HDP Çocuk Komisyonu: Gözümüz iktidarın üzerinde! 2023-03-09 11:31:29   ANKARA - HDP Çocuk Komisyonu Eş Sözcüleri Nuray Türkmen ve Hüseyin Kaçmaz, depremzede çocuklara ilişkin yaptıkları açıklamada verilerdeki tutarsızlıklara, tarikat ve cemaat yurtlarına verilen çocukların durumunun netleştirilmemesine dikkat çekerek “Gözümüz bir afeti felakete dönüştüren AKP-MHP iktidarının ve kurumlarının üzerinde” sözleriyle iktidara mesaj verdi.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Çocuk Komisyonu Eş Sözcüleri Nuray Türkmen ve Hüseyin Kaçmaz, deprem ve çocuk gündemine ilişkin partilerinin genel merkezinde basın toplantısı gerçekleştirdi. Açıklamada kayıp, refakatiz çocukların durumu ve cemaat-tarikat iddialarına ilişkin bilgiler paylaşıldı.     ‘Sayısal verilerin hiçbiri net verileri ifade etmemektedir’   Komisyon adına söz alan Hüseyin Kaçmaz, ilk dakikalardan itibaren Kriz Masası’nda çalışma yürüttüklerini belirterek, “Bahsettiğimiz toplumsal hakikatin bir boyutu da deprem sonrası çocukların yaşadığı ve yaşamaya devam ettiği sorunlardır. Bildiğiniz gibi depremden en çok etkilenen grupların başında çocuklar geliyor. Deprem bölgesi için sayısal olarak bu etki yaklaşık 5 milyonluk bir çocuk nüfusuna denk gelmektedir. Bir başka ifadeyle deprem bölgesinde yaşayan toplam yaklaşık 15 milyonluk nüfusun 5 milyonu çocuktur. Şunu belirtmekte fayda var. Bölgede deprem öncesinde yaşayan ve TÜİK verisi olan yaklaşık çocuk nüfusu dışında bu açıklama boyunca sizlerle paylaşacağımız sayısal verilerin hiçbiri net verileri ifade etmemektedir” diye konuştu.   Sayısal veriler belirsizliğini koruyor   Çocuklarla ilgili verilerin kamuoyuyla paylaşılmadığını kaydeden Hüseyin, eksikliğin hala sürdüğünü belirtti. Hüseyin, “İlk günden itibaren bırakalım çocukların yaralarını sarmayı hem genel hem de özellikle çocuklarla ilgili sayısal veriler konusunda yaşanan belirsizlik bugün halen varlığını korumaktadır. Özellikle kayıp ve refakatsiz çocuklar gibi hassas bir meselede dahi iktidar ve kurumları tarafından anbean yapılması gereken kamuoyu paylaşımları yapılmamış ve dahi kurumlar tarafından günlük raporlar bile oluşturulmamış ve paylaşılmamıştır. Bu eksiklik bugün de devam ediyor. Bu verilerin şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması baştan itibaren merkezi bilgi kaynaklarına, başvuru veri tabanlarına ve kurumların denetimine sözde sahip olan AKP-MHP iktidarının sorumluluğundadır. Bu sorumluluğu bugüne kadar yerine getirmiş değil” ifadelerini kullandı.   ‘2 milyona yakın çocuk göç hareketinin bir parçasıdır’   Hüseyin, iktidarın çocuklarla ilgili belirsizlik oluşturduğunu söyleyerek şöyle konuştu: “Asgari bürokratik işleyişi dahi tamamen çökerttiğini bizlere bir kez daha gösteren iktidar, toplumu çocuklarla ilgili belirsizlikle baş başa bırakmış ve bırakmaya devam etmektedir. Örneğin AFAD’ın son basın bültenine göre yaklaşık 2 milyon insanın göç hareketinin olduğu ifade edilirken uzmanlar bunun en az 5 milyon olduğunu paylaşıyor. Üstelik AFAD’ın paylaştığı hiçbir veride çocuklarla ilgi bilgi de bulunmamaktadır. Yani aslında AFAD’ın verileri gelişi güzel ve paylaşılmak için paylaşılan verilerdir. Deprem bölgesinden yakınlarıyla birlikte göç eden çocuk sayısına ilişkin bir veri olmamasına karşın oransal olarak yapılan hesap 2 milyona yakın çocuğun deprem sebebiyle oluşan göç hareketinin bir parçası olduğunu ortaya koymaktadır. Yetişkinlerin bu süreçte maruz kaldığı bütün sorunları çocuklar da yaşıyor. Fakat çocuklar ve bakım sorumluluğu üstlerine yüklenen kadınlar deprem sonrası yaşanan sorunlara daha derin bir şekilde maruz kalıyorlar.   Çocukların temel yaşam ihtiyaçları dahi henüz karşılanmış değil   Depremzede çocukların temel yaşam ihtiyaçları dahi henüz karşılanmış değil. Baştan itibaren tüm toplumun seferber olduğu dayanışma zincirleriyle giderilmeye çalışılan çocukların ihtiyaçlarına devlet tarafından sistematik ve bütünsel olarak yaklaşılmamakta, çocuklar temel yaşam ihtiyaçlarından yoksunluk çekmeye devam etmektedir. Depremden hemen sonra bölgeye gönderilmeyen ve sonradan Kızılay’ın sattığını öğrendiğimiz çadırların olmaması nedeniyle milyonlarca çocuk o kış koşullarında, karda kışta titreyerek açık havada kalmak zorunda bırakıldı. Maalesef erken müdahalenin olmaması nedeniyle birçok çocuğu enkazda ve hastanelerde kaybettiğimiz görüntülerle karşı karşıya kaldık.    ‘Çocukların barınma sorunu acilen çözülmelidir’   Depremin birinci ayını aştığı bu günlerde bizlere ulaşan çadır ihtiyacı bilgisinin hala olduğunu ve bu nedenle acilen çocukların barınma sorununa çözüm bulunması gerektiğini buradan bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Helen bugün çadır ihtiyaçları bölgede devam ediyor. Bu durum AKP MHP iktidarının yönetememe, koordinasyonsuzluk boyutunu gözler önüne sermektedir. Bölgede sorun sadece çadır değil, güvenli barınma, konteyner talep ediliyor. Güvenli barınmayla birlikte düzenli elektrik talep ediliyor. Temiz içme suyu talep ediliyor. Ancak iktidar halen bunları temin etmiş değil. Çocukların depremin ne yazık ki 33’üncü gününde sağlıklı beslenme gereksinimini giderecek gıda ihtiyacı, mevsimlik kıyafet ve hijyen malzemesi ihtiyaçları hala karşılanmış değil.   Refakatsiz çocuklar ile ilgili kaygılar var   Depremin felaket haline getirilmesiyle çocukların oyun hakları da ellerinden alınmıştır. Bu nedenle oyuncaklar ve ortak oyun materyalleri deprem bölgesinde yine en fazla hissedilen çocuk ihtiyaçlarının başında gelmektedir. Deprem sonrasında çocuklar özelinde yaşanan toplumsal kaygıyı ve tedirginliği en çok arttıran konulardan biri de bu süreçte kayıp ve refakatsiz çocuklar gerçekliği olmuştur. Bu kaygının oldukça haklı politik ve toplumsal gerekçeleri vardır.   İktidarın çocuk düşmanı politikaları toplumun kaygısını arttırmaktadır   Hem 100 yıllık tarihsel belleğe sahip olmak hem de son 20 yıldır bu iktidarın çocuk düşmanı politikaları toplumun kaygısını arttırmaktadır. Dün Meclis’te yapılan komisyon toplantısının konuşmaları ise bu kaygıyı daha da arttırmaktadır. Dün Meclis’te aslında Hiranur Vakfı’nda yaşanan istismar ile ilgili toplanan ancak gündemin depremzede çocuklara ilgili toplantı yapıldı. O toplantıda neden iktidara ve kurumlara güvenmediğimiz ortaya çıktı. Aile ve Sosyal Hizmetleri Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü verileri arasında büyük bir tutarsızlık yansıdı dün yapılan toplantıya. Bakanlıklar arasındaki veri farkları gün gibi ortaya çıktı. Aile Bakanlığı’nın 79 refakatsiz/kimliği tespit edilemeyen diye paylaştığı çocuk sayısı bakanlığın resmi internet sitesinde aynı gün 78 olarak yazılmıştır. Toplantıda İçişleri Bakanlığı 213 refakatsiz ve kimliği tespit edilemeyen çocuğun olduğu bilgisini paylaştı. Gördüğünüz üzere Aile Bakanlığı 79 sayısını paylaşırken, İçişleri Bakanlığı 213 refakatsiz çocuktan bahsediyor. Bu denli önemli bir meselede İçişleri Bakanlığı ve Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı arasındaki refakatsiz, kimliksiz çocuk sayısı farkı kabul edilemez bir durumdur. Toplumda infiale neden olan birçok iddia varken kamuoyunun ilgilendiği bir konuda bile bakanlıkların ciddi bir çalışma yapmadığı görülüyor.   Bakanlıklar durumun vahametini gizlemeye çalışıyor   Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 79 kimliksiz çocuk olduğunu belirtirken, ki bu sayı şuan 78 olarak güncellenmiş durumda internet sitesinde, yine İçişleri Bakanlığı yetkilileri 213 kimliksiz/refakatsiz çocuk olduğunu belirtiyor. Sayılar arasındaki bu tutarsızlık yani 134 kimliksiz/refakatsiz çocuk farkı ortaya çıkınca bakanlıklar farkın nedeni anlık değişimlere bağlayarak durumun garabetini ve vahametini gizlemeye çalışıyor. Nasıl bir anlık gelişme ise sadece bir kaç sayı oynamıyor, 134 çocuk bakanlıklar arasında bir fark olarak ortaya çıkıyor. Bu durum asla kabul edilemez, hiç bir cevap bu vahameti gizlemeye yetmez.   İktidarın afeti yönetememe durumunu bakanlık ifşa ediyor   Durumun daha da vahim olduğu doğrudan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından açıkça itiraf ediliyor: Depremin 32’nci gününde bakanlık ilk günden beri çok zor şartlar altında çalışıldığını itiraf ediyor ve verilerdeki farkı elektriğin ve internetin olmamasına bağlayarak, iktidarın afet yönetimini, aslında afeti yöneteme durumunu ifşa etmiş oluyor. Dünkü toplantının özeti; AKP’nin depremi yönetememe halini itiraf etti. Hiç bir bakanlığın paylaştığı konusunda ne uyum vardı ne de birbirlerinden haberlerinin olmadığını gördük. Sorulan pek çok soruya da cevap veremediğini gördük. Yani bu toplantı iktidarın afet durumunun ifşası durumuna geldi. Soruyoruz: Kimliği tespit edilemeyen çocuk sayısı kaçtır?”   ‘Onlar sayı biz insan diyoruz’   Daha sonra konuşan Çocuk Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Türkmen de toplumsal yaşamda hassasiyet gösterilen çocukların varlık ve yokluk meselesine değinerek, “Toplumsal yaşamda bu denli hassasiyet gösterilen çocukların varlığı-yokluğu meselesini depremin 32’nci gününde dahi internet kesintisine bağlayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Onlar sayı derken üstelik yanlış sayıları açıklarken biz insan diyoruz. Çocuk diyoruz. Komisyon toplantısında dile getirilen önemli bir konu da refakatsiz, kimliği bilinmeyen 0-1 yaşa arası 137 bebeğin varlığının gerçekliğidir. Yeniden soruyoruz; kayıp, refakatsiz ve kimliği tespit edilemeyen çocuk sayısı kaçtır ve kayıp çocuklar nerededir? 137 kimliksiz bebeğin durumu ne olacaktır? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı konuyla ilgili hangi çalışmaları yürütmektedir” diye sordu.    Hala net açıklama yok!   Nuray şöyle devam etti: “Yaşanan sorunun başka bir boyutu ise basına yansıyan ve tarikatlar ile cemaat yurtlarına verilen çocuklarla ilgili iddiaların henüz açıklığa kavuşturulmamasıdır. Tarikat ve cemaat yurtlarında kalan çocukların ebeveyn izinlerinin olması ya da anneleriyle birlikte kalıyor olmaları, toplum açısından yeterince açıklayıcı ve ikna edici değildir. Zira devlet, çocukların bakımını ve güvenliğini üstlenmek zorundadır. Bu durum 20 yıldır kendine yakın tarikat ve cemaatlerle mündemiç, organik bir ilişki kuran ve her fırsatta olduğu gibi depremi de fırsata çevirmeye çalışarak yeniden bu gruplara kaynak aktarma çabasında olan bir iktidar gerçekliğini bir kez daha bizlere gösteriyor. Kayıp, refakatsiz ve kimliği tespit edilemeyen çocuklarla ilgili yaşanan sorun, sadece kurumlar arası koordinasyonsuzlukla açıklanamayacak kadar derindir, büyüktür ve bizzat çocukları düşmanlaştıran AKP-MHP politikalarının devamının bir yansımasıdır.   Çocukların sorunlarına çözüm üretmeye devam edeceğiz   Bizler HDP Çocuk Komisyonu olarak öncelikle ülke çapında yaşanan bu krizde çocukların bu süreçten nasıl etkilendiğini anlamaya, bu süreçte yaşanan sorunları tespit etmeye, kayıt altına almaya, çözümler üretmeye ve üretilmesi için devlete baskı yapmaya devam edeceğiz. Aynı zamanda çocuk kurumlarıyla kurduğumuz destek ilişkisini de sürdüreceğiz. Bu vesileyle, depremin ilk günlerinden itibaren bizler gibi deprem bölgesinde olan çocuk kurumları, demokratik kitle örgütleri ve STK’lar, esasında çocuk alanında çalışmayıp da bölgede çocuklarla dayanışma gösteren, HDP Gençlik Meclisi ve daha pek çok dayanışma gönüllüsü güçlü toplumsal dayanışmanın emektarı oldular, var olsunlar. AFAD’da, Kızılay’da ve diğer devlet kurumlarında çalışan ve kurumları tarafından neredeyse 3 gün boyunca bölgeye gönderilmemelerine rağmen, yani kendi kurumlarına rağmen ve kurumlarına olan öfkelerini de yanlarında taşıyarak, canla başla deprem bölgesinde çalışan ve bu kurumlarda çalışan emekçi kardeşlerimiz de var olsunlar. Sözümüz onların kıymetli emeğine değil, çadırları satan kurumlarının başındakilere ve bu kurumların idaresini üstlenen iktidaradır.   Çocukların özgün ihtiyaçları farklılıkları esas alınmalı   Depremden etkilenen çocukların eğitim, barınma, sağlık, beslenme, oyun oynama ihtiyaçlarının, mülteci, engelli ve cezaevinde bulunan depremzede çocuklar gibi daha eşitsiz koşullarda var olmaya çalışan çocukların özgün ihtiyaçlarının farklılıkları esas alarak çok dilli bir yaklaşımla bir an önce karşılanması; kayıp-refakatsiz-kimliği tespit edilemeyen çocuklarla ilgili net verilerin acilen şeffaf bir şekilde paylaşılması, kayıp çocukların bir an önce bulunarak, tespit edilerek yakınlarıyla buluşturulması; tarikat ve cemaat yurtlarında kalan çocukların yakınlarıyla birlikte ihtiyaçlarının devletin sosyal hizmetleri kapsamında giderilmesi acilen yerine getirilmesi gereken kimi sorun alanları sadece.   Çocukların hakları da helal olmayacak size   Bunların devletin asli sorumluluğu olduğunu vurgulayalım. Ancak bu konuda hem parti olarak bizim hem de tüm toplumun iktidara güvenimiz de inancımız da yok. Bu nedenle toplumsal yaraları birlikte sarmak için bizler HDP olarak, hem deprem bölgesindeki çocuklarla hem de yakınlarıyla bölgeden çeşitli illere göç eden çocuklarla dayanışma içinde olmaya devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Asrın felaketi diyerek tüm sorumluluğu üzerinden atmaya çalışan iktidarın artık felaket haline gelmiş olan kendi varlığına karşı ilk günden itibaren asrın dayanışmasını ilmek ilmek ördük. Buradan bir kez daha söylüyoruz. Günlerce enkaz altında bekletilerek ve sonrasında gelişigüzel kullandığınız iş makinalarınızla kaybettirdiğiniz, katlettiğiniz çocukların da deprem nedeniyle şu an yaşamlarını bir belirsizlik içinde yaşamaya devam eden çocukların da hakları helal olmayacak size. Helalleşmek karşılıklıdır. Bu iktidarın an itibariyle yapacağı tek şey hesap vermektir.   Çocukları tarikatlarınıza mahkum ettirmeyeceğiz   Depremden önce AKP-MHP iktidarının çocuklara yönelik düşmanlaştırıcı politikalarına nasıl karşıysak ve nasıl yeni bir çocuk politikası inşa etmek için çabalıyorsak, depremden sonra da bu iktidarın çocuklara yönelik yaklaşımlarının değişmediğini biliyoruz. Çocukları depremi fırsat bilerek kaynak aktardığınız tarikatlarınıza ve cemaatlerinize mahkum ettirmeyeceğimizi de bir kez daha vurgulamak istiyoruz.   Takipçisi olacağız   Deprem bir kez daha göstermiştir ki ikinci yüzyıl toplumsal gücümüzle ve dayanışmamızla; yeni asrın felaketi olacak AKP-MHP iktidarının değil, tüm çocuklar için insani yaşam koşullarının olduğu, çocuklar arasında sınıfsal ve kimliklere dayalı eşitsizliklerin olmadığı bir ikinci yüzyıl olmak zorundadır. Bunun için ilk günden itibaren yaptığımız gibi bundan sonra da HDP Çocuk Komisyonu olarak deprem bölgesinde olan ve bölgeden göç eden çocukların yaşadıkları sorunları Meclis’te ve toplumsal yaşamın her alanında takipçisi olmakla kalmayacağız aynı zamanda barınma, temiz suya erişim, sağlık, eğitim, oyun, ihtiyaçlarının giderilmesi için her yerde olmaya, çocuklarla dayanışmaya devam edeceğiz. AKP-MHP iktidarı çocukların deprem sonrası barınması gereken çadırları, yani çocukların çadırlarını satanlardır. Depremden değil enkaz altında bekletilerek soğuktan yaşamını kaybeden çocukların, hala kayıp olan çocukların, günlerce aç-açıkta soğukta kalmaya devam eden çocukların, engelli çocukların, enkaz altında mülteci olduğu anlaşılmasın diye sesini çıkarmayan çocukların hakkı olan çadırları satanlardır.   Yeni yaşamı çocuklarla birlikte öreceğiz   Bir bölgenin tarihini, toplumsal belleğini, oyunlarını, çocuk şarkılarını, çocukların içinde büyüdükleri kültürlerin çokluğunu ve farklılıklarını da enkaz altında bırakanlardır. Ancak buradan yineliyoruz, çocuklar için ve çocuklarla birlikte enkaz altında bıraktığınız toplumsal belleği de oyunları da enkazın altından çıkarıp, yeni yaşamı tüm deprem illerinde çocuklarla birlikte öreceğiz. HDP Çocuk Komisyonu olarak gözümüz bir afeti felakete dönüştüren AKP-MHP iktidarının ve kurumlarının üzerinde; aklımız, kalbimiz, sözümüz, emeğimiz ve dayanışmamız ise her zaman olduğu gibi çocukların yanındadır.”