Okullara imam atanıyor, eğitimciler de veliler de tepkili 2023-06-14 09:03:11     İZMİR - Okullara imam atama uygulamasına tepki gösteren eğitim emekçisi kadınlar, bu konuda kimsenin sessiz kalmaması gerektiğinin altını çizerek, “Çocuklarımızı karanlıktan korumalıyız” dedi.    İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü ile İzmir İl Müftülüğü arasında üç yıl önce imzalanan ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum’ projesi ile kentte müezzin, vaiz atanmaya başlandı. 2 bin 497 okulun bulunduğu kentin 30 ilçesinde ilk olarak imam hatip mezunu 842 kişi okullarda görevlendirildi. Atama yapılmayan diğer okulların tamamına ise 1 yıl içerisinde atama yapılacağı öğrenildi. 842 okul içerisinde İmam Hatip Lisesi ve Anadolu Liseleri de bulunuyor.    Kadınlar, bu durumun kabul edilemez olduğunu belirtirken, söz konusu uygulama ile öğrencilerin ruhsal ve fiziksel açıdan güvenliğinin olmadığına dikkat çekti. Sürecin İmam Hatip okullarıyla başladığını hatırlatan kadınlar, çocukları karanlıktan korumak adına eğitim emekçileri ve velilerin bir araya gelmesinin önemli olduğuna dikkat çekti.    ‘Laikliğe ve bilimsel eğitime aykırı’   Okullara imam atamasının, laik ve bilimsel eğitime aykırı olduğunu ve yapılmaması gerektiğini kaydeden Emekliler Sendikası (Emekli Sen)  üyesi Gönül Özdil, Dil Kültür ve Ahlak Bilgisi dersinin bile tartışmalı olduğuna dikkat çekti. Gönül, “Bunun üzerine bir de imam atandığını düşünün, olmayacak bir şey. Belki de kız çocuklarını okuldan soğutma çabasıdır bu. Zaten kız çocukları için ülkede imam hatiplerin varlığı da beni tedirgin ediyor. Kız çocuğu, o okullardan mezun olup ne iş yapacka? Daha çok erkek çocuklar için getirilen bir sistem bu. İmam atanırsa, kız çocukları daha geri planda bırakılır. Kıyafetine karışır ilk önce. Zaten kıyafet özgürlüğü kısıtlanır, eğitim kısıtlanır” dedi.    ‘Eğitime dini bilgi ve kısıtlama karıştırılamaz’   Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Ege Bölge Temsilcisi Raiba Atbaş ise, okullarda yıllardır PDR öğretmenlerinin bu görevi yaptığını vurgulayarak atananların imam, müezzin gibi yetkilerinin olduğunu, formasyon eğitimlerinin de olmadığını sözlerine ekledi. Rabia, “Hangi çocuğa nasıl davranması gerektiğini bilmeyen insanlar. Özellikle de kadınların ve kız çocukların bu konuda çok olumsuz etkileneceğini düşünüyorum. Çünkü eşit olmayacaklar, erkeklerle konuşma, erkeklerle gezme, tokalaşma gibi boyutlara gidecek durumlar yaşanabilir. Bir imam, formasyon alamaz, sadece formasyon eğitimi yeterli değil zaten. Eğitimde laikliğin olması gerekiyor. Hiçbir şekilde eğitime dini bir bilginin ya da kısıtlamanın karıştırılmaması gerekiyor” diye belirtti.    ‘Çocukların psikolojileri ne olacak?’   Diyanet’e ait yurtlarda birçok çocuğun tacize uğradığını hatırlatan memur Güler Al tepkisini şu sözlerle gösterdi: “Bizim çocuklarımızın da aynı durumu yaşamayacağı ne malum? Bu konuda güvenmiyoruz bu insanlara, çünkü cemaat önderlerinin açıklamalarında da genelde cinsellikle ilgili açıklamalar var. Çocuklar buna maruz kalmak zorundaymış gibi. Hepimiz tedirginiz. Bu ülkede artık çocuk kalmayacak. Bu çocukların psikolojileri ne olacak?”    İlk defa karşılaşılan bir uygulama değil   Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) 5 No’lu Şube Kadın Sekreteri ve öğretmen Aygün Şengül,  İl Milli Eğitim Müdürü’nün bile bu uygulamanın nasıl uygulanacağına dair bir öngörüsünün olmadığına dikkat çekti. Aygün, “Bizim öngördüğümüz Eğitim Sen olarak kadınlar ve veliler olarak bu gidişat bizi karanlığa ve bilimsel eğitimden uzaklaştıracak bir düzene doğru götürüyor. Bu uygulama sadece İzmir, Eskişehir, Tekirdağ’da değil yıllar öncesinde doğu ve güneydoğu illerinde anaokulu düzeyinden başlamak üzere çok yaygın bir şekilde yapılmakta. İşin içinde bir pedagoji formasyonu yok, bilimsellik yok” dedi.   ‘Afganistan, İran değiliz diyerek kendimizi avutma lüksümüz yok’   Bu durumun ciddiye alınması gerektiğini vurgulayan Aygün, “Bir Afganistan, İran değiliz diye kendimizi avutmaya lüksümüz yok. Yeni Türkiye Yüzyılı, Yeni Türkiye kavramlarının onlar için yüzyıl sonrasındaki hedeflerini adım adım gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Ama bizler buna izin vermeyeceğiz. Mücadelenin topyekûn yapılması gerekiyor. Bütün duyarlı siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, veliler ve veli bu işin en önemli ayağı. Velilerin tepkisi çok daha fazla ses getirebiliyor. O yüzden halkın dayanışması çok daha önemli. Başta ve en çok kadınların tepki vermesi gerekiyor. Çünkü bu aslında kadına yönelik de bir saldırı” şeklinde konuştu.   ‘İzmir ve Eskişehir’in seçilmesi sosyal yaşama müdahale’   Öğretmenlerin psikoloji, sosyoloji, çocuk gelişimi, gençlik gelişimi gibi bilgiler alarak eğitim almasına rağmen PDR mezunlarından destek aldıklarını ifade eden emekli öğretmen Gül Yağcı ise şunları dile getirdi: “Çocuklar ve gençler yaşsal dönemlerine bağlı özel durumlar gösterirler. Bu durumda çözüm üretmek alanında uzmanlık gösteren kişilerin göreviyken okullara imam atanarak gençleri ruhsal, psikolojik açıdan dengelerini bozacak yorumlar yapabilecek, geleceklerini karartacak, bedenlerinden uzaklaştıracak imamların atanması ülkemizin geleceğini karanlığa sürükleyecektir. Özellikle İzmir ve Eskişehir’in seçilmesi de çok bariz bir sosyal yaşama ve laikliğe müdahaledir” diye belirtti.   ‘Ensar Vakfı gibi örnekler gördük’   Eğitim sürecinde çocukların başına gelebilecek her olumsuz durumda ses çıkartmayı örgütlediklerini paylaşan Gül, “Geleneksel ve dini yapılarda kol kırılır yen içinde kalır gibi, tacizle tecavüzle çocuğun kendisini suçlu hissetmesine, içine kapanmasına neden olup çocukları derin bir buhrana, intihara sürüklediğini Ensar Vakfı gibi örneklerde gördük. Bu yüzden pedagoji bilmeden okullarda bu tür görevlendirmelerin yapılması kız ya da erkek bütün çocuklarımızın tecavüzden tutun ruhsal bunalıma kadar sürükleyen bir geleceğe yol açmaktadır. O yüzden karanlıktan çocuklarımızı korumak adına burada olmaya devam edeceğiz. Tüm velilerle bir araya gelip bu gidişe dur dememiz gerekiyor” dedi.