Avukat Suzan Akipa: İmralı Adası tam bir suç mahalli 2023-10-25 09:01:03     Şehriban Aslan   AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecride dikkat çeken Avukat Suzan Akipa, bölgesel, ulusal ve uluslararası ölçekte İmralı Cezaevi’nin “tam bir suç mahalli olduğunu” vurguladı.   Tecridin her geçen gün ağırlaşarak uygulandığı yer olan İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi, hak ihlalleri ve haber alamama hali nedeniyle yıllardır gündemde. Ağırlaştırılmış tecrit altında İmralı’da tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş ve Ömer Hayri Konar’dan 31 aydır haber alınamazken, avukatlar ve ailelerin yaptığı görüşme başvurularına ise olumlu yanıt verilmiyor.   Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şube Yöneticisi ve Jineoloji dergisi yayın kurulu üyesi Suzan Akipa tecridin topluma yansımalarını değerlendirdi.   ‘Mahkum edilmek istenen özgür Kürtlüktür’   İktidarcı ve devletçi güçlerin tarih boyunca toplumları daha kolay denetim ve kontrol altına alabilmek için kendi hakikatleriyle olan bağlarını koparmaya çalıştığını söyleyen Suzan, “Birey, toplum ve hakikat arasındaki bağlara bir darbe vurulmaya çalışıldığını görüyoruz. Birey, toplum ve hakikat düzlemindeki bağlar hem bireyin hem de toplumun doğru temelde gelişmesinin en doğru zeminidir. Toplumların hakikatle olan bağları aslında olası bir ideolojik veya fiziksel saldırıya ya da denetime karşı toplumlar açısından bir özsavunma teşkil ediyor. İktidarcı, devletçi güçler bunu yaparken kimi zaman zorun gücü dediğimiz savaşla, şiddetle, hapishanelere kapatmakla kimi zaman da ideolojik araçlarını devreye sokarak; yani cinsiyetçiliği, devletçiliği, milliyetçiliği, bilimciliği, dinciliği üreterek, körükleyerek algıları değiştirerek bunu yapar. Toplumların kavramlarını, kuramlarını, kurumlarını ve bunları temsil eden bireyleri hedef alır. Tam olarak bu noktada bizler yönümüzü İmralı Ada Hapishanesi’ne çevirdiğimiz zaman gördüğümüz durum budur aslında. Sayın Abdullah Öcalan’ın da en iyi şekilde ifade ettiği gibi, ‘Öcalan şahsında dışlanan ve tek kişilik ada hapishanesinde mahkum edilmek istenen özgür Kürtlüktür.’ Bu durumu bizler İmralı Ada Hapishanesi’nde görebiliyoruz” dedi.   ‘Kendine has hukuk dışı prosedür uygulanıyor’   Suzan, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük 25 yıllık tecridin evrensel hukuk kurallarına aykırı olduğuna dikkat çekerek, “İltica hukukuna, iade hukukuna, ‘iade edilemez’ ilkesine rağmen Türkiye’ye teslim edilmesinin; 15 Şubat 1999 tarihinden günler önce yürürlükteki mevzuatın aksine İmralı Ada Hapishanesi’nin Adalet Bakanlığı kararıyla değil, tam tersi küresel sömürgeci güçler ve Türkiye arasında yapılan gizli sözleşmeler gereğince boşaltılması… Yine infaz sürecinde uluslararası mekanizmalar CPT veya AİHM tarafından verilen ihlal kararlarının Türkiye hükümeti tarafından uygulanamaması ama aynı zamanda bu uluslararası mekanizmalar tarafından da Türkiye’ye bir yaptırım uygulanmaması. İnfaz hukukuna, disiplin hukukuna mutlak aykırı bir şekilde Sayın Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla, ailesiyle, vasisiyle görüşmesine izin verilmemesi iletişim, faks ve telefon hakkının hiçbir şekilde kullanılmaması ya da hapishane yönetmenliğinin uygulanmaması ile İmralı Adası’nda çok kendine has hukuk dışı bir prosedürün uygulanmaya çalışıldığını görüyoruz” sözlerine yer verdi.   ‘Giderek büyüyen bir direniş söz konusu’   İmralı’yı “bölgesel, ulusal ve uluslararası ölçekte tam bir suç mahalli” olarak tanımlayan Suzan, bunun yanında İmralı’da bir direnişin de söz konusu olduğunun altını çizdi. Suzan, “Bütün bu saydığımız hukuk dışı ve eşitsiz koşullara, insanlık dışı uygulamalara rağmen durmayan ve giderek büyüyen kesintisiz bir direniş söz konusu. Sayın Abdullah Öcalan şahsında özgür Kürtlüğün hedeflenmesi stratejisi ve arzusuna rağmen üretilen bu düşünsel, ideolojik, fiziksel üretim ya da Sayın Öcalan’ın tecrit şartlarına rağmen geliştirdiği üçüncü yol çizgisi ve gençlere, kadınlara verdiği özgürlük umudu, halklara verdiği barış umudu, barıştaki iradesi ve bu ısrarı bu düşünsel üretimi bizlere gösteriyor” şeklinde konuştu.   ‘Yaşanan derin sorunların kaynağı tecrit’   “İmralı kapıları açıldığı zaman hem Kurdistan hem de Türkiye halklarının bulunduğu bu krizli halin görece düştüğünü hepimiz deneyimledik” diyen Suzan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İmralı’nın kapıları kapandığı zaman yüksek çoğunlukla yapılan durumdur, bütün toplumsal sorunların buna paralel olarak artığını hepimiz bizzat yaşıyoruz. İmralı tecrit rejimi salt bir hapishane uygulaması değil, bütün topluma uyarlanan, bütün toplumda yansımasını bulan bir iktidar modeli oluyor. Az önce bahsettiğimiz istisna rejimin genel bir kurala, genel bir uygulamaya varmış halidir diyebiliriz. Bütün toplumsal sorunlar İmralı’dan besleniyor. Başta Kürt sorunu olmak üzere diğer hapishanelerdeki uygulamalar siyasette, parlamentoda, adliyede, sokaklarda, ekonomide, dış politikada yaşanan bu kadar derin sorunlar kaynağını İmralı’da olan Sayın Öcalan’a uygulanan bu tecrit rejiminden alıyor diyebiliriz.”   ‘Bu tecrit rejiminin kırılabileceğine inanıyorum’   25 yılık tecrit rejimini kıracak en büyük gücün yine İmralı direnişi olduğuna dikkat çeken Suzan, “İmralı dışında bütün alanlarda gösterilen ve gösterilecek olan mücadelelerle sahiplenmesidir. Kadınlar, Kürt kadınları, gençler, halklar, gazeteciler, aydınlar, sanatçılar, siyasi partiler, ekolojistler, hak ve hukuk örgütleri, insan hakları savunucularının Öcalan’ın İmralı Adası’nda geliştirdiği bu direnişe cevap olarak; üçüncü yolu inşa ederek, uygulanan bu tecrit rejimini kırabileceğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.