Din kullanılarak yürütülen baskılara tepki 2023-10-06 09:08:00       ÇEWLÎG - Kız çocukların zorla Kur’an kurslarına gönderilmeleri ve çocuk yaşta evlendirilmelerinin yaygın olduğu kentlerden biri olan Çewlîg’de kadınlar, din adı altında uygulanan baskılara karşı tepkilerini dile getirdi.   Kurdistan kentlerinde devletin özel savaş politikaları kapsamında çokça yaygınlaşan dinci grup ve yapılar eliyle toplumsal yaşam hedef alınıyor. Bugün iktidarın da desteğini alarak Kurdistan’da kendini örgütlemeye çalışan dinci gruplar, özellikle kadınlar ve çocuklar üzerinden kendini var ediyor. Hizbullah gibi örgütlerin kendine alan bulduğu Çewlîg’de de (Bingöl) kadın ve çocuklara din üzerinden uygulanan baskı dikkat çekiyor. Kadınların toplumun her alanında özgürlükleri kısıtlanırken, çocuklar ise “dini eğitimlere” zorlanıyor.   Çewlîgli kadınlar, din adı altında kendilerine yönelen baskıyı değerlendirdi.   ‘Kadınların kısıtlanması dine bağlanıyor’   Çewlîg’de toplumda yanlış bir dini algının olduğunu kaydeden imam hatip mezunu Emine Hanay, kadınlara dönük yoğun bir baskının olduğuna değindi. Kadınların kısıtlanmasının dine bağlandığına dikkat çeken Emine, “Çocuklar zorla kapatılıyor. Zorla uzun elbiseler giydiriliyor. ‘Saçını kapatacaksın’ algılarıyla medreselere gönderiyorlar çocukları, okul okuması gerekirken farklı düşünceler ve yönlere gönderiyorlar.  Farklı ve kötü bir algı oluşuyor. Sonuçta din anlatılarak öğrenilen bir şey. Aileler bunun hakkında çocuklarını bilinçlendirebilirler. Doğru bir anlatımla bilinçlendirebilirler. Bunu gönderdikleri medreseler tam anlamıyla yapmış olmuyor. Çünkü medreselerin de içeriğini biliyoruz. Tam anlamıyla anlatmıyorlar diyanete bağlı oldukları için sınırlı konular anlatabiliyorlar” şeklinde konuştu.   ‘Önceden gelen bir baskı’   Kadınların maruz kaldıkları fiili ve sözlü eylemlerin kapalılık veya açıklıkla alakalı olmadığını dile getiren Emine, kadınların her türlü göz hapsine maruz kaldığını ekledi. Toplumun kadınlar üzerindeki etkisine değinen Emine, “Kadınlar dışarı çıktıkları zaman -kapalı veya açık olmaları fark etmeksizin-, otobüse bindikleri zaman çok dikkat çekiyorlar. Kadınlar iş hayatında da özellikle kapalı olduğunda da zorlanıyor, açık olduğunda da zorlanıyor. Açık olduğu için, ‘Çok açıksın’, kapalı olduğu için, ‘Çok kapalısın’ deyip baskı kuruyorlar. Eve gittiği zaman da kadın işte çalışıyor, yoruluyor, ayrıca ev işleriyle ilgileniyor, çocuk bakıyor. Eşleri de zaten bunu yapmak zorundaymış gibi bir algı yarattıkları için kadınlar bu durumda bayağı bir mağdur oluyorlar. Bu önceden gelen bir baskı olduğu için algı değiştirilemiyor. Kadın bunu kendi görevi gibi biliyor ve bunu sürdürmeye devam ediyor” ifadelerine yer verdi.   ‘Çocuklar ‘tahrik edici’ görülerek baskılanıyor’   Emine, kadınlara, çocukluktan başlayan bir baskı olduğuna işaret ederken, “Çewlîg’de din adı altında kadınlara birçok anlamda toplum tarafından baskı uygulanıyor. Kadınlar henüz çocukken ‘tahrik’  edecek bir profil olarak görülerek neredeyse bütün özgürlüklerinden mahrum bırakılıyor. Kadınlara din adı altında oluşturulan politikalar ile erkelerin bütün ihtiyaçlarını karşılayan bir obje, bir robot karakteri yüklenerek zihinlerine bu boyun eğmeler entegre ediliyor” sözlerini kullandı.   ‘Dini, çıkarları uğrunda kullanıyorlar’   Dinin, ataerkil zihniyetin devamını sağlamak adına kullanıldığını dile getiren Hacer Vural, kadınların bu durumda nasıl kısıtlandığına dair, “Toplumumuzda insanlarımız aslında dini kendi çıkarları uğrunda kullanarak kadınlarımıza baskı kurup, daha çok ezerek, kapatarak, kısıtlayarak kendilerini ataerkil bir anlayışla yükseltiyorlar. Kız evinde oturmalı, tesettürlü olmalı, tesettürlü kadın pantolon giymemeli, bir erkekle konuşmamalı, erkeğin sözünü bölmemeli, sadece çalışmalı kadın, erkeğe çayını kahvesini ayağına getirmeli” sözleriyle din üzerinden sürdürülen yaklaşımlara tepki gösterdi.   Çocuklara dini dayatmalar olduğunu belirten Hacer, dinin yanlış şekillerde öğrenildiği için çocukların mağdur olduğundan söz ederek, “Bingöl toplumundaysa küçük yaşta çocuklarımızı kapatıyoruz, Kur’an kurslarına zorunlu olarak gönderiyoruz. Çocukların isteği ile değil, dayatma olduğu için birçok kişi dinden uzaklaşıyor” dedi.   Çocuklar imam hatip ve medreselere yönlendiriliyor   Aleyna Baytak da toplumda kadının rolünün büyük olduğunu fakat buna rağmen hak ettiği değeri görmediğini kaydederken, “Her kadın toplumu yetiştirir. Kız çocukların ilk eğitimini ailesinde ya da okulda alması gerekirken direkt imam hatip ya da medreselere yönlendirmeye çalışıyorlar. Toplumumuzun bir açıdan geri kalmasının sebebi bu olabilir. Direkt İslam’a yönlendirmek yerine okula ya da daha faydalanabilecekleri, düşüncelerini geliştirebilecekleri yerlere yönlendirirlerse eğer zaten ilimlerini de araştırabilirler” vurgusu yaptı.   ‘Çocuklar 12 yaşında evlendiriliyor’   21’inci yüzyılda halkların tek kaygılarının gelişmek olması gerekirken hala kadınların ve kız çocukların bu duruma maruz kalması hakkında eleştirilerini dile getiren Bedriye Kişin ise konuya dair şu sözlere yer verdi: “Ben bakıyorum 5 yaşındaki çocuğu kapatıyorlar. Bu yobazlıktır. Benim senin 5 yaşındaki çocuğuna yan gözle bakacak bir kapasitem yok. Sen neden o çocuğun özgürlüğünü kısıtlıyorsun? Bırak o kız çocuğu ne zaman isterse o zaman kapansın, ne zaman istiyorsa o zaman evlensin. İnsanlar uzaya gidiyor, biz hala yaya gidiyoruz. Ben çocuğuma baskı yapsam onu daha kötü yollara sevk ederim. Bizim camiamızda kız çocukları 12 yaşlarında evlendiriliyor. Bırakın o çocuk büyüsün, ergenliğe ulaşsın. Büyüklerimiz zamanında bu hatayı yapmışlar. Bazı Kur’an kurslarına gidiyordum, 11 yaşında  çocuğu oralara kapatmışlar, o çocuk gün yüzü görmüyor ve 2 sene sonra imam nikahı ile evlendiriliyor. 6 yıl sonra resmi nikah yapılıyor. Çocuk 14 yaşında anne oluyor.”