakan nasıl bir açıklama yaptı? Deprem vergileri nerede diye sorduğumuzda yaptığı açıklama şuydu: Biz otoyol yaptık oldu. Otoyol mu lazımdı bize bu deprem ülkesinde, yoksa deprem konutu mu lazımdı? Otoyolu da yapın, ona da birşey demiyoruz. Ama onu yapacak kaynaklar elbette var. Ama deprem konutları için yapılması gereken o vergileri ne yazık ki onlar çar çur ettiler, harcadılar, çaldılar. Bunu en iyi sizler  biliyorsunuz. Çünkü bunun acısını en çok siz çektiniz."   'Hayatlarımızı küçücük konteynerlere sığdırdık'   25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında Hatay'da olup kadınlarla bir araya geldiklerini paylaşan Tülay, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda duyarlı bir topluluk olup, Samandağ’da güçlü bir mücadele yürüttüklerini şimdi ne yazık ki deprem nedeniyle başka bir travma yaşadıklarına işaret etti. Tülay şu ifadeleri kullandı: "Depremde kadın olmanın ne kadar zor olduğunu en iyi bu salonda bulunan siz kadınlar biliyorsunuz. Depremde elimiz darsa biz bu eve sığmıyoruz diyorduk ama şimdi bütün hayatlarımızı o küçücük konteynerlere, çadırlara sığdırdık. Ama burada bile hayatlarımızı tam olarak kuramadık kuramayız da. Bugün Ballıöz'deki kadınlarla sohbet ettik, 'Çadırlarımız yırtılmaya başladı, 9 aydır aynı çadırları kullanıyoruz hepsi su alıyor' dediler. Bunu en iyi siz bilirsiniz, konteynerlerde elektrik kontakları çadırlarda çıkan yangınlarla biz uğraşıyoruz. Çok az ifade ediliyor ama kadınların çadır ve konteyner kentlerde yaşadığı istismar çok ciddi. Erkeklerin şiddetiyle karşı karşıya kalıyorlar, erkeklerin cinsel tacizleriyle karşı karşıya kaldılar. Bu da depremin hiç konuşulmayan bir yüzü. Bu da ne yazık ki bizim realitemiz oldu. Bizler 25 Kasım dolasıyıyla buradayız ama 25 Kasım ile ilgili burada uzun bir tarihçe anlatmayacağım. Bunları buradaki bütün kadınlar benden daha iyi biliyor ama biz yaşamın her yerinde şiddete maruz kalıyoruz. Şimdi en büyük şiddeti yaşadığımız çadırlarda, konteynırlarda evsiz barksız yaşamlarımızı idame ettirmeye çalıştığımız mekanlarda yaşıyoruz.    Hep birlikte direnmemiz lazım   Bu iktidardan en büyük talebimiz neydi? Meclis kürsülerinde milletvekillerimiz bunu defalarca dile getirdi ve bunun mücadelesini en güçlü şekilde verdi. Hastaneler ve okullar öncelikle yapılsın dedik yapmadılar. Özellikle Antakya’da yaptığımız görüşmelerde ortaya çıkan şey şu; 1 saat bir buçuk saat yol gidiyor çocuklarını okula göndermek için. Bir anne dedi ki 'Benim külüstür bir arabam var, 1 saatlik yol gidiyorum sandalyemi okul bahçesinde bırakıp orada çocuğumu bekliyorum çünkü hiç bilmediğim bir yere çocuğumu gönderiyorum'. Çok mu zordu yıkılmış okulların yerine okul, hastane yapmak, ama yapmadılar. Çünkü burada yaşayan Arap Alevilerin göç etmesini istediler. Bu iktidar, depremi Allahın lütfu olarak gördü. Bizden kurtulmak istedi. Bizi toprağımızdan çarşımızdan kovmak istedi. Ama biz gitmedik ve bunun öncülüğünü siz kadınlar yaptınız. Gitmedik buradayız kendimize kentimize sahip çıkıyoruz diyen kadınlar olduk, inanın bu çarşı merkezinde elimizde reyhanlar ve bafurla yaptığımız yürüyüş herkes tarafından görüldü. Kendisine ve kentine sahip çıkan kadınların olması çok değerliydi. Dikmece'de kadınların topraklarına ve zeytinliklerine sahip çıktıkları direniş çok anlamlı. Bir çok Alevi köyü, mahallesi acil kamulaştırmaya tabii tutuldu, Dikmeceli kadınlar gitmiyoruz dediler. Tıpkı Akbelenli kadınlar gibi, Akbelenli kadınlarla çok güzel bir buluşma gerçekleştirdiler. Ama esas kendi topraklarında direndiler. Şimdi ne oldu? Kamulaştırmalar iptal edildi, tapular iade edildi. Böyle devam etmesini sağlamamız lazım. Bir başka yerde kamulaştırma olduğu zaman hep birlikte direnmemiz lazım. En son rezerv alanla ilgili bir kanun geçti Mecliste. Esas hedefleri istanbul ama bizim kentimiz de hedefte. O düzenleme ile Hatay rejimini bütün Türkiye’de uygulamak istiyorlar. Rezerv alanı ilan etmek ne demek? Geliyor, diyor, 'ben şurayı rezerv alan ilan ediyorum. Orada tasarruf hakkı iktidarda.' İstedikleri müteahhitlere verecekler, istedikleri kuleleri dikecekler ve yandaşlarına bizim topraklarımızı peşkeş çekecekler. Biz büyük bir direnç gösterdik bu yasaya karşı ama ne yazık ki AKP ve MHP tarafından geçti. Umuyorum ki bunu AYM iptal eder. Biz kendi kentimizde depreme dayanıklı yapıların inşa edilmesini savunuyoruz. Kendi toprağımız sıvılaşmışsa eğer orada bir inşaat yapılmayacaksa zaten yapılmamalıdır. Buradaki insanlar bunları anlamayacak insanlar değil. Bizler depreme dayanıklı konutlar istiyoruz evet, ama gelişigüzel istimlak ve kamulaştırmaya asla evet demeyeceğiz, dememeliyiz, tıpkı Dikmeceli kadınlar gibi. Ben burada Dikmeceli kadınların direnişini bir kez daha selamlıyorum ve onlara burada sizlerin huzurunda teşekkür ediyoruz."   'Filistinli kadınların sesi olmalıyız'   İsrail'in Gazze'ye dönük saldırılarına değinen Tülay şöyle devam etti: "Biz depremden konuşurken yanı başımızda Gazze’de Filistinli kardeşlerimiz bizim depremde yaşadığımız yıkımı insan eliyle yaşıyorlar. Savaş bölgelerine gitmişiniz vardır. Görmüşsünüzdür. Orada konutlar nasıl bombalanıyor, insanların yaşam alanları nasıl bombalanıyor. O bombalar yağarken sivildi, kadındı, çocuktu bu ayrımı yapmıyor. O bomba o mahallenin içine düşüyor. Şimdi 2 milyona aşkın insanın yaşadığı Gazze’de ki orası da bir açık cezaevine çevirmiş İsrail. Gece gündüz bombalıyor. Bu savaşa sözüm ona AKP iktidarı karşı çıkıyormuş gibi gösteriyor ve biliyorsunuz neskafelerle protestolar yapıyorlar. oysa döktüğün neskafenin de parasını sen İsrail'e zaten ödüyorsun? İsrail için fark eder mi neskafeyi dökmüşsün ya da içmişsin. Hiçbir şey fark etmez. Sahte gözyaşı dökme, yaklaşan yerel seçimlerde kendi tabanını konsolide etmek için Filistin sorununu duygulara hitap etmek için kullanma. Sen İsrail ile bütün askeri anlaşmalarını fesh etmelisin, çelik ihraç ediyorsun, fesh etmelisin. Sadece yeni olarak başlayan savaşta 7 Ekim’den bu yana 300’e yakın çok büyük yük gemileriyle Türkiye’den çelik ve çeşitli malzemeler gönderilmiş. İşte bunları kes. Protesto edeceksen bunları yap, neskafeyle uğraşma. Dolayısıyla  Filistinli kadınların yaşadıklarını en çok siz anlayabilirsiniz, biz anlayabiliriz. Çünkü ben 2006’da Lübnan’a gitmiştim. Güney Lübnan İsrail tarafından bombalandığı dönemde bir konferans çağrısı olmuştu, bütün dünyadan delegeler katılmıştı. O zaman ben de gitmiştim ve savaş bölgesini dolaşmıştık, sığınak delici bombalar kullanılmıştı. İnanın depremdeki görüntülerin aynısı. Bunu insan eliyle yapıyorlar, bunu kabul etmemizmümkün değil. Bir yanıyla kendi sorunlarımıza sahip çıkarken kendi sorunlarımızla boğuşurken yanı başımızda katledilen Filistinli kardeşlerimizle dayanışmayı mutlaka büyütmeliyiz. Filistin’in sesi olmalıdır Samandağ, Filistinli kadınların sesi olmalıyız hep beraber."   'Burayı dayanışma ile yaşatacağız'   Tülay son olarak şu şekilde konuştu: "Sevgili kadınlar sözlerime son vermeye yaklaşırken şu sözü şimdi anımsadım. Depremde her şeyini kaybetmiş bir kadın şöyle bir söz söylemiş: 'Ben saksıdaki çiçekleri kurtardım'. Şimdi de Eş Genel Başkan olarak yaptığım grup toplantılarının hepsinde mutlaka deprem gündemi oluyor. Biz burası unutulsun istemiyoruz, burası unutulursa çok şeyimizi kaybederiz. Biz kendimizi unutturmayacağız, bu umutla bu dayanışma ile yaşayacağız. Bizler umutlarımızı, o saksılarda evimizin önünde büyüttüğümüz çiçeklerle yeniden hayatı büyüteceğiz. Bizler umudumuzu Samandağ’ın, Antakya’nın, Defne’nin, İskenderun’un topraklarına gömeceğiz oradan hayatlarımızı yeniden yeşertecek ve yeniden varolacağız. Antakya geçmiş döneminde de çok yıkıma uğramış, depremler yaşamış bir kent. Ama insanlık burada ısrar etti şimdi sizin ısrar ettiğiniz gibi. İnsanlık buradan gitmemiştir,  tamamen kentin yerle bir olduğu 600 yıl önceki depremde bile gitmemiş. Biz şu an hep birlikte tarih yazıyoruz, yüz yıl sonra insanlar sizin burada kalışınızı evinizi bahçenizi ağacınızı sahiplenişinizi görecek. Hep birlikte bu hayatı yeniden yeşerteceğiz. Mutlaka başaracağız."   Kadın buluşması sonrası Tülay ve beraberindeki heyet, Serinyol, Defne ve Dörtyol ilçelerinde bulunan depremzede kadınlarla bir araya gelecek.