‘Tecrit kalkmadan Türkiye demokratikleşemez!’ 2023-09-30 09:13:21        AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik komplo ve tecride ilişkin konuşan kadınlar, mücadeleye ve kadınların daha fazla rol oynaması gerektiğinin altını çizerek, tecrit son bulmadığı sürece Türkiye’nin de demokratikleşemeyeceğini vurguladı.   PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik 9 Ekim 1998’de başlayan uluslararası komplonun üzerinden 25 yıl geçti. Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat 1999 yılından bu yana İmralı Adası’nda ağır tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan’dan 30 ayı aşkın süredir de hiçbir haber alınamıyor. Tecridin kaldırılması için Kürt halkı ve dostlarının eylemleri devam ederken, avukatları başta olmak üzere dünyanın birçok yerindeki hukukçuların da girişimleri aralıksız sürüyor.    Komplonun yıl dönümü ve tecride ilişkin kadınlar JINNEWS’e konuştu.    ‘Sadece Kürt halkının önderi değil ezilen tüm halkların önderi’   Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kadın Meclisi Sözcüsü Aynur Sarıca, öncelikli olarak özgürlük hareketinin ilk günden bu yana kadınların haklarının bilincine varmasında önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Büyük bir mücadele verildiğinin dile getiren Aynur, 50 yıldır kadınların mücadele ettiğini belirtti. Kadınların bu hareket ile özgürlük düşüncesi ve felsefesi ile var ettiğini bu yüzden de  en çok kadınların komploya karşı durduğunu belirten Aynur, “En çok kadınlar tecride karşı duruyor. Abdullah Öcalan ile kadınlar dünyada tanındı. Sadece Kürdistan’da değil. Bu yüzden de o sadece Kürt halkının önderi değil, halkların ve ezilenlerin önderi. Çünkü Sayın Öcalan’ın felsefesini okuduğumuzda onun ulusları, azınlıkları, ezilenleri koruduğunu görüyoruz. Kadınlar ulus-devletlerin her açıdan kadınların haklarını ihlal ediyor. İhlal etmekle de kalmıyor kadınları bir esir, bir robot olarak görüyor. Ancak kadınlar ‘Jin jiyan azadî’ felsefesi ile ortak olduklarını ve ortak bir yaşam inşa edebileceklerini söylüyor. Bu inşa da kadın eli ve düşüncesi ile olacak” dedi.    ‘Abdullah Öcalan özgür olmadan biz de özgür olmayız’   Aynur, 9 Ekim Komplosu’nun başlangıcından bu yana kadınların sadece tecridin kırılması için değil fizi özgürlük için de direndiğini belirtti. Ulus-devletlerin bir çok konuda tepki gösterdiğini ancak söz konusu Kürtler olduğunda her kesin kör, sağır, dilsiz olduğunu dile getiren Aynur, “Tüm devletler tecrit  ve Kürt halkına yönelik saldırılarda karşı sessiz. Bir kez daha sessizliğin işlenen suça ortak olmak olduğunu söylüyoruz. Bu yüzden her yerde ağırlaştırılmış tecrit ve komploya karşı büyük tepki gösterilmeli.  Bu temelde çağrı yapıyoruz. CPT, hazırladığı raporlarda ne dedi, ne gördü? Bize bilgi de vermedi. Aile ve avukatların başvuruları reddediliyor. Mücadele yürüten kadınlar olarak ne kadar tutsak da olsa haklarının korunması gerekiyor diyoruz. Bizler sokaklarda, evlerde, basında, her yerde direneceğiz. Çünkü biliyoruz ki o özgür olmadığı sürece biz de özgür olmayacağız” ifadelerini kullandı.    ‘Türkiye’nin demokratikleşmesi İmralı Adası’na bağlı’   Yürütülen özel savaşın tecride bağlı olduğunu, hangi alana el atılırsa yaşanan sorunların tecritle başladığının altını çizen Aynur, Kürt sorunun çözümüne ilişkin de şunları dedi: “Kürt sorunu ve Türkiye’nin demokratikleşme sorunu İmralı Adası’na bağlı. Bu saldırılar en çok bizi etkiliyor. Direniyoruz ve direnmeye devam edeceğiz. Özgürlüğe kadar çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”   ‘Sonuna kadar Önderliğimizleyiz’   Uluslararası komployu kınayan Fatma Akbaş da, asla komployu kabule etmediklerini belirtti. Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin cezaevleri, kadınlar ve tüm Kürtler üzerinde yürütüldüğünü belirten Fatma, “Bunu kabul etmiyoruz. Cezaevlerinde ve tüm Kurdistan’da tecrit var. Kadınları katlediyorlar, gençlerimizi tutukluyorlar. Bu komplonun içinde olan devletleri kınıyoruz. Bizler sonuna kadar Önderliğimizin arkasındayız, tutsaklarımızın yanındayız, çocuklarımızın yanındayız” şeklinde konuştu.     Fikirlerinden korkuyorlar’   ‘PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fikirlerinden korkuyorlar” deyin Fatma, “Tüm dünya Önderliğin düşüncelerinin çok iyi olduğunu biliyor. Tüm insanları etkiliyor. Halkın bu düşünceler ile bilinçlenmesini istemiyorlar. Halkın bilinçsiz kalmasını istiyorlar. Bilinçli olmayan insanlar sistemin işine yarıyor. Bu yüzden Önderliğin düşünceleri tecrit ediliyor. Bu yüzden Önderliği dört duvar arasında tutuyorlar. Hem Önderlik üzerinde hem de cezaevleri üzerinde tecrit yürütüyorlar. Cezaevleri ve Önderlik birbirine bağlı” diye konuştu.    ‘Türk ve Kürt anneler tecride karşı el ele vermeli’   Tecride karşı mücadeleye dikkat çeken Fatma, Kürt ve Türk annelerin el ele vermesi gerektiğini belirtti. Fatma, son olarak “Savaş dursun, insanlarımız katledilmesin. Bunu kabul etmiyoruz ve karşıyız” dedi.  ‘Kadınlar rol almalı’   Tecridin yayılmasına değinen Gülizer Akin ise, Kürt halkı üzerinde tecrit olduğunu belirtti. Tecridin özellikle tutsak kadınlar üzerinde yürütüldüğünü dile getiren Gülizer, tutsaklara yönelik çıplak arama yapıldığını, cezaları bitmesine rağmen bırakılmadıklarını söyledi.  Gülizer, “Farklı bahanelerle tutsaklar cezaevinde tutuluyor. Kadın tutsakların hakları ihlal ediliyor. Tüm tutsaklar bırakılmalı. Kürt sorununun çözülmesi için kadınlar daha fazla rol üstlenmeli. Bu demokratik Türkiye için gerekli” ifadelerini kullandı.    ‘Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü kadınların özgürlüğüdür’   Kürt sorunun çözülmesinin istenmediğini belirten Gülizer, Kürt sorununun çözülmesinin tecridin kaldırılmasına bağlı olduğunu dile getirdi. Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün kadınların özgürlüğü olduğunu ifade eden Gülizer, son olarak şunları dile getirdi: “Çünkü her şey kadınlarla olur. Kadınlar isterse de her şeyi değiştirebilir. Bu düşünceyi Abdullah Öcalan kadınlara verdi. Tecridin kaldırılmasında kadınlar rol oynamalı. Eğer kadınlar rol oynamazsa  deTürkiye’ye demokrasi gelir ne de tecrit kalkar. Gasp edilen haklarımıza kavuşmak, tecrit ve cezaevlerindeki faşizmin son bulması için jin jiyan azadî diyorum.”