Yaşarken de katledildikten sonra da yalnız bırakıldı! 2023-03-15 09:07:06   Melike Aydın    İZMİR - İçinde bulunduğu şiddet sarmalında hayata tutunmaya çalışan Hanife Çakıcı'nın hem yaşarken hem de katledildikten sonra yalnız bırakıldığını söyleyen Eğitim Sen İzmir 2 No’lu Şube Kadın Meclisi üyesi Demet Önal, kadınları Hanife’nin davasını sahiplenmeye çağırdı.   İzmir'in Dikili ilçesinde evli olduğu Hanife Çakıcı'yı 11 Ağustos 2022’de Dikili Otobüs Terminali’nde kesici aletle katleden Haydar Çakıcı hakkında açılan davanın ikinci duruşması Bergama Adliyesi’nde görüldü. Her iki duruşmada da ailesi davadan çekildiği için Hanife’yi temsil eden bir avukat bile olmazken, mahkemede fail değil adeta Hanife yargılandı. Kamu davası olmasına rağmen müdahilliği kabul edilmeyen İzmir Barosu Kadın Hakları Komisyonu temsilcilerinin ısrarı ile bir sonraki duruşmada Hanife’yi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı savunabilecek.   Uzaklaştırma kararı olduğu halde korunmayan Hanife’yi ailesi ve yakınları, yaşarken de katledildikten sonra da yalnız bıraktı. Evlendirildiği 16 yaşından beri şiddet gören, şiddetten kurtulmaya çalışırken, hayata da tutunmaya çalışan Hanife’yi  kadınlar yalnız bırakmadı.    Hanife’nin katledildiğini öğrendikten sonra Delikli Taş köyüne giden kadınlar, cenaze törenine katıldı. Dikili Kadın Platformu, CHP Dikili Kadın Kolları, Dikili Kent Konseyi’nden ve köyden kadınlar, Hanife’yi omuzların alarak mezarlığa götürerek, son yolculuğuna uğurladı.    Hanife’nin cenazesini kaldıran kadınlardan Eğitim Sen İzmir 2 No’lu Şube Kadın Meclisi üyesi Demet Önal, Hanife’yi ve dava sürecini anlattı.    Mücadele cenazenin erkeklerden alınmasıyla başladı   “Köylüleri ikna edip cenazeyi erkek egemen toplumdan almış olduk” diyerek sözlerine başlayan Demet, “İlk mücadele böyle başladı. Uzun süre iddianame hazırlanmadı. Tam mahkeme başlayacağı gün avukat aile tarafından azledildi. Mahkemede çok fazla güvenlik önlemi alınmıştı. Tedbir kararı olmamasına rağmen salona sokmak istemediler. Kurum temsilcileri alındı. Biz 7 kişiden  2 kişiyi aldılar. Aslında yasal değildi. Sanki sanığı bizden koruyorlardı. Abi ve kardeş davadan şikayetçi olmadıklarını belirttiler. O gün katilin ifadesi alındı ve direkt Hanife’nin hayatı irdelenmeye başlandı” dedi.    ‘Şiddet sarmalının içinde hayata tutunmaya çalıştı’   Hanife’nin çocuk yaşta annesi tarafından zorla kaçırılarak evlendirildiğini, evlendikten sonra da sürekli şiddete uğradığını  söyleyen Demet şöyle devam etti: “İki çocuğu var. Bir süre Balıkesir’de yaşadıktan sonra Dikili’ye yerleşiyor. Defalarca KADES’e başvuruyor, uzaklaştırma kararı alıyor, sürekli polise gidiliyor. Hastanede darp raporları sabit, ama o süre içinde yapayalnız bir kadın olarak hayatını sürdürmeye çalışıyor. Liseyi dışarıdan bitiriyor, üniversiteye girmek için okul rehber öğretmenine başvuruyor. Sığınma evine gidiyor, başka yerlere gidiyor ama her defasında katil onu ve hatta köyü tehdit ediyor. Hanife her defasında geri döndürmeye çalışılıyor. Hatta ilk uzaklaştırma kararının ortaya çıktığında Hanife’nin babası, boşanmak istediği için şiddet uyguluyor. Bunu, babası mahkemede de söyledi. 3 defa intihara sürüklenmiş. O evden çıkabilmek için ölümü dahi göze almış.”   ‘Devlet Hanife’yi korumadı’     “Bu kadar yanımızda olan nicelerini görmediğimizi fark ettik” diyen Demet Hanife’nin defalarca polise, sığınma evine başvurduğunu, sığınma evinde olduğu bilinen süreçte ikna edilerek Dikili’ye getirildiğini otogarda da yaşam hakkının elinden alındığını kaydetti. Demet, “Sığınma evinde olduğu bilinen dönemde halasının yanına Kınık’a yerleşmiş. Ama o sürede de koruma kararı var, cinayet işlendiğinde de koruma altında. Devlet Hanife’yi koruyamadı. Otogar gibi jandarmanın çok yakın olduğu yerde göz göre göre öldürüldü” dedi.    ‘Heyet sanığı destekleyen sorular sordu’   Dava sürecine değinen Demet, mahkemede ise Hanife’yi hedef alan, faili destekleyen tarzda sorular sorulduğunu aktardı. Demet, “Babasına, ‘fiziksel şiddete tanık oldunuz mu?’ diye soruluyor. Cinsel, psikolojik, ekeonomik şiddet yok sayılarak soruluyor. Hanife babasından yardım da istemiş, yediği dayakları göstermiş, Sanık ise hastanenin sahte raporlar verdiğini söylüyor. Polisler de Hanife’yi değil, adamı dinleyerek aslında o hiç şiddet göstermemiş, çok iyi bir adammış ama Hanife alkol kullandığı için bu tür şeyleri hak gördüğü bir mahkeme ortamı vardı. Sanığa da bu tip sorular soruldu” sözleriyle mahkemenin kadın katliamına yaklaşımına dikkat çekti.    ‘Fail değil Hanife yargılandı’   Yaşam hakkı elinden alınan bir kadının avukatı olmadığı için savunamadıklarını, dile getiren Demet, “Mahkemede yasal olarak avukat olması gerekmiyormuş. İzmir Barosu’ndan gelen avukatlar, kamu davası olduğu için bakanlığın bu davaya katılması gerektiğini söyledi. İzmir Barosu avukatlarının katılımını reddetti. Sanığın çok çelişkili ifadeleri var. şahitlere bu çelişkileri soracak bir avukat bile yok. Mahkeme heyeti sormuyor, Hanife’yi savunacak kimse yok, Hanife’nin hayatı yargılanıyor” diye belirtti.    ‘Mahkemede çocuk hakları çiğnendi’   Fail avukatlarının ısrarıyla Hülya’nın iki çocuğundan birinin tanık olarak dinlendiğini söyleyen Demet, “Usul olarak doğru pedagog eşliğinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden soruldu. Ama soruların yönlendirici ve ezberletilmiş cevapları, tekrarlatıcı nitelikte olduğu için çocuk haklarının ihlal edildiğini düşünüyoruz. Bizim açımızdan en ağır şekilde cezalandırılsa bile çocuğun hak gaspından dolayı istinafa gidilebileceğini düşünüyoruz” sözlerini kullandı.    ‘Çocuk ÇİM’de dinlenebilirdi’   Çocuğa sorulan soruların, Demet’i hedef  alacak yönde olduğunu vurgulayan Demet, şunları dile getirdi: “Çocuk annesinin katili babasını, kurtarmak için ezberletilmiş cümleler kurdu. Annesinin ilişkisi olduğu, çocuğunun da tanıklık ettiğini, babasına söylerse döveceği söylettirilmiş. Anne, KADES’i ararken kendisini dövüp aramış güya. Çocuğu odaya kilitlemiş, annesi değil, sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar tekel dükkanında olan babası yemekleri hazırlıyormuş. Çocuk bunu hiç duraksamadan söyledi. Üstelik mahkemenin bizi çıkarması gerekirdi ama biz de şahit olduk. İzmir’deki Çocuk İzlem Merkezi’nde (ÇİM) ifadesi alınabilirdi. Çocuğun haklarını kurmak adına bir pedagog, avukatla ve bakanlık avukatıyla yer alması gerekirdi.”    ‘Hanife’yi mahkemede yalnız bırakmamalıyız’   Devlete bağlı kurumların yetersiz olduğu, Dikili’de kadınların ilk aşama olarak sığınabileceği bir sığınma evinin bulunmadığını ifade eden Demet, Hanife’yi kadınların savunması gerektiğinin altını çizdi. Demet, “O gün Hanife’nin neden Dikili’ye döndüğü muamma. Hiçbirimiz onu koruyamadık. Onu geri getiremeyiz ama mahkemede olmalıyız. Kadınlar hangi yolu izleyecekleri ne yapacakları konusunda yalnız oldukları için yanlış kararlar verebiliyor. Hepimiz için doğru karar vermemiz için bunları konuşmamız gerekiyor” diye konuştu.