‘Travmanın aşılması faillerin hesap vermesiyle olur’ 2023-03-04 09:06:05     Melike Aydın    HATAY - Depremzedelerde, gönüllülerde ve ekran başındakilerde terk edilmişlik ve çaresizlik hissine bağlı travma yaşandığını dile getiren Psikiyatrist Mihriban Yıldırım, travmanın aşılmasının ve yeniden inşanın ancak faillerin hesap vermesiyle olabileceğini vurguladı.    Mereş Merkezli meydana gelen ve 11 kenti etkileyen iki büyük depremde 45 bini aşkın kişi yaşamını yitirdi, yüzbinlerce kişi yaralandı, yüzbinlerce konut ise enkaza dönüştü. Arama kurtarma çalışmalarının geç başlaması, günler sonra bile olsa depremzedelerin barınma ve temel ihtiyaçlarının karşılanamaması gibi durumların yaşandığı deprem bölgelerinde siyasi partiler, sivil toplum örgütleri (STÖ) ve gönüllü yurttaşların yardım ve dayanışmaları ise sürüyor.    Depremlerden etkilenen ve 20 Şubat’ta 3 dakika arayla 6.4 ve 5.8 şiddetindeki depremle yıkımın da arttığı Hatay’da, STÖ ve siyasi partiler ile gönüllü yurttaşların yardım ve dayanışmaları kapsamında, Defne ilçesinde, oluşturulan Kriz Koordinasyon Merkezi’nin çalışmaları devam ediyor. Türk Tabipler Birliği’nin de yer aldığı koordinasyondan psikiyatri uzmanı Mihriban Yıldırım, deprem sonrası travmanın nasıl atlatılabileceğine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    ‘Yeniden inşa sürecine girebiliriz’   Arama ve kurtarma çalışmaları, acil tıbbi ve temel insani ihtiyaçların giderilmemesiyle depremzedelerin terk edilmişlik ve çaresizlik hissi yaşadığını dile getiren Mihriban, desteğe gelen gönüllülerin ve ekran başındaki yurttaşların da travmatize olduğunu paylaştı. Mihriban, “Travmanın yeniden sağaltımında terk edene değil, birbirine uzananın ve bunun politik anlamını da değerlendirerek, yeniden inşa sürecine girebiliriz” dedi.    İlk destek gönüllülerden   Sadece depremin değil, istedikleri yardımın, arama ve kurtarma çalışmalarının olmamasının da büyük bir travmaya neden olduğunu vurgulayan Mihriban, “Bunların çoğu gönüllüler üzerinden sağlandı. Buraya elen ilk gönüllüler, ilk psiko-sosyal desteği sağlayanlar oldu. İlla psikolog olmaları gerekmiyordu. Yarasına dokunmuş olması, ihtiyacı gidermesi, arama kurtarma çalışmalarına katılması belki de ilk psiko-sosyal ihtiyaçların karşılanması oldu” diye belirtti.    ‘Psiko-sosyal destek olmalı’   Depremzedelerin acil ihtiyaçlarının giderilmesinin ardından yaşamını devam ettirmek zorunda kaldığı bir sürece girdiklerini söyleyen Mihriban, sahada Türk Psikiyatri Derneği’nin ve Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği’nin (TODAP) bulunduğunu aktardı. Mihriban, “Psikolog ve psikiyatri uzmanlarına ihtiyaç yok gibi geri dönüşler olsa da insanların ulaşabileceği yerlerde psiko-sosyal desteğin olması gerekiyor. Akut ihtiyacı olanlar geçtikten sonra kronik hastalığı olanlar, hali hazırda psikiyatrik tedavi görenlerin ilaçlarına ulaşamayanlar geliyor” ifadelerini kullandı.    Kaygı, huzursuzluk, akut stres tepkisi   İlk sürecin atlatılmasının ardından depremzedelerin uyuyamama sorunu yaşadığını ifade eden Mihriban, birçok depremzedenin ne yaşadığının farkında olamadığı kaygı ve huzursuzluğun ön plana çıktığını dile getirdi. Mihriban, “Depremzede, bir yakınını getiriyor ve onun en göze batan sorununu söylüyor. Oysa kendisiyle konuşulduğunda çoğu kişide akut stres tepkisi, huzursuzluk, endişe, çarpıntı, aklını kaybedecek gibi hissetme gibi şikâyetlerle gelebiliyorlar. O konuda psiko-eğitim dediğimiz; neler yaşıyorlar, yaşadıklarının ne kadarı normal, ne olursa bizim için biraz daha takip gerekir gibi durumları değerlendiriyoruz. Acil ihtiyaçlar karşılandıktan sonra asıl insanların hayatını devam ettirmesi aşamasında yaşadıkları o travmatik şeye olağan tepkileri değerlendirip ona göre müdahalede bulunuyoruz” sözlerine yer verdi.   ‘Gönüllüler travmatize olma hakkı yokmuş gibi hissediyor’   Psikiyatri derneğinin bölgelere gönüllü psikiyatr göndermesinden ziyade online ulaşabilecekleri gönüllü ağı oluşturduğunu kaydeden Mihriban, öncelikle alana gelen sağlık çalışanları ve gönüllü ekiplerin ulaşabileceği bir ağ oluşturulduğunu dile getirdi. Mihriban “Gönüllüler ‘Depremzedeler birçok şey yaşadı, biz çekmedik’ diyebiliyor. Sanki bizim travmatize olma hakkımız yokmuş gibi. İlk haftalar bir kahramanlık duygusuyla da geliniyor. ‘Güçlü olmam lazım’ gibi düşünülebilir. Burada yaşananlar onları travmatize eden şeyler. İhtiyaç duyarlarsa bunun çok normal olabileceğini, yaşadıkları şeyleri anlamlandırabilecekleri bir yer olduğunu, psikiyatri deneğinin gönüllü ağının olduğunu hatırlatmak isterim. Bana bir şey olmaz demeyin, yardım istemekten çekinmeyin” hatırlatmasında bulundu.   ‘Yalnızlık ve terk edilmişlik hissi’   Sıkça travmalar yaşayan bir toplum olunduğunu ve ekran başındakilerin de olumsuz etkilendiğini ifade eden Mihriban, ciddi bir suçluluk hissinin travmaya önemli bir işaret olduğunu sözlerine ekledi. Mihriban,  “başıma bir şey gelse yarın beni kurtaracak bir devlet olmayacak” düşüncesiyle yalnızlık ve çaresizlik hissini ekran başındakilerin de yaşadığına dikkat çekerek, şu sözleri kullandı: “Bu kötü olan yanı. Ama yeniden sağaltım sürecinde bizim tutunacağımız şey devletin yapmadığı şey değil, hesap sorulması gereken şey. Bizim hayatı yeniden inşa ederken bakmamız ve yeniden tutunmamız gereken şey devletin yapmadığını yapan gönüllülerin, sivil toplum kuruluşlarının, sol-sosyalist örgütlerin, bireylerin gelip yapmaya çalıştığı şeyler olmalı. Yeniden inşa sürecinde buraya koşanların ekranları izlerken suçluluk hissedenlerin vicdanına eylemlerine tutunarak yeniden inşa sürecine başlayacağız.”   ‘Sağaltım ve yeniden inşa süreci failler hesap vermeli’   Devletten yaraları sarmasını beklemediklerini kaydeden Mihriban, devletten sorumluluklarını yerine getirmesini veya hesap vermesinin talep edilebileceğinin altını çizdi. Ağır bir travma yaşandığını anımsatan Mihriban, “Deprem doğal afet ama sonuçları doğal değildi. Bu kadar insanı kaybetmenin failleri de var. Bu failleri tepeden aşağıya sıralayabiliriz. İyileşmenin koşullarından biri öncelikle faillerin belli olması, hesap vermesi ve hesap sorulacağına dair güven duygusunun oluşturulması. Psikiyatrik muayene veya müdahale çok önemli ama politik eylemlilik sürecinin yeniden inşanın devamında faillerin hesap vermesi, travmanın yeniden sağaltımında terk edene değil birbirine uzananın ve bunun politik anlamını da değerlendirerek yeniden inşa sürecine girebiliriz diye düşünüyorum” diye konuştu.