‘Devletler masa başında halklara barış getirmeyecek’ 2023-11-13 09:12:24     Rozerin Gültekin   AMED - BOP’un halklara ölümden başka bir şey vadetmediğini ve halkların yeni yaşam iddialarının yok edilmeye çalışıldığını dile getiren Orta Doğu uzmanı Hamide Rencüzoğulları, “Masa başında büyük devletler hiçbir halka barış getirmeyecek. Halkların kendi kaderlerini tayin hakkı sadece yürütecekleri ilerici mücadele ile olacaktır” dedi.   Hegemon güçlerin çıkarları doğrultusunda Orta Doğu’nun şekillendirilmesi için planlanan Büyük Orta Doğu Projesi’nden (BOP) hala sonuç alınamazken, projenin yansımaları ise süren savaşlardan görülüyor. BOP’un tamamlanması için hegemon güçlerin öncülüğünde vekil devletler tarafından Filistin’den Kuzey ve Doğu Suriye’ye savaşlar gerçekleştiriliyor.    Orta Doğu uzmanı Hamide Rencüzoğulları, BOP’a ve mevcut savaşlara dair sorularımızı yanıtladı.    “Büyük Ortadoğu Projesi uzun zamandır Amerika’nın üzerinde çalıştığı bir proje. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı kapsayan bu bölgenin haritasını tekrardan şekillendirmeyi hedefleyen bir proje.”   * Büyük Ortadoğu Projesi nedir? Bu proje halklar için ne sunmakta?   Büyük Ortadoğu Projesi uzun zamandır Amerika’nın üzerinde çalıştığı bir proje. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı kapsayan bu bölgenin haritasını tekrardan şekillendirmeyi hedefleyen bir proje. Vekiller üzerinden bu proje yürütülüyor. Bu vekiller de bölge ülkeleri. Arap devletleri ABD ve Batı adına yürütücüleri. Bu vekil savaşçıların finansmanı aslında Orta Doğu ülkeleri. Projenin 2 temel hedefi var; birisi ekonomik, birisi siyasi. Ekonomik hedef ABD’nin ve batının Rusya’ya olan bağımlılığını ortadan kaldırmak ve Katar doğalgazının Doğu Akdeniz ya da Türkiye üzerinden Doğu Avrupa’ya taşınmasıdır. Siyasi hedef ise başta Suriye ve İran olmak üzere direniş eksenini ortadan kaldırmak ve buradaki rejimleri yeniden yapılandırmak. Radikal İslamcı rejimler inşa edilmesi hedefleniyor. Çünkü anti-Şii, anti-laik bir hareket nasıl başlatılabilir, ancak cihat temelli bir savaş olur. İslam’ın İslam’a karşı bir cihadı fitillendi. Burada da hedef ABD’nin bölge üzerindeki hakimiyetini güçlendirmesi. Çünkü Irak işgalinden sonra ABD bölgede gücünü kaybetti. IŞİD vari rejimleri inşa etmek için yerel devletlerle işbirliği yapıyor. BOP’un eşbaşkanlığı neden Türkiye’ye verildi, çünkü Orta Doğu’ya açılan büyük kapı. Ondan dolayı geniş bir rol verildi. Türkiye’ye eski Osmanlı tarzı bir bölge hakimiyetine kavuşabileceği vaat edildi. İsrail’in güvenliği için bölgeyi yeniden şekillendirmeyi hedefleyen proje şu anda Gazze üzerinden devam ediyor.   Bu proje halka ölümden ve geleceksizlikten başka bir şey getirmiyor. İlerici dinamiklerin tamamen kökünü kurutmayı hedefliyorlar. Halkın özgün taleplerini tamamen ezmeyi amaçlıyor ve biatçı bir toplum yaratmaya çalışıyorlar. Biatçı toplum başında radikal İslamcı bir iktidar olursa sonsuza kadar buradaki halkları rahat bir şekilde yönetebileceklerini düşünüyor küresel güçler. Hiçbir küresel müdahalenin halka bir faydası olmaz ölümden başka bir şey getirmez, sadece işbirlikçi rejimleri güçlendirir.   “Direniş ekseni İsrail için bir tehdit oluşturmaya başladı. Ukrayna’da olduğu gibi bütün kapitalist ülkeler İsrail’in arkasında hizaya girdiler. Gazze’ye karşı bütün dünya savaşın tarafı oldu. BOP devam ediyor.”   * BOP ile amaçlanan Orta Doğu düzeni için mevcut savaşlar nasıl rol oynayacak? Bunları BOP’un bir parçası olarak görmek mümkün mü?   BOP’un bir ayağı devam ettiriliyor. Katar doğalgazı üzerinden kurgulanan şey iflas etti. Dolayısıyla küresel güçler Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerine yoğunlaşmaya başladılar. İşbirlikçi rejimlerin inşası gerçekleştirilemedi ama ABD, İsrail’in güvenliği için önemli adımlar attı. Trump döneminde İsrail’in bölge ülkeleri ile normalleşme anlaşması imzalaması sağlandı. Direniş İsrail için her zaman tehdittir. İsrail’in güvenliği bu direnişi kuşatmaktı ama kuşatma başarılı olamadı. Hamas’ı yanlarına aldılar, Suriye’yi bitirdikten sonra asıl hedef İran’dı ama Suriye’de bu proje iflas etti. Dolayısıyla 100 yılın anlaşması adı altında Trump bir ayağını gerçekleştirmeyi başardı. İsrail’in bölge ülkeleri ile yüzyılın anlaşması denen İbrahim Anlaşması’nı imzalamasını sağladı. Bu bir başarı ama direniş eksenini daraltamadılar. Direniş ekseni İsrail için bir tehdit oluşturmaya başladı. Ukrayna’da olduğu gibi bütün kapitalist ülkeler İsrail’in arkasında hizaya girdiler. Gazze’ye karşı bütün dünya savaşın tarafı oldu. BOP devam ediyor.   “Mesele Kürtlerin bir kazanımı değil mesele Kürt yönetiminin ne kadar ilerici olduğu. İleri, demokratik, özgür bir oluşum Orta Doğu’ya örnek oluşturacak, kapitalist güçlerin alanını daraltacak bundan dolayı kimse izin vermiyor.”   * Hegemon güçlerin halkların kendi yönetimlerini oluşturduğu topraklara saldırmasının amacı nedir? Örneğin demokratik modernitenin inşa edildiği Kuzey ve Doğu Suriye’ye karşı 10 yılı aşkın süredir gerçekleşen saldırıların amacı nedir?   Buradaki egemen güçleri iki kategoride toplayabiliriz. BOP’un yürütücüsü Türkiye bir tarafta diğer tarafta da İran, Irak ve Suriye. Bu üç ülkede Kürtlerin böyle talepleri var. Savaşanların ortaklaştığı nokta “Toprak bütünlüğünü bozmayız bozdurmayız” üzerinden. Burada bir özerkliği yerel dinamiklerin tartışması gerekirken o ülke adına başkaları bunu söyleyebiliyor. Suriye’nin açıktan bir çatışması olduğunu söyleyemeyiz. Suriye 40’tan fazla cephede cihatçılarla çatışıyordu Soçi sürecine kadar. Suriye şimdi kendini yeniden inşa ederken diğer tarafta tüm cihatçıların toplaştığı Kuzey Suriye ve İdlib’de mücadelesini sürdürüyor. Rojava yönetimi ile Suriye yönetiminin açıktan bir çatışması var diyemeyiz. O bölgede ABD var. ABD “IŞİD’e karşı Kürtlerle birlikte savaşı sürdürüyoruz” derken Kürtlerin kazanımları üzerinden oraya konumlandı. “Kürtler IŞİD’e karşı bizim en iyi müttefikimiz” derken, ne koruyor ne de önünü açıyor. O yüzden Türkiye’nin saldırıları devam ediyor. Fırat’ın batısında Rusya, doğusunda ABD var. Ne Rusya’nın ne de ABD’nin buna dur dediğini görüyoruz. Neden böyle saldırılar var? Daha ilerici unsurların hegemonik güç olmasına izin vermiyorlar. Çünkü bütün Orta Doğu’da halkların üzerinde baskı oluşturan dini rejimler kurmaya çalışıyorlar. Bunun için ileri, seküler ve halk hareketlerinin bir yere varmasını istemiyorlar ama el altında tutuyorlar. Bölge ülkeleri Filistin direnişi için bizden değildir demiyor ama yanında da durmuyor. YPG’yi açıktan desteklemiyorlar müttefikleri Türkiye’den dolayı ama karşısında da değiller.   Nerede halklara model oluşturacak ilerici bir kazanım varsa o kuşatılıyor. Çünkü küresel güçler bölgeyi gericileştirmek istiyor. Halklara demokratik yaşamı vadeden bir örnek oluşuma izin vermek istemiyorlar. Bu engellemeler devrimci hareketlerin birliktelik sağlanmasıyla ancak geri püskürtülebilir. Örneğin Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ne küresel güçlerin dokunduğunu söyleyemeyiz, işbirliği halindeler. Mesele Kürtlerin bir kazanımı değil mesele Kürt yönetiminin ne kadar ilerici olduğu. İleri, demokratik, özgür bir oluşum Orta Doğu’ya örnek oluşturacak, kapitalist güçlerin alanını daraltacak bundan dolayı kimse izin vermiyor.   “Hamas 14 tane direniş örgütünden bir tanesi, yani sadece Hamas’ın savaşı değil. İsrail Hamas’a karşı savaş yürüttüğünü söylüyor. İslamcılar da ‘Hamas, İsrail’e saldırdı bu Hamas’ın gücüdür’ diyor. Onlara sahte bir zafer gerekiyordu. Yoksa İslamcıların İsrail’le bir sorunu yok, Suriye’de beraberlerdi.”   * Bir diğer önemli konu ise İsrail-Filistin savaşında yaşanan savaş suçları… Tüm dünya bu suçları görürken Rojava’da yaşanan büyük savaş suçlarına karşı neden bir adım atılmıyor?   Halklar neyin ne olduğunu biliyor ve tepkilerini gösteriyor ama devletler nerede emperyal bir yayılma varsa onun arkasında saf tutuyorlar. Halklar her yerde, sokakta ve savaş suçu işlendiğini haykırıyor.    Hamas kuruluşundan beri İsrail düşmanı olmadı ama ne var ki Filistin direnişinin içinden ayrılamadı. İslami cihat BOP’un yanında yer almadı ama Hamas, Suriye savaşında Suriye’ye ihanet etti ve Katar’la birlikte cihatçıları desteklemeye başladı. Hamas yüzünden Filistin direnişi daraltıldı. Suriye’deki mülteci Filistinlilerin yaşadığı katliamların büyük bir kısmında Hamas’ın parmağı var. Hamas artık eski Hamas değil, pozisyonu itibari ile direnişin yanında. Gazze Hamas yönetiminde ama hepsinin yöneticisi değildir. Örneğin 85 milyon AKP’nin yönetiminde ama AKP’li değil. Hamas 14 tane direniş örgütünden bir tanesi, yani sadece Hamas’ın savaşı değil. İsrail Hamas’a karşı savaş yürüttüğünü söylüyor. İslamcılar da “Hamas, İsrail’e saldırdı bu Hamas’ın gücüdür” diyor. Onlara sahte bir zafer gerekiyordu. Yoksa İslamcıların İsrail’le bir sorunu yok, Suriye’de beraberlerdi.   * Yapılan analizlerde  Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, hem Azerbaycan ve Karabağ arasında savaş yaşanmasına hem de Hamas’ın İsrail’e ilk saldırıyı gerçekleştiren güç olmasında etkin rolü olduğu ifade ediliyor. Tayyip Erdoğan’ın/Türkiye’nin savaşlardan, çatışma halinden çıkarı nedir?   Türkiye hem içine girdiği bataklıktan çıkamadığı için hem de kontrolü kaybetmek istemediği için hem Rusya’nın hem de NATO müttefiki olduğu ABD’nin yanında. Her savaş, savaş sanayisini ihya eder. İHA ve SİHA ticaretinde Türkiye ön sıralarda. Bu açıdan Türkiye’nin, bu ihracatı büyüten savaşlarda rolü olacaktır. Türkiye HAMAS’ı destekliyor, diğer direniş örgütleri umurunda değil. İsviçre’nin NATO üyeliğine ses çıkarmaması karşılığında Türkiye’ye istediği kadar İsrail’e bağırma izni verildi.   “Vatansızlaştırılan Filistinliler ve vatansız Kürtler birbirine yakın mesele. Bu iki halkın kazanımı önemli model oluşturacak ve devrimci hareketlerin önünü açar.”   * Orta Doğu’nun en büyük sorunlarından biri olan Kurdistan ve Filistin sorunlarının çözülmesinin Orta Doğu barışının sağlanmasındaki etkisi nedir?   Vatansızlaştırılan Filistinliler ve vatansız Kürtler birbirine yakın mesele. Bu iki halkın kazanımı önemli model oluşturacak ve devrimci hareketlerin önünü açar. Seküler toplumların gericileştirilmesi hamlesi ilerici örneklerin olmamasından kaynaklanıyor. Masa başında büyük devletler hiçbir halka barış getirmeyecek. Halkların kendi kaderlerini tayin hakkı sadece yürütecekleri ilerici mücadele ile olacaktır. Gerici rejimlerin faşizan politikaları altında ezilen bütün Orta Doğu halklarının geleceği için yerel dinamiklerin kendini göstermesi ile adım atılabilir. Küresel düzeyde bütün dünya halklarının özellikle bu bölge için barışı istemesi gerekiyor. Savaşlar küreselleşiyor, küreselleşen savaşların olduğu bir yerde halkların kazanımı olmaz.