28 yıllık soluksuz mücadele: Susmayacağım! 2023-05-21 09:01:01   Marta Sömek   İSTANBUL - Oğlu Murat Yıldız’ın kaybedilmesi ile 1995 yılında mücadelesini Galatasaray Meydanı’na taşıyan Cumartesi Annesi Hanife Yıldız, 28 yıldır soluksuz bir şekilde meydan ve sokaklarda. Meydana çıkmaları yasaklanan Hanife, “Beni buraya adaletsizlik attı. Gözaltına alınıyorum, koluma kelepçe vuruyorlar. Ama yüreğime kimse kelepçe vuramaz. Susmayacağım. Ben oğluma da kendime de söz vermişim, sonuna kadar devam edeceğim” mesajını veriyor.   Cumartesi Anneleri / İnsanları gözaltında, işkencede veya çeşitli devlet yöntemleriyle hak ihlallerine maruz bırakılarak kaybettirilen yakınlarının acılarını paylaşmak ve adalet arayışlarını sürdürmek amacıyla bundan çeyrek asır kadar önce Galatasaray Meydanı’nda oturmaya başladı. Arjantin’de çocukları ve yakınları askeri cunta tarafından kaybedilen Plaza de Mayo Anneleri’nin 1977’de başlattıkları eylemden ilham alan kayıp yakınları, ilk eylemlerini 27 Mayıs 1995 Cumartesi günü saat 12.00’de oturma eylemi ile gerçekleştirdi. Emine Ocak’ın, oğlu Hasan Ocak’ın 21 Mart 1995’te 30 yaşındayken gözaltına alınması ve 58 gün sonra işkence ile katledilen bedeninin Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunmasıyla başlatılan eylem, “Her Cumartesi aynı saatte Galatasaray Meydanı’nda sessizce oturalım” fikrini doğurdu.   Baskı ve işkence karşısında annelerin direnişi     Hasan Ocak’ın babası Baba Ocak’ın kayıp yakınlarına Galatasaray’da buluşma çağrısı yapması ardından kısa süre içerisinde yüzlerce yakınlarını kaybeden aile meydanı bir hafıza mekanına dönüştürdü. Bunun ardından medya ise oturan insanlara “Cumartesi Anneleri” demeye başladı. İlk eylemlerinden itibaren tüm baskı, işkence ve gözaltılara rağmen Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmeyen Cumartesi Anneleri’nin talepleri arasında, “gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetinin açıklanması, failler ve sorumluların yargılanması, cezasızlığın son bulması ve Türkiye'nin BM Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme'yi imzalanması” yer alıyor. Zaman zaman eylemlerine ara vermek zorunda kalan Cumartesi Anneleri / İnsanları meydandan bir kez olsun vazgeçmeyerek haftalarca polis şiddeti ve gözaltılara maruz kalsalar da kayıpları ve kemiklerini aramaktan yılmadı. Cumartesi Anneleri’nin bitmek bilmeyen bu mücadelesi, tüm dünyada da etki yaratarak kayıp yakınlarına güç ve umut verdi.   23 Şubat 1995 oğlunu son görüşü oldu…   Baba Ocak’ın çağrısı ile Galatasaray Meydanı’na gidenlerden biri de kayıp oğlu Murat Yıldız’ın acısını hala çok taze yaşayan annelerden Hanife Yıldız’dı. 19 yaşındaki oğlu Murat Yıldız ile birlikte İzmir’de yaşayan Hanife, 23 Şubat 1995 tarihinde bir kafede yaşanan tartışma sonrasında polis tarafından aranmaya başladı. Murat’a ulaşmak için karakola götürülen Hanife’ye polisler tarafından Murat’ın teslim olup ifade vermesi durumunda serbest bırakılacağı söylendi. Hanife tek çocuğu olan Murat’ı, avukatı ve yeğeniyle birlikte Bornova Özkanlar Asayiş Karakolu’na götürerek Komiser Ramazan Kaya ve polis memuru Tahir Şerbetçi’ye “teslim etti.” Üç gün sonra Murat serbest bırakılmayınca karakola giden Hanife’ye, “soruşturma kapsamında İstanbul’a götürülürken Murat’ın feribottan atlayarak kaçtığı ve aramalara rağmen bulunamadığını” söylendi.   Mücadelesini Galatasaray Meydanı’na taşıdı     “Oğlum kendi isteğiyle teslim oldu, hapis cezası bile gerektirmeyen bir suç isnadı karşısında neden kaçsın?” diyen Hanife, o günden sonra oğlu Murat’tan bir daha haber alamadı. Tüm başvuruları sonuçsuz kalan Hanife, “Adalet peşinde koşarken ben aşındım. Bedenim, ayaklarım aşındı. Yollarda kalan iki gözüm aşındı. Ama zaman aşınmamalı” ifadeleriyle oğlunu bulma ısrarını daima sürdürdü. Bu kararlılık ve arayışla Hanife’nin Galatasaray Meydanı mücadelesi başladı. “Ben buraya Murat’ın annesi olarak geldim ama baktım bir sürü Murat var. Ben onların da annesiyim. Beni buraya benim yüreğim getirdi. Biz devletten canlarımızı istiyoruz” sözleriyle Galatasaray Meydanı’na giden Hanife’nin yüreğindeki acı ve gözyaşları ise bugün hala sürüyor. Galatasaray Meydanı’nda kayıp yakınlarıyla tanışan Hanife, zamanla yaralarını birlikte sarmaya başlayıp yakınlarını bulma umutlarını birlikte paylaştı. Ancak Hanife de Cumartesi Anneleri gibi inatçı; oğlunun akıbetini öğrenmeden, faillerin yargılanmasını sağlamadan mücadelesinden vazgeçmemekte de kararlı.   ‘Beni buraya adaletsizlik attı!’   Oğlunun akıbeti hakkında hiçbir şey öğrenemeyen Hanife’nin 28 yıl boyunca büyüttüğü tek şey mücadelesi, direnci, öfkesi ve isyanı oldu. O gün bugündür de meydanları, sokakları ve adliyeleri bir kez olsun terk etmeyen Hanife, ilerleyen yaşı ve sağlık sorunlarına rağmen 5 yılın ardından Galatasaray Meydanı’na yeniden çıkan anneler arasında yer alıyor. Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iki kez ihlal kararı vermesine rağmen her hafta meydan kendilerine yasaklanarak polis işkencesi ile gözaltına alınan Hanife’nin vazgeçmeye niyeti yok. Hanife, ısrarlı adalet talepleri ve çağrılarına rağmen yıllardan beridir maruz kaldıkları şiddet ve hiçbir adım atılmamasına karşı, şunları kaydediyor: “Beni buraya rüzgar atmadı. Beni buraya adaletsizlik attı. Ağıt, masal ve roman olduk. Dünya duydu ama hükümet duymuyor. Görmesen de çözmesen de bu ayıp senin ayıbın. Bu çözülmeden barış, demokrasi gelmez. Siz de kardeşimiz olamazsınız…”   Kayıplar Haftası’nda talep net: Akıbetlerini açıklayın!   Her yıl 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası’nda birçok eylem, etkinlik ve anma gerçekleştiren Cumartesi Anneleri için bu hafta büyük bir önem taşıyor. Cumartesi Anneleri / İnsanları’nın hafta boyunca yaptığı çağrılar ise şöyle: “Hakikat ve adalet talebimizin gereğini yerine getirin. Kayıplarımızın akıbetini açıklayın, cezasızlık politikasına son verin, kayıp dosyalarında etkin soruşturma yürütün, failleri cezalandırın. Devletlere, zorla kaybetmeyi suç olarak düzenleme, yargılama ve cezalandırma, gözaltında kaybetmelerin önlenmesi ve geçmişte yaşanan kaybetmelere dair hakikat ve adalete erişimin sağlanması sorumluluğu getiren, BM Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme’yi derhal imzalayın ve uygulayın. Beş yıla yakın bir süredir hiçbir hukuki dayanağı olmadan bize ve tüm topluma kapattığınız Galatasaray’daki yasağı derhal sonlandırın, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulayın. Kayıp yakınları ve hak savunucularına yönelik polis şiddetine ve yargı tacizine son verin.”   Cumartesi Annesi Hanife Yıldız ile 28 yıldır soluksuz bir şekilde sürdürdüğü mücadelesi, 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası’nın önemi ve Galatasaray Meydanı’ndaki ısrarlarına dair konuştuk.     Tek isteği oğlunun mezarı…   “28’inci yılın Kayıplar Haftası’nda tabii ki biz her zaman söylediğimiz gibi kayıplarımızdan vazgeçmiyoruz” diyen Hanife, kayıplarının yaşam ve mezar hakkını ellerinden aldıklarını dile getiriyor Bir anne için kolay olmasa da mezar hakkını ve kaybedenlerin yargılanmasını istediğini söyleyen Hanife, “Hep düşündüğüm şey şu, acaba ne oldu? Acabalarla, niyelerle 28 yıl nasıl geçiyor… Çok iyi anlıyorum ki bizi polis kaybetmiyor, bizi adaletsizlik kaybettiriyor. Adaletsizlik bana bu acıyı yaşattırıyor. Herkes kendi elini vicdanına koysun, bir anneye yapılmayacak şeyi nasıl yapmışız deyip bunları düşünsün” diye konuşuyor.   ‘Yüreğime kimse kelepçe vuramaz!’     Oğlunun karakola ifade vermeye gittikten sonra kaybedildiğini belirten Hanife, “Bir insanın kendisinin teslim olup da kaybolması ne demek oluyor. Herkes kendi yaptığıyla yüzleşsin. Ben bu acıyla ölmek istemiyorum. Onca yıllar geçiyor, acı da onunla beraber büyüyor. Oğlum 19 yaşında kaldı, ben onun acılarıyla 71 yaşıma geldim. Haklı olan bir anne nasıl haksız oluyor? Gözaltına alınıyorum, koluma kelepçe vuruyorlar. Ama yüreğime kimse kelepçe vuramaz. Beni susturmak istiyorlar. Ben de evladımın ateşiyle yanıyorum. Onu bana bulun, ölüyse ölüsünü, diriyse dirisini verin. Kimse beni susturamaz. Son nefesime kadar nerede olursa olsun, bütün adalet arayanlarla beraber oğluma adalet arayacağım” vurgusunu yapıyor.   Depremzedeler ve kayıpları için adalet istiyor   6 Şubat’te Mereş merkezli gerçekleşen ve 11 kenti etkileyen depremlerde on binlerce depremzedenin de AKP-MHP iktidarının ihmalkarlığı nedeniyle yaşamını yitirmesine değinen Hanife, “Ben gözaltındaki kayıplar ile deprem kayıplarının acısını aynı hissediyorum. Onlar için de herkes için de bu adalet olsun istiyorum” ifadelerini kullanıyor.   ‘O acıyla beraber büyüyoruz, vazgeçmiyoruz’   AYM’nin verdiği iki karara rağmen her hafta Galatasaray Meydanı’nda polis şiddeti ile gözaltına alındıklarına dikkat çeken Hanife, “Düşünün ki bir anne belki o gün çocuğunu güvenerek götürdü. Ama şimdi güvenmeyerek onun akıbetini arıyor. Anayasa bir anaya o hakkı tanımış. O hak bile kendi çıkardıkları yasa ile uygulanmıyor. Kendileri o yasaya saygı gösterecekleri yerde biz onlara bunu öğretiyoruz. Bu bizim hakkımızdır ve bu hakkımızı sonuna kadar kullanacağız. Kaymakamı olsun, valisi olsun birazcık insanlığa davet ediyorum. Biz vazgeçmiyoruz Galatasaray Lisesi önündeki eylem yerimizden. Biz oranın tapusunu almadık. Biz orada acılar dile getirdik. Ben Baba Ocak’ın ‘kaybı olan her kim varsa gelsin, buradan sesini duyursun’ demesi üzerine oradan sesimi duyurdum. Hala sanki benim oğlum beni orada görüp gelecek ya da arayacak. ‘Beni bir daha arama ya da arıyorsan arayıp yine götürüp kendi güvendiğin devletine mi teslim edeceksin?’ deyip öyle bir şey yaşamak ne kadar kolay geliyor dile. Yani dil söylerken çok kolay ama sen bir de gel anne yüreğine anlat. O acıyla beraber büyüyoruz. Ve anayasal hakkımızı da kullanmaktan vazgeçmiyoruz” ifadeleriyle kararlılığını bir kez daha yineliyor.   ‘Devletten alacaklıyım!’   Devletin kayıp yakınlarına yaşattığı acıyı hala derin bir şekilde yaşayan Hanife, “Herkesin acıları paylaştıkça hafiflermiş. Herkes acılarımızla beraber bizimle olsun. Biz de bilelim ki hala insanlık ölmemiş, hala vicdan sahibi insanlar var. Devletin bana yaşattığı bu şeyden sonra annelik hakkımı elimden aldı. Benim anneliğimi yok etti evladımla birlikte. Ben de o devleti tanımıyorum. Ve her yerde ne kadar üstüme gelseler de ben onları ayıplayacağım, kınayacağım. Çünkü ben onların karşısında haklıyım. ‘Sizin acınız da bizim acımızdır’ dendi bize. Nerede? Biz yıllardır bu acıyı yaşıyoruz. Bir tanesi bir kere kapıma gelip de ya sen hep sokaklarda böyle böyle diyorsun da ne yapıyorsun, ne ediyorsun diye sormamış. Demek o devletten beklediğin bir insanlık da yok. Devlet benden alacaklı olsa on kere kapıma gelir haciz getirir. Ama ben devletten alacaklıyım, devlet bana kapısını kapatıyor” sözleriyle öfkesini dile getiriyor.     Oğluna sözü var: Sonuna kadar devam edeceğim   Oğlu Murat’a verdiği sözü ne olursa olsun tutarak mücadelesini sürdürmekten asla vazgeçmeyeceğinin altını çizen Hanife, “Sokaklarda polisi üstüme sürüyorlar ‘konuşulmasın, bizim ayıbımız bilinmesin, duyurmasınlar’ diye. Susmayacağım. Ben oğluma da kendime de söz vermişim, sonuna kadar devam edeceğim” vurgusunu yapıyor. Oğlunun 18 yaşında çekilen ve elinde kalan tek fotoğrafını öperek sözünü yineleyen Hanife, her hafta Galatasaray Meydanı’nda olacağının mesajını veriyor.